Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sami KOHEN

SOVYETLER Birliği'nin dağılmasından sonra Türki cumhuriyetlerin bağımsızlığa kavuşması, Türkiye'de büyük beklentiler yaratmıştı. Resmi çevreler dahi etnik, dinsel ve kültürel bağlar nedeni ile, Türk dünyasının, Türkiye ile kader birliği yapacağını, bu arada Ankara ile Orta Asya ülkeleri arasında sıkı siyasal, ekonomik ve kültürel bağların kurulacağını ümit etmişti.
Özal döneminde Türkiye, Türki cumhuriyetlere karşı aktif bir açılım politikası izledi. Çeşitli alanlarda sıkı ilişkilerin temeli atıldı. Hatta Türkiye, laik ve demokratik rejimi, dışa açık serbest piyasa ekonomisi ve sosyal gelişmesi ile, Türk dünyasına bir "model" olarak gösterildi...
Ne yazık ki, bu yöndeki beklentiler kısa sürede düş kırıklığına dönüştü. Bunda Türkiye'nin yaptığı hataların payı büyük. Bir kere, duygusal (hatta hayalci) bir yaklaşımla, beklentiler çok abartıldı.
Daha ilk temaslar yapılırken, "onlar nasıl olsa kardeş, önceliği bize verirler" zihniyeti ile hareket edildi. Moskova'nın hakimiyetinden kurtulan bu ulusların, bağımsızlıkları üzerinde çok duyarlı oldukları hesaba katılmadı. İş ilişkilerinde, onların da gerçekçi ve akılcı bir tavır sergileyebilecekleri düşünülmedi. Doğru dürüst proje hazırlamadan, fizibilite çalışmaları yapılmadan, finansman olanakları sağlanmadan ve Rusya'dan Japonya'ya kadar pek çok ülkenin oluşturduğu rekabet dikkate alınmadan, yola çıkıldı...
Beklentiler tam gerçekleşmeyince, araya bir soğukluk girdi.
Bu arada Özal'ın vefatından sonra, Ankara'nın Orta Asya politikası, eski hızını kaybetti. İç siyasal durum ve bu arada Erbakan döneminde dış ilişkilerdeki diğer öncelikler, (özellikle İslam alemine açılma çabaları), Türki cumhuriyetlerle yakınlaşma stratejisini geri plana itti.
Oysa Türkiye'nin bu politikaya - tabii akılcı bir şekilde - öncelik vermesinde büyük çıkarı var...
* * *
GERÇEKTEN Türk dünyası ile sıkı bağların geliştirilmesi, ABD ve Avrupa ile ilişkilere ek bir boyut kazandırabilir, Türkiye'nin uluslararası platformda ağırlığını artırabilir. Ancak bunun geçmişin deneyimlerinden de yararlanarak gerçekçi ve rasyonel şekilde yapılması şart.
Yılmaz hükümetinde Türk dünyası ile ilgili Devlet Bakanlığı'na getirilen Ahat Andican, böyle bir strateji belirleme çabasında.
Özbek kökenli Bakan, dün telefonla yaptığımız söyleşide, Orta Asya politikasına yeniden yapılandırma konusunda siyasi iradenin oluştuğunu belirttikten sonra, hazırladığı faaliyet programı hakkında şu bilgileri verdi: "Öncelikle etkin bir koordinasyon sistemi kurulacak. Bu bağlamda, bir Ekonomik Kurul ve ayrıca bir Sosyal Kurul oluşturulacak. Koordinasyon sisteminde, ilgili tüm kurum ve kuruluşlar yer alacak. Çeşitli bakanlıkları müsteşar veya yardımcıları, ayrıca DEİK'ten TÜSİAD'a kadar çeşitli özel sektör kuruluşlarının yetkilileri buna dahil olacak."
Andican'a göre, Türkiye devlet olarak Türki cumhuriyetlere şimdiye kadar 2.5 milyar dolar tutarında yardım yaptı. Özel sektörün yatırımları da bu rakamın üstünde. Ne var ki, onun ifadesi ile "koordine ve rasyonel bir çalışma yapılmadığı için, tam randıman alamadık".
İşte Devlet Bakanlığı'ndaki çalışmaların amacı, bunu sağlayacak önlemleri almaktır.
* * *
ANDİCAN, son günlerde Özbekistan - Türkiye ilişkileri konusundaki bazı haberlerden rahatsız.
Örneğin, Özbek hükümetinin, Türkiye'de okuyan 2 bin öğrencisini ("Refahyol döneminde tarikatların pençesine düştükleri" gerekçesi ile) geri çağırdığına ilişkin haber gibi.
Bakan bunun yanlış olduğunu belirtirken, şu açıklamayı yapıyor: "Türki cumhuriyetlerle toplam 10 bin öğrencinin Türkiye'de okutulmasına ilişkin protokol 1994'te imzalandığı zaman, Özbekistan kendisine ayrılan kontenjanı ihtiyacı oranında kullanacağını (çünkü başka ülkelere de öğrenci göndermek istediğini) bildirdi. O zamandan beri bu uygulama devam ediyor. Yani Türkiye'de zaten hiçbir zaman 2 bin Özbek öğrencisi olmadı. Şu anda işletmeden turizme kadar çeşitli dallarda okuyan 400 öğrenci var. Bunların geri çağrılması da söz konusu değil."
Türk dünyasına açılırken, genç cumhuriyetlerin ayrı ayrı kendilerine özgü koşullarını, tutumlarını ve duyarlılıklarını dikkate almak gerektiğini de unutmamak lazım...

Yazara Email S.Kohen@milliyet.com.tr