Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

HİNDİSTAN ile Pakistan arasında bir savaş olasılığı ne kadar ciddi? Mumbai’deki dehşet verici terör eyleminden sonra iki komşu ülke arasında tırmanan gerginlik karşısında, şimdi böyle bir “risk”ten söz ediliyor.
Bu yönde kaygı yaratan gelişmeler var:
Hindistan, Mumbai’deki saldırının arkasında Pakistan’ın (veya Pakistan’da üslenen İslami militan güçlerin) bulunduğuna ilişkin kanıtlar elde edildiğini ısrarla öne sürüyor ve kendi topraklarında güvenlik önlemlerini “savaş düzeyi”ne getirmekte olduğunu açıklıyor.
Pakistan, Hindistan’ın suçlamalarına karşı sert tepki gösteriyor ve Pakistan-Afganistan sınırında (El Kaide ve Taliban sızmalarını önlemek için) tuttuğu 100 kişilik bir kuvveti, Hindistan’dan gelebilecek “acil bir tehdit”e karşı bu bölgeden çekeceğini bildiriyor.
Bu aşamada iki taraf arasındaki söz düellosuyla kızışan krizin, bundan önce üç kez birbirine karşı savaşan bu iki devleti yeni bir savaşın eşiğine getirdiğini söylemek abartılı olabilir. Nükleer silahlara sahip olan Hindistan ile Pakistan liderleri herhalde böyle bir çılgınlık yapmamaya özen göstereceklerdir.
Ancak bu krizin daha fazla büyümeden ve bir çatışmaya yol açmadan bir an önce yatıştırılması şart.

Amaçları belli
Teröristlerin Hindistan’ın en önemli finans ve ticaret merkezine saldırırken, psikolojik, siyasal ve askeri birkaç amaç birden güttükleri açık. Bunların başında kendi varlıklarını kanıtlamak, Hindistan’da korku ve istikrarsızlık yaratmak, Hindistan ile Pakistan’ı birbirine düşürmek ve Batı’nın bu bölgedeki stratejisine darbe indirmektir.
Hindistan ile Pakistan arasında krizin kızışmasının yaratabileceği tehlikeleri tahmin etmek zor değil: İki komşu ülke arasında son aylarda gerçekleşmeye başlayan yakınlaşma son bulacak, sorunların (Keşmir başta olmak üzere) barışçı yoldan çözüm şansı yok olacaktır... İki ülke de birbirini zora sokmak için dolaylı yollardan da olsa, aşırı unsurların eylemlerini destekleyecektir... Afganistan-Pakistan sınırı bölgesinde üslenen Taliban ve El Kaide gibi örgütler böyle bir ortamda faaliyetlerini daha rahat sürdürebilecek, dolayısıyla Afganistan’daki istikrarsızlık daha da artacaktır... Bu durum Pakistan’ın olduğu kadar Hindistan’ın içinde de aşırı milliyetçi ve dinci çevrelerin daha öne çıkmasına ve merkezi hükümetin daha ağır iç baskılar altında kalmasına yol açacaktır... Bu arada, ABD’nin, genelde de Batı’nın bölgedeki stratejik durumu tehlikeye girecek, güç dengeleri sarsılacaktır...
İşte bu olasılıkların önlenmesi, uluslararası diplomasinin ivedilikle devreye girmesini gerektiriyor.

Türkiye de devrede
Bu bağlamda, Pakistan’ın çağrısı üzerine, Başbakan Erdoğan da bazı girişimlerde bulundu ve ilgili birçok liderle telefonla görüştü.
Tabii bu inisiyatifi bir “arabuluculuk” olarak tanımlamak (bazı gazetelerin yaptığı gibi) yanlış. Unutulmamalı ki, Pakistan aynı çağrıyı aynı zamanda başka ülkelere (Çin’den Birleşik Arap Emirlikleri’ne, BM’den AB’ye kadar) iletmiştir.
Kuşkusuz Türkiye’nin de devreye girmesi önemli. Ama bu rolü de abartmamalı.
Aslında bu krizi yatıştırmak (ve hele savaş riskini ortadan kaldırmak), öncelikle Hindistan ve Pakistan liderlerine düşüyor. Hindistan, teröristlerin kimliğiyle ilgili bulgu ve kanıtlarını Pakistan’la paylaşmalı, Pakistan da terörle mücadelede komşusuyla işbirliği yapmalıdır.
İki ülke arasındaki krizi önlemenin ve teröristlerin hesaplarını bozmanın yolu da budur.