Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Fransız Meclisi'nin talihsiz kararından sonra, bunun neden veya nasıl gerçekleştiği konusundaki tartışmaları bir yana bırakıp ileriye bakmak lazım.
Bu, Ermeni soykırımı iddialarını kabul eden ilk karar değil. Buna benzer tasarılar daha önce çeşitli ülkelerin yerel veya ulusal meclislerinin gündemine gelmiş, bir kısmı da onaylanmıştır.
Fransız Ulusal Meclisi'nde alınan kararın diğerlerinden farkı, bunun bir yasa niteliğinde olmasıdır. Gerçi bu yasanın sırf "simgesel" bir özellik taşıdığı, yaptırım gücüne sahip olmadığı (yani karşı görüşün "suç" sayılmayacağı) vurgulanıyor. Ama sonuçta bu yasanın (Anayasa Konseyi'ne başvurulmazsa) kesinleşmesi halinde, "alesta" bekleyen başka ülkelerdeki meclisler tarafından "emsal" sayılacaktır.
Ermeni diasporasındaki aktivistlerin bu tür kararlar çıkarmak konusunda kampanyalarını giderek yoğunlaştırdıkları göz önünde bulundurulursa, Türkiye'nin önümüzdeki haftalarda ve aylarda, buna benzer sıkıntılı durumlarla karşılaşacağı açıktır.
* * *
BU tür olumsuzluklar her meydana geldiğinde Türkiye sert tepki gösterir; ama, çoğu zaman olay bir süre sonra adeta unutulur ve bu bunun tekrarını önleyecek etkin önlemler alınmaz.
Bu kez sadece Fransa için değil, tüm ülkeler için ve sadece kısa vadeli değil, daha uzun süreli stratejiler oluşturabilecek mi?
Son olay, artık Türkiye'nin - hükümeti ile, çeşitli kurum ve kuruluşları ile - Ermeni sorunu üzerinde yeni bir yaklaşımla harekete geçmesi için bir vesile olmalıdır...
* * *
KISA vadede Fransa, daha uzun vadede de genel olarak neler yapılması - veya yapılmaması - gerektiği üzerinde duralım.
Fransız Meclisi'nin kararının etkisiz hale getirilmesi için 15 günlük bir zaman vardır. Fransız Cumhurbaşkanı, Başbakanı veya 60 milletvekili Anayasa Konseyi'ne başvurursa, yasanın iptali mümkündür. Eğer Türkiye'nin uyarıları üzerine devletin üst kademesi yasanın kesinleşmesini önlerse, bu kriz atlatılacaktır.
Aksi halde? Türk hükümeti ve kurumları, bir dizi önlem almak zorunluğunu hissedecektir. Büyükelçinin Ankara'ya çağrılması, "danışma" fonksiyonu dışında, ilişkilerin artık eskisi gibi devam etmeyeceğinin bir göstergesidir.
Geçen gün de belirttiğimiz gibi, daha birçok önlemleri içeren bir "katalog" da hazır duruyor. Ekonomik "yaptırımlar" bunların başında geliyor. Ancak Fransa'ya "ders vermek" veya "ibreti alem olsun" diye düşünülen bazı tedbirlerin Türk ekonomisine de vereceği zararları da düşünmek gerek. Diğer bir deyişle, bu aşamada, haksız ve çirkin olayın infiali içinde, akla gelebilecek "sert karşılığın" hesabı iyi yapılmalı. Ermeni yanlısı Meclis kararının "kıymeti harbiyesi"ni çok aşacak fevri hareketlerden sakınmalı.
Şunu da unutmamalı: Bu tür kararlar alan her ülke ile ilişkileri bozmak, akılcı bir politika değil. Bu, olsa olsa Ermeni militanları ve yandaşlarını sevindirir...
* * *
DAHA genel ve uzun vadeli stratejiler için, öncelikle yapılması gereken şey, Büyükelçi Şükrü Elekdağ'ın önerdiği gibi bir "Acil Çalışma Grubu" (Task Force) kurmaktır. Uzmanlardan oluşacak bu grup, hükümetin Emeni meselesinde yeni stratejiler belirlemesine yardımcı olacaktır. Gerçekten artık bu konuda yeni ve gerçekçi görüşlere ve disiplinli bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Yoksa dönüp dolaşıp hep aynı noktaya gelinecektir.
Bu arada artık bayatlamış bazı argümanların tedavülden kaldırılması zamanı gelmiştir.
Örneğin Fransa için "zaten öteden beri bizi zayıflatmak ve bölmek istiyorlar", ya da "onlar da Cezayir'de soykırım yapmadılar mı?" gibi ifadeler, Türkiye'nin haklılığını göstermek yerine ters tepkiler yaratmaktadır.
Bu mücadeleyi başarı ile yürütmenin ilk şartı akılcı ve soğukkanlı davranmaktır.