Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye, Kosova faciasının kurbanlarına yardım elini uzatırken, bunu "insanlık namına" yapıyor. Tabii bunun başkaları tarafından takdir görmesi de, bu jestin bir nevi "ödülü" oluyor.
Dünya şimdi gözlerini mülteci dramının sahnelerinden biri olan Kırklareli'deki göçmen merkezine çevirmiş bulunuyor. Başta ABD olmak üzere Batı televizyonları ve gazeteleri, 20 bin Kosovalıya ev sahipliği yapmaya hazırlanan Türkiye'nin bu yöndeki katkılarından söz ediyor. ABD ve Avrupa yetkilileri Ankara'nın bu alandaki çabalarını ve rolünü övüyor...
NATO'nun ve AB'nin merkezi Brüksel'de, Türkiye'nin Yugoslavya'ya karşı askeri müdahalenin başlamasından itibaren sergilediği tutumun da, takdir topladığı seziliyor. Hele aynı konuda Yunanistan'ın ittifakın görüş birliğine gölge düşüren davranışları ve çıkışları ile kıyaslandığında, bir Batılı diplomatın deyişi ile "kimin gerçek ortak olduğu daha iyi anlaşılıyor"...
* * *
GERÇEKTEN "anlaşılıyor" mu? Böyle hallerde (yani açıkçası Türkiye'nin Batı'nın önemli kararlarına ve hareketlerine katıldığı ve "sadık dost" olduğunu gösterdiği zamanlarda), diplomatlar, yetkililer hep öyle söylerler. Bu tutumlarını, çıkarlar aynı doğrultuda olduğu sürece korurlar. Ama çıkarlar ve görüşler farklı olunca da, tavırlarını değiştirirler ve Türkiye'nin "sadakatini" unuturlar!..
Ancak mülteciler konusunda olduğu gibi, Kosova meselesinde de, Türkiye'nin aldığı tavır, kendi çıkarlarının ve düşüncelerinin sonucu. Bunun NATO ile uyum içinde olması, bir kazanç. Ama tabii, bunun lafta kalmaması şartı ile... Örneğin, Türkiye'nin, AB ve BAB konusundaki istekleri tekrar masaya geldiğinde, müttefikler "Türklerin gerçek ve sadık bir ortak" olduğunu anımsayacaklar mı?..
* * *
BATI'da Kosova olayını Türkiye'nin Güneydoğu sorununa benzetmeye ve gerçekçi hiçbir görüşe dayanmayan bir paralellik kurmaya kalkışanlar da var.
Türkiye'nin bunlara çok daha mantıklı ve inandırıcı argümanlarla karşılık vermesi mümkün. Şimdiki müsait ortamda bunun mutlaka (hem devlet, hem sivil toplum kuruluşları tarafından) yapılması gerekiyor.
Türkiye, Kosova'da olup bitenler üzerine, başka bir benzerlik üzerine dikkatleri çekebilir. Yugoslavya'daki olaylar, bir bakıma Kıbrıs'taki durumu çağrıştırıyor. Kosova'daki gelişmeler artık Sırplarla Arnavutların birlikte yaşayamayacaklarını ortaya koyuyor.
Batı'da pek çok analist tek çıkar yolun, Kosova'nın bir kesiminde Arnavutların ayrı ve bağımsız bir varlık kurması olduğunu düşünüyor. NATO'da ve Washington'da stratejistler bu yönde bazı çalışmalar yapıyor.
Kuşkusuz ideal olan, farklı dinsel ve etnik grupların birlikte barış içinde yaşamalarıdır. Ne yazık ki, Bosna'dan sonra Kosova'da da bunun pek mümkün olmadığı ortaya çıktı. Aynı durum Kıbrıs'ta da yıllar önce yaşanmadı mı?




Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr