Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Olası İstanbul depremi üzerine Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nün raporuna göre; fay Adalar’da kırılacak ve büyüklüğü en fazla 7 olacak. Oluşacak tsunami dalgasının boyu da 2 metreyi aşmayacak. Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür ise en az 7.2 büyüklüğünde bir deprem ile 10 metre boyunda dalga olasılığına dikkat çekmişti. Yani son raporla hem deprem hem de tsunami dalgası boyu büyüklüğündeki beklenti düştü. Dolayısıyla da yine kafalar karıştı ve hangisi doğru ya da son açıklamada olduğu gibi fay gerçekten parçalı mı yoksa bütün mü kırılacak tartışmalarına odaklandık. Buna akıl tutulması da denilebilir. Çünkü her iki araştırmada da değişmeyen tek şey şu:
Marmara bir deprem denizi ve altında canlı, aktif bir fay sistemi var. Ve de İstanbul’da deprem olacak...
İşte bu nedenle de depremin büyüklüğü, zamanı ve fayın durumu yerine İstanbul’un depreme hazır olup olmadığını tartışmak daha doğru. Zira 17 Ağustos 1999 felaketinden sonraki “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sloganı sözde kaldı. Daha doğrusu, yetkililer verdikleri sözleri, vatandaş da hesap sormayı unuttu. O nedenle de her ne kadar olası felaket senaryoları olumlu yönde gelişiyor gibi görülse de İstanbul için tehlike büyük. Niyesini dün konuştuğumuz Prof. Görür şöyle özetledi:
Desem ki bu deprem meprem palavradır, beklenen deprem olduğunda İstanbul’daki binaların yüzde 99’unda yaşayan insanların burnu dahi kanamayacak. Buna herkes sevinir. Peki ya yüzde bir?
İstanbul’da bir milyon 600 bin bina var. Yüzde biri 16 bin bina demek. Her binada dört daire olsa 64 bin daire yapar. Her daireye fazla değil dört tane insan koy. Yani yüzde birinin dahi burnunu kanatsan 200 binleri aşıyorsun.
İstanbul’da mahalle aralarında yüz binlerce ton parlayıcı, patlayıcı, zehirli toksik kimyevi madde üretiliyor. depolanıyor, kullanılıyor. Yangınlar çıkacak, bunlar doğaya, toprağa, suya, havaya karışacak.

Çelişkili raporlar

Daha önce Marmara Denizi’nde yürütülen deprem araştırmalarının yıllarca başındaki isim olan Prof. Görür’ün kafa karıştıran çelişkili raporlarla ilgili soruya verdiği yanıt ise şöyleydi:

Son rapor AB projesi. Üniversiteden ayrılmadan önce o projenin depremle ilgili kısmının başında ben vardım. Söylenen yeni bir şey değil. Orta Marmara Çukurluğu ile Adalar arasındaki fay yerine Adalar’ın güneyindeki fay üzerine vurgu yapılıyor. Hiç kimse deprem yok demiyor.

Söylenenlerden biri de Marmara’nın altındaki fayın muhtemelen bir seferde kırılmayacağı. Bu hep tartışıldı zaten ve bizde boydan boya bir seferde kırılma olasılığını az görüyoruz demiştik. Ama bu olmayacak anlamına da gelmiyor. Çünkü tarihte bu bir sefer tekerrür etmiş. 1766 depreminde. 2-3 ay arayla peş peşe kırılmış.
Bilim insanları depremi halka anlatırken böyle akademik tartışmaya neden olabilecek, kesinlikle matematiksel olarak ispatlanması mümkün olmayan şeyleri gündeme getirip güya farklılık yaratıyorlar hissini vermemeleri lazım.

Halkı ne ilgilendiriyor? Marmara’da deprem olacak mı olmayacak mı? Marmara’nın o kolu bu kolu ne fark eder? İnsanların kafasını bulandırmamak lazım. Marmara’nın oluşumu bile depremler nedeniyledir. Dolayısıyla, bu denizin çevresinde yaşıyorsan, burada deprem olacak. Zamanı unut...

IŞİD kabuk değiştiriyor

Kontrol altında tuttuğu toprakların önemli bir bölümünü, binlerce savaşçısını kaybeden IŞİD, Suriye ve Irak’taki yarı devletimsi yapısından vazgeçiyor ama oradaki bataklık, pislik tam tersine bölgeye ve küresele dağılıyor. Yani küreselden Suriye’ye doğru olan nehir tersine akıyor ve yabancı pasaportlu savaşçılar ülkelerine dönüyor. O nedenle de özellikle Avrupa’da büyük panik var. Bu aysbergin bilinen, istihbari açıdan izlenebilecek tarafı diğeri ve de daha vahim olanı ise IŞİD’in internet ve sosyal medyadaki propaganda gücü. Savaş makinesi olarak yenilen IŞİD’in bu alanda hâlâ güçlü olduğunu belirten güvenlik analisti Metin Gürcan, Avrupa’yı çok sıcak bir yaz beklediğine dikkat çekerek, “Bu konuyla alakası olmayan, 16-17 yaşında, kimlik bunalımı yaşayan, üçüncü, dördüncü jenerasyon Cezayirli bir aileden Fransa’nın gettosunda yaşayan bir çocuk sahayı nereden bilsin? İnternete girdiğinde ya da youtube’daki videoları izlediğinde IŞİD hâlâ onlara cazip ve güçlü geliyor” diyor.
IŞİD’in “mahalle düzeyinde” örgütlenmeyle taktik değişikliği hedeflediğini belirten Gürcan şöyle devam ediyor:
“IŞİD ‘Hilafet, devlet Irak’ta, Suriye’de değil, senin sokağındır, mahallendir’ diyerek daha mikro örgütlenmeye geçiyor. Bunun Türkiye için etkileri çok büyük olur. Herhangi bir mahallede şeriat mahkemesi, okulu gibi şeyler görebiliriz yakın bir tarihte...”