Yollarda

14 Nisan 2017

Kimi insanlar sadece yeni yerler görebilmek için yollara düşer kimileri içinse yolculuğun kendisi başlı başına bir deneyimdir. Bu nedenle bir hayat tarzı içeren “Road trip”i tam olarak Türkçe’ye nasıl çevirmeliyim karar veremedim...”Yolculuk” demek tam yetmiyor “araba yolculuğu” demek güzel bir his vermiyor, daha çok “yollarda” demek geliyor içimden çünkü nedense “road trip” biraz yollarda olmak, yollarda yaşamak anlamına geliyor. Arabaya atlayıp yollar seni nereye götürürse oraya gitmek, sabahtan öğlen yiyeceğin yemeği, akşam ise yatacağın yeri düşünmek demek. Dünyadan, günlük hayattan tamamen kopmak, anı, günü yaşamak demek!

Her günü başka bir mekanda geçirmenin, yollarda yavaş yavaş değişen coğrafyayı izlemenin, köylere kasabalara uzaktan bakıp geçmenin insanı kendi hayatından koparan, dünyadan uzaklaştıran bambaşka boyuta geçiren bir etkisi olduğunu düşünüyorum. İnsanın tek konsantrasyonu varacağı yer oluyor yollarda… Tamamlanacak işler, ödenecek faturalar, yaşanan mutluluklar-mutsuzluklar birden çok uzaklarda kalıyor. Ulaşılacak hedef ve kat edilen yoldan başka her şey ve herkes uzaklaşıp yolların arasında kayboluyor.

Yıllardır seyrettiğimiz filmlerin, okuduğumuz romanların

Yazının Devamı

Burgonya’ya gitmeniz için 10 neden!

30 Mayıs 2016

1-Tabiki şarap...Dünyanın en prestijli kırmızı ve beyaz şaraplarının üretildiği Burgonya bölgesi tam bir şarap cenneti. Pinot Noir ve Chardonnay üzümlerinden üretilen Burgonya şarapları yüzlerce yıllık bir geçmişe ve çok ciddi bir reputasyona sahip. Fransa’nin pek çok bölgesinde olduğu gibi burada da oldukça komplike bir şarap yapılanması var. Anlamak için epey ders çalışmak gerekiyor. Burgonya kendi içinde 5 ayrı şarap bölgesinden oluşuyor güneyden kuzeye Maconnaise, Cote Chalonnaise, Cote de Beaune, Cote de Nuit ve Chablis. Ayrıca bu şaraplar kalitelerine göre Appellations Regionales, Appellations Villages, Appellations Premier Crus ve Appelliations Grand Crus olarak ayrılıyor.. En iyi ve pahalı şarapların peşindeyseniz adresiniz Cote de Nuit deki “Grand Crus” ler olmalı.

2-Doğal güzellikler...İnsan Burgonya’da birkaç gün baharı yaşadıktan sonra “nasıl olmuş da bugüne kadar buralara gelmemişim” demekten kendini alamıyor. Lyon’un kuzeyinden başlayıp Dijon’a kadar uzanan oradan da kuzeybatıdaki Chablis ve Auxerre’e yayılan bölgede özellikle bahar aylarından itibaren heryer kartpostal güzelliğinde. Küçük ortaçağ köyleri, kilometrelerce uzanan şarap bağları, yüzlerce yıllık

Yazının Devamı

48 saatte Carcassonne!

21 Nisan 2016

Her yıl katıldığım ve katılmaktan büyük zevk aldığım Rendez Vous en France Fuar’ı seyahatimi bu sene Paris’te noktaladım. Fransa seyahatinin son gününde Paris’in klasik bistrolarından Chez Andre’de keyifli bir sohbet eşliğinde şarabımı yudumlayıp, etimin tadını çıkarırken, yemek yediğim arkadaşımla Fransa’yı ne kadar sevdiğimiz konusunda hemfikirdik. Ben ona Carcassonne’da başlayan ve Montpellier’de devam eden seyahatimin detaylarını anlatırken o da Provence’a yerleşip Luberon’da küçük bir otel açma planlarını benimle paylaşıyordu. Kıskanmadım desem yalan olur!

