Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Avrupa Merkez Bankası (ECB) dünkü toplantısında faizleri 25 baz puan indirme kararı aldı. Ekim ayında gelen yüzde 0.7’lik enflasyon tahmini sonrasında ECB’nin kararı bence yerinde bir adım oldu.
Bununla birlikte ECB’nin politik duruşu bence hâlâ gereğinden sıkı bir para politikasına işaret ediyor.
Grafikte görüldüğü gibi Euro bölgesi enflasyon oranı bir süredir tutarlı bir şekilde ECB’nin yüzde 2’lik enflasyon hedefinin altındaki iniş trendini koruyor. Enflasyon oranındaki bu azalmaya “dezenflasyon” deniyor. Enflasyonun izlediği trend Avrupa’da ileriki aylarda görülebilecek bir “deflasyon” tehlikesini gündeme getirmiş durumda. Deflasyon ise fiyatlardaki azalma oranına verilen teknik ad. Enflasyonun tam tersi olarak tanımlanabilir.
Enflasyon oranındaki artış bir ekonominin gereğinden fazla hızlı büyüdüğüne işaret ederken bu orandaki azalma, yani dezenflasyon, talebin yavaşladığını gösteriyor. Deflasyon ise ekonominin küçülmeye başladığının bir göstergesi.
Avrupa’da büyüme rakamları üst üste altı çeyrekte negatif geldikten sonra 2013 ikinci çeyreğinde yüzde 0.3 gibi çok hafif bir toparlanma gösterdi. Bu şartlar altında ECB’nin dünkü adımla 0.25’e düşen politika faizini bence çok daha önceden 0 seviyesine çekmesi uygun olurdu. Merkez bankaları faiz indirimine gitmeden önce bu kararın enflasyonu tetiklemesinden çekinirler. Ancak ECB için böyle bir endişe geçerli olmadığı gibi ekonomik büyüme ile ilgili de ciddi endişeler söz konusu. Bu şartlar altında gevşek para politikası ECB için en uygun reçete gibi duruyor.

ECB neden çekimser?
Bütün bu yazıp çizilenden sonra olaya bir de ECB’nin perspektifinden bakıp neden faiz indiriminde çekimser kaldıklarını anlamaya çalışmak lazım. Kanımca ECB’nin politika faizini daha agresif bir şekilde kullanmamasındaki temel neden Euro bölgesinin heterojen yapısı. Her ne kadar tek bir para politikası uygulansa da bu politikalardan etkilenen ülkelerin ekonomik altyapıları birbirine eş değil.
Bu da para politikası uygulamalarında büyük zorluklar yaratıyor. Güneyde kalan ülkeler politika faizleri ne kadar düşerse düşsün fon maliyetleri ve barındırdıkları risk nedeni ile kredi faizlerini fazla düşüremiyorlar.
Bu nedenle de kredilerde arzu edilen canlanma gözlemlenemiyor. Durum böyle olunca parasal aktarım mekanizması da gerektiği gibi işleyemediğinden ECB politikalarının etkinliği azalıyor. Çekimserliğin bir diğer nedeni ekonomik büyümenin enflasyon üzerindeki etkilerinin gecikmeli olarak görülmesi.
Eğer son çeyrekte görülen ılımlı toparlanmanın devam etmesi bekleniyorsa bunun enflasyon üzerindeki yukarı yönlü etkisi de orta vadede gelecektir.