Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçtiğimiz salı gecesi gelen faiz artırım kararının yankıları daha bir süre daha gündemi meşgul edecek. Kararın hemen ardından hızla değer kazanan liranın sonraki günlerde tekrar düşüş eğilimi sergilemesi “Merkez’in kararı işe yaramadı mı?” sorusunu gündeme getirdi.
Kurdaki bir haftalık harekete bakıp böyle bir sonuca varabilmek için henüz çok erken. Çünkü faiz kararının ekonomi üzerinde etkilerini görebilmek için zamana ihtiyaç var. Kaldı ki iktisatta bir politika aracının etkili olup olmadığını anlayabilmek için o araçla elde edilmesi beklenen hedefin ne kadar uzağında kaldığımıza bakmak yeterli olmuyor. Şartları geriye çevirip eğer o adım atılmasaydı durumun ne vaziyette olabileceğini tahmin edebilmemiz çok zor. Çünkü bir yandan politika aracı değişirken bir yandan da hedefi etkileyen başka faktörler devreye giriyor. O zaman da politika aracının net etkisini ölçmek zorlaşıyor.
Bunu dersleri düzenli takip eden bir öğrencinin sınavdan istediği notu alamayınca “Derse girmek işe yaramıyormuş” sonucuna varmasına benzetebiliriz. Öğrenci derslere devam etmeseydi muhtemelen daha da düşük bir not alırdı. Ayrıca dersten alınan not için devamlılık dışında etkili olan faktörler olduğunu da unutmamak lazım. Derste zinde ve aktif olmak, günü gününe çalışmak, sağlıklı olmak sınav notunu etkileyecek diğer önemli etmenler. Bu durumda sadece devamlılığın ders başarısı üzerindeki etkisini ölçmek zor.

Pozitif reel faiz ve cari açık
Merkez’in faiz artırımı henüz mevduat faizlerine tam olarak yansımadı. Pazartesi günü açıklanan ocak ayı enflasyon verileriyle 2014 yılı için beklenen enflasyon oranının yüzde 7.5 olduğu göz önüne alınırsa, yüzde 10 civarına yükselmesi beklenen mevduat faizlerinin reel getirisi sadece yüzde 2.5 civarında olacak. Yani Merkez’in faiz artırımı ilk bakışta çok yüksek gibi görünse de aslında tasarrufları artırmak ve bu şekilde cari açığı finanse edebilmek için gerekli olan reel faizi ancak yakalamış görünüyoruz.
Işık Üniversitesi’nden Seda Demiralp ile yapmış olduğumuz bir çalışma Türkiye’de konvansiyonel banka mevduatları ile İslami banka mevduatlarının faiz oranlarına olan hassasiyetini karşılaştırıyor. Elde ettiğimiz bulgular her iki bankada da mevduatların politika faiz oranındaki artışla beraber yükseldiğini gösteriyor. Bu da bize bireysel tasarrufların son derece rasyonel bir şekilde idare edildiğini ve riskten arındırılmış net getirinin tasarruf kararlarında önemli bir etmen olduğunu gösteriyor.

Yabancı yerliden yüksek ister!
Yüksek faiz içeride tasarrufları artırmak sureti ile dış finansman ihtiyacımızı azaltır ve cari açığı küçültücü bir etki yapar. Ancak aynı yüksek faiz dış yatırımcıya da cazip gelip sıcak para akışını hızlandırırsa cari açık artmaz mı? Böyle bir durumda cari açığı küçültme adına bir elimizle verdiğimizi öbür elimizle almış olmaz mıyız? Bu geçerli bir endişe olmakla birlikte dış yatırımcıların siyasi risklere bizden daha hassas olduğunu unutmamak lazım. Dolayısıyla, yabancı yatırımcı için gerekli olan reel faizin yerli yatırımcı için gerekli olan reel faizden daha yüksek olması gerek. Bu nedenle içerideki mevcut reel faiz seviyesinin cari açığı tetikleyecek bir etmen olacağını zannetmiyorum.