SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

O Ses Türkiye'de "samimiyet" kazandı !

O Ses Türkiye yarışmasında birincliği, jüri üyesi Gökhan Özoğuz'un takımından Hasan Doğru aldı.

Aslında Türkiye o ödülü Hasan Doğru'ya değil, Gökhan Özoğuz'a verdi.

Yarışmaya bu sezon katılan Gökhan, kısa sürede tüm Türkiye'nin kalbine taht kurdu.

Doğallığı, açık sözlülüğü ve sevgi dolu yüreği ile güzel enerjisini bizlere tüm bölümlerde yoğun bir şekilde hissettirdi.

Diğer jüri üyelerinin tüm yarışmacıları elenirken, Gökhan Özoğuz'un yarışmacılarından dördü finale kaldı.

Yarışmanın sunucusu ve yapımcısı Acun Ilıcalı bu durumun dünyada bir ilk olduğunu belirtti.

Bu bir tesadüf müydü ?

Hayır.

Gökhan sevimliliğinin, neşesinin, sıcakkanlığının yanı sıra samimi ve içten oluşu ile de insanların kalbinde taht kurdu.

Samimiyet kişinin içinin, dışının bir olabilmesi, içinde hissettiklerini karşısındakine doğru ve olduğu haliyle aktarabilmesidir.

Dürüst, açık ve net olabilmesidir.

Düşüncelerini, kimliğini, duygularını olduğu haliyle korkmadan, çekinmeden yansıtabilme özelliğidir.

Samimi insanlar hesap kitap yapmayan kişilerdir.

Kendilerini olduklarından farklı biri gibi göstermeye çalışmazlar. Her şeyleri ile doğal ve kendine özgüdürler.

Samimiyet çok güçlü bir özelliktir ve bir mıknatıs gibi kişileri kendine çeker.

Samimi insanlar karşılarındaki kişileri çok çabuk etkileri altına alırlar.

Doğal ve içten enerjileri ile kitleleri etkilerler ve kendilerini sevdirirler.

Karşılarındaki kişilerde yüzde yüz güven oluşturdukları için vazgeçilmezdirler.

Samimi kişi her zaman kazanır.

Tıpkı Gökhan Özoğuz gibi...

Saygı ve sevgilerimle.

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

info@nilgunaktas.com

Yazının devamı...

İyi ve Kötü


Çoğunlukla insan aklımızla büyük resmi göremeyiz ve yaşadığımız her olayı o baktığımız küçük parçada değerlendiririz.

İyi ya da kötü, olan her ne ise, bizim o anki hayrımıza olup olmadığına bakar ve değerlendirmemizi o an için yaparız.

O an bizi mutlu ediyorsa tamam bu bizim için çok iyi deriz. Ya da hiç istemediğimiz bir durum yaşıyorsak ve bu durum bizi zarara uğratıyorsa hiç olmasaydı keşke diye söyleniriz.

Oysa yaşadığımız bu olaylarda, insan aklımızın göremediği o kadar şey vardır ki.... Yaşam bir bütündür. O an olan her ne ise, mutlaka bizim için çok ciddi bir öğretmendir aslında.

Olaylara bu perspektiften baktığımızda, iyinin ve kötünün yer değiştirdiğini, hatta aslında iyi ve kötü diye bir şey olmadığını da görürüz

Çoğunlukla da geçmişte kötü bir anısı olan olayı değerlendirirken ağzımızdan çıkan "iyi ki yaşamışım" sözünü bu yüzden sarf ederiz. İyi ki yaşamışsınızdır, çünkü şu an sizi güçlü kılan ciddi birer öğretmendi yaşadığınız olaylar.

Şu an kim bilir belki de maddi veya manevi bir sıkıntı, üzüntü içerisinde olabilirsiniz. Canınız son derece sıkkın olabilir. Bir başarısızlık yaşıyor olabilirsiniz. Hayata küsmüş olabilirsiniz.

Şimdi tekrar düşünün, şu an yaşadığınız tüm bu olaylar, ileride bütün içinde size hizmet edecek.

İlerideki mutluluğunuzun, rahatlığınızın temellerini atan bu olayları lütfen an içinde onurlandırın ve onlara teşekkür edin.

Şu an sizi üzen bu olayları iyi ki yaşıyorsunuz, çünkü ilerde mutlu olacağınız olayların temellerini atıyorsunuz !

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

info@nilgunaktas.com

Yazının devamı...

