Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Tunca BENGİN

       Kafalar iyice karıştı. Yeni bir depremin merkezi hakkında bilim adamlarının söyledikleri birbirini tutmuyor. En çok tartışılan da Marmara Denizi'nin dibi... O nedenle Sismik - 1 gemisi denizde, TÜBİTAK'ın desteklediği Prof. Haluk Eyidoğan'ın ekibi de karada hummalı bir çalışma içinde. Amaç; fayların özellikleri ve hangi büyüklükte deprem olabileceğini saptamak.
       İyi de bu daha önce yapılamaz mıydı? Tabii ki; yapılırdı. Hatta yapılmak istenmiş de... Ama aynı kafa engellemiş. Nasıl mı?
       İTÜ Jeofizik Bölümü, Strasbourg Yer Fiziği Enstititüsü, Kandilli Rasathanesi ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi'nin işbirliği ile bir proje hazırlanmış. Adı: 'Marmara Denizi ve Kuzeybatı Ege'deki Mikrodepremlerin İncelenmesi: Fay Kinematiği ve Stres (Gerilme) Dağılımı. Projenin başlangıç tarihi 5 Mayıs 1999. Neredeyse depremden 4 ay önce. Ancak araya giren seçim ve para yokluğu nedeniyle 5 Temmuz'da başlayabilmiş. Para da para olsa; topu topu 5 milyar lira...
       Bu kadarla kalsa iyi... Çalışmalara bir an önce başlamak isteyen bilim adamları sismograflar için gerekli akü'leri de kendi ceplerinden almışlar. Prof. Eyidoğan 500 milyon liralık kredi kartı borcu olduğunu söylüyor. Bir başka arkadaşının da 300 milyon liraymış...(TÜBİTAK 150 milyon liralık dilimler halinde geri ödüyormuş.)
       İşte devletin bilime verdiği değer... Ve de insanına... Prof. Eyidoğan, devam ediyor:
       "Devletten 20 senedir bir deprem kayıt cihazı alamadık (10 - 15 bin dolar). Fransızlar 30 Ekim'de sismografları götürecek. Bilim adamının günlük yevmiyesi 5 milyon lira (Yatak artı üç öğün yemek bedeli). Türkiye'de bilimsel çalışma hobi olarak görülüyor. Mevzuat hazretleri sürekli engel çıkarıyor."
       Gelelim projeye; zamanında başlasaydı, belki bugünkü korkuyu yaşamayacaktık. Prof. Eyidoğan, şöyle diyor:
       "Saros - Yeniköy, Mürefte - Uçak, Kepenekli ve Çanta, Elbasan, Paşaköy - Kurtköy, Büyükada, Dragos, Ovacık,- Hereke, Selimiye, Burhaniye, Esenköy, Armutlu, Çepniköy, Çıplak, Erikli ve Biga'ya sismograf konuldu. Elimizde binlerce deprem kaydı var. Değerlendirmek 3 - 4 ayı bulur. Bittiğinde şu büyüklükte deprem olacak diyebileceğiz. Hatta olacak depremin mekanizmasını da söyleyebileceğiz."

Ormanları koruyalım

       Aman dikkat!.. Sağlam zemin bahanesiyle İstanbul'un kalan son yeşillikleri de yağmalanmasın. Çünkü, güvenli yerlerin başında Sarıyer, Beykoz, Şile gibi ormanların yoğun olduğu ilçeler var. Kulağımıza mafyanın hareketlendiği yolunda duyumlar geliyor. İlgililerin, bilgilerine. Okurumuz Didem Çağın, bu konuda şöyle düşünüyor:
       "Villalara talep arttı, gibi haberler, gelecekte 'Şile'de orman yangını', 'Verimsiz orman alanları yerleşime açılıyor' benzeri haberlerin öncüsü olduğu endişesini beraberinde getiriyor. O nedenle Devlet sadece İstanbul'da değil, tüm yurtta yakılan, kesilen, tahrip edilen ormanlarda hiçbir şekilde yapılaşmaya izin verilmeyeceğini, oraların yeniden yeşillendirileceğini ilan etmeli. Bunu çok sıkı olarak kontrol ve ispat etmelidir. Sivil yönetim bu konuda yeterli olamayacağını değerlendiriyorsa, bu sahaları askeri yasak bölge ilan etmeli ve korumalıdır. Türkiye'de bugüne kadar doğaya karşı sürdürülen kayıtsızlık ve acımasızlık, bilime ve aydınlarımızın uyarılarına gösterilen duyarsızlık, nice güzelliklerin ve canların yok olmasına, felaketler yaşanmasına neden olmuştur. Zira doğa, insanların ihanetine, sel, heyelan, deprem şeklinde cevap vermekte ve bu günahın bedeli ağır olmaktadır."


Yazara E-Posta: tbengin@milliyet.com.tr