SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Kitlesel ve Kişisel Hipnoza Dikkat ! (1)

Hipnozu hepimiz biliyoruz.

Yapay hareketlerle meydana getirilen bir ruh hali.

Başlıca karakteri ise, hipnoz yapılan kişinin - sadece - bu durum sırasında arzu edilen herhangi bir telkini - sorgulamadan - yerine getirmesi.

Hipnoz sıklıkla psikolojide kullanılır. Terapilerde büyük kolaylıklar sağlar.

Terapist, olayları yaşandığı andaki sıcaklığı ile terapi odasında gözlemleme imkanına kavuşuyor.

Hatta hipnoz psikolojik sorunlarda psikoterapi süresini önemli ölçüde kısaltıyor.

Psikoterapi ile kullanıldığına çok başarılı sonuçlar veriyor.

Ben bugün size tıp alanında kullanılan hipnozdan değil, zararlı olabilecek hipnozdan söz edeceğim.

Geçen gün Discovery Channel’da kitle hipnozu ile ilgili bir program seyrettim.

Kitlesel veya kişisel hipnozun nasıl tehlikeli boyutlara ulaşabileceğini dehşetle izledim.

Deneyi yapan Dr. bir sinema önüne ilan asarak, kendi yönettiği filminin tanıtımını yapmak için, bedava bir seans düzenlediğini bildiriyor.

Bu filmi seyretmek üzere yaklaşık elli kişi geliyor sinemaya.

Koltuklarında yerlerini alan seyirciler heyecanla filmin başlamasını beklerlerken, Dr. içeriye giriyor ve o anda ışıklar sönüyor.

Karanlık salonda bir el feneri ile sinema perdesine ışığı tutan Dr. seyircilere ışığı izlemelerini söylüyor.

Karanlık salondaki sinema ekranında el fenerini birkaç kez sağa - sola, yukarıya -aşağıya, hareket ettiriyor ve dikkatle izlemelerini ve sonra herkesin nefesini bir süre tutmasını söylüyor.

Ardından, “şimdi hepiniz ben uyanın diyene kadar uyuyacaksınız ve uyandığınızda seyretmiş olduğunuz bu çok komik filmin ardından kahkahalarla güleceksiniz ve hayatınızda bu kadar komik bir film seyretmediğinizi söyleyeceksiniz” diyor.

Enteresan olan şu ki, yaklaşık elli kişilik seyirci kitlesinin hemen hemen tamamı (3-5 kişi hariç) anında uyuyor.

Dr. kısık bir sesle uyumayanlara sesleniyor. “uyumayanlar sessiz olsunlar.”

Yaklaşık üç dakika sonra Dr. yüksek sesle, “şimdi hepiniz kahkahalar atarak uyanın” diye komut veriyor.

Aynı anda uyuyanlar müthiş kahkahalar eşliğinde uyanıyor.

Sinemadan çıkıyorlar, Dr. yanlarına gidiyor ve soruyor.

“Film nasıldı ?”

Cevaplar, Dr.un verdiği komut paralelinde oluyor.

İzleyenler kahkaha atarak hayatları boyunca bu kadar komik bir film seyretmediklerini söylüyorlar.

Dr. soruyor, “Peki konusu neydi filmin?”

Kısa bir an şaşkınlık yaşayan izleyiciler, “hatırlamıyoruz!” cevabını veriyorlar.

Sonra Dr, “Peki oyuncular kimdi ?” diye soruyor.

Yine bir cevap yok tabii, şaşkın şaşkın birbirlerine bakıyorlar ve yine hatırlamadıklarını söylüyorlar.

Daha sonra Dr. gerçeği söylüyor. Aslında böyle bir film izlemediklerini, sadece hipnoz olduklarını ve kendisinin verdiği komut neticesinde, filmi seyretmiş sandıklarını itiraf ediyor.

Ancak hiç biri inanmak istemiyor ve hararetli bir şekilde Dr.la tartışmaya başlıyorlar. “Hayır, olamaz biz o filmi seyrettik!”

Çok enteresan ve bir o kadar da korkutucu değil mi?

Günümüzde televizyonun – sinemanın - fazlaca seyredildiği düşünülürse, kitle hipnozuna sıkça maruz kaldığımız gerçeği ortaya çıkıyor.

Sistem insanları televizyona kilitliyor ve televizyonda asıl gündemin maalesef tamamen dışında yayınlar yapıyor.

Yapımcılar istedikleri yönde izleyenleri etkileyebilme ve yönlendirme şansına sahipler.

Lütfen okuduklarınızda, izlediklerinizde son derece seçici ve dikkatli olunuz. Bu bazen bir dizi, bazen haber programı, bazen bir film, bazen bir reklam, bazen gazetedeki bir üçüncü sayfa haberi, bazen bir kitap olarak karşınıza çıkabilir.

Çünkü siz farkında olmadan hipnoz altına alınmanız işten bile değil!

Bir sonraki yazımda kişisel hipnoza dair çarpıcı bir örnek vereceğim.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

NLP Uzmanı, Eğitmeni & Profesyonel Yaşam ve İlişki Koçu

Regresyon Hipnoterapisti

www.aysenilgunaktas.com

http://www.facebook.com/ANilgunAktas

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

Regresyon Hipnoterapisi nedir ?

