SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Beyin tetikleyiciler ile imgeleme gücünüzü artırın !

Her şey düşüncede var oluyor ve bizler düşüncelerimizle yaratıyoruz.

Fiziksel evrenimiz gerçekte herhangi bir maddeden oluşmuyor; onun temel yapıtaşı enerji diye adlandırabileceğimiz bir çeşit güç ya da öz’dür.

Nesneler, bize katı ve birbirinden ayrı görünürler ancak daha ince ve hassas düzeylerde, atomik ve atom-altı düzeylerde görünüşteki katı madde, partiküller içindeki daha küçük partiküller olarak görünür; ve giderek küçülen bu zerrecikler sonunda saf enerjiye dönüşür.

Fiziksel olanakta hepimiz enerjiyiz ve bizlerde bu enerjinin birer parçasıyız ve başkalarına şifa verirken de sadece bu enerjiye kanallık yaparak bu enerjileri aktarabiliyoruz.

Enerji manyetiklik özelliğinden dolayı belirli bir titreşime ve niteliğe sahip enerjileri çekme eğilimindedir.

Evrene yaydığımız düşüncelerimizde bir enerjidir ve benzer enerjileri kendine çeker. Bu sebeple düşüncelerimizde de ne istediğimize kesin karar verip bu isteğimizi çeşitli imgelemelerle o anın içinde varmış gibi imgelerle kuvvetlendirirsek, hatta bu imgelemeyi elimizden geldiği kadar detaylandırırsak isteklerimiz ve düşüncelerimizin de bizlere çekildiğini o kadar çabuk ve etkili görmeye başlarız.

Bilim adamları bazı testler yapmışlar, bir nesneye baktığımız anda gördüğümüz nesne doğrultusunda beynimizin belli bir kısmının aktif hale geçtiğini tespit etmişler.

Daha sonra aynı nesneye bakmadan, sadece bu nesneyi imgelediğimizde de beynin aynı kısmının aktif hale geçtiği tespit edilmiş.

Bunu örnekle açıklayacak olursak; rengarenk çiçeklerin olduğu bir tarlayı gerçekte gördüğünüzde de beyninizin aynı kısmı aktif hale geliyor, tamamen farklı alakasız bir yerde olduğunuzda, ama bu rengarenk çiçekli tarlayı imgelediğinizde de beyninizin aynı kısmı aktif hale geçiyor.

Beynimizdeki hipofiz bezleri ise imgelediklerinize uyumlu frekanstaki kimyasalları vücudunuza salıyor.

Kısacası

Aslında bu tek cümlelik bilgi hayatınızı büyük oranda değiştirmeye yetebilecek bir bilgi.

Yani gerçekten çiçeklerle dolu bir tarlada olmasanız dahi onu imgelemek size gerçektenden orda bulunmuş gibi etki edecektir. O huzuru ve mutluluğu sağlayacaktır.

Sık sık soruluyor,

Şimdi sizlere imgelemelerinizde özel sonuçlar yaratabilecek ve beyninizin elektrik vuruşlarının belirli bölümlerini uyaracak bazı nörolojik tetikleyicilerden bahsetmek istiyorum.

Aşağıdaki egzersizleri sık sık tekrarlarsanız, yaratmak istediğiniz hayalinizin içine daha hızlı girerek, arzu ettiğiniz geleceği daha çabuk yaşayabilirsiniz.

Dimdik ileriye bakın ve sonra sol yana bakın. Gözlerinizi orda 25 saniye kadar tutun.

Bu süreç hatırlamak istediğiniz görsel anıları hatırlamak için zihninizi zorlar.

Ayrıca görsel hafızanızı da güçlendirir.

Sol aşağıya bakın.

Sesle ilgili bir şeyi hatırlamak istediğinizde bunu yapmalısınız.

Böylece imgeleme ve iç duyma hissiniz daha çok gelişir.

Bu önemli olabilir çünkü imgelemenize ses eklemek etkisini hızlandıracaktır.

Sağ aşağıya bakın.

Belirli bir anınızı hatırlarken (dokunma) günlük yaşamınızda bunu yaparak bu tetikleyiciler üzerinde çalışabilirsiniz.

Çok önemli bir tetikleyicidir.

İmgelerken bu tetikleyici yeni görsel oluşumlara gidebilir.

İmgeleme yaparken, hayali bir ortam yarattığınızda sağ yukarıya bakarak bunu kilitleyin.

Sağ üste baktığınızda bu imgeniz gözünüzün önüne geleceğinizden zamanla imgelemeye başladığınızda bu Alfa senaryosuna girmek daha kolay olacaktır.

