Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Başkan George W. Bush, Ermenilerin Anma Günü münasebetiyle yayımladığı mesaj üzerinde kim bilir ne kadar düşündü, yardımcıları metin üzerinde ne kadar çalıştı, kaç kelimeyi yazdı, sildi...
Bu metinde mevcut ifadelerden çok, yer almayan en az iki sözcük dikkati çekiyor. Biri "soykırım", diğeri de "katliam." İkisi de, Ermenilerin bu yıl mutlaka bu mesajda görmek istedikleri, buna karşılık Türkiye'nin de üzerinde büyük duyarlılık gösterdiği kelimeler...
Bundan önceki benzer mesajlarda - örneğin geçen yıl Clinton'ın beyanatında - soykırım terimi yoktu; ama katliamdan söz ediliyordu. Bu yıl, iki sözcüğün de bulunmaması, Ermenileri büyük düş kırıklığına uğratmıştır. Çünkü genç Bush, aday iken, seçim kampanyası sırasında "Ermeni acılarının gerektiği gibi tanınacağı" vaadinde bulunmuştu.
Yayımlanan mesaj - "Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü sırasında 1.5 milyon Ermeni'nin zorunlu göçe tabi tutulması ve yok edilmesi" gibi bir ifade içeriyorsa da - özellikle Bush'tan büyük beklentileri olan Ermeni lobisi için, bir yenilgi olmuştur.
* * *
BU yıl Bush'un mesajının içeriği yeni yönetimin Türkiye'ye atfettiği değer açısından bir sınav olarak görülüyordu.
Bu bakımdan Bush yönetiminin sergilediği tutum, Türkiye'yi memnun edecek nitelikte.
Bu tavrın nedeni Washington'un "stratejik bir ortak" olan Türkiye'ye verdiği büyük önemle izah edilebilir. Beyaz Saray'da Demokratların veya Cumhuriyetçilerin bulunması, bu tutumu değiştirmiyor. Bu konuda ABD'nin resmi politikasında bir tutarlılık var.
Ancak bunu doğru değerlendirmek lazım. ABD Başkanı'nın 24 Nisan Anma Günü mesajında soykırım veya katliam sözcüklerini kullanmaması, aynı mesajda kullanılan "Ermeni trajedisi"ni görmezlikten geldiği anlamına gelmiyor.
Nitekim aynı gün ABD'nin birçok eyaletinde anma törenleri düzenlenmiş ve konuşmalarda "soykırım" sözcüğü de kullanılmıştır.
Tıpkı Fransa'dan Rusya'ya, İran'dan Arjantin'e kadar çeşitli ülkelerde yer alan toplantılarda ve gösterilerde olduğu gibi...
Bu yıl, daha önceki yıllara göre bu tür törenlerin fazlalaştığı da bir gerçek.
* * *
Bu olaydan artık gereken sonuçları çıkarmak lazım:
1. Türkiye ve yurtdışındaki Türkler, Ermeni meselesinde kendi sesini dünya kamuoyuna duyurmak için sistemli bir çalışma başlatmalıdır. Yoksa meydan hep Ermeni lobilerine kalacak.
2. Ankara "tarihi gerçeklerin ortaya çıkarılması" için uluslararası bir girişimin öncülüğünü yapmalıdır. "İşi tarihçilere bırakalım" demek yetmiyor...
3. Türk diplomasisi Ermenistan ile ilişkileri normalleştirmek ve Ermeni diasporasının ılımlı elemanları ile temas kurmak konusunda da cesur adımlar atmalıdır...
4. Türkiye dış ilişkilerinin Ermeni faktöründen etkilenmemesine özen göstermelidir.
Ankara bu yüzden herkesle - hele dostları ile - kavgalı duruma düşmemeli...
Gelecek yıl da 24 Nisan'da nahoş olaylarla karşılaşmamak ve sinir olmamak için şimdiden kolları sıvamak lazım...