Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bunların başında, ABD'ye ve bütün dünyaya "büyük tehdit" olarak gösterilen Saddam'ın elindeki kitle imha silahları ile ilgili iddia geliyor. Bush yönetimi, haftalar, aylar boyunca yürüttüğü yoğun bir kampanya ile, herkesi Saddam'ın kimyasal ve biyolojik silahlara sahip olduğu, ayrıca nükleer silah üretme programını da geliştirdiği konusunda ikna etmeye çalışmıştı.Kim derdi ki Bush (Blair gibi) yalan söyleyecek! Ve Irak'ı işgal için öne sürülen "argümanların en güçlüsü" kof çıkacak!ABD'de şimdi kimin kime yalan söylediği tartışılıyor. CIA mı Bush'u aldattı? Bush mu yarım yamalak bilgileri kendi niyetlerine alet ederek yalan konuştu? Bunun sorumlusu kim olursa olsun gerçek şudur ki, Washington'un askeri harekat için gösterdiği esas nedenin "kandırmaca" olduğu şimdi ortaya çıkmış ve dolayısı ile, ABD'nin güvenirliği ağır bir darbe yemiş bulunuyor.***DÜN Columbia Üniversitesi öğretim üyesi, Ortadoğu uzmanı Prof. Lisa Anderson'un bu konudaki analizini, Boğaziçi Üniversitesi'nde verdiği bir konferansta dinlemek fırsatını bulduk.Prof. Anderson büyük açıklıkla Bush'un Irak'ı vurmak için öne sürdüğü argümanların hemen hemen hepsinin uyduruk veya aldatıcı olduğunu belirtti. ABD ne Saddam'ın terörizm ile ilintisi olduğu, ne de Irak'ta demokrasi bulunmadığı için müdahale etti. Bush'u savaşa iten esas neden petrol da değil. Ya nedir? Prof. Anderson asıl amacın Ortadoğu'yu tümü ile yeniden şekillendirmek olduğunu düşünüyor ve Irak deneyiminin bölgede "bir domino etkisi" yapacağı, yani diğer Arap ülkelerini etkileyeceğinin hesaplandığını öne sürüyor.Ne var ki, Irak deneyimi en azından bu aşamada hiç de başarılı sayılmaz. Evet, ABD savaşı kazandı, ama barış ve istikrarı sağlayamıyor. Prof. Anderson'un deyişi ile, "ABD yönetimi savaş sonrası bir barış planı ile yola çıkmadı... Bush geçmişte ABD'de uygulanan linç sistemini uygulayan bir kovboy gibi davranıyor"!Bu tavır nereye kadar gider? ABD Vietnam veya daha yakın geçmişte Somali'de olduğu gibi bir batağa mı saplanır? Yoksa yönetim tekrar politikasını gözden geçirir ve tek yanlı, mağrur davranışlarından vazgeçip, uluslararası camia ile daha uyumlu hareket etmeye mi yönelir? Bu belli değil; ancak ABD'nin daha uzunca bir süre Irak'taki askeri varlığını sürdüreceği de bir gerçek...***BU durumda Türkiye ne yapacak?Prof. Anderson'un belirttiği gibi Süleymaniye olayı ile krize giren ikili ilişkiler şu veya bu şekilde yeniden düzelecek. Önemli olan yeni dönemde, Ankara'nın Irak politikasını netleştirmesidir. Türkiye'nin özellikle Kuzey Irak'ta ne yapmak istediğini iyi belirlemesi gerekir.Daha önceki yazılarımızda da işaret ettiğimiz gibi, Türkiye ve ABD'nin özellikle Kuzey Irak ile ilgili pozisyonlarında, çıkarlarında, önceliklerinde, bazı farklılıklar vardır. Bunların sürtüşmelere yol açmaması için bir "strateji ayarı" yapmak veya ortak stratejiler belirlemek gerek. Bölgedeki "yeni gerçekler" bunu zorunlu kılıyor. skohen@milliyet.com.tr BAŞKAN Bush'un Irak krizi sırasında askeri müdahale için öne sürdüğü başlıca gerekçelerin uydurma olduğu her geçen gün daha açık biçimde ortaya çıkıyor.