Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Karşı çıktıkları veya istedikleri şeyler farklı olabilir; ama yarattıkları hareket pek çok ortak özellik taşıyor.
İstanbul’dan Rio de Janeiro’ya, Kahire’den New York’a, Atina’dan Madrid’e kadar son zamanlarda dünyanın çeşitli yerlerinde sokaklara dökülenler, tarihi bir olaya imza atmış bulunuyorlar.
Bu küresel çaptaki gelişmeyi kısaca “sokağın gücü” diye nitelendirebiliriz.
Çoğu eğitimli, apolitik gençlerin oluşturduğu geniş kalabalıklar seslerini duyurmak için meydan ve sokakları dolduruyorlar. Neden mi? Çoğu zaman, mevcut sistemden, hükümetten, parlamentodan, siyasi partilerden, hatta medyadan umutlarını yitirdikleri ve tek çareyi “sokağın gücü”nü göstermekte buldukları için...
Amaçları farklı olabilir:
-İstanbul’da bu hareket hükümetin Gezi Parkı ile ilgili aldığı kararı protesto etmekle başladı. Ama asıl amacın iktidarın birtakım otoriter davranışlarına ve ifade özgürlüğü kısıtlamalarına karşı çıkmak olduğu ortaya çıktı...
- Brezilya’da gösteriler otobüs ücretlerine yapılan zammı protesto etmekle başladı; fakat asıl hedefin eğitim, sağlık gibi kamu hizmetlerindeki yetersizlikleri ve yolsuzlukları gündeme getirmek olduğu anlaşıldı...
- ABD’de “Occupy New York” adı altında kentin finans merkezinde başlayan hareketin amacı ise dev şirketlerin hegemonyasına ve mali düzene karşı duyulan infiali seslendirmekti...
- Kahire’de ve Tunus’ta sokaklara dökülenler ise yıllanmış diktatörlük rejimini alaşağı etmeyi ve demokrasiyi getirmeyi amaçlıyordu...
- Nihayet Atina’dan Madrid’e kadar çeşitli Avrupa kentlerindeki protestocuların hedefi, mali kriz nedeniyle Hükümetin uyguladığı kemer sıkma politikalarına karşı öfkelerini göstermek ve daha insaflı tedbirlerin alınmasını istemekti...
***
Günümüzde “sokağın gücü” olayının giderek yaygınlaşması ve küresel boyutlar alması, bir rastlantı değil.
Kuşkusuz bu “yeni dalga”nın psikolojik bir yanı da var.
Modern iletişim olanakları insanların birbirlerinin deneyimlerinden ilham almalarını ve benzer şekilde hareket etmelerini kolaylaştırıyor. Brezilya’da son günlerde protestocularla yapılan röportajlarda, “Türkiye örneği”nden söz edilmesi dikkat çekicidir. Gezi Parkı’nda kamp kuran gençlerin de “Occupy New York” hareketinden esinlendikleri ortada...
Bu hareketlerin ilginç bir özelliği de, herhangi bir lider veya örgüt tarafından düzenlenmemesi ve kendi iç dinamikleri ile kolektif olarak ortaya çıkmasıdır. Tabii bunun böyle olmasında, modern teknolojik olanakların büyük payı var. Twitter, facebook, on binlerce kişinin hızla sokaklara dökülmesini ve meydanları doldurmasını sağlıyor.
***
“Sokağın gücü”nün önemli bir ortak özelliği de, silahlı bir hareket olmamasıdır. Saydığımız bütün bu ülkelerde göstericiler (aralarına karışan bazı aşırı unsurlar dışında) şiddete başvurmamaya, hatta kendilerine karşı “orantısız güç” kullanan polisle çatışmamaya özen gösteriyorlar.
“Sokağın gücü”nün pratikteki etkinliğine ve başarı şansına gelince, bu da farklı ülke ve olaylara göre değişiyor. Ama genelde bu hareketlerin hükümetleri baskı altında tuttuğu ve onu daha esnek davranmaya zorladığı açık...