Suat Kavukluoğlu

Suat Kavukluoğlu

suat.kavukluoglu@ntv.com.tr

Tüm Yazıları

‘Söz ve Müzik: Assolistler’ belgeselinin ilk bölümünde Zeki Müren var. ‘Sanat Güneşi’nin kendi ağzından çarpıcı hayat hikayesi ve dostlarının anlatımıyla ‘Türkiye’nin Assolistleri’ni takdimimdir

Çocukluğumda yılbaşı ve bayramlar denince aklıma hep onların sesleri, şarkıları geliyor. Anne ve babamın plaklarından duydum seslerini ilk kez. Heyecanla beklerdim onların televizyona çıkmasını. Ben büyümeye çalışırken gazinolar yavaş yavaş siliniyordu tarih sahnesinden, Safiye Ayla son günlerini yaşıyordu. Zeki Müren, alkışlarla dolu parlak günlerinin ardından kendini Bodrum’daki evine hapsetmişti. Çocukluğumun orta yerinde Behiye Aksoy ve Gönül Yazar müziği bıraktığını açıkladı.

Haberin Devamı

Müzeyyen Senar’ı; Sezen Aksu’lu Tarkan’lı ‘Bir Ömre Bedel’ albümü sayesinde tanıdım ve aşık oldum. Muazzez Abacı, Emel Sayın, Bülent Ersoy ve Neşe Karaböcek’i ise sahnede izleme şansına kavuşmuştum. Onlar assolistlerdi. 30’lu yıllardan ‘90’lı yıllara, sazlı bahçelerden görkemli gazinolara İstanbul’un yedi tepesinden yükseldi sesleri. Işıltılı kostümleri, billur gibi sesleri, renkli ışıklar altında göz kamaştıran suretleriyle yer ettiler hafızalarımıza… Eskiden bayramlar, onlarla daha güzeldi...

Bayramda NTV’de yayınlanacak belgeselimizde müzik tarihimize damga vuran assolistlerin çarpıcı hayat hikayelerini; onlarla ve sanat dünyasından isimlerle yapılan özel röportajlar ve unutulmaz şarkılar eşliğinde anlatmaya çalıştık. Danışmanlığını Hakan Eren ve Yavuz Hakan Tok’un, kurgusunu Nevzat Saraycıklı’nın yaptığı, Handan Özsoy’la birlikte hazırladığımız altı bölümlük

‘Söz ve Müzik: Assolistler’ belgeselinin ilki bugün 16.00’da, Zeki Müren’li bölümse 22.00’de ekrana gelecek.

TÜRKİYE’NİN TEK ‘SANAT GÜNEŞİ’

ONUN İÇİN NE DEDİLER?
Hülya Koçyiğit: Hakikaten güneş gibiydi
O, hayranlık duyduğum biriydi. Benim için ona yakıştırılan lakab ‘Sanat güneşimiz’dir. Hakikaten güneş gibiydi. Sesiyle, ahlakıyla, sahneye getirdiği yeniliklerle, kurallarla, kaidelerle, işini çok ciddiye alması, saygınlık kazandırması yani her yönüyle
Zeki Bey muhteşem bir sanatçıydı. Bir dönem ben de assolistlik yaptım. Başlamadan önce Zeki Bey’e danışmıştım. Bana, “Hülya’cım ne gerek var, assolist olmak büyük sorumluluk, sen hangi sırada çıkarsan yine ilgi görürsün” demişti. Ben assolist olmaya karar verdiğimde bana saygı duydu, kutladı.
Emel Sayın: Çok özel bir insandı
Zeki Bey çok özel bir insandı. 40 yıllık dost gibi davranırdı. Ben hep saygılı, onu çok sevdiğim ve saydığım, beğendiğim için çekingen olurdum. Ama o esprileriyle, zekasıyla, her şeyiyle beni kucaklardı.
Seyyal Taner: Garsonlardan önce gelirdi
Zeki Bey bir okul, keşke herkes onun tedrisatından geçmiş olsaydı. İnanılmaz disiplini olan bir ustaydı. Çalıştığı mekanlara daha garsonlar gelmeden gelirdi. Hangi rezervasyonlar alındı, kimler hangi masalarda oturacak, kimlere nasıl hizmet edilecek, kimlerin yeri nerede olacak, hepsini düzenlerdi.
Selami Şahin: Tüylerimi diken diken etti
Ben Zeki Müren’in 5 - 6 albümünü yönettim, 30’a yakın şarkımı okudu. Demo yaparken şarkıyı vereceğim sanatçının sesini taklit ederdim. Zeki Bey buna bayılırdı. “Helal olsun Selami’cim, aynı benim gibi okumuşsun, şimdi daha rahat okuyacağım şarkıyı” derdi. En son benden ‘Akşam Olmadan Gel’i okumuştu.
İnzivaya çekildiği, hasta olduğu dönemde telefonla arıyordum, konuşuyorduk. Bir keresinde beni aradı ve “Selami’cim eğer iyi olursam senin ‘Özledim’ şarkını okuyabilir miyim?” dedi. Tüylerim diken diken oldu. “Selami Şahin’in bütün şarkıları size kurban olsun” dedim. Ne yazık ki o şarkıyı okuyamadı, kısa bir süre sonra kaybettik.
Muzaffer Çuha - Modacısı: Çok yalnız bir insandı
Böyle bir coğrafyada Zeki Müren’in çok dostları olur diye düşünülür ama öyle değildi. Çok yalnız bir insandı ve hep öyle yaşardı. Yalnızlığından ilham alarak zaten o eserleri meydana getirmiştir. Hiçbir zaman üzüntüsünü belli etmezdi. İnsanları kırmamaya özen gösterirdi.
TÜRKİYE’NİN TEK ‘SANAT GÜNEŞİ’