Kolektif bilinç ve korkular !

Bir yolculukta tanıdım kendisini, İran'lı 25 yaşlarında oldukça güzel bir kızdı.

Yan yana oturuyorduk.

İlk sorusu -nedense- ne adımdı, ne yaşımdı, ne de yaptığım işti.

İlk sorusu, evli misin oldu.

Sorusu evlilik ile ilgili kötü tecrübelerinin olduğuna işaret ediyordu.

Sen evli misin diye sorduğumda, bir kaç yıllık evli olduğunu, ancak evliliğin onun hayatını ne kadar kararttığını ve özgürlüğünü kısıtladığını anlatmaya başladı.

İranlı idi ve Türkiye'ye daha medeni ve iyi şartlarda yaşamak için, erkeklerden daha fazla değer görmek için gelmişti.

Ama olmamıştı, Türkiye'de evlenmiş ve İran'da yaşadığı aynı baskıyı burdaki Türk eşinden de görmeye başlamıştı.

Neler yaşıyorsun diye sorduğumda, eşinin kendisini çok kıskandığını, şiddet uyguladığını, öfke nöbetleri geçirdiğini anlatmaya başladı. Keşke, hiç evlenmeseydim dedi.

İran'daki yaşamı biliyordum ancak, bizzat bir yaşayandan duymak istediğim için, konuyu İran'daki yaşama getirdim ve sordum.

İran'da kadınlar nasıl yaşar ?

Çok büyük bir baskı var, özellikle kadınlara karşı ve bundan nefret ediyorum dedi. Dinle devlet bir arada olmuyor, bu yüzden ben islamı terk ettim ve Hristiyan oldum, çünkü Hristiyanlar kadınlara karşı baskı yapmıyorlar, kadınları kapatıp, eziyet etmiyorlar dedi.

Nasıl baskılar yapıyor İslam devleti diye sorduğumda epey dertliydi.

Kadınlar hep kapanmak, örtünmek, saçını göstermemek zorunda. Başını kapatmayan bir kadın gördüğünde polis hemen götürür diye devam etti. Otobüse kadınlar ayrı, erkekler ayrı biner. Kadınlar otobüsün arkasına, erkekler ön yarısına oturur.

Kadın ile erkek asla tokalaşmaz! Eşi yanında bile olsa, tanımadığı erkeklerin masasına oturamaz

Ayak bileğine kadar kapalı olması şarttır kadının.

Açık renkli giysiler giymesi kesinlikle yasaktır, siyah, kahverengi ya da gri kullanabilir. Yeşil, kırmızı, sarı, mavi, pembe gibi dikkat çekici renkleri asla kiullanamaz.

Evlerde kablolu tv, çanak anten yasaktır. Alkol yasaktır. Batı müziği dinlemek yasaktır. İnternette devletin öngördüğü sitelere girme izni vardır.

Batılı ülkelerden ileti alınıp, yollanamaz. İnternetten alınıp, yollanan her ileti devletçe mutlaka denetlenir.

Parti evde bile olsa verilemez. Her televizyon kanalı izlenemez.Bir kadın bir erkeğin ikinci, üçüncü veya dördüncü karısı olabilir. Erkekler dört kadınla evlilik yapabilir.

İslam'ı terk etme ve Hristiyan olma nedeni tüm bunlardan kaçmak olan bu İran'lı güzel kız, maalesef geldiği bambaşka bir ülkede korkularının çekim gücü nedeniyle aynı olayları yaşamaya başlamıştı.

Kıskanç eşi, nerdeyse İran'da devletin ona yaşattığı tüm baskıları, şimdi ona yaşatıyordu.

Ülkelerin de kolektif bilinçleri vardır. Bu kolektif bilinç o ülkede yaşayanların korkularını oluşturur.

Ülkesindeki baskıya dayanamayan ve sırf bu yüzden ülke değiştirip, eşini farklı bir ülkeden seçen, ancak yine aynı korkuları yaşamakta olan bu güzel İran'lı kız gibi.

Yaşadığınız korkuları eğer sona erdirmezseniz, yaşadığınız ülkeyi dahi değiştirseniz, korkular size aynı olayları yaşatmak zorundadır.

Korkusuz ve mutlu günler dilerim, herşey gönlünüzce olsun.

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

info@nilgunaktas.com

Yazının devamı...

2014'de hangi duygularla titreşmek istersiniz ?