Koku ve tat duyularınızla ilgili olabilir.

Düz sağ bakın.

Düz sola bakın.

Bu tetikleyicileri yaptıktan ve tetikleyiciyi hatırladıktan sonra (dokunma,tatma v.s) her bir hareketi yaklaşık 25'er saniye yapılmalısınız.

Bu "üçüncü gözünüzü" aktive edecek ve imgelemelerinizin zihninizin derinliklerine (bilinçaltınıza) nüfuz etmesini sağlayacak.

Tüm bunlar sadece 5 dakikanızı alır ama imgeleme becerinizi ve yaratıcılığınızı büyük ölçüde geliştirir.

Bu beyin tetikleyicilerin sizlere imgeleme yapmada çok yardımcı olacağını düşünüyorum.

Yazının devamı...

Yaşam Koçluğu devlet tarafından "meslek" olarak tanındı

Yaşam Koçluğu devlet tarafından "meslek" olarak tanındı !

Yaşam Koçluğu, 26 Haziran 2013 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan "Koçluğun Uluslararası Meslek Standartları ile Türkiye'de "meslek" dalları arasında yerini aldı.

Peki kimdir yaşam koçu, ne iş yapar ?

Yaşam koçu doğru iletişim becerileri kullanarak, çözüm odaklı yol gösteren kişidir.

İnsanlara veya kurumlara, daha mutlu, huzurlu ve başarılı bir yaşam elde etmekte yardım eder.

Bir yaşam koçu elinizdeki tüm kartları görür ve elinizdeki bu kartlarla oyunu en mükemmel şekilde oynamanıza ve kimi zaman da oyunun kurallarını değiştirmenize ve daha iyi bir oyun bulmanıza yardım eder.

Hayallerinizi gerçeğe dönüştürmede size yardımcı rehberdir.

Hedef ve başarılarla ilgilenir. Hayal dünyanızı gerççeklerin dünyasına taşır. Bir koç değişim, gelişim, dönüşüm ve "mutluluk" anahtadır.

Koç güvenilirdir, samimidir. Koçlar seçeneklerin ve imkanların yollarını açarlar.

Bir koç tam olarak ne yapar ?

İçinde bulunduğunuz yolu gösterir.

Size seçenekleri gösterir ve yeni bir yola girmenize yardım eder.

Bu değişimde sabır ve sebat etmenize yardım eder, sizi motive eder.

Koç kör noktalarınızı görmenizde, yanlış enerji kalıplarınızdan kurtulmanızda, sınırlarınızı sorgulamanızda size yardımcı olur.

İyi bir yaşam koçu sizin hep özlediğiniz ama bir türlü tek başınıza bulamadığınız yolu, birlikte ve zevkli bir şekilde bulmanızı sağlar.

Yaşam Koçluğu yurt dışında uzun yıllardır bir meslek olarak tanınıyor.

Sorunları olan veya hayatlarında bir çıkış arayan kişiler için adeta sihirbaz niteliği taşıyan "yaşam koçluğu" artık bir "meslek".

Saygı ve sevgilerimle,

A. Nilgün Aktaş

A. Nilgün Aktaş Kişisel Gelişim ve Koçluk Akademisi Genel Koordinatörü

www.aysenilgunaktas.com

http://www.facebook.com/ANilgunAktas

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

Mutluluğa yatırım yapmak

Kendini sevmeyen insanlar genellikle mutlu olmasını bilmeyen, hayattan zevk almayan insanlardır.

Mutsuz insanlarda kendisini ve çevresini her daim yargılayan ve sürekli olumsuz iç sesiyle yaşayan insanlardır.

İç sesinize dikkat edin, kendinizi ve çevrenizdeki insanları ne kadar yargılıyorsunuz?

Farkındalığınızı yükseltin ve olumsuz iç sesinizi her duyduğunuzda hemen olumluya çevirmeyi alışkanlık haline getirin.

Hiç düşündünüz mü ? Kendinizi sevmek ve mutlu olmak için yatırım yapıyor musunuz?

İnsan her konuda olduğu gibi kendini sevmek ve mutlu etmek için de yatırım yapmalıdır. Mutlu olmak için kendisine yatırım yapmayan insanın, kendisiyle ve çevresiyle çatışma halinde olmasına şaşırmamak gerekir.

Dengeli, huzurlu mutlu ve refah içinde bir hayat sürmek için, insanın öncelikle geçmişin tutsaklığından kurtulması ve özgürleşmesi gerekir. Bunun içinde öncelikle kendisini, dah asonra geçmişini, geçmişte yaşadıklarını ve kendisine üzücü şeyler yaşatan insanları affetmesi gerekir. Bunu o insanlar için değil, kendi ruhsal sağlığı için yapmalıdır.

Daha sonra fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal yatırım yapıp, kendine emek vermeli ve bu paralelde bilgi ve deneyimini arttırmak için parasal yatırım yapmaktan da kaçınmamalıdır.

Fiziksel yatırım; sağlıklı beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, masaj, manikür, pedikür, kuaför, spor salonu üyeliği, dans vb. gibi kendine fiziksel ödüller vermek.

Duygusal Yatırım; hoşlandığınız insanlarla hoş bir akşam yemeğine gitmek, tiyatro, konser, bale gibi etkinliklere katılmak, güneşin doğuşunu / batışını izlemek, bir arkadaşla derin sohbet, tatile çıkmak, bireysel gelişim eğitimlerine katılmak, bilinçaltı temizliği yapmak.

Zihinsel Yatırım; geliştiren, farkındalığınızı arttıran kitaplar okumak, bireysel gelişim CD’leri dinlemek, bireysel gelişim eğitimlerine katılmak, ufuk açıcı belgeseller izlemek.

Olumlu içsel konuşmalar yaratmak. Bu alışkanlığı kazanmanın yolu afirmasyon (olumlamalar) yapmaktır. Afirmasyonlar, zihninize ektiğiniz olumlu düşünce tohumlarıdır.

Bir şeyi ne kadar sık tekrar ederseniz o kadar kendinize mal edersiniz.

Ruhsal Yatırım; derin nefes egzersizleri yapmak. İbadet etmek. Meditasyon yapmak. Hobilerinize zaman ayırmak. Çünkü hobilerimizle uğraşmak bize keyif verir, ruhumuzu dinlendirir.

Eğlenmeyi de dinlenmeyi de bilmek. Arada bir koşuşturmalara ara vermek ve arkadaşlarınızla, partnerinizle keyifli anlar paylaşmak.

Kendimize yaptığımız her yatırım, bu bazen içsel olumlu bir konuşma olabilir, bazen hiç tanımadığımız bir insana tebessüm ederek hem kendimizi hem karşımızdaki insanı mutlu etmek olabilir, bazen sokakta gördüğümüz küçük bir çocuğun başını okşamak olabilir, bizim kendimizi sevmemiz ve mutlu olmamız adına büyük bir adımdır.

İnsanın kendisini sevmesi ve mutlu olmasına paha biçilmez.

Kendinizi sevmek ve mutlu olmak adına yatırım yapmaktan çekinmeyin.

A. Nilgün Aktaş

NLP Uzmanı, Eğitmeni, Profesyonel Yaşam ve Kuantum Koçu

www.aysenilgunaktas.com

http://www.facebook.com/ANilgunAktas

Yazının devamı...

Kendinize izin verin

Kendi kendinizin önünden çekilmek ve yaşamak istediğiniz hayatı, olmak istediğiniz sizi yaşamak ister misiniz ?

O halde aşağıdaki olumlamaları yavaş yavaş ve hissederek okumaya başlayın lütfen.

<>>>

Hayatın karanlığına rağmen içimin aydınlığı ile kabulündeyim olan her şeyin.

Evrenin, hayatın, olmuş / olan / olacak her şeyin.

Dünyada olan hiçbir şeye sahip olmadığımın / olamayacağımın.

Sadece olanın içerisinde olduğumun ve bunları oyunun parçası olarak gördüğümün.

Olayların içindeki çaresizlik noktaları yok artık benim için.

Korkularım hızla sevgiye dönüştü, kabuldeyim.

Kaybettiklerimin, kazandıklarımın da farkındayım ve kabulündeyim.

Evrendeki her şey olması gerektiği gibi.

Direnmiyorum, büyük bir huzur ve huşu içinde olan her şeyi kabul ediyorum.

Yaşadığım her bir olayın, daha önce biriktirdiğim enerjilerim olduğunu kabul ediyorum.

Olan her şey için sorumluluğu üzerime alıyorum.

Tüm gerçekleşenin benim en yüksek hayrıma olduğunu biliyor ve akışa dâhil olmamdan ötürü kendimi takdir ediyorum.

Sinirlendiğim, öfkelendiğim, korktuğum, endişelendiğim kendimi ve karşımdakini üzdüğüm her anımı temize çekiyorum.

Başkasında gördüğüm, eleştirdiğim ve hatta yargıladığım her bir davranışın aslında benim kendi davranışlarım olduğunu biliyor ve bunları kabul ettikçe artık karşıma çıkmadıklarını fark ediyorum.

Kendi kararlarımın kabulündeyim.

Olan her şeyden sadece ben sorumluyum.

Egolarıma hizmet etmeyi ve beslemeyi bıraktım, huzurdayım.

Yaşadığım olaylardaki tüm deneyimlerin, kendi içimde bulmam gereken ve bulduktan sonra dönüştürmem gerekenleri işaret ettiğini biliyorum.

Kaderimi an’da yarattığımı, kendi senaryomu yazdığımı / oynadığımı kabul ediyorum ve her an senaryoyu değiştirebileceğimi biliyorum.

Geçmişimi tamamen affediyorum.

Geçmişimi affetmezsem, geleceğimi sevgiyle yaratamayacağımı biliyorum.

Olmasını istediğim şeye sadece niyet ediyorum ve OLmasına izin veriyorum.

A.Nilgün Aktaş

Yazının devamı...

Kuantum sıçrama ile mucizeler yaratmak çok kolay !


Bolluk bereket, aşk - ilişkiler, başarı ve hayatınızdaki bir çok alanda istediklerinize kolayca ulaşmak ister misiniz ?

Bir kuantum koç'dan destek alarak veya kendi çabanızla kuantum sıçraması yaparak tüm bu isteklerinize kavuşmanız mümkün!

Peki nedir kuantum sıçrama ?

Herkesin anlayabileceği şekli ile ;

Kuantum fiziği diliyle ;

"Enerji verilerek, bir üst enerjili orbitale geçmek" ibaresindeki enerji verilmesi olayı, kişiye kuantam sıçraması yaptırabilmek için adım adım geliştirilmiş bir programdır.

İsteğinizi güçlendiren, geliştiren ve güzel enerji veren olumlu düşünceler kuantum sıçramada oldukça önemlidir.

İsteğiniz ile güçlendirilmiş duygular, amaca uygun olarak yoğunlaştırılarak hedefine ulaştırılmanız kolaylaştırılır.

Sıçrama denmesinin nedeni bu durumun "çok hızlı" yaşanmasıdır !

Yani merdivenin ilk basamağında duran kişi, bir sonraki adımda aniden yedinci veya sekizinci basamağa çıkabiliyor.

Kuantum sıçrama çalışmalarında ani bir yükselme söz konusudur.

Kuantum sıçrama nasıl yapılır ?

Kuantum sıçrama 21 adımdan oluşur.

Bu adımlar ;

1. İstemek

2. İsteği detaylandırmak ve gerekçelendirmek

3. Karar vermek

4. Olabilirliğine inanmak

5. Hak ettiğine inanmak

6. Eyleme geçmek

7. Kendi kendini motive etmek

8. Bilgi sahibi olmak

9. İmgeleme gücünüzü kullanmak

10. Olmuş gibi konuşmak ve davranmak

11. Olumsuz inanç sistemlerini değiştirmek

12. Hedefe odaklı plan yapmak

13. Kararlı olmak ve yılmamak

14. Yol hedefe gitmiyorsa başka bir yol denemek

15. Kendini takdir etmek

16. Bilinçaltının gücünü kullanmak

17. Sezgileri güçlendirmek

18. Enerjisel yükseliş sağlamak

19. Nasıl olacağını sorgulamamak

20. Derin bir dinginlik içinde kalmak

21. Dileğiniz olmadan teşekkür edip, şükran duyabilmek.

Seçtiğiniz yaşamı yaratmak, yaşamak ve mutlu olmak sadece sizin elinizde, kuantum sıçrama bu konuda size mucizeler sunabilir.

Kuantumun gücünden siz de yararlanın ve yaşamınızı dilediğinizce yaratın.

İçten saygı ve sevgilerimle,

A.Nilgün Aktaş

NLP Uzmanı, Eğitmeni, Profesyonel Yaşam, İlişki ve Kuantum Koçu

www.aysenilgunaktas.com

http://www.facebook.com/ANilgunAktas
nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

Subliminal Telkinlere Dikkat !

Henüz küçük bir çocukken bilinçaltınızda oluşmuş çekirdek inançlar, kısır döngü şeklinde tekrar tekrar aynı olayları size yaşatarak, yaşam kalitenizi düşürebilir. Bu bazen dayanılmaz bir hal alır.

Çekirdek inançlar bir çok teknik ile dönüştürülüyor.

Benim de kullandığım en etkin yöntemlerden biridir subliminal telkinler.

Bilinçaltı Programlama (Subliminal Programming) adı verilen bu teknik, yurtdışında uzun yıllardır kullanılmış ve halen kullanılmaya devam edilmektedir.

Ülkemizde ise henüz çok yenidir ve henüz tam olarak keşfedilmemiştir.

İnsanların istenmeyen alışkanlıklarından ve istenmeyen huylarından arındırılmasında veya insanlara yeni bir alışkanlık kazandırılması konularında bu telkinlerin çok olumlu ve yapıcı etkilerinin olduğu tartışılmaz.

Subliminal telkinlerde mesajlar dinlenen müziğin ardında gizlidir.

İnsan kulağı belli bir desibel ses aralığına kadar duyar, telkinler böylece bilinçli zihninize takılmadan direk bilinçaltına gider, bu yüzden müziği dinlerken asla telkini duymazsınız.

Böylece mantığınız da size verilmiş telkinleri sorgulayamaz.

Subliminal telkinlerin kısa tarihçesine bakacak olursak ;

Bu yöntemler zaman zaman sanat çalışmalarında, müzik alanında, sinemalarda, reklamcılık, siyaset, tedavi amaçlı ve daha bir çok alanda kullanılmaya başlanmıştır.

1920 li yıllarda BBC ilk olarak radyoda yayına başladı, fakat halk o tarihte radyonun kötü bir şey olduğu görüşündeydi. Onun şeytanın sesi olduğunu kabul ediyorlardı. BBC radyoda bu kanıyı değiştirmek için girişimde bulundu. Toplumu etkilemek ve bu düşünce sistemini temelden değiştirmek için nasıl bir bilinçaltına yönelik (subliminal) mesaj kullanılabileceğini araştırdı. Bunun için bulunan teknikte, duyulan radyo sesleri masumdu, fakat geri planda gerçek amaca yönelik telkinler vardı. Bu kelimeler öndeki seslere sanki incecik bağlarla bağlanmış gibi zayıftı. Yokmuş gibiydi, fakat net olarak işitilebiliyordu. BBC normal bir konuşmada geri plandaki bu mesajların bilinçaltı tarafından kabul edildiğine inanıyordu. Subliminal Telkin Verme Yöntemi, tedavide kullanılabildiği gibi kötü amaçlarla da kullanılabilir ; 1971 de yapılan bir uygulamada, bir içki şişesinin üzerindeki içinde buzlar olan bardak resminde buzların üzerine gizli bir şekilde ‘sex’ kelimesi yazılmıştır. Aynı içki şişelerinin satışında, bu gizli mesajı içermeyen kontrol grubuna göre milyon dolarlarla ifade edilen artış olduğu saptanmıştır.

1957 yılında ABD de yapılan bir araştırmada aynı sinemaya gelen seyirciler üzerinde ve aynı filmde, filmin kareleri arasına, gözün algılayamayacağı şekilde, saniyenin üç binde biri kadarlık sürede geçecek şekilde, ‘kola içiniz’ ve bir diğerinin film kareleri arasına aynı şekilde ‘patlamış mısır ye’ yazıları yerleştirilmiştir, Altı hafta süresince, Kim Novak’ ın Piknik filmi oynatılmış ve bu uygulama devam etmiştir. Daha sonra filmi normal seyredenlere göre bu subliminal reklam uygulanan sinemalarda mısır satışlarında % 18 lik bir artış olduğu, kola satışlarında ise % 58 lik bir artış olduğu saptanmıştır.

Burada reklam yazıları ve görüntüleri gözle görülememekte, fakat bilinçaltı tarafından algılanabilmektedir. Bilinçaltının bu özelliğinden faydalanılarak, toplumun bilinçaltına bir takım telkinler enjekte

Bu amaçla ABD de 1960 lı yıllarda ‘takistoskop’ adı verilen bir cihaz daha da geliştirilerek, saniyenin üç binde biri gibi bir zamanda bilinçaltına görüntü ve telkin yükleyerek, bilinçaltına yönelme işlemi başlamış ve böylece bazı reklamların etkinliğini arttırılmıştır. Bu reklamlardaki etkinliğin artması sonucu ‘bana soğuk bir içecek ver’ yerine ‘bana bir ,,,,,, kola ver’ veya ‘bana bir ……… kağıt mendili ver’ ifadeleri ortaya çıkmıştır. Çünkü bu şekilde belli markalar toplumun bilinçaltına yerleştirilmiştir.

Tachistoscope cihazının saniyenin yüzde biri hızda flaş görüntü vermesi normal olarak bilinçaltına yönelik kabul edilmektedir. Farkına varılamayan ve doğrudan bilinçaltına yöneltilen bu görüntü, ses ve diğer telkinlerle kişilerin belli davranışlarında değişiklik sağlamak mümkün olmuştur. Bu bir nevi ‘placebo’ etkisi gibidir.(placebo etkisi = hiçbir etkisi olmayan maddeyi ilaç diye verirsiniz hasta iyileşir.) 1979 da yapılan bir araştırmada, subliminal telkinlerle, hırsızlığın kötü bir şey olduğu, ve ‘hırsızlık yapmayacağım’ şeklinde ses mesajlarıyla, mağaza içi hırsızlıklarda % 37 azalma saptanmıştır. Bunun dokuz aylık sürede mağaza sahiplerine karı ise 600 000 dolar olmuştur.

Subliminal Telkin Verme Yöntemi, tedavide kullanılabildiği gibi kötü amaçlarla da kullanılabilir ; 1971 de yapılan bir uygulamada, bir içki şişesinin üzerindeki içinde buzlar olan bardak resminde buzların üzerine gizli bir şekilde ‘sex’ kelimesi yazılmıştır. Aynı içki şişelerinin satışında, bu gizli mesajı içermeyen kontrol grubuna göre milyon dolarlarla ifade edilen artış olduğu saptanmıştır.

1913 yıllarında çıkan ‘camel’ markanın sembolü deve resminin ön bacağına 1990 larda eklenen ve gizlenmiş olan, sigara içen çıplak adam resmi, bu ürünün satışlarını % 27 arttırmıştır. Bu gün Deve figürü ‘Camel’ markasını çağrıştırmaktadır.

Subliminal telkinler yaşadığımız yüzyılda hayat kalitesini arttırmanın en etkin yollarından biri olmakla beraber, tavsiyem kesinilkle kaynağından emin olmadığınız subliminal telkin cd.lerini dinlememeniz yönündedir. Zira ayrıştırılması mümkün olmayan yöntemlerle hazırlanan bir çok subliminal telkin kötü amaçlar içerebilir.

Amaca hizmet eden ve bir uzman yardımıyla hazırlatacağınız Subliminal Bilinçaltı Programlama ile istenmeyen yönlerinizi kolayca ve zahmetsizce değiştirmek mümkündür.

İçten saygı ve sevgilerimle,

A.Nilgün Aktaş

NLP Uzmanı, Eğitmeni & Profesyonel Yaşam ve İlişki Koçu

www.aysenilgunaktas.com
http://www.facebook.com/ANilgunAktas
nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

Tükenmiş İnsanlar! / Tükenmişlik Sendromu

Son günlerde "tükenmişlik sendromu" ile ilgili bir çok haber duyduk ve yazı okuduk. Konuyu 5 Temmuz 2011 tarihinde inceleyerek yazmıştım, güncelleyerek tekrar yazdım.

<>>>

Her zamanki bildiğim sıfır enerjisiyle, bıkkın, sıkkın, tükenmiş bir halde odama girdi.

Ben onun bu hallerine alışık olduğum için önemsemedim.

“Son üç haftadır pazartesi sendromu yaşıyorum biliyor musun ?” dedim.

Suratıma bezgin bezgin baktı ve sırıttı.

“Ne güzel, dua et sen en azından pazartesileri yaşıyorsun, ben ömür boyu yaşıyorum o sendromu” dedi.

“Neymiş bu sendrom dedim ?”

“Tükenmişlik sendromu” dedi.

Buyurun buradan okuyun, tükenmişlik sendromu neymiş ?

Tükenmişlik sendromunda yaşanan duyguların, depresyondaki umutsuzluk, çaresizlik, boşluk, hastalık v.b. duygular ile benzerlik taşıdığı ifade edilmiştir. Tükenmişlik belirtilerinin çeşitliliği ve tükenmişliğin gizli bir süreç olması bu sendromun tanınmasını zorlaştırmakta, depresyon, anksiyete, stres gibi durumlarla karışmasına neden olmaktadır. Bu nedenle tükenmişlik depresyonla çoğu zaman iç içe gelişebilmektedir. Bir başka deyişle, tükenmişlik kişinin kendi içine çekilmesi, çevresine karşı ilgisini kaybetmesi ve başarısızlık duygularını yoğun olarak yaşaması olarak ele alınabilir.

Tükenmişlik sürecinde kişinin üretkenliği ve kendine olan saygısı azalır. İş ile ilgili hoşnutsuzluğu artar, çok sayıda fiziksel semptom ortaya çıkar, aile içi ilişkilerde bozulma ve duygularda değişiklik (saldırganlık, anksiyete, depresyon gibi) sık görülür. Genellikle yaptıkları iş için heyecanın yitirilmesi, tatminsizlik ve yardım bekleyen hastalara karşı negatif bir davranış tutumuyla kendini gösteren bir sürecin son basamağıdır.

Tükenmişlik sendromunun belirtileri;

Duygusal belirtiler, bilişsel belirtiler, fiziksel belirtiler, davranışsal belirtiler ve motivasyonel belirtiler olmak üzere beş kategoriye ayrılmıştır. Ayrıca her kategori içerisinde, belirtinin etki alanını dikkate alarak, kişisel, kişiler arası ve mesleki açıdan da üç alt kategori oluşturmuşlardır.

Duygusal Belirtiler

Kişisel düzeyde, endişe, hüzün, karamsarlık ve anlık olarak değişen duygu durumu hâkimdir. Kişi kaygılı ve gergindir. Duygu kontrolü zayıftır ve nedensiz ağlamalar görülmektedir. Kişiler arası düzeyde, bireyler karşıdakini dinleme ve anlamaya kapalı, durgun, mesafeli ve duygudan uzak bir iletişimi tercih etmektedirler. Mesleki açıdan, işten memnuniyetsizlik ve yetersizlik duygusu yüksek düzeydedir.

Zihinsel Belirtiler

Zihinsel yetilerde yavaşlama, dikkat eksikliği, unutkanlık, plansızlık, sık hata yapma, bağımlı ve sınırlı düşünce kapasitesi, kalıplaşmış düşünce tarzı, kişiler arası iletişim ve karar verme becerisinde azalmalar görülmektedir. Yalnız kalma neticesinde oluşan durumların üstesinden gelme yetilerinde gerilemeler meydana gelmektedir. Kişiler arası iletişimin azalması tükenmişlik sendromunun önemli bir karakteristiğidir.

Bu durum bilişsel açıdan olumsuz, kötümser, empatiden uzak, zayıf ve kalıplaşmış bir iletişimi ifade etmektedir. Bu iletişim tarzı kişiyi çevreden uzaklaştırmaktadır, kişinin çevreye olan güvenini sarsmaktadır ve aynı zamanda kişinin çevresindekilerden şüphe etmesine neden olmaktadır. Mesleki açıdan, bu kişiler iş ortamında kendilerini güçsüz hissetmektedirler ve destekten yoksundurlar. Kendilerini şanssız olarak tanımlamaktadırlar. Benlik saygılarındaki azalma onları beceriksizleştirmektedir ve iş performanslarını düşürmektedir. İş arkadaşlarına ve üstlerine karşı öfkeli ve kırıcı olmaktadırlar. Sonunda sürekli çevreyi ve çevredekileri suçlamaya başlamaktadırlar.

Fiziksel Belirtiler

Fiziksel belirtileri kendi içlerinde üçe ayrılmışlardır. Fiziksel yakınmalar; baş ağrısı, kas ve eklem ağrıları, sinirlerde çekilmeler, yorgunluk ve sık hastalanma ve hastalanma endişeleri, sık fiziksel muayeneler, boğaz kurulukları, nefes daralmaları, kilo kayıpları, uyku ve cinsel problemlerdir. Psikosomatik yakınmalar; kalp rahatsızlıkları, ülser, gastrointestinal rahatsızlıklar, solunum ve nefes almada güçlükler, şeker hastalığı ve astım belirtileridir. Fizyolojik tepkiler; kalp çarpıntılı hipertansiyon, serum kolesterol düzeyinde artma ve aşırı terlemeden dolayı deride duyu kaybıdır.

Davranışsal Belirtiler

Davranışsal belirtiler için aşırı hareketlilik ve taşkınlıktan dolayı dikkati yoğunlaştırma güçlükleri, kararsızlık, sigara ve alkol kullanımında artışlar, dengesiz beslenme, sakarlık ve kaza yapma riskinin yükselmesi kişisel düzeyde olan belirtilerdir. Kişiler arası düzeyde iki önemli davranış örüntüsü dikkat çekmektedir; öfkeli ve saldırgan davranışlar ile ani parlamalar ilişkileri zedelerken, kişilerin kendilerini ortamdan çeken, mesafeli, duygudan yoksun ve mekanik tutumları da onları çevreden izole etmektedir. Bu kişiler sözel ifadelerinde de olumsuz ve kırıcı bir üslup kullanabilmektedirler. Mesleki açıdan, bu kişiler, çalışanlarla veya üstleriyle sık tartışmaktadırlar, iş performansları düşüktür, yaptıkları işin niteliği ve niceliğinde azalmalar olmaktadır, iş hataları artmaktadır, sınırlı ve monoton çalışmaya başlamaktadırlar ve en önemlisi iş ortamında daha az zaman geçirmeye başlamaktadırlar.

Motivasyonel Belirtiler

Kişisel düzeyde, bu kişilerin ilgi, merak ve ideallerinde azalma vardır, hayal kırıklıkları ve şaşkınlıkları üst düzeydedir. Sık sık memnuniyetsizliklerini dile getirmektedirler. Yeni durumlar için cesaretlerini kaybetmişlerdir. Kişiler arası düzeyde, diğerlerinin ne düşündükleri ve ne yaptıkları onları ilgilendirmemektedir. Mesleki açıdan ise işe gelme konusunda oldukça isteksizdirler.

<><><><>

Hepimize tükenmişliklerden uzak, mutlu, umutlu, sevgi dolu ve güzel bir hayat dilerim.

Sevgi ve saygılarıma,

A.Nilgün Aktaş

NLP Uzmanı, Eğitmeni & Profesyonel Yaşam ve İlişki Koçu

www.aysenilgunaktas.com
http://www.facebook.com/ANilgunAktas
nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

Kilo almanızın tek suçlusu gerçekten çok yemeniz mi ?

Kilo problemi olan bir çok kişi ile çalışıyorum.

Kilolu insanların neler hissettiklerini, duygularını, umutsuzluklarını, hayal kırıklıklarını, üzüntülerini artık çok iyi anlayabiliyorum.

Kilo verme süreci bir çok insan için gerçekten sancılı bir süreç.

Aslında konuya "kilo vermek" olarak bakmak bilinçaltına zorlu bir mücadeleyi empoze etmenin ötesine geçmiyor. Oysa "kilo yönetimi" hem bilinç düzeyine, hem de bilinçaltına doğru mesajı veriyor.

Daha önceki yazılarımda kilo almanın ve verememenin, yani hep "tombul" yaşamanın bilinçaltı düzeyde alınmış bir karar yüzünden yaşandığını anlatmıştım.

Yaşadığımız stresin de aldığımız kilolarda suçu olduğunu belirtmekte fayda var. Zira stresli insanlar çoğunlukla olması gerekenden fazla yiyeyerek streslerine son verme çabasındalar. Kilo sorununu çözme ve yönetme konusunda stresle mücadeleyi ciddiye almak gerekir.

Depresyon da kilo alma nedenlerinden biri olabilir. Son dönemde özellikle kadınlarda depresyon vakalarında artış görülmektedir. Kilo almanın verdiği mutsuzluk ve kendinden hoşnutsuzluk depresyon hastalarını daha da huzursuz ve mutsuz edebilir.

Bu giderek bir kısır döngüye yol açabilir ve depresyondaki kişi kiloları yüzünden depresyondan kurtulmakta zorluk çekebilirler.

Çalışmalarımda öncelikle kilo alma sebebini (kilo alıp vermesi bir kısır döngüye dönüşmüşse) bilinçaltı düzeyde tespit etmeye çalışırım. Zira bu tip durumlarda "bilinçaltının" suçlu olduğu aşikardır.

Kilo sorunu ile ilgili çalıştığımız bir danışanımın kilo verememesinin sebebini bilinçaltı düzeyde tespit ettiğimizde, bilinçaltının kilo alması ile ilgili aldığı karar bizi çok şaşırtmıştı.

Danışanım bir nedenden ötürü bilinçaltında doktorlara düşman olmuştu ve kilo alma sebebinin, diğer hastalıkları için gittiği her doktorun kendisine "Artık kilo vermen şart!" sözlerine bir tepki olarak, kilo almaya başladığı ortaya çıktı.

Şaşırtıcı değil mi ?

Peki bunu bilmek ne işimize yarar diye sorulursa, danışanımın bilinçaltının aldığı bu kararı, onun bilinçaltından uzaklaştırdığımızda kendisi hızla kilo vermeye başlayacak ve ideal kilosuna kavuşacaktır.

Çünkü bilinçaltı zihin inandıklarını (yapısı gereği bu yanlış bile olsa!) sürdürmek gibi bir özelliği vardır. Ta ki bu kayıt bulunup, bilinçaltındaki etkisi yok edilinceye kadar.

İdeal kilonuzunu koruduğunuz, sağlıklı yaşadığınız uzun ve güzel bir ömür dilerim.

Sevgi ve saygılarıma,

A.Nilgün Aktaş

NLP Uzmanı, Eğitmeni & Profesyonel Yaşam ve İlişki Koçu

www.aysenilgunaktas.com
http://www.facebook.com/ANilgunAktas
nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.