Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Donald Trump, başkanlığının ilk haftasına çok hızlı girdi. Bu kısa sürede aldığı kararlarla ve açıkladığı niyetlerle, farklı bir Amerika’nın işaretini verdi...
Gerçekten bu bir hafta içinde ABD’nin iç ve dış politikasında çok şaşırtıcı değişiklikler oldu.
Trump işe başlar başlamaz ABD medyası ile bir kavgaya girdi, gazetecilere hakaretler yağdırdı... Bunun ardından, son seçimlerde oylamaya hile karıştığı iddiasını ortaya attı ve bu konuda bir soruşturma açtıracağını söyledi...
Tabii bunlar, Trump’ın göreve başlarken ABD’nin çeşitli yerlerinde düzenlenen protesto gösterileriyle beraber, siyasi tansiyonu ve kutuplaşmayı kızıştırdı...
İlk “icraatı”
Trump’ın dünyayı asıl şaşırtan kararları dış politika alanında ortaya çıktı. Bu bağlamda ilk “icraatı”, ABD’nin Trans-Pasifik anlaşmasını iptal etmek oldu. Bu arada sıranın Kuzey Amerika’yı kapsayan NAFTA’ya geleceğinin sinyalini verdi...
Yeni Başkan bu arada çevrecilerin şiddetle karşı çıktığı Kuzey Dakota’daki petrol boru hattının yapımına yeşil ışık yaktı... Diğer önemli bir karar aralarında Irak ve Afganistan dahil, bazı Müslüman ülkelerin vatandaşlarına ABD’ye girişlerini kısıtlayan tedbirlerle ilgili... Başka bir karara göre de ABD’deki yasa dışı göçmenler sıkı kontrol altında tutulacak, suç işlemiş olanlar sınır dışı edilecek...
Ama Trump’ın hafta boyunca aldığı kararların en önemlisi Meksika sınırında bir nevi “Amerikan Seddi”, yani bir duvar çekme projesiyle ilgili. Bu, iki komşu ülke arasında derin bir krizin tohumlarını ekti, bölgenin ötesinde bütün dünyada “Trump Amerika’sı”nın nereye gittiğinin sorgulanmasına yol açtı...
“Sözünün eri” ama...
Trump’ın şu bir haftalık icraatı, şimdiden bazı tespitlerin yapılmasına imkân veriyor.
Trump seçimlerde söylediklerini yerine getirmeye kararlı. Böylece “sözünün eri” olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Bu kararları çok ters ve tartışmalı da olsa...
Trump, Obama’nın mirası sayılan kararları veya anlaşmaları dikkate almıyor, kendi bildiğini okuyor. Bu arada ABD’nin “temel değerleri”ne (demokratik gelenekler gibi) kendisini çok bağlı hissetmiyor ve otoriter davranmaktan çekinmiyor.
Trump “Önce Amerika” sloganıyla milliyetçi ve bağnaz bir tutum sergiliyor. Küreselleşmeden uzaklaşıp daha “kapalı bir toplum”un fikrini savunuyor.
Trump yakın dostlarına karşı (Meksika gibi) bir tavır almaktan çekiniyor. Bu gidişle ABD’nin eski dostlarını kaybetme tehlikesini pek dikkate almıyor.
Kısacası Trump, seçim kampanyasında göründüğü gibi aynı Trump olduğunu başkanlığının ilk haftasında gösterdi. Bunun ABD için de, dünya için de iyi mi, kötü mü olacağı önümüzdeki haftalarda daha açık ortaya çıkacak.