Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Tunca BENGİN

       Fenerbahçe kaptanı kaleci Rüştü'nün yediği dayak, futbol dünyasının karanlık yüzünü ortaya koydu. Üzülerek gördük ki; yeşil sahalarda da tehdit, zor kullanma, yıldırma taktikleri ön planda (Gerçek futbolsever ve taraftar alınmasın). Üç - beş kendini bilmez terör estiriyor, küfürü - dayak atmayı kendine hak görüyor, sonra da 'renk aşkı' diyor. Daha da acısı, kulüpler bu tip adamlara çanak tutuyor. İş veriyor, cebine otobüs bileti - para koyup deplasmanlara taşıyor. Tek amaç; tribün hakimiyetini ele geçirmek. Sonrası malum:
       'Ölmeye ölmeye geldik', 'Sahaya ineriz, .......'
       Başta da vurguladık; bu sarı - lacivertlilerin değil, tüm kulüplerin ortak sorunu. MİLLİYET'in pazartesi konuğu Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım , 'Her takımda bu tip taraftar var. (Yardım yapmadım, deplasmanlara taşımadım) diyen varsa çıksın söylesin' diye konuşuyor. 'Bizde bazı amigolara üç beş kuruş kazansınlar diye stad tuvaletlerinin bakımını verdik' diyor. Ardından da 'Türkiye gerçeği' yorumunu yapıyor.
       İyi de nereye kadar? Yüzyıllık kulüpler bu insanlara daha ne kadar taviz verecek? İşte, Rüştü'yü dövenler elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Hatta TV ekranlarında boy gösteriyor. Yani, yaptıkları yanlarına kar kaldı. Peki, bu işi yargı halledemezse kim çözecek? Bazı futbolcuların karanlık dünyanın önde gelen isimleriyle yakın ilişki içinde oldukları kulaktan kulağa dolaşıyor. Başkan Yıldırım, kulüp olarak her türlü yasal yola başvurduklarını anlatıyor. Ancak, kaptan Rüştü davacı olmamış... İlginç; Nedeni aile kavgası olarak görmesinden mi, yoksa can korkusu mu?.. Yarın topuktan vurulmalar başlarsa hiç şaşmam...

Besici dertli

       Sorun o kadar çok ki; deprem hepsini unutturdu. Tarım ve hayvancılık sektöründe yurdun dört bir yanından ses geliyor. 27 yıllık devlet hizmeti sonrası, Mersin - Silifke'de besiciliğe soyunan emekli öğretmen Rıfat Karaduman, şöyle diyor:
       "Sökün Köyü'nde damızlık süt sığırcılığı yapıyorum. 10 Şubat 1999 tarihinde aldığım 10 adet sertifikalı gebe düve ile ilgili olarak teşvikten yararlanmak için başvurdum. Ancak Silifke Ziraat Bankası şubesince verilen yanıtta; Yüksek Planlama Kurulu'nun 20 bin adet sığır için teşvik planladığı ve bu limitin dolduğu gerekçesiyle yararlanamayacağım bildirildi. Faizler hızla düşerken, hayvancılık kredilerinde faizin hala yüzde 54 olması, süt fiyatlarının ucuzluğu, yem fiyatları ve diğer girdilerin her geçen gün artması üreticiyi sıkıntıya sokarken, bir de hakkı olan teşviği alamaması büyük haksızlıktır. Gördüğümüz üvey evlat muamelesi çevremizde yerleştirmeye çalıştığımız kayıt sistemi anlayışına da sekte vurmaktadır. Tarım sektörü her fırsatta desteklenmeli, can çekişen hayvancılık sektörüne nefes aldıracak önlemler vakit geçirmeden alınmalıdır."

Köprü eve yapıştı

       Okurumuz Dağhan Altaş, İstanbul'daki çarpıklıkları dile getiriyor. Anneannesi Perihan Sirkeciler adına yolladığı duygularını aktarıyorum:
       "Ben 24 yaşında Amerika'da mühendislik yapan bir torunum. Torunum diyorum, çünkü bu mesajı anneannem vesilesi ile yazıyorum. Kendisi mektup atmak istemişti, ben e - mail ile daha kolay olabileceği düşüncesiyle hazırladığı mektubu geçiyorum. Konu özetle İdealtepe mevkiinde sahilyoluna yapılmış olan bir köprü. Silikon Vadisi'nde çalışanbir elektronik mühendisi olarak, hangi mühendisin, hangi etik ve ahlak anlayışıyla bu projeyi yaptığını ya da onayladığını anlamakta çok zorlanıyorum. Sahilyolunu çevreyoluna bağlamak amacıyla yapılan köprü binaya yapışıktır. Ve adeta 3. katın balkonundan geçmektedir. Maalesef belediye ve kaymakamlığa yaptığımız başvurular dikkate alınmamış, köprünün sakıncalı inşaatından dolayı bina depremde hasar görmüştür. Tek başlarına oturan aneannem ve dedem çaresizlik içindedir."


Yazara E-Posta: tbengin@milliyet.com.tr