Her zaman söylerim Fransızların müthiş bir kültür ve tarih birikimleri var ve bunu çok güzel paketleyip sunuyorlar. Turizm ofisleri çok organize ve çok iyi koordinasyonla çalışıyor. Büyük şehirlerden küçük köylere kadar her yerde bulunan bu ofisler, bence Fransa turizminin kilit noktası. Bu sene Montpellier’de yapılan fuar öncesinde bir türlü fırsat bulup gidemediğim Carcassone’u ziyaret etmeye karar verdim ve tabii ki imdadıma Carcassonne Tourism Board yetişti. Bana her yeri görebileceğim yoğun ve çok güzel iki günlük bir program hazırladılar. Bana da keyifle gidip keşfetmek kaldı.

Air France ile Paris aktarmalı

Yazının Devamı

New York’ta “App”li hayat...

2 Mart 2016

İstanbul’da hayatımızın nerdeyse her anı akıllı telefonlarda geçiyor. Twitter’da haber okumaktan, snapchat izlemeye, Instagrama’da fotoğraf paylaşmaktan, yol haritası bakmaya, otel rezervasyonu yapmaktan, dizi izlemeye kadar tüm aktivitelerimizi telefonlar ya da tabletlerle yapıyoruz. Eğer bunlara bakıp “ne kadar telefon ve internet bağımlısıyız” diye düşünüyorsanız buyurun New York’a!

New York benim için her zaman yeni bir şeyler öğrendiğim, dünyanın akışını yakaladığım ve kendimi her şeyin merkezinde hissettiğim yerlerden biridir. Özellikle son yıllarda her New York seyahatimde içimden “eller gider Mersin’e biz gideriz tersine” sözünü fazlasıyla hissediyorum. Yeni mağazaları, farklı restoranları ya da kimsenin kimseyi umursamaz özgür halini gördükçe bu kez de aynı duygular içindeydim. Ancak bu kez beni asıl şaşırtan, yeni öğrendiğim şeylerin pek çoğunun telefonum ve internetimle ilgili olmasıydı. Son model telefonum ve internetim olmasa New York’ta çok başka bir boyutta, dünyanın merkezinde olmak bir yana bayağı bir kıyısında hissedebileceğimi hayretle fark ettim... İşte size New York’tan taze teknoloji notlarım:

İlk dikkatimi çeken durumlardan biri artık pek çok mağazada normal

Yazının Devamı

Çocuklarla nasıl tatil yapmalı?

10 Kasım 2015

Çocuk sahibi olmadan önce özgürce tatil yapabildiğim günlerde çocuk sahibi arkadaşlarımı ve onların tatillerini görünce ruhum daralırdı. Tam bir kabus olarak gördüğüm bu hayat sanki okulda özel ders verilmiş gibi herkes için aynıydı. Belki de bu nedenle uzun yıllar çocuk sahibi olmak istemedim. Çocuklarla tatile çıkmak demek her şey dahil tatil köylerine gitmek, orada onları Kids Club’a bırakıp günlerce aynı mekanın içine hapsolmak, açık büfelerden yorucu yemekler yemek, sevimsiz gösteriler izlemek demekti. Sabah kahvaltısında beraber oturmak dışında pek bir şey paylaşmayan ve beraber tatil yaptığını sanan aileler mutlu ve gururlu görünürdü.

Ya da biraz daha büyüdüklerinde sanki zorunluluk gibi Disney’e götürülmeliydi bu çocuklar. Saatlerce sıra beklenip, zevksiz yemekler yiyip yorgunluktan ölerek kendini akşam zor bela yatağa atmaktı. Bunların adı çocuklarla tatil oluyordu. Anne babalar bıkkınlıktan, çocuklar da yorgunluktan tatsız, mutsuz ve keyifsiz zaman geçiriyordu.

Yıllar sonra ben de çocuk sahibi oldum ve kendi kendime söz verdiğim gibi bütün bunlardan, ( Disney hariç ) köşe bucak kaçmayı başardım. Çocukla nasıl daha yaratıcı, paylaşımcı, hem onların hem de bizim zevk

Yazının Devamı

Yurtdışı Seyahat alışkanlıklarına ilişkin bir araştırma

19 Ekim 2015

Seyahatlerimizi kişiselleştirmek son zamanlarda seyahatten aldığımız memnuniyeti de beraberinde getirir oldu. Kişiye özel seyahat tasarımı, planladığı otel konaklaması, restoran, turistik aktivite, transfer vs. gibi detaylar ile hem seyahat öncesinde hem de seyahat sırasındaki önceliklerimize ve zevklerimize göre seyahat edebilmenin lüksünü sunuyor. Türkiye’nin kişiye özel seyahat tasarımları hazırlayan tek online platformu olan Jabiroo.com’un, müşteri davranışlarından derlediği analiz yurtdışı seyahat alışkanlıklarımız konusunda çok ilginç bilgiler barındırıyor.

