Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gerçekten de öyle. Papadopulos yönetimi, Rum kesiminin Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında AB'deki varlığını, Türklere karşı çeşitli engellemelere girişmek için fırsat olarak kullanıyor. Ve ne yazık ki, çoğu zaman koca AB'yi peşinden sürüklemeyi beceriyor.Rum yönetiminin son "numarası", tüzükler paketi ile ilgili. Rumlar bu aşamada tam istedikleri gibi bir karar çıkartamadı, ama AB'nin gerek KKTC'ye 259 milyon euro'luk mali desteği sağlaması, gerekse "direkt ticaret"in yapılması ile ilgili kararını bloke edebildi.Evet, dün Türk basınında da belirtildiği gibi, KKTC'nin ve Türkiye'nin yoğun çabaları sonunda AB Komisyonu, "geri adım attı". Türk diplomasisi bu kadarını başarabildi. Ama sonunda ne oldu? Gerek mali destek, gerekse direkt ticaret ile ilgili tüzükler rafa kaldırıldı.* * *Kıbrıs'ta Nisan 2004'te yapılan referandumdan sonra, AB "evet" diyen KKTC'nin lehinde bir tavır alma ihtiyacını duymuştu. Birlik, Türklere yıllardan beri uygulanan ambargoyu sona erdirecek adımlar atacak ve böylece Kıbrıs adı altında sadece Rum tarafını üye yapma kararını bir nebze dengeleyecekti.Ama Kıbrıs Rum Kesimi üyeliğini garantiledikten sonra, AB'yi kendi görüş ve istekleri doğrultusuna çekmek için çeşitli manevralara girişti. İşte 259 milyon euro'luk mali yardım ile direkt ticaret konusunda AB'nin daha önce verdiği sözleri "beş paralık" yapmak, Papadopulos'un çevirdiği bu "numaralar"dan biri.Rum Yönetimi, AB'nin KKTC'ye verdiği destek sözünü yerine getirmesi için, bir dizi ön şart getirdi. Örneğin Maraş'ın Rumlara iade edilmesi, Magosa limanının ortak işletime açılması, Kuzey'deki Rum mallarının hakları konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarının uygulanması gibi...Tabii Türk tarafı, 259 milyon euro'luk yardım ve direkt ticaret uğruna, aslında Kıbrıs sorununun çözümü halli için müzakere masasında tartışılacak bu konularda, Rumların ön şartlarını kabul edemezdi. Nitekim Cumhurbaşkanı Talat bunu komisyon görevlisi Olli Rehn'e ve diğer AB'li diplomatlara açıkça bildirdi. Hatta Talat bu gidişle KKTC'nin AB ile diyaloğunu dahi kesebileceği, mali yardımdan da tamamen vazgeçebileceği uyarısında bulundu. Talat'ın bu çabalarına paralel olarak Dışişleri Bakanı Gül de devreye girdi ve o da gereken uyarıları yaptı.Sonuçta, deklarasyon "buzdolabı"na kondu. Yani KKTC'nin aleyhinde bir karar çıkmadı. Ama pratikte "izolasyona son" bağlamında sonuç, "sıfıra sıfır elde var sıfır"dan ibaret!* * *Bu olay bir kez daha şunu gösteriyor: "Referandum sonrası boynu bükük duruma düşen Rum tarafı, hızla toparlanıp yeniden suyun üstüne çıkıverdi. Özellikle AB üyeliği, Papadopulos'a müthiş bir cesaret ve manevra kabiliyeti sağladı. Bunu her fırsatta kullanıyor.Ama açıkçası asıl kabahat AB'de. O AB ki, bütün gücüne karşı, 700 bin nüfuslu bir "yarım porsiyon" üye devletin isteklerine boyun eğiyor, ayak oyunlarına yenik düşüyor. Yakışır mı?.. skohen@milliyet.com.tr KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, dün İstanbul Kültür Üniversitesi'ndeki konuşmasının bir yerinde, ilginç bir söz sarf etti. Kıbrıs Rum Yönetimi'nin AB'nin KKTC'nin izolasyonuna son vermesine karşı çıkardığı engele değinirken, Talat, "Rumlar AB'de amiyane tabiriyle ensemizde boza pişiriyorlar" diye yakındı...