Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Trump’ın çağrısıyla TSK’nın harekât alanından tüyerek güneye çekilen YPG/PKK’lı teröristler hâlâ ABD’nin himayesinde. Ellerinde de ABD’nin verdiği silahlar var. Dahası, Trump terör örgütü YPG/PKK’nın sorumlusuyla yürüttüğü skandal ilişkinin dozunu her geçen gün daha da artırıyor. Yani eski başkan Obama’yı PKK’yla ortaklık yapmakla suçlayan Trump, askerler ve sivillere yönelik birçok terör saldırısı nedeniyle kırmızı kategoride aranan PKK’lı bir katille tam anlamıyla kanka olmuş durumda.

Bu arada senatörleri de pervasızca eli kanlı o teröristi ABD’ye çağırıyor. Dolayısıyla da ABD’nin PKK sevdası ve Suriye’yi parçalama niyetinden vazgeçmediği, vazgeçmeyeceği çok açık. Nitekim Trump da “Suriye’nin doğusundaki petrol sahalarında DAEŞ’in yeniden yapılanmasına izin vermeyeceğiz. Belki de şu an Kürtler (YPG/PKK) için petrol yataklarına doğru gitmeye başlamalarının zamanıdır” şeklindeki son açıklamasıyla bunu çok net deklare etti. Daha doğrusu, ABD bölgedeki taşeronu terör örgütüne yeni bir görev emri verdi.

Buna göre, YPG/PKK’lılar yine DAEŞ bahanesiyle bu kez petrol bölgelerine yerleşecek ve orada kukla bir devletçik olma yolunda devam edecek. Bu arada terör örgütü YPG/PKK’nın sorumlusu Trump’ın “general” dediği terörist başı da yine bol keseden atıp, tutacak.

Tabii ABD bayrağının gölgesinde ve şimdilik olmak kaydıyla. Çünkü Türkiye suçluların iadesi anlaşması gereği verilmesini istiyor ve almakta kararlı, ayrıca o teröristin ABD bayrağının gölgesinden çıktığı anda paketlenmesi gibi bir durum da söz konusu.

Özellikle de Soçi zirvesiyle artık resmen ete kemiğe bürünmeye başlayan Adana Mutabakatı kapsamında. Nasılını İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim üyesi emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu anlatıyor:

“Soçi’nin en önemli sonucu Şam yönetimiyle iş birliğinin artık fiilen başlama aşamasında olması. Çünkü Adana Mutabakatı devreye girecek. Girince de İçişleri, Dışişleri, Savunma bakanlıkları ve Genelkurmay ile Suriyeli muhatapları arasında mecburen koordine ve iş birliği olacak. Buna göre de Türkiye’nin terörist olarak kabul ettiği PYD/PKK’nın orada bulunan arananlar listesindeki isimleri Suriye verecek. Mesela Mazlum Kobani’yi vermek zorunda.

Yine Türkiye orada terör örgütü tespit ederse, onu coğrafyasından kovmak durumunda. Örneğin Arap Pınarı’nda, Kobani’de 10 terörist tespit etti ve isimlerini verdi. Suriye’nin onları Türkiye’ye iade etmesi gerekiyor. Bu adam Suriye’de yakalanırsa, Rusya da vermek zorunda çünkü 28 yıl PKK’da kalmış. Aktütün Karakolu saldırısının sorumlusu ve Türkiye’de kırmızı kategoride arananlar listesinde.”

Mazlum’un işi zor yani?

“Tabii ama eğer ABD’nin hakimiyeti altında güneydeki bölgedeyse Suriye gidip orada operasyon yapma gücüne sahip değil. Ancak Arap Pınarı’nda ya da kuzeyde bir yere saklandı, yani Şam yönetiminin kontrolü altındaki bölgede kaldı diyelim, o zaman yakalayıp vermek zorunda. Ama ABD’nin kontrol ettiği alandaysa zaten gücü yok, orada operasyon yapamıyor, veremez.”

Tüymüştür o halde?
“Adana Mutabakatı tam devreye girmedi ama Mazlum şu anda Deyrezor bölgesinde ABD’nin kontrol ettiği alandadır. Kuzeyde kalarak kendini riske atmaz, aşağıya geçmiştir. Sözde liderlerin hepsi gitmiştir aşağıya doğru...”

Özetle; terörist başı Mazlum Kobani’nin susturulması için hukuki dayanağı olan fazlasıyla seçenek var ve devrede ama hem ABD hem de Rusya’nın bunlara vereceği karşılıklar açısından oldukça sıkıntılı bir durum söz konusu. Dolayısıyla da örneklerini Kandil’de sıkça gördüğümüz nokta operasyon seçeneği de her an olası...