Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Orduda astsubay ve subaylar arasındaki “mobbing, kötü muamele, kast sistemi lojman, sosyal tesis” huzursuzluğunun bir benzeri de iki kesimin emeklilerine yansıdı. Ve Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD) ile Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) mahkemelik oldu. Nedeni 30 yıl önce kapanan Türkiye Muharipler Derneği’nin gayrimenkulleri. Bu taşınmazların 1983’te çıkarılan 2847 sayılı yasa uyarınca kurulması öngörülen subay, astsubay dernekleri arasında paylaştırılması gerekirken, ‘yangından mal kaçırır” gibi TESUD’a devredildiğini iddia eden TEMAD, yargıya başvurarak 30 yıl önceki bu kararın iptal edilmesini ve tapu kayıtlarına ihtiyati tedbir konulmasını istedi. TEMAD’ın, TESUD aleyhine 3 Aralık 2013 tarihinde Ankara 27. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtığı (2013/658) davanın başvuru dilekçesinde gerekçeler şöyle sıralandı:
* Türkiye Muharipler Derneği 35. Genel Kurulu’nu 4 Mart 1984 tarihinde toplamış, alınan kararla kendini feshederek, mal varlığını Türkiye Emekli Subaylar Derneği’ne devretmiştir.
* 2847 sayılı kanunun gecici 2. maddesine göre; o tarihteki asker kökenli derneklerin bu kanuna göre kurulacak dernekler ‘tüzel kişilik kazandıktan sonra mal varlıklarının intikali’ konusunda kesin hüküm vardır. Türkiye Muharipler Derneği TEMAD ve TESUD kurulmadan ve tüzel kişilik kazanmadan genel kurulunu toplamıştır. Bu sebeple yapılan bu genel kurul yok hükmündedir.
Genel kurul kararlarının, meydana gelişlerinde kurucu unsurlardan birinin veya birkaçının olmaması veya konuları bakımından emredici hükümlere aykırı olan genel kurul kararlarının ‘yok veya batıl’ oldukları gerek doktrinde, gerekse Yargıtay kararlarında belirtilmiştir.”

Neden 30 yıl sonra?
Bu gelişmelerden sonra, doğal olarak akla gelen ilk soru neden 30 yıl beklendiği. TEMAD, hukuk komisyonunun, bu soruya verdiği yanıt da şöyle:
“Böyle bir olay olduğu hakkında kuşkularımız vardı ama soyut iddialardı. Elimizde somut bilgi ve belge yoktu. Bir şekilde elimize belgelere ulaşınca haklı olduğumuzu anladık ve davayı açmaya karar verdik. Bu konuda profesörlerden de görüş aldık. Bu olayda zaman aşımı da yok. Çünkü hukukun kurallarına aykırı işlem tesis edildiği için her zaman yok hükmünde olduğu iddia edilebilir.”

Haberin Devamı

İstanbul’da ‘ekmek’ kavgası

Haberin Devamı

Ekmek Sanayii İşverenler Sendikası Genel Başkanı Muharrem Keçeli’ye göre; günde 10 milyon ekmek üretilen İstanbul’un acilen “ekmek üretim ve tüketim planlamasına” ihtiyacı var. Çünkü gereğinden fazla üretim ve fırınlar arası rekabet nedeniyle çok sayıda ekmek israf oluyor. Dahası sayıları artan “kaçak” fırınlar yüzünden vatandaş kalitesiz ve pahalı ekmek yiyor.Geçen yıl 2 bin 500 olan fırın sayısının bugün 2 bin 800’e ulaştığını belirten Keçeli, bunların üçte birinin ruhsatsız ya da ruhsata aykırı çalıştığını vurgulayarak şöyle diyor:
“Üç ayrı ruhsat olmasına rağmen, herkes kafasına göre üretim yapıyor. Örneğin unlu mamüller adıyla ruhsat alanlar ekmek üretiyor. Oysa yapamaz. Yine yasak olmasına rağmen her binanın altına fırınlar açıldı. Üstelik bunların çoğunun da altı ayda bir sahibi değişiyor. Çünkü ruhsatlı olan fırını denetleyen devlet, kaçakları görmezden geliyor.”

Satılmayanlar çöpe
Üretimdeki başıboşluğun dağıtımda da yaşandığına dikkat çeken Keçeli, bir ilçedeki fırının, başka belediyenin sınırları içerisine ekmek vermemesi gerektiğini söylüyor. Bunun nedenlerini de şöyle sıralıyor:
“Sarıyer’den Bakırköy’e ya da Anadolu yakasına ekmek gidiyor. 10 ayrı fırının ekmeğini satan market ve bakkal var. Çünkü belli bir üretim kapasitesine ulaşamayınca zarar eden fırıncı ‘benden al istediğin komisyonu veririm’ diyor. Bugün bir liralık ekmekte bakkalın aldığı pay 40 kuruş, 50 kuruş olanlar bile var. Bakkal ne yapıyor,10 yerine 100 ekmek alıyor. Satamadığını da akşam getiren fırına iade ediyor. Eskiden hayvancılıkla uğraşanlar gelip fırınlardan bu bayat ekmekleri alırlardı. Şimdi onlar da kalmadı. Bu durumda ne oluyor direk çöpe...”