Kocaman bir yılı acısıyla, tatlısıyla, iyisiyle, kötüsüyle geride bıraktık.

2013’ün duygusal anlamında analizini yapmaya ne dersiniz?

2013 yılında size eşlik eden duygular nelerdi? Bu yaşadığınız duygular, size neler kattı, sizden neler götürdü?

Yıl içinde bir çok kişiyle çalıştım ve danışanların yaşadıkları duyguları kategorize etme imkânım oldu.

Kadın / erkek danışanlarda tespit ettiğim ortak en yoğun duygu çoğunlukla özgüven, eksikliği oldu.

Özgüven, bireyin kendi değeri hakkındaki taraflı değerlendirmesidir. Kendi duygularına, kişisel özelliklerine ne ölçüde olumlu ya da olumsuz baktığı hakkındaki yorumudur.

Bu bakış açısı da duygu durumunu oluşturur. Örneğin ; kişilerin kendileri ile ilgili, ben başarısızım, aptalım, güzel değilim, ben sevilmeyi hak etmiyorum düşünceleri ve söylemleri, duygu durumlarını oluşturur. Bu düşünceye ve söylemlere sahip kişilerin, yoğun olarak yaşadıkları duygular, çaresizlik, güvensizlik, değersizlik, yetersizlik, umutsuzluktur.

Sonrasında tespit ettiğim önemli duygulardan biri de, kendini sevmemek oldu.

Kendileri sevmedikleri için, 2. ve 3. şahıslarca ve çevrelerince de yeterince sevilemiyorlardı bu kişiler.

Trajik olan ise şuydu, kendilerinin mükemmel, dört dörtlük, harikulade birer kadın /erkek olduklarına inanan bu grup, yeterince sevilmedikleri ve ilgi görmedikleri için suçu daima karşılarındaki kişilere atıyorlardı. Ben fazlasıyla mükemmelim, ben fazlasıyla akıllıyım, yetenekliyim, sevilmeye değer ve güzelim ama karşımdaki kişiler değerimi bilmiyorlar gibi bir savunma mekanizması yaratmışlardı kendilerince.

Bu grubun sürekli bir duygusal ilişki arayışı içinde olduğu da dikkat çekiciydi. Sürekli partnerleri tarafından sevilmek, değerli hissettirilmek, duygularının okşanmalarını arzuluyorlardı. Karşılarındaki kişi tarafından tamamlanmak ihtiyacı içinde oldukları aşikârdı.

Ancak sevgi titreşiminde olmayan bir kişinin bunu sağlıklı olarak deneyimlemesi mümkün değil, evrenin yasalarına aykırıdır.

Evren bir takım yasalar ile yönetilir. Biz en çok çekim yasasını biliriz ve hayatımızda uygulamaya çalışırız. Oysa “titreşim yasası” dediğimiz çok daha önemli bir yasa vardır.

Çekim yasası benzer enerjiler bir birini çeker der, titreşim yasası da her şey bir müzik notası gibi titreşir ve siz kendi titreşiminize uygun olan titreşimleri hayatınıza çekersiniz der.

Yani bizler hangi duyguda titreşiyorsak, aynı duyguya sahip olan kişileri ve olayları hayatımıza çekebiliyoruz.

Koşulsuz bir sevgi ile kendinizi, diğer insanları ve hayatı seviyorsanız, hayatınıza çekeceğiniz titreşim sevgidir. Koşulsuz bir şekilde sizi sevecek kişileri hayatınıza çekersiniz. Yaşadığınız olaylar size daima sevgi verir, mutlu eder.

Kendinize değer vermiyor, sürekli kendinizi eleştiriyorsanız yani özgüven konusunda problemleriniz varsa, kendinize bu olumsuz duyguyu yaşatacağınız deneyimleri çekeceksinizdir.

Evet şimdi yaşadığınız duygulara bakın, titreşiminiz düşük mü, yüksek mi ?

Şimdi farkında olun, hangi titreşim içindesiniz? Negatif titreşimli duygulara mı sahipsiniz, yoksa pozitif titreşimli duygulara mı ?

Negatif titreşimli duygular ;

Korku, endişe, öfke, nefret, keder, kin, kayıtsızlık.

Pozitif titreşimli duygular :

Sevgi, mutluluk, huzur, coşku, neşe, cesaret, arzu, ümit.

2014 yılında hangi duygularda titreşmek istersiniz ?

Seçim tamamen size ait !