Kuşkusuz bu bilgiler arasında en ilginç olanı kadınların, seyahatlerinin kusursuz olması konusunda erkeklere oranla daha yüksek oranda kişiye özel seyahat önerilerine ilgi duyması. Araştırma sonucuna göre kişiye özel seyahat tasarımına ilgi gösteren kadınların sayısı erkeklerin 2 katından fazlasına tekabül ediyor (%68’e %32). Evi yapan dişi kuştur misali tatilin keyifli geçmesi için de kadınların daha yoğun uğraştığı görülüyor.

Geleneksel seyahat uzmanlığı tecrübelerimiz bize Türkiyeli seyahat severlerin son dakika planı tercih eder bir profil çizdiğini göstermiştir. Dijital medyadaki gelişmelerin her sektörde sürat ve

Yazının Devamı

Şarabın kalbine yolculuk: Provence

2 Ekim 2015

Fransa’ya yaptığım her geziden hem yeni bir şeyler öğrenmenin mutluluğu hem ne kadar az bildiğimi fark etmenin hayal kırıklığı ile dönüyorum. Fransızlarda yüzyılların kültür ve emeğiyle birikmiş “L’art de vivre” yani yaşam sanatı insanda kıskançlıkla imrenme arasında gidip gelen karmaşık duygular uyandırıyor.

Son Provence seyahatimde de bu duygular içinde kıvrandım durdum. Bir yandan gördüğüm, tattığım ve kokladığım her şeyden müthiş bir heyecan duyarken bir yandan da “ben bunları nasıl daha önce denememişim” pişmanlığı içimi yedi bitirdi.

Daha önce birkaç kez gidip epeyce iyi bildiğimi düşündüğüm Provence Bölgesi’ni bu kez bölge Turizm Ofisi’nin şarap bölgeleri tanıtımı için yaptığı geziye katılarak onların organizasyonu ile dolaştım.

Provence aslında oldukça geniş bir bölge. İtalya sınırından başlayıp Nimes yakınlarına kadar uzanıyor. Ancak romanlardan filmlerden tanıdığımız, isimler ve görüntülerle bildiğimiz Provence daha çok Marsilya’nın bir saatlik çevresi anlamına geliyor. Ve tabi bölgeyi özellikle de Provence’ın Luberon bölgesini tüm dünyada yıldızlaştıran kişi ünlü yazar Peter Mayle. “Provence’ta Bir Yıl” isimli kitabıyla bu özel bölgenin ruhunu ve dokusunu mükemmel bir

Yazının Devamı

Ah Bodrum Vah Bodrum…

18 Ağustos 2015

Ramazan Bayramı sonrası okuduğum bir gazete haberi bir yandan içimin cız etmesine neden olurken, bir yandan da Bodrum Yarımadası’nın geldiği içler acısı durumu çok iyi anlatıyordu: "Tekneler Bodrum'da Cennet Koyu’na sintinelerini boşaltıp gittiler". Doğal güzelliklerine kıymet verilmeyen, sadece görmek ve görülmek için gidilen sonra da pisliğini atıp terkedilen ucube bir tatil yeri.

2000’li yıllarla birlikte tüm Türkiye'yi kıskacına alan rant ve zevksizlik talanı Bodrum Yarımadasını da kanser gibi ele geçirip yuttu ne yazık ki. Yüzeysel, ticari ve yapaylığa teslim olmuş mekanlar her yeri işgal ederken yerel, otantik ve özgün mekanlar hızla yok oldu. Güzelim Bodrum mimarisi sonradan görme yazlıkçıların ve özenti mimarlarının siteleriyle dolduruldu. Yörenin mimarisine ve kültürüne hiç saygı gösterilmeden inşa edilen ve sadece birkaç ay kullanılan milyon dolarlık yazlık evler, devasa oteller koyları virüs gibi sardı. Ruhu ve kültürü hızla tüketilen, artakalmış doğal güzellikleri ise beyaz beton çölleri arasında hızla yok olan kimliksiz bir yere dönüştü Bodrum.

Oysa bir zamanlar Bodrum'a gelmek demek büyük şehir kalabalığından, karmaşasından, sahteliğinden kaçıp kurtulmak demekti.

Yazının Devamı