Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Doğrusu Rumların "hayır"ından, KKTC ve Türkiye açısından, ne kadar hayır geleceği sorulmaya değer. Daha önce de yazdığımız gibi, çözümsüzlük anlamındaki böyle bir durumun yaratacağı komplikasyonları, maddi manevi kayıpları da iyice hesaba katmak lazım...Rum tarafının referanduma "hayır" demeye hazırlanması, ilk bakışta mantıksız görünebilir. Ama Rumların - rasyonel olmasa da - Annan planına karşı çıkmaları için, kendilerine göre nedenleri var. Tassos Papadopulos gibi vizyonu kıt, aşırı milliyetçi bir liderin veya tamamen duygusal davranan bir kısım halkın çözüm fırsatını tepmelerine diyecek yok. Ancak başta Annan planı temelinde uzlaşmaya taraftar görünen güçlü AKELin (ve muhalefetteki DİSİnin) şimdi "Ret Cephesi"ne katılması, gerçekten bütün umutları dağıtıyor.***REFERANDUMA 9 gün kala, bütün belirtiler Güney Kıbrısta "hayır" havasının giderek yaygınlaştığını gösteriyor. Artık bunun "evet"e dönüşmesi, bir Batılı diplomatın deyişi ile, "mucize" olur...Bunu kim, nasıl sağlayabilir? AB mi? ABD veya BM mi? Yoksa Yunanistan mı?• ABden başlayalım: Aslında bugünkü açmazın başlıca sorumlusu odur. Eğer daha baştan "çözüm olmasa dahi, sadece Rum kesimini üye olarak alırız" demeseydi ve tüm baskılarını Türk tarafına yöneltmeseydi, herhalde bu noktaya gelinmezdi. Şu anda dahi, Papadopulos 1 Mayısta AB üyesi olmanın güvencesi ve rahatlığı içinde hareket ediyor ve "neden Türklere taviz vereyim" diye düşünüyor...AB yetkilileri izledikleri politikanın yanlış olduğunu şimdi fark ediyorlar, bu durumda 1 Mayıstan itibaren Kıbrısla ilgili çıkacak hukuki ve siyasi sorunların başlarını epey ağrıtacağını da seziyorlar... Ancak artık durumu değiştirecek (pratikte Güneyde "hayır"ı "evet"e çevirecek) bir güce ve etkinliğe sahip olmadıklarını da itiraf ediyorlar...• ABD Rum kesiminden de bir "evet" çıkması için yoğun çaba harcıyor. Amerikan yetkilileri çeşitli baskı araçlarını kullanıyor, ama onlar da ters bir sonuçla karşılaşabileceklerini biliyorlar. Bu arada Washington, herhangi bir "erteleme"ye de karşı çıkıyor.• BM de "erteleme"den yana değil. Ama Annan planı, Rumların hedef tahtası haline geldi. BM diplomatlarının söz geçirme gücü de kısıtlı. Ancak, ABDnin önayak olması ile, Güvenlik Konseyinden önce Annan planını destekleyen bir karar çıkarması mümkün.• Yunanistan nispeten sessiz kalıyor. Herhalde Yorgo Papandreu iktidarda olsaydı, devreye daha aktif olarak girer ve Papadopulosu etkilemeye çalışırdı.Şimdiki Başbakan Karamanlis, 1960ta Makariosu Londra Anlaşmasını imzalamaya zorlayan amcası gibi hareket edebilse, belki çok şey değişir; ama böyle bir işaret de yok...Kısacası Rum kesiminde referandumdan "hayır" çıkması olasılığı fazla. Bakalım yukarıda saydığımız başlıca "aktörler"in bu trendi değiştirmesi mümkün olacak mı? skohen@milliyet.com.tr KKTCde ve Türkiyede, Annan planına karşı olanlar, referandumda Rumların "hayır" demesini canı gönülden diliyorlar ve böylece, çözümsüzlüğün bütün sorumluluğunun karşı tarafa yükleneceğine, Türk tarafının da kendi yoluna devam edeceğine inanıyorlar.