Yeni yılda pozitif titreşimli duygularda kalmanız dileğimle, yeni yılınızı kutlar, harika bir yıl geçirmenizi dilerim.

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

info@nilgunaktas.com

Yazının devamı...

Korkulardan nasıl kurtulabilirsiniz ?

Son günlerde yaşadıkları ruhsal korkular yüzünden zorlanan ve çıkış yolu arayan bir çok danışanla çalışıyorum.

Korku dualitenin bir parçasıdır ve egonun almış aldığı kararlar neticesinde, bizi sahte bir gerçeklik içinde tutmak üzere ordadır.

Derinde ise bize yolunda gitmeyen durumu düzeltmemiz için birer işarettir.

Çoğunlukla hayatımızı korkular yönetir. Yaşadığımız bu korkular ilişkilerimizi, maddi olanaklarımızı, başarılarımızı, aile yaşantımızı ve bazen de fiziksel ve ruhsal sağlığımızı tehdit ederler.

Korkular içlerinde çok yoğun duygular barındırır ve unutmamak gerekir ki duyguların ciddi bir çekim gücü vardır.

İşte bu yüzden korktuklarımızı hayatımıza hızla çekeriz!

Hani halk dilinde de bir söz vardır, “korktuğum başıma geldi” diye, maalesef öyledir. Korktuklarımız er-geç başımıza gelmek zorundadır.

O korku sahnesini o kadar fazla düşünür ve bize yaşatacağı duygunun provasını bilinçsizce o kadar çok yaparız ki, başımıza gelmemesi artık mümkün değildir!

Bir örnekle açıklamak gerekirse, korkumuz kaybetme korkusu olsun. Kişi, elindekini kaybedeceğine (sevgili, eş, çocuk, anne, baba, iş, başarı, para… v.s.) dair yoğun ve endişeli bir tutum sergiler. Bu tutum bir süre sonra o kadar artmaya başlar ki, kişi gerçekten korkularını yaşar. Böylece artık kaybetme korkusu ile ilgili gerekli referansları bilinçaltı kayıt altına alır.

Kişinin kaybetme ile ilgili referansları çoğaldıkça, artık onun inanç kalıbı “ben elimdekileri mutlaka kaybederim” olur.

Bu oldukça tehlikeli bir durumdur, zira bilinçaltımızdaki negatif referansların oranı, bizlere korkumuzu o nispette yoğun yaşatır.

Peki korkularımızı dönüştürmek için neler yapabiliriz?

Profesyonel bir yardım alamayanlar için şimdi bazı ipuçları vermek istiyorum.

Korkunuz her ne ise aşağıdaki adımları takip ederek, farkındalığınızı artırarak, korkularınızla mücadele edebilir ve zamanla korkularınızı aşabilirsiniz.

Ancak hatırlanması gereken çok önemli bir konu var ki, bu bir süreçtir.

Korkularınız nasıl ki kısa bir sürede oluşmadıysa, kısa bir sürede de hayatımızı terk etmesini beklememeliyiz.

Geçen süreçte gerekli adımları atarsak bitirebileceğimize yürekten inanmalıyız.

Bakalım adımlar neymiş :

1. En önemli adım : korkunuzun farkında olun. Hangi korkuyu yaşıyorsunuz, öncelikle bunu net olarak tespit edin.

2. Sonra bulduğunuz bu korkunuzu samimi bir şekilde kabul edin. Korkuların dönüştürülmesinde kabule geçmek ikinci en önemli adımdır. Açık yüreklilikle yüzleşin bu korkunuzla. Örneğin yüksek sesle : benim kaybetme korkum var… deyin.

3. Önemli ve biraz meşakkatli bir adım daha atacağız. Bugüne dek kaybetme korkusu yaşadığınız ve bu korkunun gerçekleştiği, hatırlayabildiğiniz tüm anıları hatırlayın ve yazın. Bu uzun zaman alabilir, olsun. Hiç önemli değil, yazmaya devam edin. Çocukluğunuza kadar inin, tek tek tüm kaybetme korkusu yaşadığınız ve bu korkuyla yüzleştiğiniz anıları en ince ayrıntısı ile hatırlayarak yazın. Daha önemlisi yazarken o an yaşadığınız tüm endişeleri, öfkeyi, korkuyu yaşayın hatta iliklerinize kadar hissedin!

Korkuyu bitirmenin en etkin yollarından biri o korkuyu hissetmek ve korkuyla yüzleşmektir.

