Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Milliyet’teki sevgili meslektaşımız Nedim Şener dahil bir yıldan fazla tutuklu kalan dört gazeteci arkadaşımızın tahliye edilmesine dış ülkelerden ve kuruluşlardan gelen olumlu tepkiler, uluslararası topluluğun Türkiye’de ifade özgürlüğüne ne kadar önem verdiğini gösteriyor.
Özellikle Nedim Şener ile Ahmet Şık’ın uzun tutukluluğu Türkiye’nin dış dünyadaki imajına bir kara leke sürdü.
Bu olay Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğündeki ve yargı sistemindeki bozukluğun bir göstergesi olarak kabul edildi.
Bu bir yıl içinde dış tepkiler ve baskılar yoğun biçimde devam etti. Hillary Clinton’dan Angela Merkel’e kadar birçok ülkenin lideri, Türk yetkililerle temaslarında bu meseleyi gündeme getirdiler. AB başta olmak üzere çeşitli uluslararası kuruluşlar öncelikle tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılması için sık sık girişimlerde bulundular.
Resmi makamların Türkiye’de yargının bağımsız olduğu ve onun kararlarına müdahale edilemeyeceği yönündeki argümanları aslında demokratik ülkeleri ve kurumları pek ikna edemedi. Bu argüman karşı, onlar çağdaş anlamda ifade özgürlüğünün teminat altına alınması ve yargı sisteminin geliştirilmesi için, gereken yasal değişikliklerinin yapılması tavsiyesinde bulundular.

Sıra reformlarda...
Sürekli ve yoğun dış telkinlerin ve baskıların hükümet ve ilgili makamlar üzerinde etkili olduğuna şüphe yok. Türkiye dışa açılan, dünya ile bütünleşmek isteyen ve çağdaş standartlara ulaşmaya çalışan bir ülke. Bu nedenle uluslararası camiadan gelen seslere de kulak vermesi doğal ve gerekli...
Gecikmiş bir karar da olsa, dört gazetecinin tahliye edilmesi, Türk demokrasisinin arzu edilen seviyeye çıkartılması açısından olduğu kadar, Türkiye’nin dış ilişkilerinin rahatlatılması açısından da doğru ve yerinde bir adımdır.
Bu gelişmeyi alkışlayan Avrupa Birliği’nden (AB) Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na (AGIT) kadar uluslararası topluluklar ve Uluslararası Basın Enstitüsü’nden (IPI) Gazetecileri Koruma Komitesi’ne (CPJ) kadar çeşitli mesleki kuruluşlar, şimdi ifade özgürlüğüne ters düşen suçlamalar nedeniyle tutuklu bulunan diğer gazetecilerin ve aydınların bir an önce serbest bırakılmasını bekliyor.
AB Komisyonu’nun açıklamasında da belirtildiği gibi, diğer bir beklenti de Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücahale Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu gibi yasalarda ifade özgürlüğünü kısıtlayan hükümlerin değiştirilmesidir.
Gerçekten son tahliyelerin yarattığı umut ve ivme şimdi bu reformların gerçekleştirilmesi için bir fırsat sayılmadır.

Daha iyi bir imaj
Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın bir yıl önce beklenmedik şekilde evlerine düzenlenen bir baskınla tutuklanmasının, henüz basılmamış yazılarına el konup bunun suç delili olarak öne sürülmesinin ve hele onların tutukluluk süresinin uzamasının dışarıda ne gibi olumsuz tepkilere yol açtığını hepimiz gördük. Sorumlu mevkilerdekiler de sonunda bunun farkına vardılar...
Türkiye’nin Ortadoğu’daki “siyasal uyanış” hareketine “model” veya örnek gösterildiği bir ortamda, Türk yazarlarının ve aydınlarının hapse atılmaları komşu ülkelere yansıtılmak istenen bu imajı gölgelemiştir. Nitekim bazı Arap aydınlarından “bu mu Türk modeli” gibi sorular duyulmaya başlamıştır...
Zararın neresinden dönülse kârdır. Gecikmiş ve sınırlı bir jest de olsa, son tahliyeler Türkiye’nin dışarıdaki imajının düzelmesine, Türk diplomasisinin de daha rahat çalışmasına yardımcı olacaktır.