Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       ABD'nin Irak'ı bombalaması sonuçta Saddam rejimini daha uysal davranmaya zorlayacağına, aksine Washington'a ve uluslararası camiaya daha sert çıkmaya sevketmiş bulunuyor.
       Bağdat'ın meydan okuma politikası hava akınlarının hemen ardından üç noktada kendini gösteriyor:
       1) Irak yönetimi, kitle imha silahları denetimini yapan BM Özel Komisyonu UNSCOM'a kapılarını kapadı. Yani, komisyon, görevini sürdürmek için bir daha Irak'a dönemeyecek.
       2) Saddam rejimi, Kuzey ve Güney Irak'ta ilan edilen "uçuşa yasak bölgeler"i artık tanımıyor, burada devriye gezecek olan ABD ve İngiliz uçaklarına ateş açılacağı uyarısında bulunuyor. Uçuşa yasak bölgelerin BM kararlarına göre kurulduğunu ısrarla öne süren ABD ve İngiltere ise, Irak'ın devriye uçuşlarına engel olmaya kalkışması halinde, gereken yanıtın verileceğini bildiriyor.
       3) Irak makamlarının, "petrol için gıda" programı çerçevesinde Irak'ta bulunan 400 BM görevlisini ülkeyi terketmeye davet etmesi olasılığından söz ediliyor. Bu insani yardım programı, devam eden ambargoya rağmen, altı aylık dilimler şeklinde sürdürülüyor. Irak böylece yılda 5.2 milyar dolarlık petrol satışı karşılığında yiyecek ve ilaç temin edebiliyor...
       * * *
       IRAK'ın son ABD ve İngiliz bombardımanından sonra dünyaya bu şekilde kafa tutması ilk bakışta garip görünebilir. Ama bu, Saddam Hüseyin'in - daha önceki benzer olaylarda da sergilediği - tipik davranış tarzıdır. Asıl garip olan Washington'daki analistlerin, son askeri harekatın olası sonuçları üzerindeki tahminlerini yaparken, Bağdat'tan sert tepkiler gelebileceğini hesaba katmamış olmasıdır.
       Irak bu kadar sıkıntı içinde iken UNSCOM'a kapılarını kapatmak, uçuşa yasak bölgeleri tanımamak, ABD ve İngiltere'yi tehdit etmek, insani yardım yapanlara kendi şartlarını dayatmak cesaretini nereden buluyor?
       Bunu Saddam'ın kişiliğinde, Irak yönetiminin biçiminde ve Irak toplumunun yapısında aramak lazım. Belki Batı'da herhangi bir ülke, Irak'ın sıkıntılarının onda birini çekseydi, politikasını çoktan değiştirir veya yöneticilerini değiştirirdi. Ama Irak'ta koşullar çok farklıdır: Burada Saddam'ın dediği olur. Halk ona göre şartlandırılmıştır. Ulusal onur her şeyin üstünde sayılır. Bunun korunması uğruna aç da kalınır, hatta ölünür de...
       Batı kendi ölçüleri içinde bunu bir türlü anlamıyor olmalı ki, her defasında Irak'ın kuvvete boyun eğmesini bekliyor.
       Aslında saddam'ın, başvurduğu taktik oyunlar dışında, böyle hareket etmek için güvenebileceği fazla bir şeyi de yok. Örneğin uçuşa yasak bölgede Amerikan uçaklarının devriye gezmesini önlemesi fiilen olanaksız. Aynı şekilde UNSCOM'un dönüşü için şart koştuğu ambargonun kaldırılması kararını BM'den çıkartması mümkün değil. Saddam belki Rusya ve Fransa'nın bu konuda yapabileceği bazı girişimlere güveniyor; ama bunun da gerçekleşemeyeceği (daha önceki deneyimlerde de görüldüğü gibi) apaçık.
       Saddam'ın bu cesaretinin kaynağı Arap dünyası da olamaz. Nitekim Bağdat basını bazı Arap ülkelerine, son bombardıman sırasındaki tutumları nedeni ile, ateş püskürüyor. Mısır Başkanı Mübarek'in şu son demeci anlamlıdır: "Irak'taki rejim bütün sorunların sorumlusudur ve Mısır elbet bu rejimi onaylayamaz"...
       * * *
       BAĞDAT'ın son davranışları, Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor.
       Eğer "petrol karşılığı gıda" programı sona erdirilecekse, (bu henüz tam belli değil) Türkiye hem Kerkük - İskenderun boru hattının geçiş ücretlerinden, hem de yiyecek ve ilaç satış gelirinden yoksun kalacaktır. Kaldı ki, her yeni gerginlik, Habur kapısının kapanmasına ve sınır ticaretinin kesilmesine yol açıyor. Uçuşa yasak bölge ile ilgili karara gelince, Kuzey Irak'ı denetleyen uçaklar, İncirlik'ten kalkıyor. O bölgede çatışmaların meydana gelmesi, Türkiye için de bazı komplikasyonlar yaratabilir...
       Ankara'nın Saddam rejiminin davranışına ilişkin duyarlılığını önceki gün Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in şu sözleri açıkça yansıtıyor: "Türkiye Irak'a ve dünya kamuoyuna Güvenlik Konseyi kararlarının tümüyle ve harfiyen uygulanmasını tavsiye edegelmektedir. Bu tavsiyelerimizin gereğinin maalesef henüz yerine getirilmemiş olmasının yarattığı gelişmeleri kaygı ile izlemekteyiz"...




Yazara E-Posta: s.kohen@milliyet.com.tr