4. Şimdi geçmişe dair bulduğunuz tüm negatif anıları değiştireceğiz! Evet yanlış duymadınız değiştireceğiz. Bulduğunuz anıları tek tek okuyarak, olumlu şekli ile düşünün, hissedin ve yazın!

Hemen küçük bir örnekle açıklayayım. Diyelim ki ilk gençlik yıllarınıza gittiniz ve orda erkek/kız arkadaşınız tarafından terk edildiğinizi hatırladınız. Şimdi bu olayı olumlu hali ile yazıp düşünüyoruz. Aynı sahneye gidiyorsunuz, kalbinizin sevgi, aşk ve mutluluk dolu olduğunu hissediyorsunuz. Erkek/kız arkadaşınızla o gün harika bir gün geçirdiğinizi ve kulağınıza şunu fısıldadığını duyuyorsunuz “Ömrümün sonuna kadar seninle beraber olacağım”. Bu duyguyu sık sık yaşayın şimdi, o anı olmuş gibi defalarca zihin ekranınızda renkli, parlak, sahici bir şekilde oynatın.

5. Artık geçmişe dair referaslarınızı yavaş yavaş değiştirmeye başladınız. Şimdi önünüzde yaşanması gereken korkusuz bir hayat var. Ne yapmalısınız ? Karşınıza çıkan deneyimlere ve hissettiklerinize bakın. Çevreyi gözlemlerken veya bir şeyler işitirken yakalayın kendinizi. Neler görüyor ve duyuyorsunuz ? Gördükleriniz ve duyduklarınız duygusal çekim gücünüzün bir parçasıdır. Ayrılığa, hüsrana, kaybetmeye dair mi gördükleriniz, duyduklarınız… Yoksa yolunda giden harika beraberliklere, aşklara, ilişkilere dair mi? Bunları iyi gözlemleyin ki, korkularınızın hala ne derece size hakim olduğunu tespit edin. İçinize sık sık göz atın, duygularınızı değerlendirin. Sık sık kendinize ben şimdi nasıl hissediyorum sorusunu yöneltin.

6. Artık hislerinizi yavaş yavaş düzelttiğimizi varsayarak, mantık düzlemine bakalım. Yeni bir aşk, ilişki ve beraberlik yaşama konusundaki düşüncelerinize göz atın şimdi. Eğer negatif bir söylem varsa, hemen onunla konuşmaya başlayın. Diyelim ki sakın aşık olma yine kaybedersin diye bir düşünce var. Bunu tahmin edersiniz ki egonuz söylüyor. Şimdi mantığınız ile ona cevap verin. Ne dersiniz ona? Sesli bir şekilde konuşmaya başlayın. Ona şunu söyleyin mesela, “Hayır ben sevilip, sevilmeyi hak ediyorum ve bundan sonraki tüm ilişkilerimde mutlu olacağım, beni korkutamazsın.”

Başta da söylediğim gibi bu bir süreç, gerekli adımları attığınızda ve bu çalışmaları düzenli olarak yaptığınızda korkularınızın yavaş yavaş eriyip gittiğini ve korku illüzyonundan kurtulduğunuzu hissedeceksiniz.

Korkusuz, sevgi dolu günler sizin olsun.

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

info@nilgunaktas.com

https://www.facebook.com/a.n.aktas

https://twitter.com/nilgunaktas

Yazının devamı...

Hayat odaklarla büyür !

Evrene gönderilen düşünceler, kendisi ile aynı frekansta olan enerjiyi arar. Bizim düşüncelerimizle aynı frekansta titreşen düşünceyi bulur.

Evrene düşünceleri siz kendiniz gönderirsiniz.

Yani seçim tamamen size aittir.

Peki, neye odaklanacağınız konusundaki seçimlerinizi nasıl kullanıyorsunuz?

Malum hayat odaklarla büyüyor ve siz düşüncelerinizi hangi konuda yoğunlaştırıyorsanız, o konu büyümek zorunda.

Ayrıca, odağınızın iyide ya da kötüde olması evren için fark etmez!

Onun görevi odağınız nerde ise büyütmek ve size sunmaktır.

Şimdi düşünün odağınız şu anda nerde?

Bolluk ve bereket arzu ederken, parasız ve yoksul kalmakta mı?

Mutlu, keyifli bir ilişki sürmek isterken, aldatılmaktan mı korkuyorsunuz?

