Yazarlar Sermayenin grevi (2)

Sermayenin grevi (2)

16.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sermayenin grevi (2)

Sermayenin grevi (2)

Umur TALU

BU, "Dipsiz Kuyu"da aynı başlıklı ikinci yazı. (İlki 5.1.1996)
Kastettiğim işten çıkarmalar filan değil.
Kısaca, iktidarların "sermaye"nin "istediklerini yapmak" dışında, "istemediklerini yapamamak" gibi bir iktidarsızlığa sahip oluşları.
Bunu "güç"le de ifade etmek mümkün; ama o zaman "kaba" kaçıyor.
Genellikle daha zarif bir dille söyleniliyor, "sermaye" kuş gibi hafifletiliyor:
"Sermayenin ürkekliği, nazlı oluşu, narinliği, duyarlılığı..."
. . .
Globalleşen dünya, 3 trilyon doları her gün yer değiştiren (genellikle sanal biçimde) sıcak paranın hakimiyeti altında.
Dün Cumhuriyet'te Ergin Yıldızoğlu d a aktarmıştı. ABD'de hazine bakanlığı da yapmış olan Altman, 6 gün önceki Herald Tribune'e yazdığı yazıda "Hiçbir ülke piyasalardan güçlü değil... Mali piyasalar bir tür uluslararası hükümet şeklinde ortaya çıktı" diyordu.
Meksika krizinden, Uzakdoğu'daki son yangının hala tüten dumanlarına kadar, "sermaye", bir ülkeye, bir bölgeye karşı greve gitti mi yandı gülüm keten helva!
Ülkeler, hükümetler, iktidarlar bu muhtemel tehlike karşısında tir tir titriyor.
Bu yüzden, "ulus devlet öldü" tesbiti, katillerinin biri tarafından da fiilen doğrulanmış oluyor...
Bir de bu yüzden hükümetler iktidar olamıyor yahut iktidar gücü, sermayenin gücü paralelinde kullanılıyor.
Bu ülkede de bir hükümetimiz var ve biz onu "iktidar" sanıyoruz.
Başka açılardan durum zaten malumumuz da, bir de şu günlerde "sermaye korkusu" sırasında "aççık seççik" ortaya çıktı.
Nasıl demokrasi en sık kullanılan kavramlardan biri olup bir türlü gelmeyen bir trenin adıysa, "vergi reformu" da öyle bir sakız.
Tam "Falım"da çıktığı sırada "beyaz atlı abim" geliveriyor!
. . .
Bu hükümet de bir vergi reformuna soyundu ve "sağlı sollu" bir koalisyon olduğundan, "reform" denilen herhangi bir şeyin, iyice ölçüp biçilerek, hükümet içi ve hatta bir toplumsal uzlaşmayla yumurtlanması gerekirdi herhalde.
Bir vergi tasarısı açıklandı ve menkul kıymetlerin (de) vergilendirilmesi konusunda, hükümetin "sol" kanadından (deneyimli vergici) Maliye Bakanı ısrarla "vergi var" açıklaması yaptı.
Bunun ekonomik mantığı, kısa vadeli, uzun vadeli sonuçları elbette tartışılır...
Ama "otomatik" olarak "sistem" şöyle çalıştı:
Herhalde zaten ANAP tarafı isteksizdi ve hükümete sözlü - yazılı birçok uyarı gelmişti ama, kanıt da gecikmedi: Borsa düşüverdi!
Kapitülasyonu milli gelirin henüz yüzde 5 kadarı da olsa, son zamanlarda "ekonominin sağlığı" üstüne en (hatta tek) önemli ölçü haline getirilen Borsa'nın tavrı kendi çapında bir "sermaye grevi"ydi.
Narin kuş ürkmüştü!
Koca Maliye Bakanı'nın lafı ağzına tıkılıverdi; iktidarın "sermayenin uyarısı" karşısında tasarının pılını pırtısını toplaması "erteleme" oluverdi.
Elbette yapısal nedenleri var, ancak şu son yıllarda Türkiye'de gelir aktarımını şiddetlendiren, gelir dağılımını çıldırtan temel unsur, üretimin bölüşümü değil, "paranın paradan kazanma oranı".
Sadece piyasa koşulları değil, ondan da önemlisi, "herkesin devleti"nin para bulabilmek için "bazılarının (sermayenin)" koşullarına teslim olmak zorunda olması.
"Reform" derken bile teslim olmak zorunda kaldılar.

Yazara Email umur.talu@milliyet.com.tr