Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       * Doğrusu İstanbul polisine haksızlık etmişim. "İstanbul kapkaç cenneti oldu, Emniyet Müdürü hala suskun" yazısının yayınlandığı gün telefonum susmak bilmedi. Önce Emniyet Basın - Protokol Müdürlüğü, ardından Asayiş Şube Müdürü, Maltepe İlçe Emniyet Müdürü ve de nihayet Emniyet Müdürü Hasan Özdemir aradı. Müdür Bey daha sözün başında kapkaç olaylarıyla ilgili vatandaştan yoğun şikayet geldiğini doğruladı. Resmi rakamlara göre 1997 yılı içinde İstanbul'da toplam 7214 kapkaç olayı meydana gelmiş, bunlardan 1528'i aydınlanmış. Ancak vatandaşın aksine Hasan Özdemir; 1998'de gerileme olduğu iddiasında. Geçen yıl 4967'ye düşen olaylardan 2113'ünün aydınlatıldığını söyledi. Neredeyse vatandaşı malından canından eden canilerin yarısı yakalanmış.
       İyi de o zaman bu yoğun şikayetin anlamı ne?
       Hasan Özdemir onu da yanıtladı:
       "TCK'da yankesicilik ve kapkaçla ilgili cezalar son derece düşük. Suçüstü yakalamalara ve suçlarını itiraf etmelerine rağmen adliyeye sevkedilen sabıkalılar serbest kalıyor. Örneğin 80 kez aynı suçtan kaydı bulunan Deniz Çapalar, yine aynı suçlardan 81 kez kaydı bulunan suçustü yakalanıp, samimi itirafları olan Nur Yıldız savcılık tarafından bırakıldılar. Adliye teşkilatını suçlamak için söylemiyorum ama mevzuat böyle. Genellikle yedi yılın altında ceza alacak zanlılar tutuklanmıyorlar."
       Durun bitmedi, daha da beteri var. Hasan Özdemir'in ağzından aktarıyorum:
       "Maalesef bunların bazıları çeteleşmiş durumdalar. Arabaları, silahları var. çekinmeden adam öldürüyorlar, polisle çatışmaya giriyorlar."
       Anlayacağınız piyango vurdu mu yandın. Şikayet, hak arama hikaye. Canını kurtardıysan otur, sesini çıkartma, hatta yaşadığına sevin...
       Şaka bir yana olayın boyutları vahim.
       Önü alınamayan göç, sosyal eşitsizlik, sabıkalıların eline düşen sokak çocukları, uyuşturucu tacirleri olayı körükleyen baş nedenler. Cezai müeyyidelerin yetersizliği de işin tuzu biberi.
       Ama Hasan Özdemir'e göre, yine de paniğe gerek yok. Bazı basit önlemlerle korunma yöntemleri mevcut. İşte Hasan Özdemir'in önerileri. Dikkatli okuyun ve de uygulayın:
       "Kadın sürücüler araba kullanırken kapılarını kilitli, camlarını kapalı tutmalı.(Özellikle kırmızı ışıkta durmalara dikkat) Kadınlar yolda yürürken çantalarını postacı yöntemiyle taşımalı (boyundan çapraz askıyla çanta önde bel hizasında olacak), oto ile kapkaç olayına maruz kalmamak için akan trafiğin ters istikametinde yaya kaldırımları kullanılmalı, toplu taşım araçlarında çevredekilere dikkat edilmeli, zorunlu olmadıkça fazla para taşımamalı, döviz bürosu ve bankalardan toplu parayla çıkanlar her an bir olaya maruz kalabileceğini düşünerek yaya yolculuktan sakınmalı, sabıkalı bayanlar kaldırımcılık suçlarını işlerken yanlarında küçük yaşta çocuk bulundurmaktadırlar. Yukarıdaki tanıma uygun gruplarla alış - veriş merkezlerinde karşılaşan vatandaşlarımızın çanta ve zati eşyalarını daha duyarlı saklamaları.(Bu kadınları nasıl anlayacaklarsa!)"
       Bizden uyarması...


       * İzmir Karşıya'da oturan emekli öğretmen Necati Doğruer, arkadaşları adına da gönderdiği faksta politikacılardan yakınıyor. "Ayıplı mal `Siyasetçi' ise halkı kim koruyacak" diye soruyor.
       Necati beyin bu haklı tepkisi aslında tek bir politikacıya yönelik. Ancak, kötü örnek o kadar çok ki; cepheyi genişletmekte yarar var. Vatandaş iki de bir parti değiştiren, hakkında yolsuzluk, iş takipçiliği, avantacılık iddiaları ayyuka çıkan politikacılardan artık bıktı. Israrla her yönüyle temiz toplum istiyor. Bunun çözümünün de parlamento olduğunun bilincinde.
       Emekli öğretmen Necati bey, faksında bunu da dile getiriyor:
       "Yıpranmış isimlere bir daha oy vermeyeceğim. Bu ceza yeter mi?
       Sorum şu: Halkı aldatan siyasetçiye karşı dava açma hakkım var mı? TÜKEDER hesap sorar mı? Dava açarsam ne olur?"




Yazara E-Posta: tbengin@milliyet.com.tr