Sağlıklı olmayı hedeflerken, amansız bir hastalığa yakalanmaktan mı korkuyorsunuz?

Şimdi sakince tekrar düşünün, siz hayatınızda gerçekten ne olmasını istiyorsunuz?

Şimdi gelin ufak bir çalışma yapalım ne dersiniz?

Hayatınızda neyi geliştirmek ve büyütmek istiyorsunuz? Yani başka bir ifadeyle odağınızı nereye çekmek istiyorsunuz?

Diyelim ki hayatınızda bolluk ve bereketi artırmak istiyorsunuz.

1. Önce bugüne dek bolluk ve bereketle ilgili oluşturmuş olduğunuz düşünsel kalıplarını ve inançları fark etmeniz gerekir. Örneğin; para kirlidir, çok para namuslu bir şekilde kazanılmaz, çok para beni bozar, para bana gelir ve gider v.s. Bu düşünce kalıplarını ve inançlarınızı bulduğunuz an işiniz kolaylaşmaya başlar. Bunları fark etmeniz yavaş yavaş odağınızı negatiften çektiğinize işaret eder.

2. Şimdi odağınıza bolluk ve bereketle ilgili güzel ve pozitif düşünceler ekmeniz gerekiyor. Bunun için olumlamalardan ve telkinlerden faydalanabilirsiniz. Aşağıdaki olumlamalardan seçebilir, bunları subliminal cd. şeklinde haz0ırlatarak bilinçaltınızı da hızlı bir şekilde etkileyebilirsiniz.

* Ben parayı hak ediyorum.

* Ben paraya değer veriyorum.

* Sevgili para, hayatıma hoş geldin.

* Para benim hayatıma sürekli akar, akar, akar...

* Para benim hayatımda kalıcıdır.

* Hayat çok güzel ve çok mutluyum.

* İhtiyacım olan şeye sahip olduğum için her gün şükrediyorum.

* Her isteğimi kolayca gerçekleştirebiliyorum.

* Rahat bir hayatı hak ediyorum.

* İhtiyacım olan her şeye tam zamanında kavuşuyorum.

* Gelirlerim, her zaman giderlerimden çok fazladır.

* İstediğim her şeye sahibim.

* Başarılıyım ve istediğim parayı kazanabiliyorum.

* Her geçen gün her yönden çok zenginleşiyorum.

* Kazandığım parayı gönül rahatlığı ile harcarım.

* Harcadığım para bana kısa sürede artmış olarak geri gelir.

Artık odağınız yavaş yavaş maddi ve manevi bolluğa, finansal zenginliğe doğru kaymaya başlamıştır.

3. Şimdi kendinize akıllı sorular sormaya başlayın ;

* Ben maddi zenginliklere “nasıl” kavuşabilirim?

* (Borclarınız varsa) Borçlarımı en kısa sürede “nasıl” ödeyebilirim?

* Ben borçsuz bir hayata “nasıl” sahip olabilirim?

* Aylık maaşımı beş katına “nasıl” çıkartabilirim?

Dikkat ettiyseniz sürekli “nasıl” sorusuna odaklanıyorsunuz! Bunun nedeni bilinçaltınızın çalışma şeklini değiştirmektir.

“Neden” sorusu bilinçaltını sürekli olumsuzluklara ve “kayıplara” odaklarken, “nasıl” sorusu bilinçaltını pozitife ve “eldekilere” ve “elde edileceklere” odaklar.

4. Şimdi imgeleme gücünüzü kullanmaya başlayabilirsiniz. Seçtiğiniz telkinleri söylerken, kendinizi banka hesabınıza çok yüklü bir miktarı yatırırken hayal edebilirsiniz veya kendinize istediğiniz semtten yeni bir ev almış, istediğiniz arabayı almış olarak görün. Unutmayın imgelemeler sizin hayal gücünüzle sınırlı…

Odağınız artık para kazanamamakta, kirayı ödeyememekte, borçları ödeyememekte, paranın yetmediğini düşünmekte değil, tam tersi paranın her şekilde size yettiğinde, her şekilde size aktığında olacaktır.

Bu düşünce şekli ise odağınızı hızlı bir şekilde değiştirecek, bolluk ve bereketi hızla hayatınıza çekecektir.

Bu çalışma şeklini hayatınızda geliştirmek istediğiniz diğer konulara da uyarlarsanız, hızlı sonuçlar alabilirsiniz.

Odağınızın her zaman pozitifte ve güzelliklerde olması dileğimle.

