Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Tunca BENGİN

       Türkiye'de daha çok sigara satmak uğruna her yolu deneyen Amerikan şirketleri kendi ülkelerinde gençlere sigaranın zararlarını, hiç de özenilecek bir şey olmadığını anlatan reklamlar yayınlıyor. Hatta ABD'de akciğer ve solunum yolu hastalıkları üzerine araştırma yapan Türk doktoru Meltem M. Tor, yakında ABD'de sigaranın bağımlılık yapıcı bir madde olarak kabul edilip, özel reçete ile satılmasının gündeme geleceğini söylüyor. Amaç, Amerikan gençliğini kurtarmak. Gerisinin zerre kadar önemi yok. Ölen ölsün, yeter ki para gelsin...
       Malumunuz, son günlerde tartışılan tek konu anayasa değişikliği değil. Formula - 1 yarışlarıyla sigara reklam yasağının delinmesi de gündemde. ANAP İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı da cuma günkü yazısında bu konuya değiniyordu. Yabancı şirketlerin, reklam yasağını kaldırmak için her türlü yolu denediklerini vurguluyarak, aynen şöyle diyordu:
       "Sigara satmak uğruna 10 yaşındaki çocukları zehirlemekten çekinmeyen bu ölüm tacirlerinin çok daha basit ahlaksızlıkları tezgahlamaktan çekinmeyecekleri çok açıktır."

ABD'den mesaj var

       Bugün ABD'de sigaranın sebep olduğu hastalıklar nedeniyle üreticilerin milyonlarca dolarlık tazminat ödemeye mahkum olduğunu bilmeyen yok. Dr. Tor da bunu anımsatarak, şöyle konuşuyor:
       "Her eyalatte kazanılan mahkeme sonunda elde edilen tazminat geliri öncelikle sigaranın yol açtığı akciğer hastalıkları konusunda bilimsel araştırma yapan üniversite ve diğer araştırma kurumlarına aktarılıyor.
       Burada (Amerika) TV'lerde özellikle prime time'da (Bizde Sağlık Bakanlığı'nca yaptırılan benzer proğramların bir dönem maalesef en izlenilmeyen saatlerde yayınlandığını hatırlatmak isterim) gençlere sigaranın zararlarını anlatan reklamlar özellikle sigara firmalarının direkt sponsorluğu ile (YOUTH SMOKING PREVENTION PROGRAM adı altında) yayınlanmakta. Bu salt mahkeme kararı mı, yoksa insafa gelen firmaların insiyatifi mi bilemem.
       Kendi ülkelerinde bu tip uygulamalara maruz kalan bu firmalar, bizim ülkemizde insanlarımızı zehirlemek ve sırtımızdan para kazanmak dışında ne yapıyorlar acaba? Neden biz bu firmaları mahkemeye vermiyoruz? Amerika'daki bir kişi sağlığı için savaşırken bizim insanımız niçin sessiz kalıyor? Acaba bu işle uğraşanlar sigaraya bağlı hastalıkların ve ölümlerin hesabını yapmış mıdır? Bu alandaki sağlık harcamalarının topluma ve devlete olan yükü bilinmekte midir? Turizm ve reklam gelirinin hesabını yapmaya kalkanları bu dediklerimin hesabını da yapmaya çağırıyorum."


Çocukların vekili

       DSP İstanbul Milletvekili Mustafa Düz, TBMM'de kimsesiz çocukların sesi olacağını söylüyor. İlkokulu Eskişehir - Mahmudiye'deki yetiştirme yurdunda tamamlayan, ardından çıraklık eğitimi gören Düz, 'Kimsesizlere acıma duygusu ile yanaşmak çok yanlış' diyor.
       Özellikle terk, kimsesizlik, ailenin ihmali ve istismarı, sosyo - ekonomik yetersizlikler, aile parçalanması gibi sorunlar nedeniyle sayının büyüdüğüne dikkat çeken Düz, şöyle konuşuyor:
       "Yetiştirme yurtlarındaki gençlerimize öz güvenleri kazandırılmalı, ekonomik durumdan zayıf olan ailelere devlet yardım yapmalı, koruyucu aile programlarına ağırlık verilmeli, özel sektör ve sivil toplum örgütleri çalışan çocuklara destek olmalı."

TIR'lara çözüm

       Türkiye Avrupa - Asya arasında köprü. Sınırlarımızdan her gün binlerce TIR - tanker girip çıkıyor. Doğal olarak mevcut karayolu ağı yetmiyor. Yararları sürekli tartışılan raylı ulaşımdan da umut yok. Oysa gelişmiş ülkeler basit çözümler üretmiş. Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Dr. Nihat Kurtiç, şöyle konuşuyor:
       "Bayramda TIR, tanker olmasın diyoruz ama; her gün yollarda. İnsanların taşındığı yerde bunların ne işi var? Aslında çözüm basit. Demiryolları boş duruyor. Örneklerini gördüm, TIR'ın arkasındaki dorse (kasa) önüne ve arkasına iki tekerlek takılıp, vagona dönüştürülüyor. 20 tanesi art arda dizilip, önüne bir lokomotif verildi mi katar oluyor. Yük kapıdan alınıp, kapıda teslim ediliyor. Şoför yorulmuyor, yoldaki araç sayısı azalıyor, asfalt bozulmuyor."


Karaköy'ün hali

       İstanbul aşığı avukat Ünal Denizli'nin Karaköy Vapur İskelesi ve Rıhtım Caddesi ile ilgili tespitleri:
       "Vapurdan çıkışta kötü kokulu balıkçı - manav tezgahları, bağırış çağırışlar. Hemen karşısında meyhane önlerinde oluşan depolar, boyası dökülmüş yıkık binalar. Islak yerlere kurulan tezgahlar, çöplüğe dönüşen çiçeklikler."



Yazara E-Posta: tbengin@milliyet.com.tr