Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Tunca BENGİN

       TBMM Deprem Araştırma Komisyonu üyesi ANAP'lı Yaşar Dedelek, öyle bir rapor hazırlamış ki; zehir zemberek. Devletin beceriksizliği, hırsız müteahhitlere verilecek cezaların yetersizliği, yerel yöneticilerin rant uğruna kentleri beton yığınına çevirdiği, Kızılay'ın basiretsizliğini tek tek sıralıyor. Sonunda da uyarıyor:
       "Vatandaş buna rağmen sabırlıdır. Hala devletin kendisine yardım elini uzatacağı umudundadır. Ancak tespitlerimize göre sorunların çözümü geciktiği takdirde bazı kötü niyetli kişilerin tahrikiyle toplumsal olaylar meydana gelebilir..."


Neler var?

       Dedelek'in, 24 Eylül'de Mesut Yılmaz'a verdiği raporundaki tespitleri şöyle:
       "7.4 büyüklüğündeki deprem 20 bine yakın can kaybına, 85 bin civarında konut ve işyerinin yıkılmasına ya da ağır hasarına yol açmıştır.
       Deprem öncesi alınması lazım gelen tedbirlerin yetersizliği, sivil savunma örgütlerinin eğitimsizliği, depremler ile ilgili ulusal, bölgesel ve kentsel planlamaların yapılmaması bu depremde can ve mal kaybının artmasına neden olmuştur.
       Köyden kente hızlı göç sürecinde kent nüfusu çoğalırken, deprem, sanayileşme, ulaşım ve kentleşme ile ilgili master planlar yapılmamıştır. Sanayileşme ve kentsel planlamaların dar bir bölgeye sığdırılması son depremdeki büyük kayıplarımızın ana nedenidir.
       Deprem esnasında acil yardım, arama, kurtarma çalışmalarındaki başarısızlığımızı kabul etmemiz gerekir. Sivil Savunma Genel Müdürlüğü'nde kadrolu iki mühendis olup, bunlardan biri elektrik diğeri ise bilgisayar mühendisidir. Ayrıca il müdürlerinin pek çoğu teknik vasıflı olmadığı gibi tekniker vasfında elemanları da yoktur.
       Deprem kuşağında bulunan ülkemizde yaşanmış pek çok acı tecrübe ortada iken gerek devletin, gerek mimar, mühendis ve müteahhitlerin, gerekse bunları satın alan insanların deprem riskini gözardı etmeleri düşündürücüdür.
       Belediyelerimizde mimar, inşaat, jeoloji mühendisi, şehir plancısı yok denecek kadar azdır. İlçe ve belde belediyelerinin pek çoğunda teknik eleman yoktur.
       Hizmetlerin düzenli yapılmamasına neden olan bir diğer önemli husus ise kriz yönetim merkezlerinin yetersiz kalmasıdır. Bu konudaki en büyük eksiklik uzman kişilerin görevlendirilmemeleridir. Bu durum Başbakanlık Kriz Merkezi'nden il ve ilçe kriz yönetim merkezlerine kadar aynıdır.
       Halkın devlete güvenini sağlayacak, yetki kargaşasına son verecek bir üst otoriteye ihtiyaç vardır. Başbakanlık Kriz Merkezi bu görevi yapamamaktadır.
       Valilerin tümü 17 Ağustos'tan bu yana 37 gün geçmesine rağmen halkın sorunlarını çözememişlerdir. Ancak merkezi idareye karşı çözmüş gibi görünmeye çalışmaktadırlar.
       Başbakanlık Kriz Merkezi, deprem ile ilgili bakanlıklar ve il yönetimleri arasında büyük kopukluklar vardır. Özellikle Gölcük ilçesinde yetkinin kimde olduğu belirsizdir. Yetkinin geçici kaymakamda mı, Kocaeli Valisi'nde mi, yoksa Donanma Komutanı'nda mı olduğu noktasında sıkıntı vardır.
       Bayındırlık Bakanlığı geçici konutları yapacak müteahhitleri göndermiş, ancak konut yapılacak araziler bazı il ve ilçelerde henüz müteahhitlere teslim edilmemiştir.
       Depremzedeler yardımların ulaşmadığından, çadır yokluğundan, yönetimin adam kayırmasından, koordinasyon eksikliğinden şikayetçidirler.
       Yerel yöneticiler ve meclisler kendilerine yasalarla tanınan hakları kötüye kullanarak kentleri beton yığınına çevirmişler, rant uğruna tarım arazilerini imara açmışlar, zemini incelemeden çok katlı yapılara ruhsat vermişlerdir.