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com / info@nilgunaktas.com

www.facebook.com/ANilgunAktas

Yazının devamı...

Hayat odaklarla büyür !

Evrene gönderilen düşünceler, kendisi ile aynı frekansta olan enerjiyi arar. Bizim düşüncelerimizle aynı frekansta titreşen düşünceyi bulur.

Evrene düşünceleri siz kendiniz gönderirsiniz.

Yani seçim tamamen size aittir.

Peki, neye odaklanacağınız konusundaki seçimlerinizi nasıl kullanıyorsunuz?

Malum hayat odaklarla büyüyor ve siz düşüncelerinizi hangi konuda yoğunlaştırıyorsanız, o konu büyümek zorunda.

Ayrıca, odağınızın iyide ya da kötüde olması evren için fark etmez!

Onun görevi odağınız nerde ise büyütmek ve size sunmaktır.

Şimdi düşünün odağınız şu anda nerde?

Bolluk ve bereket arzu ederken, parasız ve yoksul kalmakta mı?

Mutlu, keyifli bir ilişki sürmek isterken, aldatılmaktan mı korkuyorsunuz?

Sağlıklı olmayı hedeflerken, amansız bir hastalığa yakalanmaktan mı korkuyorsunuz?

Şimdi sakince tekrar düşünün, siz hayatınızda gerçekten ne olmasını istiyorsunuz?

Şimdi gelin ufak bir çalışma yapalım ne dersiniz?

Hayatınızda neyi geliştirmek ve büyütmek istiyorsunuz? Yani başka bir ifadeyle odağınızı nereye çekmek istiyorsunuz?

Diyelim ki hayatınızda bolluk ve bereketi artırmak istiyorsunuz.

1. Önce bugüne dek bolluk ve bereketle ilgili oluşturmuş olduğunuz düşünsel kalıplarını ve inançları fark etmeniz gerekir. Örneğin; para kirlidir, çok para namuslu bir şekilde kazanılmaz, çok para beni bozar, para bana gelir ve gider v.s. Bu düşünce kalıplarını ve inançlarınızı bulduğunuz an işiniz kolaylaşmaya başlar. Bunları fark etmeniz yavaş yavaş odağınızı negatiften çektiğinize işaret eder.

2. Şimdi odağınıza bolluk ve bereketle ilgili güzel ve pozitif düşünceler ekmeniz gerekiyor. Bunun için olumlamalardan ve telkinlerden faydalanabilirsiniz. Aşağıdaki olumlamalardan seçebilir, bunları subliminal cd. şeklinde haz0ırlatarak bilinçaltınızı da hızlı bir şekilde etkileyebilirsiniz.

* Ben parayı hak ediyorum.

* Ben paraya değer veriyorum.

* Sevgili para, hayatıma hoş geldin.

* Para benim hayatıma sürekli akar, akar, akar...

* Para benim hayatımda kalıcıdır.

* Hayat çok güzel ve çok mutluyum.

* İhtiyacım olan şeye sahip olduğum için her gün şükrediyorum.

* Her isteğimi kolayca gerçekleştirebiliyorum.

* Rahat bir hayatı hak ediyorum.

* İhtiyacım olan her şeye tam zamanında kavuşuyorum.

* Gelirlerim, her zaman giderlerimden çok fazladır.

* İstediğim her şeye sahibim.

* Başarılıyım ve istediğim parayı kazanabiliyorum.

* Her geçen gün her yönden çok zenginleşiyorum.

* Kazandığım parayı gönül rahatlığı ile harcarım.

* Harcadığım para bana kısa sürede artmış olarak geri gelir.

Artık odağınız yavaş yavaş maddi ve manevi bolluğa, finansal zenginliğe doğru kaymaya başlamıştır.

3. Şimdi kendinize akıllı sorular sormaya başlayın ;

* Ben maddi zenginliklere “nasıl” kavuşabilirim?

* (Borclarınız varsa) Borçlarımı en kısa sürede “nasıl” ödeyebilirim?

* Ben borçsuz bir hayata “nasıl” sahip olabilirim?

* Aylık maaşımı beş katına “nasıl” çıkartabilirim?

Dikkat ettiyseniz sürekli “nasıl” sorusuna odaklanıyorsunuz! Bunun nedeni bilinçaltınızın çalışma şeklini değiştirmektir.

