Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cumhur-başkanı anayasal yetkilerine dayanarak seçim kararı aldı, bir iki gün içinde de ülkeyi erken ya da tekrar seçime taşıyacak geçici kabine netleşecek... Bir aksilik olmazsa da 1 Kasım’da sandığa gideceğiz. Bunlar ilk kez yaşanmasının yanı sıra 7 Haziran’dan bu yana atılan tek somut adım olması nedeniyle önemli gelişmeler. Çünkü aylardır süren belirsizlik ortamı ve siyasetteki hangi taşı kaldırsan altından çıkan bir başka tartışma nedeniyle sokaktaki insan “Yeter artık, herkes yaptığı yanlışın sonucunu görsün, ya da hesabını versin” noktasında. Dahası ne yapacağına çoktan karar vermiş durumda. Elbette sandığa giden iki aylık süreçte bazı sapmalar olabilir ama bunların hiçbiri ülkeyi zorluk ve sıkıntıya sokanların lehine olmaz. Özetle, bu açıdan bakıldığında milletin kafası net ve rahat...
Şimdi ise kafa karışıklığı ve belirsizlik tedirginliği yaşama sırası “millet” çözüm beklerken suskun kalan, daha doğrusu liderlerinin ağzına bakan 25. dönemin vekillerinde. Nasıl olmasın ki, birkaç aylık vekillik keyfinden sonra tamamının yeniden partilerin aday listelerine girmesi, hele de avantajlı bir sıra kapması hiç de kolay değil. Örneğin, 131 milletvekili bulunan CHP önseçim yöntemiyle milletvekili olma hakkı kazanan 86 ismi büyük olasılıkla 7 Haziran’daki sıralarıyla koruyacak, buna karşın kontenjan ve merkez yoklaması yöntemiyle yapılan sıralamada değişiklik, hatta yeni isimlerin eklenmesiyle kökten değişim bile söz konusu. AKP’de ise 3 dönem yasağının kalkmasıyla birlikte adaylıklarına kesin gözüyle bakılan 20-25 ismin 7 Haziran’da seçilen bazı vekillerin durumunu zora sokacağı açık. Bu konuda en rahat iki milliyetçi parti MHP ve HDP vekilleri gibi görünüyor ama onlarda da rüzgârın yönü her an değişebilir.
Tabi bunlar aday listelerine girmeye dönük sıkıntılar. Bir de partilerin seçmenin teveccühüne mazhar olmak ya da en azından 7 Haziran’daki oy oranlarını yakalamak durumu var. Yoksa milletvekilliği bazı isimler için hepten hayal...

Haberin Devamı

200 atışlık eğitimle PKK ile savaşılır mı?

Haberin Devamı

Cizre’de PKK’lıların roketatarlı saldırısında şehit olan Salih Hüseyin Parça 26 günlük, hafta sonu izninde Nusaybin’deki baba evine ziyarete gittiğinde vurulan Mardin’de görevli Yakup Mete ise 15 aylık polisti... Yani biri daha ilk maaşını bile almamış diğeri ise eski polislerin deyimiyle “çıraklık süresinde” olmasına rağmen terör açısından en riskli bölgede, görevlendirilen 20’li yaşlarda gençlerdi, daha doğrusu acemiydiler... O nedenle yitirilen bu canların ardından hamasi nutuklar atmak yerine bu gibi görevlendirmeleri sorgulamak daha doğru. Çünkü atamalarda sistem ya da yönetmeliğe aykırı bir durum yok ama polis okullarında aldıkları eğitim, hele de PKK gibi bir örgütle mücadele konusundaki deneyimleri noktasında sıkıntı var. İşte polis okullarında hocalık yapan terör uzmanı bir emniyet müdürünün anlattıkları:
“Silah derslerinde, beylik ve bazı silahların teknik özelliklerinin yanı sıra hangi durumda silah kullanılır gibi mevzuat öğretilir. Kısa ve uzun namlulu silahlarla poligonda atış eğitimi de vardır ama bu iki yılda 200 mermiyi geçmez. Ateş ederken hedef küçültmeyi bile bilmiyorlar, yani sütre gerisinden 10 tane sağa 10 tane sola ateş ediyorlar, tamam bitiyor. Özel harekât dışındakilere terör eğitimi de yok. Yani görevin mahiyeti ile verilen eğitim birbirine oturmuyor. Pasaport ya da trafik şubesine yolladığın adamla teröristle savaşana aynı eğitimi veriyorsun aşağı yukarı.”
Emniyet müdürü gibi okullardaki eğitimin yetersiz olduğu görüşüne katılan Emniyet-Sen de şöyle diyor:
“Olması gereken, her yeni polisin önce batıda görev yapması, belli bölümlerde deneyim kazandıktan sonra hassas yerlere gönderilmesi. Polislik okullarda değil kadroda oluyor.”