Haberin Devamı

Gönül Yazar: Beni çanta gibi her yere götürürdü
Benim hayatımda en önemli kişiler Müzeyyen Senar’la Zeki Müren’dir. Zeki Bey beni çanta gibi her yere götürürdü. Elbiseleri, el mikrofonuyla okuması, bir hürmet, bir saygı, nasıl diyeyim, her şeyiyle başkaydı.
Selçuk Tekay Müzisyen: Onun gibi titizini görmedim
Son albümünün müzik yönetmenliğini yaptım. Onun kadar titizini görmedim. Son albümde sağlığını hiçe sayarak bir gün içinde 14 şarkı okudu. Tedavisinden dolayı kortizon iğneleri alıyordu. Stüdyodan çıktıktan sonra üzerindeki 7 - 8 kat çamaşırları sırılsıklam olmuştu. Sağlığını hiçe sayarak tamamladı o son albümü.
‘İşte benim Zeki Müren’
İşte ekip olarak arşivlerden derlediğimiz görüntüler eşliğinde Zeki Müren’in ağzından kendi hayat hikayesi:
Sesim ilkokulda keşfedildi
“Sesimin güzelliğini ilkokuldaki öğretmenlerim keşfetti ve okul müsamerelerinde bana başrol vermeye başladılar. İlk rolüm bir çoban rolüydü, etrafımda kızlar dönüyordu ve kepenek giymiş olarak aralarında şarkı söylüyordum. ‘’Çobanın kulübesi sazdan samandan, Çobanın kulübesi sazdan samandan’ diye.”
‘Okuyan: Zeki Müren’
“İlkokula girdiğim ilk yıl defter kapaklarını yuvarlak keserdim. Plak gibi. Ortasına etiket yapıştırırdım ve büyük harflerle ‘Okuyan: Zeki Müren’ yazardım. Bu plakları gramofona yerleştirirdim. Sanki benim plağım çalıyormuş gibi elime aldığım karton bir borudan gramofonun içine şarkılar söylerdim. Tanrı’ya şükürler olsun bu karton plaklar bir gün gerçek plaklara dönüştü ve sonunda altın plaklar oldu.”
İlk sahneye çıkışım 1955
“Bir bayrama rastlıyordu. Küçükçiftlik Parkı’nda konserlerime başladım. Sahnede giydiğim ilk beyaz frak, ilk bordo smokin, papyonuma işlettiğim küçük bir inci birçok söylentiye yol açtı. Bunlara aldırmadım, sahnede başka değişiklikler de yaptım zamanla. Saz heyetine mavi ceket, gri pantolon ve lacivert papyon olarak ilk aynı renk, biçim ve renkte formayı ben giydirmiş oldum.”
TÜRKİYE’NİN TEK ‘SANAT GÜNEŞİ’
Kostümlerde devrim yaptım
“Bir süre sonra smokinden yakaları işlenmiş bir kostüme geçtim. Sonra daha fazla renkli, işlemeli ve modern desenli kostümler giymeye başladım. Bunlar pelerinlere hatta mini şortlara kadar gitti. Halkımız hoş karşılamasaydı bunları giymezdim. Müstehzi bir bakış sezseydim hemen keserdim bu işi ve smokinle konserlerime devam ederdim.”
Son günleri için:
“Binlerce on binlerce kanayana kadar alkışlayan ellerden sonra bir yatak odası ve dört duvar bir
ayna, elbetteki yavaş yavaş başlayan bir bunalım, uzun yıllar sonra günde 34 ilaç ve iki insülin
iğnesi ve bununla yaşayan yapayalnız hayret edeceksiniz
ama yapayalnız bir ZEKİ MÜREN... İşte hayatımın özeti...”