Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



İSTANBUL'daki 15 ve 20 Kasım terör saldırıları, ABD'deki 11 Eylül olayına benzetildi. New York'taki ikiz kuleleri yerle bir eden ve üç bin kişinin hayatına mal olan trajedi, Amerikan halkının günlük yaşamında ve Washington'un iç ve dış politikasında bir "milat" sayıldı. Gerçekten o günden sonra ABD'de çok şey değişti...
Türkiye için aynı şey söz konusu olabilir mi? İstanbul'daki menfur olay, Türkiye'de yaşamın akışında ve Ankara'nın politikalarında köklü değişikliklere yol açabilir mi?
* * *
ŞU ana kadar İstanbul'daki saldırı (11 Eylül olayından farklı olarak) günlük yaşam ve hükümet politikaları bağlamında bir değişiklik yaratmadı.
Genel çizgileri ile durumu şöyle özetleyebiliriz:

GÜNLÜK YAŞAM:
Türk halkı dört hedefli çifte saldırının şokunu kısa zamanda atlatabildi. Bayramın araya girmesi de, normal hayata hızla dönülmesine yardımcı oldu. İstanbul'da bile alışveriş merkezleri, lokantalar, eğlence yerleri olaydan fazla etkilenmedi. Buna karşılık turizm darbe yedi: İstanbul'da haftalardır "full" çalışan oteller, çok sayıda iptaller ile karşılaştı.
Bir yabancı meslektaş, iki korkunç olaydan sonra, İstanbul halkının soğukkanlı davranması karşısında şaşkınlığını belirtirken, "Türkler gerçekten cesur insanlar" demekten kendini alamadı. Biz gene cesaretimizi koruyalım ama, terörizmin ne zaman, nerede patlayacağının belli olmadığını hatırlayarak tedbirli olalım, gerekli hazırlıkları da yapalım (tıpkı deprem olayında olduğu gibi)...

İÇ POLİTİKA:
Terörizm en ileri demokrasilerde bile, geçici bir süre için de olsa, bazı kısıtlamalar getirebiliyor. 11 Eylül'den sonra ABD'de bu durum açıkça görüldü. İngiltere de IRA terörizmi sırasında bazı kısıtlayıcı uygulamalara başvurmak zorunda kaldı...
Türkiye'de şimdilik, basına son konan sınırlı yayın yasağı dışında, böyle bir ihtiyaç duyulmadı. Umarız ileride de duyulmaz. Türkiye bir dizi siyasal reformu şimdi uygulama aşamasında. Bazı yeni yasal hazırlıklar içerisinde. Bu çabaların aksamaması çok önemli. Kuşkusuz güvenlik faktörleri şimdi öne çıkıyor; ama bununla ilgili tedbirleri, demokratik düzeni fazla sarsmadan almak mümkün...
İç politika bağlamında, terörist saldırılar, AKP'yi bir yandan zor duruma düşürdü, bir yandan da şanslı kıldı. Zorluk, muhafazakar tabana dayanan bir partinin (ve iktidarın) dini alet eden bir terör hareketi ile karşı karşıya kalmasıdır. AKP liderliği kökeni ve amacı ne olursa olsun terörizme karşı net tavır alarak ve İslam ile terörün kesinlikle bağdaşmadığını vurgulayarak, bu zorluğu yenmeye çalıştı. Buna karşılık AKP'nin bu duruşu kendisi için bir şans da oluşturdu: İçeride ve dışarıda ona tam destek verildi...

DIŞ POLİTİKA:
Başbakan ve Dışişleri Bakanı dahil, tüm yetkililer İstanbul'daki saldırıların, izlenen dış politikada herhangi bir değişikliğe yol açmayacağını vurguladılar. Doğrusu da budur zaten. Bunun aksi terörize boyun eğmek, ona tutsak olmak demektir. Ne yazık ki Türkiye'de bazı çevreler Ankara'nın dış politikasını değiştirmesini isterken, terörist saldırıların nedenlerini ve amaçlarını adeta haklı gösterircesine "gerekçelendirme" yoluna saptılar. Buna bazı politikacıların da katılması doğrusu şaşırtıcıdır...
Türkiye'nin dış politikasını değiştirmesi isteniyorsa, bu ihtiyacı teröristlerin kullandığı gerekçelerle (veya bahanelerle) göstermeye hiç gerek yoktur. Türkiye bunu kendi özgür düzeni içinde ve sağduyusu ile pekala yapabilir...