Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Çin'i anlamak ve anlatmak için tarihsel bağlantı kurma gayreti bana has bir durum değil. Çin'in günümüzdeki siyasileri de aynı yönteme başvuruyor.Pekin'de, Çin Ticaret Bakanlığı'nda yaptığımız görüşmede Başmüzakere Başkan Yardımcısı Zhao Hong'un da "savaşma, mal sat" söyleminde seçtiği yol, bundan başka bir şey değildi:"İpek Yolu'nun öte ucundan hoş geldiniz; Çin ve Türkiye'nin tekstilden para kazanması çok eskilere gidiyor. Türkiye'de bir müzede Çin porselenlerini gördüm. İngiltere Çin porselenlerini çaldı ve müzelerine koydu; Türkiye ise ticari yollarla satın aldı. Malezya'da bir müzede ülkelerin savaş resimleri yer alıyor, yalnız Çin barış içinde ticaret yaparken resmediliyor. Bundan 600 yıl önce Çinli denizci Zheng He, (Hint Okyanusu'nu 7 kez turladı) okyanusu dolaşırken, yağmalamadı, gittiği ülkelere mal sattı; karşılıklı ticareti geliştirdi. Çin'in dışa açılmasıyla birlikte dünyada yoksul sayısı 200 milyon azaldı. Çin'de iç piyasa talebi büyüyor. Çin'de iş gücü ucuz, bundan yararlanmak gerekiyor" diyor ve "şikayet etmeyin, uyum sağlayın" mesajı veriyor Hong. Çin'de bulunduğum bir hafta boyunca, pazar ekonomisi ve iktidarı elinde bulunduran Çin Komünist Partisi "yönetim anlayışı" arasındaki bağlantıyı ararken, tarihsel köklerden kopamadım. Barış ve ticaret, Çin'in sosyo ekonomik temelli siyasal doktrin olarak karşımıza çıkıyor. Çin düşüncesinin temelinde "yin ve yang'ın", zıtlık içindeki birliktelik ve uyumu yatıyor. "Yin" tavuskuşu simgesi ile kraliçeyi, "yang" ise ejderha simgesi ile kralı temsil ediyor. Ejderha ve tavuskuşunun evliliğinden "zıtların birlikteliği" çıkıyorsa, günümüzün Çin'i de, çürüyen kapitalist sistem ile çöken komünist sistemden, "uyum" çıkarma peşinde.Çin'de "kriz" iki kelime ile ifade ediliyor; "fırsat" ve "tehlike". Krizi fırsata ve tehlikeye dönüştürme olasılığını vurguluyorlar. Çin Halk Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı'nın davetlisi olarak gittiğimiz Çin'de, CHP milletvekili Bülent Tanla ve meslektaşlarım Necati Doğru, Yalçın Bayer ve Hikmet Çetinkaya ile katıldığımız toplantılarda "barışa" ve "yoksulluğu gidermesi hedeflenen ekonomik modele" yapılan vurgu, peşimizi bırakmadı. Zıtların birliği Çin'in nüfusu 1.3 milyar ve 6 milyon devlet memuru var. Çin Komünist Parti üyesi ise 68 milyon kişi. Çin nüfusunun 20'de biri devlet memuru. 1998 yılında merkezi yönetimde yüzde 20 kadro azaltılmasına rağmen; son dönemde yeniden memur sayısının arttığı belirtiliyor.5 özerk bölgesi olan Çin'de 33 eyalet var ve 43 dil kullanılıyor. Budistler'in ağırlıkta olduğu Çin'de din, geleneksel bir tutumdan öteye gitmiyor. Doğu Türkistan bölgesi dışında, ülkede etnik sorun yaşanmıyor. Hatta Çinliler birden fazla çocuk dünyaya getirirlerse, ekonomik olarak cezalandırılırken, azınlıklara 2 çocuk hakkı tanınıyor. 1978 yılında Çin Cumhurbaşkanı Deng Şiapoing tarafından başlatılan piyasa reformlarına değin, Çin, toplumsal gelenekleri temelinde modernleşmeye başlamamıştı. Buna karşın Çin diasporasında görülen aile işletmeleri, "Çin kapitalizmi" modeli oluşturuyordu. Hong Kong, Singapur, Tayvan, Endonezya, Malezya ve Filipinlerde yaşayan 40 milyon Çinli'nin toplam üretimleri 2000'lerin başında 200 milyar doları aşmıştı. Size bir de "ulusal not"; Çin'de orta öğrenimde okutulan tarih kitaplarında "Atatürk" öğretiliyor. Nüfusun yüzde 20'si memur Shanghay'da 2010 yılında yapılacak Dünya İhracat Fuarı için havalimanından metroya, köprülerden gökdelenlere kadar yeni yapılar inşa ediliyor. Bu kentte iki havalimanı var. 2010'a hazırlanan ve 32 kilometrekareye çıkacak Pudong Havalimanı, yeni terminal binalarıyla 100 milyon kapasitesine ulaşacak. Asya'nın 468 metre ile Çin'in en yüksek, dünyanın ise üçüncü yüksek binası da bu kentte; 500 metrelik bir gökdelen daha yapılıyor. 100 milyar dolar ihracat geliri olan Shanghay'ı gören, bu ülkede kişi başına gelirin bin dolarlarda olduğuna inanamaz. Çin mucizesi aslında bu. Binalar yükseliyor, ekonomi büyüyor; Çin'de açlık sürüyor. syilmaz@milliyet.com.tr Çin ekonomisi 2010'da vitrinde