Önlem ve reformlar

       Koalisyon ortağı ANAP'ın Eskişehir milletvekili Dedelek, önerilerini ise şöyle sıralıyor:
       "Acilen bir Devlet Bakanı görevlendirilmeli, yetki kargaşasına son verilmelidir.
       "Halk Kızılay'a öfkeli. Çadırkentlerin
yönetimini Kızılay'a veren karar gözden geçirilmelidir.
       Depremden etkilenmeyecek yeni bir haberleşme ağı kurulmalıdır.
       Deprem bölgelerinde açılan binlerce davanın mahkemeleri kilitlememesi için acilen savcı, hakim ve adliye personeli gönderilmelidir.
       Depremden etkilenen 6 milyon çocuk için okullara yeni, deneyimli öğretmenlerin atanmasında yarar vardır. Ayrıca yatılı bölge okulları açılmalıdır.
       Esnaf mağdur durumdadır. Halk Bankası'ndan düşük faiz ve uzun vadeli kredi talep etmektedir. Orta ölçekli sanayi işletmelerine onarım kredisi verilmelidir.
       Resmi ve gönüllü kuruluşlar aynı çatı altında toplanıp Sivil Kurtarma Birliği oluşturulmalıdır."
       Dedelek'in reform olarak yorumladığı önerileri ise şunlar:
       "Tabii Afetler, İmar ve Koordinasyon Bakanlığı kurulmalı. Kızılay, Afet İşleri gibi kuruluşlar bağlanmalı.
       Pek çok yer bilimci görüşlerini belirtti. Maalesef birinin görüşü diğerini tutmuyor. O nedenle yeni bir Deprem Enstitüsü kurularak kaynak temini yapılmalı.
       Türkiye'nin tamamı için yeniden deprem master planı yapılmalı. Körfezdeki sanayi yatırımlarının çok zaruri olanları dışındakiler zaman içinde Anadolu'ya kaydırılmalı.
       İmar Hukuku yeniden düzenlenmeli, sorumlu kişiler görevi ihmal yerine daha ağır cezalarla yargılanmalı. Tarım arazilerini imara açanlar da cezalandırılmalıdır.
       Zorunlu yapı sigortası sistemi yasalaştırılarak uygulamaya konulmalı."

Veli Göçer günah keçisi...

       Dedelek'e göre; koca depremin sorumluluğunu Veli Göçer başta olmak üzere üç - beş kişiye yıkmak yanlış. Bu konuda da şöyle diyor:
       "Tamam Veli Göçer suçlu, ceza görmesi gerekir. Ama adam o kadar büyütüldü ki; günah keçisi oldu. Oysa yaptığı binalar çöken birçok insan var. Onların üzerine gidilmiyor. Veli Göçer, benim gözümde hırsız. Ama 'Deniz kumundan çok iyi beton olup olmayacağını nereden bileyim? Sordum mimara döktüm' diyor. Ne diyeceksiniz, ne ceza vereceksiniz? Göstermelik 5 - 10 yıl ceza verilebilir. Yargıtay da millet sakinleşsin diye onayladı diyelim. Yani 20 binin üzerinde adamın öldüğü, 86 bin binanın göçtüğü koca bir deprem sonucunda bütün suçlu bir veya 10 kişi midir?.. Veli Göçer'e o alanları açan kimler, hangi belediye başkanları? Geriye gitmek gerekir. Zaman aşımı olmamalı. Mevcut yasaya göre 10 yılı geçtiği zaman mimarın sorumluluğu bitiyor. Binlerce adamın öldüğü binalar 20 yıllıksa hiç mi sorumlu aranmayacak. Kat ilavesi veren bir sürü belediye başkanı var. Adam açmış koca tarlayı, zemin alüvyon sekiz katlı bina ruhsatı veriyor. Yalova'da Yüksel'in de Ceylan'ın da çökmüş binaları var. Onlar demir - beton çalmaz ama zemin kötü. Fore kazık çakarak yapılsaydı binalar taş gibi ayakta kalırdı. Statikte mukadderat yoktur, mukavemet vardır."


Yazara E-Posta: tbengin@milliyet.com.tr