Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Türkiye'nin uluslararası ilişkilerinin büyük bir ivme kazandığı bir dönemde, içerde meydana gelen her önemli olayın dışarda yankı bulması doğal.
       Örneğin Hizbullah'ın giriştiği katliam ile ilgili gelişmeler, özellikle Batı'da dikkatle izleniyor. Dünya basını ortaya çıkan gerçekleri aktarırken, bunun yaratabileceği siyasal dalgalanmaları da dile getiriyor. Yabancı diplomatlar bu olayın siyasal boyutlarının genişlemesi halinde, Ankara'nın Batı ile ve özellikle AB ile ilişkilerini nasıl etkileyebileceği üzerinde çeşitli tahminlerde bulunuyorlar.
       Gerçekten bu dramatik olay, Türk dış politikasına nasıl yansıyacak? Türkiye'nin imajına gölge düşürecek mi? AB ile yeni başlayacak olan katılım sürecini aksatacak mı?
       * * *
       GÖRÜŞTÜĞÜMÜZ Batılı diplomatlar ve analistler, aslında Hizbullah olayına daha çok "vahşi terörizm"in bir örneği olarak bakıyorlar ve bu konuda son günlerde Türkiye'de ortaya çıkan gerçeklerin dış ilişkileri etkileyecek bir yanı olmaması gerektiğini söylüyorlar.
       Ankara'daki bir Amerikan diplomatının deyişi ile, "bu olay Türkiye'nin ne gibi büyük sorunlar ve güçlüklerle karşılaştığını ve ayrıca bulunduğu coğrafik ortamın ne kadar kötü olduğunu gözlerin önüne seriyor... Türkiye'nin Batılı dostları bu hususu her zaman akılda tutmak ve kendisine anlayış göstermek, ona destek olmak durumundadır".
       Hizbullah'ın vahşeti Batı'daki resmi çevrelerde Ankara'nın lehinde anlayış yaratmakla beraber, kamuoyunda Türkiye'nin imajını olumsuz etkilemiş görünüyor. Açıkçası TV ekranlarına veya gazete sütunlarına yansıyan görüntü, son zamanlarda beliren istikrarlı ve çağdaş Türkiye imajına, ne yazık ki, ters düşüyor.
       Ama gene de, bu kadarı ile kalsa, Hizbullah olayının Türkiye'nin dış ilişkilerinde sıkıntı ya da sarsıntı yaratması söz konusu değil.
       * * *
       MESELE, olayın boyutlarının genişlemesi halinde ne olacağıdır. Bu konuda yabancı çevrelerde bazı ciddi kaygılar var. Bunu iki noktada toplamak mümkün:
       1) Hizbullah olayı son günlerde siyasal platforma kaymış görünüyor. Fazilet Partisi lideri Recai Kutan'ın talihsiz konuşması ve buna TSK'nın gösterdiği sert tepki, birdenbire gerginlik yarattığı gibi, toplumda farklı düşüncelere sahip grupların ve kurumların arasını açmış bulunuyor. Avrupalı diplomatlar AB'nin - daha önce çeşitli vesilelerle belirtildiği gibi - Türkiye'de, askerin siyasetin dışında kalmasına büyük önem verdiğini ve Ankara'dan adaylık sürecinde bu kritere tam uymasını beklediğini anamsatıyorlar. Bu bağlamda şimdilik Genelkurmay'ın sert bildirisi daha çok bir "beyan" veya "uyarı" olarak kabul ediliyor; ancak bunun özellikle bazı Avrupa parlamenterleri tarafından "hoş karşılanmayacağı" da hatırlatılıyor...
       2) Batılı gözlemciler Fazilet Partisi'nin kapatılması halinde Türkiye'nin dış ilişkilerinin zarar göreceği kanısındalar. Bir Avrupalı büyükelçinin deyişi ile, bu parti için verilecek karar "Türk demokrasisi için esas test olacak." Eğer kapatma kararı verilirse, AB bunu demokratik gelişmeye aykırı bir hareket sayacak ve herhalde adaylık süreci de bundan etkilenecek. ABD dahi, böyle bir durumda, tepki gösterecek ve bu da iyi giden ikili ilişkilere gölge düşürecek...
       Bir Batılı analist şöyle diyor: "Hukuki bakımdan parti kapatma kararının gerekçesi Türkiye ölçülerine göre geçerli sayılabilir. Ama siyasal açıdan böyle bir karar, uluslararası camia tarafından akılcı sayılmayacaktır. Hele Türkiye'nin içeride önemli reformlar, dışarıda da dinamik atılımlar gerçekleştirdiği bir dönemde"...



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr