SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Ne kadar zenginsiniz ?

Adı Ali, Senegal'li Müslüman bir genç.

Okumak için ülkesinden kopmuş gelmiş Türkiye'de yaşıyor.

Bir süre için tatil için gittiğim Antalya'da kaldığım otelin animasyon grubunun elemanlarından biri.

Siyasal Bilgiler, son sınıfta okuyor aynı zamanda.

Gayet zeki, çalışkan, gözünden sevgi akan delikanlı, saygılı bir delikanlı.

Akşamki animasyonu anlatmak için otelin kafesinde oturduğumuz masaya geldi, tanıştık, kısaca kendinden bahsetti.

Ailesini sordum;

"6 kardeşim var Senegal'de, babam biz çok küçükken öldü, sizlere ömür. Annem hayatta, onları büyütüyor" dedi.

Senegal ile ilgili bir tek Dakar rallisini biliyordum, onun dışında bilgi sahibi değildim.

Merak ettim ve sordum ;

"Ülkende hayat nasıl, neler yapar insanlar, nasıl geçinirler"

Bildiğim kadarı ile yoksul bir ülkeydi Senegal.

Verdiği yanıt manidardı oldukça.

"Biz zenginiz....." dedi...

Merakla gelecek cevabı bekliyordum.

"Biz üç öğün yemek yiyebiliyoruz, karnımızı doyuruyoruz Allah'a çok şükür.... " dedi.

Ne diyeceğimi bilemedim, Ali'nin zenginlik algısı beni hem şaşırttı hem de duygulandırdı. Üç öğün yemek yiyebiliyor ve karnı doyuyorsa ZENGİN'di....

Bunun içinde Allah'a minnettardı dilinden şükür düşmüyordu, çok etkilendim.

Zenginlik algısı, insanların yaşadıkları ülkenin içinde bulunduğu sosyo ekonomik durumla yakından ilgili. Bir Amerika'lıya ve Avrupa'lıya zenginlik tanımını sorsanız bambaşka yanıtlar gelir kuşkusuz.

Ancak Afrika'daki bir insan eğer üç öğün yemek yiyebiliyorsa ve karnı toksa kendini ZENGİN hissediyor ve bunun için şükrediyor...

Ne kadar çok şükredecek şeyimiz olduğunu hatırlattı sevgili Ali bana.

Ona hatırlattıkları için yürekten teşekkür etmek istiyorum huzurlarınızda.

Sevgi ve saygılarımla,

Yazının devamı...

İçsel huzurunuzu sabote etmeyi bırakabilirsiniz !

Hayat içinde istemeden de olsa kendi kendimizi sabote ettiğimiz anlar vardır.

Bunu bazen geçmişten alıntılar yaparak, bazen de geleceği düşünüp felaket senaryoları tasarlayarak yaparız.

Hayatımızı bilmeden mahveder, bu kısır döngü içinde debelenip dururuz.

Hayatınızı mahvetmeyi bırakmak için neler yapabilirsiniz ?

İşte size bir kaç ipucu.

1. Öncelikle gözünüzü dört açın ve çok uyanık olun, zihinsel kontrolünüzü bir an olsun elden bırakmayın.

2. Zihniniz geçmişten alıntılar yapmaya başladığı anda hemen yakalayın ve onunla yüksek sesle konuşun, "Neden geçmişi sürekli hatırlatmaya çalışıyorsun, amacın ne senin ? Neden benim mutsuz olmamı istiyorsun, bundan çıkarın ne?" diyerek yüksek sesle sorun.... Ses yavaş yavaş etkisini kaybedecektir.

3. Zihniniz geleceği düşünüp felaket senaryoları tasarlıyorsa, yine yüksek sesle konuşmayı deneyin onunla. "Neden gelecekle ilgili felaket senaryoları hazırlayıp, moralimi bozuyorsun, senin amacın nedir, beni üzmek mi ? Neden benim mutsuz olmamı istiyorsun, bundan çıkarın ne?" diyerek yüksek sesle sorun... Ses yavaş yavaş etkisini kaybedecektir.

4. Geçmişte yaşadığınız ve değiştirmek için elinizden bir şey gelmeyen olaylar için şikayet etmekten acele kurtulmalısınız. Kendinizi şikayet ederken yakaladığınızda yukarıda bahsettiğim yöntemi uygulayın (Yüksek sesle kendinizle konuşun)

5. Geçmişte affedemediğiniz olayların başrol oyuncularına birer mektup yazarak, onlara içinizi dökün, içinizden ne geliyorsa yazın. Sonrasında o mektubu yakın. Mektubu yakarken o kişinin adını yüksek sesle söyleyerek "........... seni şimdi affediyorum, senle yaşadığımız bu anılar ve senin hayalin artık beni asla rahatsız etmeyecek." deyin.

Bu egzersizleri düzenli olarak tekrarladığınızda, rahatladığınızı ve daha mutlu hissettiğinizi fark edeceksiniz.

Sevgi ve saygılarımla,

A. Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

https://www.facebook.com/ANilgunAktas

info@nilgunaktas.com

Yazının devamı...

Bilinçaltı ve ego kavramları neden var ?

Bilinçaltı ve ego kavramları neden var ?

Önce bilinçaltı ve egonun ne olduğuna bakalım isterseniz.

Bilinçaltı doğduğumuz andan itibaren, algılarımız (beş duyu) ile edindiğimiz her türlü bilginin -gerektiği zaman çıkarılıp kullanılmak üzere- depolandığı hard disktir. Biz henüz küçük bir çocukken 0-10 yaş aralığında şekillenir ve bu yaşa kadar aldığı tüm kararları artık hayatımız boyunca tekrar tekrar karşımıza çıkartarak, bir anlamda gelişimimizi destekler.


Ego ise bilinçaltının almış olduğu tüm bu kararları başarı ile uygulamakla yükümlü bir üst mercidir. Tüm amacı sizin bu kararları -iyi veya kötü olmasına aldırış etmeksizin- uygulamanıza canla başla destek olmaktır ! Hiç susmaz, alınmış olan kararların dışındaki bir karara yönelmeniz durumunda ise bunu sabote etmekle yükümlüdür.

Ruhun dünyadaki var oluş amacı, tekamül etmek, gelişmektir.

Ruhun titreşimi arttıkça gelişir ve tanrısallığa doğru adım adım yaklaşır. Zaten nihai hedef de budur.

Tam tanrısallaştığında ise aydınlanma ya da vahdet-i vücud (Tasavvuf düşüncesinde, yaratanla yaratılanın tek kaynaktan geldiğini ve "bir" olduğunu savunan görüş) meydana gelir, o zaman da , mükemmel insan, insan-ı kamil (tasavvufta insanın ulaşabileceği en üst makam) seviyesine ulaşmış olur.

Bilinçaltı ve ego kavramları ilahi planın birer parçasıdır. Bizim gelişimimize paralel olarak ilahi planla el ele çalışırlar. Amaçları ruhun tekamülü için bu yaşamamızda almamız gereken dersleri öğrenmemizi sağlamaktır.

Neden bazılarının bilinçaltı genellikle ilişkilerle ilgili kodlamalar yaparken, bazılarının bolluk bereketle ilgili kodlamalar yapar ? Ya da bazılarının genellikle hastalıkla ilgili kodlamaları mevcuttur ?

İlahi plan gereği, öğrenmemiz gereken ve bu yaşamda almamız planlanan dersler gereği bilinçaltı ve ego görevlerini başarıyla yerine getirir.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

nilgunaktas@hotmail.com

https://www.facebook.com/AnilgunAktas

Yazının devamı...

Hipnotik dil kalıpları ile karşınızdaki insanları etkileyebilirsiniz !

Hipnotik dil kalıpları, konuştuğumuz dilde, bir takım genellemelerden, silmelerden ve çarpıtmalardan faydalanarak dili ustaca ve belirsiz kullanma sanatıdır.

Karşınızdaki insanların ruh halini, davranış ve duygularını istediğiniz yöne doğru çekmenizi sağlayacak bazı özel sırlar vardır.

Bu kavramı varsayımlar oluşturur.

Böylece belirsiz dille karşımızdakini ikna etmenin yollarını bulur ve başarılı bir iletişim kurarız.

İkna psikolojisinde Milton (Milton Erickson) Model Dil Kalıplarının önemli bir yeri vardır. (Meraklıları için Milton Erikcson’un “Sesim seninle Her Yerde” kitabını tavsiye edebilirim.)

Hipnotik dil kalıplarının kullanımı bilinçli zihinle bilinçaltının karışmasına neden olur, bu da dikkati dağıtır, bilinçaltına ve diğer kaynaklara girişi mümkün kılar.

Örneğin iş yerindeki pazarlama elemanlarınızın, bu konuda daha etkin olmalarını ve daha çok satış yapmalarını istiyorsanız, sık sık "Hepinizin çok iyi bir pazarlama ustası olacağınıza inanıyorum" derseniz o kişilerin bilinçaltına “çok iyi bir pazarlama ustası olun” telkinini göndermiş oluruz.

Başka bir örnekle devam edelim ;

“Sanırım çalışkan olma yeteneğin sayesinde, bu kadar başarılı oluyorsun.”

Bu cümledeki varsayım, başarılı olmayı sağlayan bir şeyler olduğudur. Bu da kuvvetle muhtemel kişinin çalışkan olmasıdır.

Dikkat edin gizli özne, kişiyi “çalışkan” olmaya itmektir.

Bu gizli varsayımların inanılmaz bir sihir gücü vardır.

Böylesi ustalıkla kurgulanmış cümlelerde, karşıdaki kişinin beyninin hemen farkına varabileceği ve sorgulamadan onay vereceği bir çok varsayım vardır.

Başka bir örnek ;

“Bugün sabah, sen raporu hazırlamaya başlamadan önce, güzel bir kahvaltı yapalım olur mu ?”

Bu cümleye dikkat edin, cümlede söz konusu kişinin “rapor”u hazırlayacağı varsayılmaktadır ! Cümlenin sonundaki “olur mu ?” soru eki ise inanılmaz güçlü bir “yönlendirme” tekniğidir aslında.

Çok büyük ihtimalle karşınızdaki kişi bu isteklerinize onay verecektir.

Karşınızdaki insanı değişik ruh hallerine sokabilmek aslında ustalık gerektirir. Bu teknikte ustalaşırsanız karşınızdaki insanı istediğiniz ruh haline rahatlıkla sokabilirsiniz.

İstediğiniz her neyse, karşınızdaki kişinin onunla ilgili düşünmesini, onay vermesini ve “öyle” davranmasını sağlayabilirsiniz.

Sizin sattığınız bir ürünü satın alması, sunduğunuz hizmetlerden yararlanması, sizin partinize oy vermesi, size işinizde yardım etmesi v.s. tüm bunları sağlayabilirsiniz.

Tüm bu veriler bilimsel araştırmalarla desteklenmiştir.

Karşımızdaki kişiler her zaman sorduğumuz bir soruya verdikleri cevapta, her zaman doğruyu söylemezler. Bazen iç ses farklı bir doğru söyler, verdiği cevap bambaşkadır.

Bu ve benzer durumlarda hipnotik dil kalıpları her zaman emrinizdedir !

Ancak bu kalıpları büyük bir ustalıkla kullanmanız gerekir. Belki de üzerinde çalışıp, ustalaşmanız gerekecektir, buna değer. Karşınızdaki insanın size uyum göstermesi konusunda inanılmaz sonuçlar elde edecek ve çok şaşıracaksınız.

Şimdi daha iyi anlamanız için bazı örnekler vereceğim.

Bu örneklerde hipnotik dil kalıplarının gayet cesur bir tavırla, kendine güvenle kullanıldığını göreceksiniz.

- “Sana bu kitabı satın alıp okumanı söyleyecek değilim. Buna ancak sen karar vereceksin.”

- “Sana bu ilacı içmeni söyleyecek değilim.Buna sen karar ver.”

- “Sana yabancı dil öğrenmeni söyleyecek değilim. Kurslara gidip öğreneceksin”

(Farkındaysanız, sana söyleyecek değilim deseniz de aslında karşınızdaki kişiye emir veriyorsunuz!)

- “Düşündüm ki, tenis kulübüne başlangıçta bir yılığına üye olmak isteyebilirsin. Bir yılın sonunda üyeliğini tekrar yenilersin !”

- “Bu evi satın almayı bir düşün istersen.’ (Almak zorunda değilsin; ama yine de düşün!)

- “Hemen şimdi onay vermek zorunda değilsin! ”

- “Hemen karar vermen şart değil, kaçmıyor ya!”

Bu cümleleri kurarken elbette dikkat edilmesi gereken bazı kurallar var. Karşı tarafın istediğiniz şeyi yapacağını bu cümlelerle % 100 garantileyemezsiniz. Kullandığınız ses tonu, sesinizin hızı, vücut diliniz, mimikleriniz de karşınızdaki kişiyi etkileyen unsurlardandır.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

nilgunaktas@hotmail.com

https://www.facebook.com/ANilgunAktas

Yazının devamı...

Zihni yönetmek zor mu ?

Zihin 24 saat hiç durmadan çalışan ve susmak bilmeyen bir makine gibidir.

Ta ki siz kontrolü ele alıp onu susturana kadar.

Beyin çalışma prensibi gereği sizi daima NEGATİFTE tutmaya meyillidir.

Hiç dikkat ettiniz mi?

Düşüncelerinizin kontrolünü bıraktığınız her seferde size geçmişe ait kötü bir anıyı hatırlatır ve size sürekli dram yaratır.

Ya da gelecekle ilgili negatif projeksiyonlar oluşturur.

Artık siz de dramla beslenen acıların çocuğu olup çıkıverirsiniz.

Durum böyle olunca da hayat kaliteniz, mutluluğunuz, huzur ve başarılarınız günden güne azalmaya başlar.

İşte yüzden kaliteli, mutlu ve başarılı bir hayat yaşamak istiyorsak zihin kontrolünü bir an olsun ihmal etmemeliyiz.

Peki, bunun için neler yapabiliriz?

Hemen bakalım hangi yöntemlerle zihin kontrolü yapabilirmişiz.

<>>>

Sessiz bir ortamda yere oturun ve dikkatinizi birkaç dakikalığına bilinçli solunuma odaklayın.

Bilinçli farkındalığınızı nefes alıp vermeye yoğunlaştırın ve bu şekilde dikkatinizi güçlendirin ve onu devamlı kılın.

Farkındalığınızın herhangi bir kesintiye uğramadan, zamanla aynı paralelde akmasını ve devam etmesini sağlayın. Bilinçli bir şekilde her bir an'ınızın ve her bir soluk alış-verişinizin varlığını hissedin.

Şimdi sağ elinizi sağ dizinize, sol elinizi sol dizinize koyarak dinlenin.

Soluk alıp-verirken dikkatinizi, düşüncenizin akışına odaklayın.

Ne zaman geçmişe ait bir düşünceyi yakalarsanız, sol elinizi dizinize hafifçe vurarak, her bir anınızın farkındalığını ve hafıza diye adlandırılan düşünceyi tanıdığınızı kendinize gösterin.

Eğer geçmişe ait bu düşünceden hoşlanmamışsanız, ona tutunun ve zihninizle konuşarak onun bir geçmiş durum olduğunu kendinize söyleyin. Direnmediğiniz kabule geçtiğiniz anda bu geçmişe ait düşünce yok olacaktır.

Her ne zaman geleceğe ait bir projeksiyonu zihninizde yakalarsanız, bu sefer sağ elinizle sağ dizinize hafifçe vurarak onu tanıdığınızı ve bunun gelecek olduğunu kendinize söyleyin.

Her ne zaman kendinizi içinde bulunduğunuz ana tamamen odaklarsanız, o zaman kendinize gülümseyin ve içinde bulunduğunuz anda kalmanın zevkini yaşayın.

İçinizden şu sözü tekrarlayın… Şimdi burada ve mutluyum… Şimdi burada ve mutluyum…

Veya sizi motive edecek sözler kullanın.

Başarıya ihtiyacınız var ise eğer “Ben her geçen gün çok daha başarılı oluyorum.”

Mutluluğa ihtiyacınız var ise “Ben her geçen gün daha da mutlu ve huzurlu oluyorum.”

İhtiyacınız olan her ne ise devamlı içinizden tekrarlayın.

Benim tercihin hopoonopo öğretisi.

Beynimi sürekli bu öğretiye konu olan cümleleri söyleyerek dolduruyorum.

Bu hem sürekli anda kalmamı sağlıyor, hem de bu cümledeki güçlü sözcüklerin hayatımda tezahür etmesine sebep oluyor.

Seni seviyorum.

Özür dilerim.

Lütfen beni affet.

Teşekkür ederim.

<>>>

Bilinçli Farkındalığınızın Bir Haftasını Gözden Geçirme :

Her gün bilinçli şekilde dengede kalabilmenize yardımcı olacak bir başka faydalı teknik şudur.

Öncelikle hayatınızın daha büyük bir resmi üzerinde bilinçli bir muhasebe yapabilmek için haftada bir gününüzü ayırın.

Hatta aşağıdaki sorular üzerinde yapacağınız birkaç dakikalık düşünme, denge hissinizi yeniden kazanmada büyük bir fark yaratacaktır.

- Bu hafta en fazla dikkatimi verdiğim şey neydi?

- Tecrübelerimin hangi unsurları veya boyutları, daha fazla dikkat vermeyi gerektiriyor?

- Daha fazla bilinçli farkındalıkla yaklaşmayı istediğim özel faaliyetlerim nelerdir?

- Hayatımın, ilişkilerimin ve işimin kalitesini iyileştirebilmem için daha fazla farkındalığı nasıl sağlayacağım?

- Benim bilinçsizce ve gaflet içinde bir hayat sürdüğümü hangi belirtiler bana gösterdi?

Sizin için en önemli olan şeyleri size bildiren farkındalık seviyesini değerlendirmek amacıyla her hafta kendinize birkaç dakikalık zaman ayırın.

Bunu yaparsanız, yoldan ve dengeden çok fazla uzaklaşmadan, dikkat desenlerinizi yeniden gözden geçirme, ince ayar yapma imkânına ve kapasitesine sahip olabilirsiniz.

Ayda bir defa da özel olarak bilinçli farkındalık gününüzü kutlamanın neşesini yaşayın.

Sizin doğum gününüze karşılık gelen günde kendinizi bilinçli şekilde yeni ve farklı bir şeyi keşfetmeye davet edin.

O gün, küçük bir şey olsa bile daha önce hiç yapmadığınız bir şey yapın. Sizin ilk defa bir şeyi yaparken kazandığınız tecrübeyi gerçekleştiren zihnin tazeliği, bilinçli farkındalığınızın tadını tazelemek için iyi bir yol olabilir.

<>>>

Zihni Evine Getirme :

Bilinçli farkındalığın geliştirilmesi, hayat boyu devam eden bir süreçtir.

Hatırlamamız gerekenler ;

- Kendinin farkında olmakla, kendi merkezli olmak aynı şey değildir. Ben gerçekten kendimin farkında olduğumda, çevremdeki her şeyle daha fazla temas hâlinde olurum. Her şeye karşı daha fazla duyarlılık geliştiririm.

- Ben kendime karşı ne ölçüde farkındalık geliştirmeyi arzuluyorsam, ancak o derecede başkalarına karşı farkındalık geliştirebilirim.

- Bilinçli farkındalık, tam olarak içinde bulunduğum anı ve varlığımı duymayı gerektirir. Çünkü insan zihni kolayca geçmişin güzel veya acı hatıralarına ya da geleceğin fantezilerine sürüklenebilir. İçinde bulunduğunuz anda bilinçli şekilde kalabilme, pratik ve özel ihtimam gerektirir. Siz ancak içinde bulunduğunuz anı kontrol edebilirsiniz. Her bir anlık zaman dilimi, bilinçli farkındalığınızı artırmak için bir fırsattır.

Başlangıç için iyi bir nokta, tam olarak nerede olduğunuzu tespit etmektir.

Bundan dolayı hemen şimdi, zihninizi bulunduğu yerden evinize, yani içinde bulunduğunuz ana geri getirmekle işe başlayın.

Zihin evinize geldiğinde, o kendinin farkına varır ve huzuru yakalar. Bilinçli farkındalıkla, siz bu sayfalardaki kelimeleri zihninizde görmeye başlar ve bildiğinizi bildiğiniz için kendinize gülümseyebilirsiniz.

Ayrıca, dış dünyanızda ve çevrenizde olan bitenlerin de farkında olun. Gördüğünüz ve işittiğiniz şeylerin neler olduğunu algılamaya çalışınız.

Sonra dikkatinizi tekrar iç dünyanıza toplayın ve fiziksel ve biyolojik bir varlık olarak sizin için en doğru ve en gerçek olan şeye dikkatinizi odaklayın.

Bilinçli şekilde pozisyonunuzun ve duruşunuzun ne olduğunu algılamaya çalışın.

Sessizce nefes alıp verişinizin hareketlerini ve akışını gözlemleyiniz.

Zihni eve getirmede bir başka teknik, soluk alırken zihninize nefes almanın varış kelimesiyle eşdeğer olduğunu, nefes vermenin de evde kelimesiyle eşdeğer olduğunu hatırlamadır.

Daha sonra bu iki kelimenin sizin içinde bulunduğunuz ana odaklanmanızı yönlendirmesi için kendinizi zorlayınız. Varış ve evde kelimeleri ile nefes alıp vermenizi ritmik şekilde eşleştiriniz. Zihinsel enerjiniz, bulunduğunuz ana yerleşerek, sakinleştirici ve dengeleyici etkisi olan bilinçli soluk alıp-verme ile stabil hâle gelecektir.

Sonra bilinçli şekilde dikkatinizi, duyumlarınızın ve vücudunuzda hareket hâlinde olan titreşimlerin akışına yönlendiriniz.

Bunu takiben dikkatinizin odaklanmasını açarak genişletin ve düşüncelerinizin akışını, iç konuşmalarınızı ve hayatınızın bu anını renklendiren hislerinizi gözlemlemeye çalışın.

Basit bir şekilde fazla gayret sarf etmeden zihninizi kendi içinizde odaklanmak ve dinlenmek için tekrar evine geri getirin.

Sakin, açık, huzurlu ve daima burada olan bir zihnin içine oturun ve bilinçli şekilde tecrübelerinizin akışını gözlemleyin.

Dikkatinizi tekrar eviniz olarak tanımlanan kendinize geri getirmeyi başardığınızda tekrar açıp genişletebilir ve dış dünyada seyahatine izin verebilirsiniz

Bunu yaparken de düşüncelerinizin, niyetlerinizin, hislerinizin soluk alıp-vermelerinizin farkındalığını devam ettirir ve bilinçli şekilde an be an dengelendiğinizi, odaklandığınızı ve akış hâlinde olduğunuzu hiç unutmaz ve bunun bekçiliğini yaparsınız.

Bilinçli farkındalık, hayatınıza canlılık ve denge getirmek, gerçek ve doğru olan şeyi keşfetmek için proaktif, olumlu ve yapıcı bir yaşam biçimidir.

Bilinçli farkındalık, an be an amacınız yönünde dikkatinizi toplama ve yönlendirme pratiğidir.

Siz dikkatinizi seyrederken, zihninizde amacınızı korumak zorunda olduğunuz için, bu durum bilinçli farkındalık ve uyanıklık olarak bilinir.

Böylece amaçlarından uzaklaştığını farkeden kimse telâşa kapılmadan tekrar amacına geri dönüp ona sımsıkı tutunabilir. Bilinçli farkındalığın gücü, sürekli şekilde dengeden uzaklaşma eğiliminize karşı bir tampon olarak da fonksiyon görecektir.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

nilgunaktas@hotmail.com

https://www.facebook.com/ANilgunAktas

Kaynak :

Yazının devamı...

Mantık ne der ? Bilinçaltı ne söyler ?

Mantık ve bilinçaltı birbirlerinden bağımsız çalışan iki farklı mekanizmadır.

Bu yüzden yaşadığınız duygusal bir duruma mantıklı zihninizin sunacağı neden ile, bilinçaltının sunacağı neden çoğunlukla başkadır.

Bilinçaltının size sunduğu neden her zaman doğru olandır.

Bu bilgiyi şimdi lütfen iyi aklınızda tutun....

Güzel ve alımlı bir bayandı. Ancak ses tonundan, yaşadıklarından çok bezmiş olduğu her halinden anlaşılıyordu.

Bana gelme sebebi aşırı para harcaması ve zaman içinde fazlasıyla artan borçlarını ödeyemeyecek hale gelmesiydi. Epey sıkıntılı günler yaşamıştı, hala da yaşıyordu ve artık bu durumdan kurtulmak istiyordu.

"Sıkıntım bolluk ve bereket. Parayı kendime çekmekte belki zorluk çekmiyorum ama, parayı tutmakta ve birikim yapmakta fazlasıyla zorlanıyorum" dedi.

Bu açıklama, danışanımın mantığının söylediği, durumuna en uygun nedendi.

Ancak biz hipnoterapistler çok iyi biliriz ki, mantıklı zihnin söyledikleriyle, bilinçaltının söyledikleri birbirinden çok farklıdır.

Konuyla ilgili çeşitli sorular sormaya başladım kendisine.

"Nedir harcama kalemleriniz?"

Biraz düşündü ve cevap verdi.

"% 80 kozmetiğe para harcıyorum, geri kalan % 20'lik kısmı ise çeşitli kalemler oluşturuyor" dedi.

Yine enteresan bir vaka diye düşündüm ve nedeni bulmak üzere hemen seansa başladık.

Danışanım çok şanslıydı, zira ilk seansta bilinçaltı bize görmemiz gereken olayı gösterdi.

Kendini önceki hayatlarından birinde gördü. Genç bir kadındı ve aynada kendine bakıyordu. Birden bir çığlıkla irkildi, titremeye ve ağlamaya başladı.

Ne olduğunu sordum kendisine.

"Yüzüm" dedi, "yanık, tanınmayacak halde, çok çirkinim, çok....." ağlamaya devam ediyordu.

Kendisini yatıştırdım ve bu olayla ilgili oluşmuş tüm duygularını vücudundan çıkarmasına yardımcı oldum. Epeyce rahatladı, ağlaması ve titremesi sona erdi.

Bu güzel bayanın bana gelme nedeni hatırlarsanız bolluk, bereket ve parayı tutamama idi. Bu onun mantıklı zihninin tamamen mantık yürüterek söylediği bir nedendi.

Ancak bilinçaltı bambaşka duygusal bir neden sundu bize...

Ne demiştik yazının başında, mantıklı zihnin sunduğu gerekçelerde, bilinçaltının gösterdikleri her zaman farklıdır.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişi Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

http://www.facebook.com/ANilgunAktas

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

Bayramda sevgi titreşiminizi yükseltmeye ne dersiniz ?

Bir kaç gün sonra Ramazan Bayramı'nı kutlayacağız.

Onbir ayın sultanı Ramazan'ın ardından gelecek olan bayram, dargınları barıştıracak, sevenleri bir araya getirecek.

Dostluğun, kardeşliğin, sevginin, saygının, birlik ve beraberliğin koşulsuzca yaşandığı bayram kolektif bilincin yükseldiği kutsal günlerdir.

Kolektif bilincin yükseldiğ bu kutsal günleri bir fırsat olarak görüp, içimizdeki sevgi titreşimini artırmaya ne dersiniz.

Sevgi nedir, nerdedir ?

Sevgi evrenin özüdür. Yaratılan her şeyin özünde sevgi vardır. Yaratılan her şeyin esasında sevgi vardır. Sizin içinizde ve çevrenizde de sevgi mevcut.

Sevgiyi deneyimlemek için sadece zihninizin ve kalbinizin ona açık olması ve içinizde yayılmasına izin vermeniz gerekiyor. Sevginin içinizden akışına ne kadar çok izin verirseniz, onu ne kadar çok yayarsanız, hayatınızda o kadar çok sevgi olur.

Sevginin kaynağı içinizdedir. Dış dünyadan sadece içinizdeki sevgiyi size yansıtır. Sevgiyi diğerlerine ve kendinize yansıtmak için onu önce kendi içinizde hissetmelisiniz. Bunun içinde öncelikle kendinizi sevmeli ve olduğunuz gibi kabul edebilmelisiniz.

Kendinizi gerçekten sevene ve olduğunuz gibi kabul edene kadar, başkalarının verdiği sevgiyi kabul etmekte zorlanır, bu sevginin gerçek bir sevgi olmadığına dair şüpheleriniz mevcut olur.

İşte bu yüzden önce kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak güzel şeyler düşünün.

Kendi kendinize "kendimden hoşlanıyorum", "ben sevilebilir bir insanım", "Kendimi çok seviyorum", "kendimi olduğum halimle onaylıyor ve kabul ediyorm" diye çokça tekrarlayın.

Kendinizi buna ikna edin. Bu duyguları gerçekten hissedin. Sevginin kalbinizden tüm vücdunuza yayıldığını, aklınızı, kalbinizi, tüm hücrelerinizi, atomlarınzı doldurduğnu hissedin.

Hepimizin gölgeli, karanlık ve çok gurur duymayacağımız, farklı olmasını dileyeceğimiz bir parçamız vardır. Tıpkı bir paranın iki yüzü olduğu gibi…bu yanları da koşulsuzca sevmeyi deneyin. Güneşin, tüm insanlara eşit yansıması gibi… güneş asla, şunu veya bunu yaparsan sana parlayacağım demez. Sizi olduğunuz gibi kabul eder ve ne olursa olsun size parıldar, çünkü onun bütün bildiği budur! Sıcaklığını ve ışığını herkese eşit olarak yaymaktır. Birtakım kazançlar elde etmek için değil, gerçek doğasını özgürce yansıtmak için.

Şimdi içinizde iyi hissetmediğiniz konular hakkında düşünün. Onları belki bugüne kadar yok saydınız. Ancak çözüm bu değil. Bunların da sizin bir parçanız olduğu ve sevilebilir olduğu gerçeği ile artık yüzleşme vakti. Şimdi kendinize "Tüm zayıflıklarımla ve eksikliklerimle seviliyorum, kendimi seviyorum" diye tekrarlayın. Tıpkı güneş gibi sevginizi tüm kısımlarınıza yansıtın.

Şimdi karşılıksız olarak sevdiğiniz birini veya bir şeyi düünün. Bu bir kişi, bir hayvan, bir bebek veya bir çiçek olabilir veya belki içinde tatlı bir his oluşturan birini veya bir şeyi düşünebilirsin… Şimdi hayalinde bu şeyi imgele ve bağrına bas… Sana kendini çok iyi hissettirdiği için bu şeyin veya varlığın varolduğundan dolayı derin bir minnettarlık duygusu ile söyle “seni seviyorum”, "seni seviyorum"...

Bu teknik sevilmeyen olarak düşündüğün kişi ve durumlarda bile bakış açını sevilen hale çevirmek için sana yardımcı olan bir araç, bir tekniktir…. Eğer koşulsuz sevdiğinizin yüzünü yolunuza çıkan her yüzde görmüş olsaydınız doğal bir sevgi yanıtını hissederdiniz ve yolundan geçenler sevgiyi size geri yansıtırdı.

Sevmediğiniz bir işi, her kim ve ne olursa olsun senin için bir sevgi sembolü olan sevdiğinin işiymişçesine yaparsan, tüm işini zevk alarak yaparsın. Sevgin için bir şeyler yapabildiğin için minnettar olursun…

Şimdi, karşılıksız sevgi hissettiğiniz bir anı düşünün. Sadece doğru, güzel bir şeyler yaptığınız için değil, yaşadığınız ve tam olarak olduğunuz gibi kabul edildiğiniz... ve tekrar, bu sevgiyi bir kişi, bir hayvan veya doğa için bile deneyimleyebilirsiniz… güneş cildinizi ılık ılık okşuyor olabilir… veya hoş bir esinti saçlarınızı uçuruyor olabilir… veya tatlı, arındırıcı bir yağmur üstünüze yağıyor olabilir… veya daha büyük bir güç tarafından korunup gözetiliyor olduğunu hissedebilirsin…

Şimdi sessizce tekrarlayın “Fazlasıyla seviliyorum. Fazlasıyla seviliyorum. Fazlasıyla seviliyorum”... ve gerçek karşılıksız sevginin nasıl olduğunu hissedin.

Şimdi sevginin her tarafınızda olduğunun farkında olun. O, daima mevcuttur, her nefesinde vardır…

Evrenin özüdür… canlı, cansız her şeyin içinde bulunur… günlük hayatınızda bu şeylerde sevginin varlığını asla düşünmesenizde sevgi, ayakta durduğunuz yeryüzünde, oturduğunuz sandalyede, uyuduğunuz yatakta, giyindiğiniz elbiselerde, yediğiniz yiyeceklerde, yıkandığınız suda mevcuttur.

Fazlasıyla seviliyorsunuz, fazlasıyla seviliyorsunuz... fazlasıyla...

Ramazan bayramınızı kutlar, bu özel günlerde içinizdeki sevgi titreşiminin yükselmesini temenni ederim.

A. Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

http://www.facebook.com/ANilgunAktas

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

Evrensel enerji ve insanın enerji alanı

Hepimiz enerjiden oluşuyoruz. Sürekli duyuyoruz bunu, peki nedir bu enerji? Nerdedir? Bizi nasıl etkiler?

Einstein’ın uzay ve zamanın doğrusal değil, görece olmasını saptamasından sonra, yani “izafiyet teorisi”nin ortaya çıkmasından sonra, sonsuz olasılıklar kapısı insanoğluna açıldı.

Bu teorinin en önemli sonuçlarından biri de enerji ile maddenin birbirlerinin yerini tutabileceği sonucudur.

Madde kendini yavaşlatarak kendini gösteren enerjiden başka bir şey değildir. Yani madde olarak gördüğümüz her şey (vücudumuz dâhil) enerjidir.

Evrende temel bir kütle var olmadığı ve bu kütlenin enerji olması sebebiyle, tek bir yerde olması da imkânsızdır.

Maddeyi oluşturan parçacıklar, başka parçacıklara dönüşebilirler. Bir enerjiyle üretilip, yine aynı enerjiyle yok edilebilirler. Hem sabit bir dönüşüm, hem de sürüp giden bir harekettir bu enerji.

Bu nedenle bütün yaşadıklarımız birbirleriyle bağlantılıdır. Çünkü hepimiz aynı bütünün parçalarıyız. Bu nedenle var olan enerji parçacıklarıyla kimi zaman düzenli, kimi zaman ise düzensiz bağlantılar içindeyiz.

Bir anlık bir bağlantı, bir diğerimizin aklından geçeni okumamız veya bir başkasının düşüncesini telepatik olarak etkilediğimiz anlamına gelir. Bu da enerjiyi doğru kullanmamızın ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir.

Hintliler, yaklaşık 5000 yıllık bir geçmişe sahip “Prana” diye anılan evrensel bir enerjiden bahsedeler. Türkçe karşılığı “yaşam soluğu” dur. Hintli yogiler binlerce yıldır meditasyonlarında, titreşimlerini artırmak için bu enerjiyi kullanırlar.

Çinliler, yaşam enerjilerine “Chi” adını verirler. Çinlilere göre Chi, yin ve yang adlı iki zıt enerjiden oluşan güçtür. Bu iki zıt kutup ancak uyum içinde ve eşit miktarlarda olurlarsa kişinin yaşam enerjisi sağlıklıdır. Eski Çin tedavi tekniği olan akupunktur yin ve yang’ın dengesi kullanılarak yapılmaktadır.

Yahudiler ise aynı enerjiye, “Kabala” anlamı “Yıldızsal Işık” tır.

Görüldüğü gibi binlerce yıldır insanlar ve toplumlar yaşam enerjiyi değişik isimlerle anmışlar ve kullanmışlardır.

İnsanın enerji alanı ise evrensel enerjiden farklı değildir çünkü evrensel enerji kanalıyla üretilir. En ilkel bilinçten, en gelişmiş bilince kadar değişiklik gösterebilen bir yapısı vardır.

Bazen öyle insanlarla karşılaşırız ki, hiç elektrik alamadım, yanında çok huzursuz oldum, deriz. Hiçbir ışıkları yoktur. Bir an önce yanlarından uzaklaşmak isteriz. Bazen de öyle insanlarla karşılaşırız ki, etraflarına ışık saçıyorlardır. Bu iki tip insanın yaşam enerjileri bilinç seviyeleri ile doğru orantılıdır.

Etrafa ışık saçan insan tipi, gelişmiş ve tekâmül etmiş bir bilince sahiptir ve etrafına sevgi, mutluluk vermekten, insanlara yardım etmekten başka bir şey yoktur bilincinde. Bu üst seviyede gelişmiş bilinç, çok hızlı titreşimlere ve çok yüksek bir yaşam enerjisine sahiptir.

Evrensel enerji alanımız auramızdır. Yaşam enerjisini ve auranın yoğunluğunu artırmanın en pratik ve herkesçe uygulanabilir yollarından biri nefes tekniklerini kullanarak meditasyon yapmaktır. Bu yöntem muhteşem evrensel enerjiden yararlanmak, kendimizi beslemek ve ışık saçan bir varlığa dönüşmek için idealdir.

Çakralar ise insan vücudundaki ana enerji merkezleridir. Her insanın vücudunda yedi tane çakra, yani enerji merkezi bulunur. Sankritçe’de “Tekerlek” olarak adlandırılır. Vücudun bölümleri ve organları ile ilgilidir. Bunlar evrensel yaşam enerjisini içine çeken merkezlerdir ve evrensel enerjiyi, insani enerjiye dönüştürerek tüm vücudun ve organların enerjilerinin dengelenmesini sağlarlar.

Şimdi kısaca göz atalım,

1. Kök çakrası: Omuriliğin alt ucunda yer alır. Çarka sisteminin temelini oluşturur. Bağlantılı olduğu element “toprak”tır. Yaşama içgüdüsü, bedene ve fizik plana bağlılık eğilimi ile alakalıdır. Dengeli çalışması, sağlık, güvenlik duygusu ve yaşama sevinci olarak tezahür eder.

2. Dalak Çakrası: Kişiliği yücelten duygusal kimliktir. Karın bölgesinin alt kısmında yer alır. Bağlantılı olduğu element "su"dur ve cinsellik duyumları ile alakalıdır. Dengeli çalışması, duyumsal yoğunluk, cinsel doyum ve değişimi kabul etme becerisi olarak tezahür eder.

3. Güneş Sinir Ağı Çakrası: Kişiliği tanımlamaya ilişkin ego kimliği Güç çakrası olarak da bilinen üçüncü çakra, solar plexus denen bölgede yer alır. Bağlantılı olduğu element "ateş"tir. Kişisel güç, irade ve otonomi prensiplerinin merkezidir. Dengeli çalışması, enerji, verimlilik, çabuk karar verebilme ve güç faktörünü baskıcı olmadan kullanabilme yetisi olarak tezahür eder.

4. Kalp Çakrası: Kişisel kabül haline yönelik sosyal kimlik Çakra sisteminin tam ortasında yer alan kalp çakrası, sevgi merkezidir. Bağlantılı olduğu element "hava"dır. Bu çakra insan psişesinde yer alan zihin-beden, dişil-eril, asıl-gölge, ego-vicdan gibi zıt öğelerin dengeleyicisidir. Sağlıklı çalıştığında, sevgi, şefkat, barış ve güçlü bir adalet anlayışı olarak tezahür eder.

5. Gırtlak Çakrası: Kişisel ifadeye yönelik yaratıcı kimlik gırtlak bölgesinde yer alır. İfade ve sanatsal yaratıcılık merkezidir. Bağlantılı olduğu element "ses"dir. Bu çakrada evren, bir titreşimler alanı olarak sembolik düzeyde deneyimlenir.

6. Alın Çakrası: Kişisel yansımaya yönelik arketip kimlik aynı zamanda "üçüncü göz çakrası" olrak da bilinen bu çakra, iki kaşın ortasında yer alır. Bağlantılı olduğu element "ışık"tır. Hem fiziksel, hem de sezgisel boyutta "görme" duyumu ile alakalıdır. Bu çakranın açılmasıyla arketip elemanların yorumlanmasına yönelik psişik yetiler devreye girer. Dengeli çalışması, "manzaranın tümünü" görebilme olarak tezahür eder.

7. Tepe Çakrası: Kişisel bilince yönelik evrensel kimlik Taç çakra olarak da bilinen bu çakra, saf farkındalık olarak bilinen bilinç seviyesine karşı gelir. Bağlantılı olduğu element "düşünce"dir. Tepe çakrası, beş duyunun algılayamadığı, zaman - mekân ötesi birlik âlemiyle bağlantı noktamızdır. Bu çakranın açılmasıyla kozmik bilginin, bilgeliğin, birlik bilincinin tezahürü olarak vecd hali deneyimlenir.

1 nolu çakra ile 7 nolu çakra arası enerji kanalımız olarak kabul ediliyor. Bioenerji uzmanlarına göre kendi ellerimiz ile de vücudumuzdaki enerji akışına hâkim olup bazı rahatsızlıklarımızı giderebiliyoruz.

Özellikle en çok enerjinin bulunduğu yer olan parmak uçlarını kullanarak. Belki fark etmişsinizdir, bir yerimiz ağrıdığı zaman elimizi ağrıyan yerimize götürürüz. Bunun sonucunda bir rahatlama hissederiz hatta kimi zaman ağrı geçer. Bu çakraların bulunduğu noktalarla temas etmekten kaynaklanır.

Evrensel enerji ve bu sayede oluşan evrensel enerji alanımız bu kadar önemli işte. Eksikliği ruhsal ve fiziksel hastalıkların temelini oluşturabiliyor. Yeterli miktarda aldığımız ve düzenli aralıklarla aktive ettiğimiz takdirde fizik ve ruh sağlığımızı korumamıza ve güzelleştirmemize olanak sağlıyor.

Bol yaşam enerjili, coşkulu ve ışık saçarak ilerlediğiniz bir yaşam diliyorum.

A. Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı

www.aysenilgunaktas.com

http://www.facebook.com/ANilgunAktas

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.