Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


MOSKOVA


       Kimine göre başarılı, kimine göre zamansız, kimine göre de sıkıntı yaratan bir ziyaret...
       Başbakan Bülent Ecevit'in iki buçuk günlük Moskova gezisi, böyle farklı değerlendirmelere yol açmış bulunuyor.
       Geniş bir bakan - bürokrat - işadamı kadrosu ile gerçekleştirilen bu ziyaret, herhalde önümüzdeki günlerde de tartışılacak birçok soruyu akla getiriyor.
       * Rusya'ya şu sırada gitmenin zamanı mı idi? Bu ziyaret gerçekten gerekli mi idi?
       Türkiye'de bazı çevreler, özellikle Çeçenistan olayları nedeni ile Batı'nın ve İslam dünyasının Rusya'ya sert tepki gösterdiği bir sırada, Ecevit'in Moskova'ya gitmesini ve hele terörle ilgili bir deklarasyona imza atmasını doğru bulmuyorlar.
       Aslında "zamanlama" olarak bir terslik (veya şanssızlık) olduğunu Türk diplomatları da, özel konuşmalarda kabul ediyorlar. Ne var ki bu davet ağustos sonlarında yapıldığı ve tarihi saptandığı zaman, bu olaylar yoktu. Ecevit, iki yıldır Rusya ile yüksek düzey hiçbir temasın yapılmadığını, oysa ikili (özellikle ekonomik) ilişkiler konusunda konuşulacak çok şey olduğunu düşünerek, bu ziyareti gerçekleştirmeye karar verdi. Amaç, iki ülke arasındaki yakınlaşmaya ve işbirliğine bir ivme kazandırmaktı. Dolayısı ile geziden, olaylar yüzünden son dakikada vazgeçmek düşünülemezdi...
       Ama zamanlama olarak bu gezinin "pek denk düşmediği" de bir gerçek...
       * Yeltsin'in Ecevit'i kabul etmemesi, bu ziyarete gölge düşürmedi mi?
       Rusya Devlet Başkanı'nın, ziyaret başladıktan sonraki gün, nekahat dönemini geçirdiği sayfiye kenti Soçi'den Moskova'ya dönmesi, böyle bir buluşma için umutları artırmıştı. Gezi boyunca her an Yeltsin'den bir randevu "müjdesi" gelmesi bekleniyordu. Hatta bu beklenti, heyet Moskova'dan ayrıldığı ana kadar devam etti. Ama boşuna...
       Yeltsin'in randevu vermemesi, Rus yetkililerinin açıklamalarına göre, sağlık durumunun iyi olmamasından kaynaklanıyor. Peki, Yeltsin cuma günü Ermenistan Cumhurbaşkanı Koçaryan'ı nasıl kabul etti? Buna da Rus diplomatları şu yanıtı veriyor: Ecevit'in programında Yeltsin ile görüşme yoktu. Yeltsin, Cumhurbaşkanı olan Koçaryan'ı kabul etmek zorunda idi. Ama bunun dışında, rahatsızlığı nedeni ile, kimseye randevu vermiyor...
       Bu izah şekli doğrusu, Türk heyetine pek inandırıcı gelmedi. Olay ister istemez, Turgut Özal'ın Başbakan olarak Moskova gezisinde bu kadar beklediği halde Gorbaçov tarafından kabul edilmemesini anımsattı...
       Bununla beraber Türk diplomatları, bu olayın üstünde fazla durmuyorlar ve şöyle diyorlar: "Yeltsin ile görüşme aslında sembolik bir nitelik taşıyacaktı. Esas iş görüşmeleri, Putin ve diğer yetkililerle yapıldı ve de bu temaslar çok iyi geçti. Ama gene de Yeltsin randevu verseydi, bu ziyareti daha başarılı kılacak ve Türk kamuoyunda şimdiki kuşkulara yer bırakmayacaktı...
       * Bu ziyaretten ne elde edildi? Bunun pratik sonuçları ne olacak?
       Böyle ziyaretlerden daima göz kamaştıran sonuçlar beklememek lazım. Buraya gelinirken de böyle beklentiler yoktu. İstenen şey, üst düzey diyaloğu yeniden kurmak, çeşitli konuları ve işbirliği ile ilgili düşünceleri konuşmak ve yeni bir yakınlaşma sürecini başlatmaktı.
       Genel kanı, bunun sağlandığıdır. Bu arada birkaç belgeye de imza atıldı. Ama en önemlisi, ticaretten ortak girişimlere kadar özellikle ekonomik alanda birçok konu üzerinde prensip kararları alındı. Şimdi bunların özel girişimcilerin de katkısı ile hayata geçirilmesi kalıyor. Rusya Türkiye için hala geniş ve önemli bir pazar. Geçen yılki ekonomik kriz nedeni ile epey gerileyen ticaretin ve müteahhitlik işlerinin yeniden canlandırılması mümkün. Bunun yolları Moskova'daki görüşmelerde araştırıldı ve belirlendi. Bu arada Rus gazı ve petrolü karşılığında Türkiye'nin mal ve hizmet dışsatımı (yani bir nevi takas) üzerinde duruldu. Bütün bunların konuşulması ve yeni bir anlayışın getirilmiş olması, bu ziyaretin yararlı sonuçlarından biri...
       * Çeçenistan, PKK, Boğazlar, Bakü - Ceyhan boru hattı "Mavi Akım" gibi konularda iki tarafın farklı görüşlere sahip olması bu ziyaretin başarı şansını zayıflatmadı mı?
       Bu konularda (ve bu arada burada pek değinilmeyen Kıbrıs sorunu üzerinde) mevcut görüş ayrılıklarının, böyle bir ziyaret sırasında giderilmesi elbet mümkün değildi. İki taraf da bu meselelerde aynı görüşleri koruyor. Yani pratik çıkış yollarının arandığı "Mavi Akım" ek protokolü dışındaki konularda, anlaşmazlıklar devam ediyor. Ama bu yüzden ortak çıkarlara dayanan diğer ilişkilerin ve işbirliği olanaklarının bir yana bırakılması söz konusu değil. Başka birçok ülkelerle (Batı ülkeleri ile de) durum öyle değil midir?
       * Son söz: Ecevit'in Moskova ziyareti, buna peşinen olumsuz bakılmadığı veya bundan parlak sonuçlar beklenmediği oranda, iyi ve yararlı geçmiş sayılır...



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr