Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Her yıl eylül ayının ikinci yarısında yeni dönem çalışmalarına başlayan BM Genel Kurulu, 192 ülkenin liderlerinin bir araya gelmesini sağlar.
Bu dünya zirvesi, liderlere hem kendi ülkelerinin politikalarını açıklamalarına, hem de güncel sorunlar üzerinde ikili veya çok yanlı görüşmeler yapmalarına imkân verir.
Önümüzdeki pazartesi açılacak olan 63. dönem toplantılarına bu kez Cumhurbaşkanı Abdullah Gül katılıyor. Bugün New York’a hareket edecek olan Gül, ilk oturumda (8. sırada) konuşmasını yapacak, Türkiye’nin dünya meseleleriyle ilgili görüşlerini ve bölgesel anlaşmazlıkların halli için oynadığı rolü anlatacak.
Ama Cumhurbaşkanı’nın ve yanındaki heyetin esas işi, Kurul dışında, yoğun temaslar yapmak olacak. Bu temasların bir kısmı, Türkiye’nin Güvenlik Konseyi üyeliğine seçilmesini sağlamaya yönelik. Bir kısmı ise, ikili veya bölgesel anlaşmazlıklara çözüm arama çabalarıyla ilgili.

Üyelik yarışı
Genel Kurul’un önümüzdeki yıl Güvenlik Konseyi’nin boşalacak olan koltuğa yeni üye seçmesine az zaman kaldı. Türkiye bu iki yıllık görev için aday. Rakipleri de Avusturya ve İzlanda.
Seçilmek için 128 oy gerek. Türkiye çeşitli ülkelerden bu desteği sağlamak için 3 yıldır uğraşıyor. Türk diplomasisi bu amaçla Afrika, Pasifik, Karayip, Latin Amerika ülkelerine açılmış, onlarla bölgesel toplantılar düzenlemiş, sempatilerini kazanmaya çalışmıştır. Ankara bu konuda birçok dost veya müttefik ülkeden destek sözü de almıştır.
Türk yetkilileri sonuçtan memnun ve umutlu görünüyorlar. Ancak hiç kimse -hele son Expo tecrübesinden sonra- başarıdan emin değil. Önümüzdeki günlerde BM koridorlarında veya salonlarında yapılacak temaslar belirleyici olabilir.
Güvenlik Konseyi üyeliği Türkiye için neden bu kadar önemli?
Bir kere, BM’nin en etkin organı olan Güvenlik Konseyi’nin 15 üyesinden biri olmak Türkiye’ye dünya meselelerinde daha çok söz sahibi olmak, ulusal ve bölgesel konularda daha yönlendirici bir rol oynamak olanağını verecek.
Türkiye’nin 47 yıl sonra tekrar Konsey’de yer almasının sağlayacağı avantajların yanı sıra, bazı sıkıntılar yaratacağını da şimdiden bilmemiz gerek. Konsey üyesi olarak Türkiye tartışılan meselelerde net bir tavır almak -ve oyunu ona göre kullanmak- zorunda kalacak. Bu bakımdan Güvenlik Konseyi üyeliği Türkiye’nin bütün dünya meselelerini çok daha yakından izlemesini ve pozisyonunu dikkatle belirlemesini gerektirecek...

İki yeni inisiyatif
Cumhurbaşkanı Gül’ün ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın bu kez BM platformunda girişeceği temaslarında öne çıkacak iki önemli inisiyatif var.
Biri, Ermenistan ile ilgili. Gül’ün Erivan ziyareti beklenen süreci başlatmış görünüyor. Babacan’ın bu kez Ermeni ve Azeri meslektaşlarıyla bir araya gelmesi bekleniyor. Böylece Türkiye Dağlık Karabağ sorununun halli için tarafların da cesaretlendirdiği aktif bir rol üstleniyor. Bu arada tabii Türkiye ile Ermenistan arasındaki anlaşmazlıkların giderilmesi için bir diyalog fırsatı da doğuyor.
İkinci inisiyatif, Pakistan ile Afganistan arasında artan gerginliği gidermeyi amaçlıyor. Ankara bu konuda şimdi devrede. New York’ta Gül’ün iki ülke liderleriyle yapacağı görüşmeden sonra, Ankara’da (geçen yıl yapıldığı gibi) bir üçlü konferansın düzenlenmesi planlanıyor.
Genel Kurul’a katılan liderlerin gözü önünde Türk diplomasisinin sergilediği bu performans, umarız onları Türkiye’nin Güvenlik Konseyi koltuğuna layık olduğu konusunda ikna eder...