Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Liderlerin seçim gezileri tam gaz devam ediyor. Hem Başbakan Ahmet Davutoğlu, hem de muhalefet liderleri Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli ve Selahattin Demirtaş, her gün en az bir ilde, hatta birden fazla yerde seçim mitingleri yapıyor. Bu mitinglere de hatırı sayılır kalabalıklar katılıyor ya da taşınıyor. Dahası canlı yayınlarla ekrana yansıyan görüntüler, yani meydanları dolduran kalabalıkların sayısı üzerinden partiler arası güç polemiği yaşanıyor. Sanki meydana gelen herkesin oyları cepteymiş gibi...
Açıkçası dünden bugüne gelişen iletişim teknolojisi dışında siyasette değişen bir şey yok... 1977 ve 1979 (ara)seçimleri öncesinde yapılan mitingleri anımsıyorum da; partilerin bugünkü gibi özel uçak, helikopter, olanakları yoktu... Liderler seçim otobüsleriyle (olmayanlar da vardı) Ankara’dan yola koyulup karış karış Anadolu’yu turlarlardı. İstanbul, İzmir gibi büyük kentler için ise THY’nin tarifeli uçakları kullanılır, sonrasında da yine otobüs veya otomobil konvoyuyla uzun soluklu programlar yapılırdı... Onları izleyen biz gazetecilerde cep telefonu, ipod, laptopla henüz tanışmadığımız(!) için PTT merkezlerinden yazdırmalı telefon bağlantılarıyla (süresi memurun insafına kalmış) gelişmeleri aktarırdık. TRT’nin görüntü kasetleri ise özel araçlarla ana haber bültenlerine yetiştirilmeye çalışılırdı. Yani bugün olduğu gibi birçok televizyon kanalının canlı yayınlarla milyonluk, yüz binlik kalabalıkların görüntülerini anında aktarması ve de “güç algısı” yaratması hayli zordu. Dahası o günlerde seçmen taşıma(!) olanakları da kısıtlıydı... Ama bu soruna çözüm üreten politikacılar da yok değildi. Örneğin rahmetli Erbakan Hoca her meydanda konuşmasına “Burada toplanan milyonlar, yüz binler...” diye başlar sonrasında da sık sık aynı vurgulamayı yinelerdi. Ses kasetlerine kaydedilen o konuşmalar da daha sonra çoğaltılarak, yurtiçine ve yurtdışına dağıtılırdı... Herkes meydanda kaç kişi toplanmış duysun diye...
İşte bunların hepsi görmeyenlere meydanlardaki kalabalıkları hissettirip ya da inandırıp “güç algısı” oluşturmak ve seçmeni etkilemeye yönelikti. Bu nedenle de mitingler önemliydi... Dahası liderlerle temas, diyalog seçmeni, sandığı etkileyebilirdi...
Oysa bugün öyle mi? Gelişen iletişim teknolojisi sayesinde politikacılar hemen her gün evlerimizde. Hem de istemediğimiz kadar... O nedenle de insanın aklına ister istemez şu soru geliyor:
Mitinglerin, hele hele büyük harcamalar yapılarak şova dönüştürülen dev mitinglerin sandığa etkisi var mı? Ya da seçmen (X) parti meydana milyonlarca insan toplamış veya miting fiyaskoyla sonuçlanmış diyerek oyunun rengini değiştirir mi? Yanıt kamuoyu araştırmacısı Adil Gür’den:
“Mitinglerin sandığa etkisi çok az. Güç algısı açısından önemli ama İstanbul’da milyonlar toplandı diye bir partinin oyu Türkiye genelinde 2-3 puan yükselmez ya da miting çok soluk geçti diye bir kaç puan düşmez. Hatta bu gezen arabalar bağırtılar, çağırtılar asılan seçim afişleri çevre ve gürültü kirliğinden başka bir işe yaramıyor. Çünkü seçmenin yüzde 90’ından daha fazlası sandığa üç ay kala zaten kararını vermiş durumda. İstanbul’da (x) parti milyon kişi toplamış diye seçmenin tavrı değişmez. O nedenle de bu mitingler seçmenden çok siyasi partilerin birbirlerine karşı ya da örgütlerine dönük mesajlar içeriyor. Yani partilerin örgütlerine moral veriyor, daha fazla çalışmalarına, seçim kampanyasına asılmalarına neden oluyor. Sandığa sahip çıkma konusunda motivasyon sağlıyor...”