“Neden” sorusu bilinçaltını sürekli olumsuzluklara ve “kayıplara” odaklarken, “nasıl” sorusu bilinçaltını pozitife ve “eldekilere” ve “elde edileceklere” odaklar.

4. Şimdi imgeleme gücünüzü kullanmaya başlayabilirsiniz. Seçtiğiniz telkinleri söylerken, kendinizi banka hesabınıza çok yüklü bir miktarı yatırırken hayal edebilirsiniz veya kendinize istediğiniz semtten yeni bir ev almış, istediğiniz arabayı almış olarak görün. Unutmayın imgelemeler sizin hayal gücünüzle sınırlı…

Odağınız artık para kazanamamakta, kirayı ödeyememekte, borçları ödeyememekte, paranın yetmediğini düşünmekte değil, tam tersi paranın her şekilde size yettiğinde, her şekilde size aktığında olacaktır.

Bu düşünce şekli ise odağınızı hızlı bir şekilde değiştirecek, bolluk ve bereketi hızla hayatınıza çekecektir.

Bu çalışma şeklini hayatınızda geliştirmek istediğiniz diğer konulara da uyarlarsanız, hızlı sonuçlar alabilirsiniz.

Odağınızın her zaman pozitifte ve güzelliklerde olması dileğimle.

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com / info@nilgunaktas.com

www.facebook.com/ANilgunAktas

Yazının devamı...

Neşe ve coşku ruhun gıdasıdır


Ruhun en temel ve önemli ihtiyaçlarından biri neşe, coşku ve eğlencedir.

Günleriniz genelde nasıl geçiyor ?

Hüzünlü mü ?

Mutsuz mu ?

Tekdüze mi ?

Coşkusuz mu ?

Neşesiz mi ?

Eğer gün içinde planlı olarak neşenizi, coşkunuzu artıracak aktivitelerde bulunursanız, her geçen gün neşenizin, coşkunuzun ve mutluluğunuzun sistematik bir şekilde arttığını gözlemleyeceksiniz.

Hayatım çok monoton, dışarıya çıkıp eğlenecek ne vaktim var, ne de param, peki ben eğlence ve neşeyi hayatımda nasıl yaratabilirim ? diye soruyorsanız, cevabım hazır.

1. Neşeli müzikler dinlemek

2. Sizde coşku ve eğlence yaratacak kitaplar ve dergiler okumak.

3. Komik filmler izlemek

4. Neşeli ve sizi güldüren insanlarla birlikte olmak,

5. Her gün düzenli olarak 45 dakika spor veya yürüyüş yapmak

6. Her gün düzenli olarak 15 dakika meditasyona zaman ayırın

7. Evinizde bir hayvan veya bitki yetiştirin.

8. Hergün düzenli olarak nefes egzersizleri yapın

9. Her gün 15 dakika neşeli bir müzikle dans edin

10. Ayağa kalkın ve hayali bir ağaçtan elma toplayın

Ruhunuzun en temel ihtiyacı olan neşe ve coşkunuzu artıracak on tane madde, hadi seçin bir kaç tanesini

Bu arada elde ettiğiniz neşe ve coşkuyu sabote eden bir çok yayın var, bunlara çok dikkat edelim.

Seyredeceğiniz, okuyacağınız tüm kitapları, yayınları ve filmleri SİZ seçin !

Ana haber bültenlerinden ve gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinden kesinlikle uzak durun. Bunlar ajitasyona yönelik yapılan bilinçli haberlerdir ve kitleleri hipnoza sokmak için özellikle tasarlanmıştır.

İçinde aşırı duygusallık olan her yayın, kişilerin duygu dünyasını ele geçirmek içindir ve bu da o yayınları izleyen kişileri hipnotize eder. Hipnozite olan kişiler kolayca yönetilir bunu sakın unutmayın !

Ruhun en önemli gıdalarından biri neşe ve coşkudur, lütfen her gün en az bir saat neşe için, coşku ve eğlence için kendinize zaman yaratın.

Eğer düzenli olarak bunlara zaman ayırırsanız, yaratımlarınızın kalitesinin arttığını göreceksiniz.

Bizler dünyaya mutlu olmaya geldik ve hemen şimdi öyle OLmaya ne dersiniz ?

En içten sevgi ve saygılarımla, en neşeli, en coşkulu ve en mutlu günlerin sizlerle olmasını dilerim

A.Nilgün Aktaş
Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

info@nilgunaktas.com

www.facebook.com/ANilgunAktas

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.