Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Tunus’taki olay, tarihe “Yasemin Devrimi” olarak geçecek. Ama “twitter devrimi” diyenler de var.
Ne sıfat konursa konsun, Tunus’taki olayın özelliği, bir baskı rejiminin, askeri darbe ile değil, iletişimin de etkin rol oynadığı bir halk hareketi ile devrilmiş olmasıdır. Bu, Tunus’ta ve Arap dünyasında bir “ilk”tir.
Tunus’u 23 yıl “demir yumruk” ile yöneten Zeynelabidin bin Ali’nin bir “sokak hareketi” karşısında pes edip ülkeden kaçacağını kim tahmin edebilirdi?
Tunus, Kuzey Afrika’daki komşularından ve birçok Ortadoğu ülkesinden çok daha sakin ve istikrarlı bir ülke olarak biliniyordu. Gerçi bin Ali, otoriter bir düzen kurmuştu ve bu rejim muhaliflere (medya dahil) nefes aldırmıyordu. Ama bin Ali’nin ailesi ve etrafındakiler imtiyazlı bir sınıf oluştururken geniş halk kitleleri büyük maddi sıkıntılar ve adaletsizliklerle karşılaşıyordu. Yani halk dertliydi, şikâyetçiydi, ama sesini çıkaramıyordu.
Ta ki geçen ayın sonlarında üniversite mezunu genç bir seyyar sebze satıcısı, polisin tezgâhına el koyması sonunda, sokak ortasında kendisini yakıncaya kadar. İşte bu, susturulan halkın patlamasına yol açan ilk kıvılcım oldu.
Sonrası malum. Bu olay, bir ayaklanmaya yol açtı. Bin Ali bununla baş edemedi, ordu olayların dışında kaldı ve sonunda sokaktaki kaynaşma bin Ali’yi deviren bir “devrim”e dönüştü...

Ekmek ve özgürlük
Bu her şeyden önce ekonomik nedenlerin tetiklediği bir devrimdir. Özellikle yoksul ve öfkeli gençlerin “ekmek kavgası”dır.
Kuşkusuz sokaklarda sergilenen tepkiler ekonomiye ve sosyal sıkıntılardan kaynaklanıyordu, ama önemli bir neden de, bin Ali’nin baskıcı rejimiydi. Talep edilen şey, “ekmek”le beraber “özgürlük” yani demokrasiydi.
Bin Ali rejiminin devrilmesiyle devrimin ilk etabı gerçekleşmiş oldu. Şimdi beklenen şey, insan hak ve özgürlüklerine saygılı, demokratik bir yönetimin kurulması ve aynı zamanda yeni rejimin ekonomik sıkıntıları ve sosyal dengesizlikleri giderecek politikalar uygulamasıdır.
Tunus bunda başarılı olacak mı?
Son yıllarda Doğu Avrupa’da halk hareketiyle devrilen rejimlerin yerini alan yeni yönetimlerin her zaman beklentileri yerine getiremediği görülmüştür. Örneğin Ukrayna’daki “Turuncu Devrimi”, hatta Gürcistan’daki “Gül Devrimi” gibi...
Tunus’taki “Yasemin Devrimi” şimdi zor bir sınav aşamasına giriyor.
Zorluk, Tunus’un halen bir siyasi boşluk içinde olmasındadır. Ortada yeni bir lider yok. Ülkenin siyasi yapısı bin Ali’nin bıraktığı gibi. Geçici yönetimde eski kadrolar gene söz sahibi. İki ay sonra yeni seçimler yapılacak. Ama bunun en şekilde gerçekleşeceği önemli. Eski rejime karşı siyasi grupların katılımı ve yeni yönetimin de temsili mümkün olacak mı? Yıllar önce yurtdışına kaçan politikacılar ve bu arada İslami hareketin önde gelenleri, ülkeye dönüp serbestçe siyasete atılabilecek mi?

Seçim ve geçim
Halkın gözünde yıkılan baskı rejiminin yerine demokratik, temsili bir yönetimin kurulması, ama ivedi olan “geçim imkânları”nın düzelmesi, yüzde 30 oranındaki işsizliğe son verilmesi, yani günlük yaşam şartlarının iyileştirilmesidir.
Otoriter rejimlerin devrilmesi kuşkusuz tarihi bir dönüm noktasıdır. Ancak “devrim” sadece bir yönetimin alaşağı edilmesinden ibaret değildir. Sistemde beklentileri karşılayan siyasal, ekonomik ve sosyal değişimin hayata geçirilmesidir. Bu ise uzun ve çetin bir yoldur.
Tunus şu anda bu yolun henüz başındadır...
YARIN: Domino etkisi olur mu?