1979’daki İran İslam Devri-mi’nden bu yana inişli çıkışlı da olsa 35 yılı aşkın süredir uygulanan ambargoların kaldırılması bölgedeki hareketliliğe yeni ivme kazandırdı. Hem ekonomik hem de siyasi öngörüler açısından. Bu noktada da en çok konuşulan İran’ın “oyuna dönüşü” Türkiye açısından fırsat mı yoksa tehdit mi tartışması. Çünkü ekonomik yönden değerlendirildiğinde hemen herkes sınır komşumuz İran’la ithalat-ihracata dönük çok olumlu yansımalar olacağında hemfikir ancak “bölgedeki siyasi dengeler ve beklentiler” denildiğinde kafalar karışık. Özellikle de bataklığa dönen Suriye sorununun çözümü açısından. Niyesi de çok açık. Türkiye kesinlikle Esad’sız formülde ısrar ediyor, İran ise aksini düşünüyor. Dahası bu konuda Rusya ile de dirsek teması içinde. ABD ise Esad’sız çözümden yana görünüyor ama nasıl olacağı ve zamanlaması konusunda pek net değil. Yani işler tam anlamıyla arapsaçı ve yeni sürprizlere gebe. Örneğin eski Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’in öngörüleri şöyle:
Ekonomik bakımdan tabii ki Türkiye’ye faydası olacaktır. Komşu ülke gaz, petrol alıyoruz, ihracat ve ithalat bakımından olumlu yansıyacaktır ama özellikle bölge sorunlarının çözülmesinde artık İran önemli bir aktör olarak ortaya çıkacaktır. Çünkü o sorunların olduğu yerde bir Şii-Sünni gerginliği var, İran’da Şiilerin lideri olarak ön planda.
Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan hala Esad’ın gitmesi gerekir diye ısrar ediyorlar ama bu dünyadaki diğer ülkelerin gündeminden çıkmış durumda. Yani ABD’nin gündeminde bile birinci öncelik olarak yok artık. Avrupa’nın da yok. Rusya’nın ve İran’ın zaten yoktu. O nedenle Türkiye bu konuda yalnızlaşabilir.
Ciddi bir şekilde oturup yapılanları gözden geçirmek gerekiyor. Yanlışları görüp geri dönmek kötü bir şey değil. Nitekim işte yavaş yavaş mesela İsrail ve Mısır’la en azından ilişkileri normalleştirmeye çalışıyor. Ama orada da daha önce çok katı bir tutum takındığı için birden dönüş yapmak zorluğuyla karşı karşıya. Bütün dünya Esad’ı bir aktör olarak görmeyi kabul ederken Türkiye tek başına ne yapabilir ki.
Dış politikada değişmeyen bir kural var, duygusallık olmaz. Ülke çıkarı gerektiği zaman ön plana çıkar hep öyledir bu. ABD İran’a ihtiyacı olduğunu gördü ve ülke çıkarının gerektirdiği politikayı yürütüyor. ABD’nin menfaati onu gerektiriyor. Yani IŞİD ve bölgedeki terör konusunda İran’a ihtiyacı var.
Üç sene Afganistan’da görev yapmanın deneyimiyle korkarım Türkiye-Suriye sınırı Afganistan- Pakistan sınırına dönüşecektir. Maalesef o yönde gelişmeler olmaktadır. IŞİD ülke içinde var zaten. Bir yandan PKK bir yandan IŞİD. Çok zor bir dönemden geçiyor Türkiye...