Süleyman Ateş

Süleyman Ateş

suleyman.ates@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hocam ben Hollanda’da yaşıyorum. Türkiye’den iki haftalığına misafir olarak gelen yeğenlerimi, 2 gün boyunca Hollanda’nın önemli yerlerini gezdirmek istiyorum. Acaba bu 2 günü oruç tutmasak ve başka günlerde tutsak, yani kaza etsek olur mu? Çünkü burada iftar vakti akşam 22:00’de açılıyor. Erkenden kalkıp gezmek zor olacağı için 2 gün tutmayıp sonra tutsak olur mu diye merak ettim. Selamlar, Osman.

Cevap: Eğer sefer sayılabilecek yerlere gidecekseniz, seferi sayılacağınız için oruç tutmayıp sonra kaza edebilirsiniz. Sefer mesafesi de çeşitli rivayetlere göre değişir. 1,5 km., 5 km.lik yolu sefer sayanlar vardır. Meselâ ünlü muhaddis ve fakih İbn Hazm, 1 millik, yaklaşık 2 km.lik yolu sefer saymıştır. Çünkü Kur’ân’da gidilecek mesafe belirtilmemiş, sadece sefer denilmiştir. Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ın anlattığı bir hadise göre de üç millik, takriben 5 km.lik yol seferi olmak için yeterlidir. Ama çoğunluğun kabul ettiği görüşe göre yaya yürüyüşle 18 saatlik yani takriben 90 km.lik mesafe sefer için gereklidir. Siz ilk iki görüşe göre hareket edip tutamadığınız oruçları sonra kaza edebilirsiniz.

Ramazan, Ay takvimine göre saptanır
Sayın Hocam, Peygamber Efendimizin yaşadığı dönemlerde de tutulan oruç zamanları böyle miydi? Yani mevsimsel olarak ilkbahar, yaz, sonbahar, kış dediğimiz dönemlere denk gelmiş midir?
Acaba orucun, günümüzde belli bir ay veya mevsim içinde tutulması düşünülemez mi? Düşünülemez ise neden? Hakan Bayrak

Cevap: Peygamberimiz zamanında da, o günden bugüne dek bütün zamanlarda da oruç, Ay takvimine göre belirlenen Ramazan ayında tutulmuştur ve tutulmaktadır. Kur’ân da Ramazan ayına yetişenin oruç tutmasını emretmektedir. Ramazan ayı, Ay takvimine göre saptanan aydır. Bu ay, her yıl on gün ileri gelerek bütün mevsimi dolaşır. 33 yılda bir Ramazan, yılın her mevsimini dolaşmış olur. Sizin önerdiğiniz biçimde orucu Güneş takvimine göre daha serin ve oruç tutmanın kolay olacağı zamana getirmeyi önerenler çoktur. Ama artık peygamberlik dönemi kapandığı ve Peygamber’den başka hiç kimsenin Kur’ân’ın bir temel hükmünü değiştirme yetkisi bulunmadığı için bu tür öneriler fantezi kalmaya mahkzmdur. Biz böyle olmasından şikâyetçi değiliz. Her mevsim Ramazan’ın tadını yaşarız ve yılın her mevsimi de Ramazan’ın feyiz ve bereketinden nasiplenir.

Teravihi kılamıyorum, ne yapmalıyım?
Hocam, ben Rusya’da çalışıyorum, bulunduğum yerde cami yok, Cuma namazlarımı kılamıyorum, ayrıca Ramazan’ın başlamasıyla da teravih namazlarını da kılamıyorum. Kılamadığım Cuma ve teravih namazını nasıl telafi edebilirim? Saygılar. Necat Osmankaraoğlu.

Cevap: Cuma namazının kılınmadığı veya kılınma ortamının olmadığı yerlerde size Cuma namazı farz değildir. Cuma yerine öğle namazını kılarsınız. Ramazanda oruç farzdır, nerede olsanız, oruç tutabilirsiniz. Yolcu olmadığınıza göre Rusya’da oruç tutmanız farzdır ama teravih namazı farz değil, nafile bir namazdır. İsterseniz evinizde veya bulunduğunuz yerde yatsı namazını kıldıktan sonra iki rek’atte bir selam vermek suretiyle 8 rek’at teravih namazı kılarsınız. Böylece teravihi kılmanın feyiz ve huzurunu yaşarsınız.

Cuma namazında ikinci ezan doğru mu?
Cuma namazı öncesi cami içerisinde okunan ikinci bir ezan var, bu ne kadar doğru? Gerçekten hutbe namazdan sonra mı olmalı? Bir de hocam, her cumada imam oraya buraya yardım adı altında para talep ediyor, bunun gibi duyuruları yapan imamın arkasında veya camide namaz kılmak doğru mu? Saygılar sunarım. F. Çapanoğlu

Cevap: Hz. Peygamber döneminde Cuma vaktinde tek ezan okunurdu. O da şimdi iç ezan dediğimiz, hutbeden önce okunan ezan idi. Ancak Hz. Osman zamanında cemaat çoğaldığı ve insanların gecikmeden namaza yetişmeleri için bir ilk çağrı mahiyetinde yüksek bir yerden okunan birinci ezan, yani dış ezan okunması ihdas edildi. Asıl sünnet olan bu dış ezan değil, hutbeden önce okunan ezandır. Dış ezan dediğimiz birinci ezan, Hz. Osman’ın uygulamasıdır.
Bu ezan okunmasa bir şey olmaz. Ama okunması uygundur. Çünkü bu ezanı duyan iş güç sahipleri, namaza hazırlanırlar, işyerlerini kapatırlar; abdest alıp camiye gelirler. Erken gelenler biraz nafile namaz kılar veya Kur’ân okurlar. Böylece hutbeye daha büyük bir cemaatin katılımı sağlanmış olur.
Cuma hutbesi namazdan önce okunur. Çoğunluk rivayeti böyledir. Ama bayram hutbeleri namazdan sonradır. İmamın, çeşitli yardım talebinde bulunması, kanaatimce kendi inisiyatifinde olan bir şey değildir. Ya derneğin veya Diyanet Vakfı’nın, Diyanet eliyle gönderdiği talimat gereği bunu yapan imamın kabahati yoktur. İmam talep eder, kendisi için değil, cami onarımı veya başka bir hayır için. Bu taleplerin gerçekten dozajı kaçmaktadır. Cemaati de bıktırmaktadır ama kabahati imama yüklemek doğru değildir. Maamafih bu tür uygulama sadece bizde değildir. Gidin Avrupa’nın meşhur kiliselerine, göğsünde yardım kutusuyla dolaşan rahipler görürsünüz. Çünkü din işleri ancak halkın yardımlarıyla yürür. Fakat dozajı artınca insanları bıktırır. Bundan kaçınmak gerekir.

Haberin Devamı

SORULARINIZI BEKLİYORUM: suleyman.ates@milliyet.com.tr