Hayatınızda önemli ve kalıcı değişiklikler yapmak istiyorsanız en derinlerde yerleşmiş duygularınızı bulmanız, yaşamanız ve boşaltmanız gerekir.

Bilinçaltında yerleşmiş bu duygular düşüncelerinizi kontrol eder, niyetlerinizi ve beklentilerinizi sınırlar işin kötü tarafı yönetir.

Bundan şu sonucu çıkartmak mümkün, duygularınız bilinçli iradenizi kontrol eder. Hayatınızı yönetmeye başlar.

Birikmiş duygular insan zihnini işgal eder, zihnin berraklığını engeller.

Kişi içinde bulunduğu mevcut durumu, olduğundan çok daha fazla oranda olumsuz olarak algılar.

Duygular aklı esir alır, mantığı kilitler, iradeyi baskılar. İşte bu nedenle de alışkanlıkları değiştiremeyiz.

Biriktirmiş olduğumuz olumsuz duygular, geleceğimizi mutlu, üretken yaşamımızı engelleyen en güçlü enerjilerdir.

Tüm eylemleriniz, davranışlarınız, motivasyonlarınız, alışkanlıklarınız, içinizdeki duygular tarafından ateşlenir ve beslenir.

Görünürdeki kötü alışkanlıklar sadece buzdağının üstüdür. Alttan beslenen büyük bir güç vardır. Bu nedenlede basit iradi güçle bunların üstesinden gelinemez. Sadece alışkanlıkların değil hastalık adı altında pazarlanan tüm ruhsal, fiziksel sorunları besleyende bedende birikmiş bozuk enerji olan bu duygulardır.

Eğer sorunu bu duygulara dokunmadan çözmeye kalkarsak bir süre sonra sorun fazlasıyla ve farklı bir şekilde geri gelir. Bu nedenlede günümüzde bilinçaltında yerleşmiş bu duygulara yönelmeyen her türlü iyileştirme çabaları etkisiz kalmaktadır.

Amacı bu en derinde yatan duyguları açığa çıkarmak ve sorun yaratan nedeni kökünden halletmektir.

Duyguları boşaltmaya başladığınız andan itibaren iyi hissetmeye başlarsınız. Çoğu zaman bu ilk seansttan başlayan bir süreçtir. 3-5 seans içinde (ortalama birer hafta arayla) belirgin değişimler ortaya çıkar. Tipik olarak 3. seans kırılma noktasıdır. (Kişisel farklılıklar olabilir.)

Bu sistem düşündüğünüzden, beklentilerinizden çok ama çok daha fazla etkilidir. Bir çok alışkanlığa, fiziksel ya da ruhsal soruna bu SİSTEM'i uygulayarak MAKUL sürede son vermek mümkündür.

Bahçenizdeki yabani otları kalıcı olarak temizlemek için ne yaparsınız? Toprağı kazıp kökünü tamamen almak yada kurutmak. O zaman yabani otlar temizlenir, bir daha çıkmaz. Basit ama çok etkili bir yöntem değil mi?

Sorununuzun görünen yanıyla değil, toprağın altında kalan yanıyla uğraşmak bu nedenle bu kadar önemlidir. Eğer duygularınızı yok sayarsanız, onları fark etmemekte ısrar ederseniz, gizlemeye çalışırsanız, kendinizi duygularınıza karşı uyuşturursanız sorun sorun olarak devam eder. Aksine duygularınızla yeniden buluşursanız yaşamınız bambaşka yollara yönelmeye başlar.

Birikmiş duygularınızı çözmeye başlamak sizi gerçekten değiştirir. Yaşamınız gerçekten dönüştürür. Bir çok insan bunu yaşadı ve yaşıyor.

Duyguları hisseden aklımızdır. Bilinçaltı duygularımızın yerleştiği yerdir. Bu nedenle duygularla çalışmak bilinçaltıyla çalışmak demektir.

Bizi idare eden "düğmelerimizle" çalışmak demektir. Zihnimizin duygu düzeyindeki dönüşüm, değişim yaratır. Çünkü bu dönüşüm sonucunda değişimler en derin duygularımızla uyum içinde olmaya başlar.

Aslında duygularımızı ve bozulmuş algılarımızı yıllarca, onlarla yüzleşmeden ve ne olduklarını anlamadan taşırız. Bu nedenlede sorunlardan kurtulamayız, kurtulamadıkça kendimizde bir eksiklik olduğunu sanırız. Bozuk yaratıldık sanırız.

Temizlenmiş duygular kişiye zihinsel berraklık kazandırır. Çünkü zihinden büyük bir yük kalkmıştır. Burada zihin derken sakın sadece beyninizi düşünmeyin. Tüm bedenimizi, tüm duygu, düşünce ve davranış kalıplarımızın toplamı kastedilmektedir.

Yani duyguyu çözünce değişiklik kendiliğinden gelir.

Güzel ve kritik soru bu. Duyguları temizleyecek bir şampuan yok tabiki. Bu bir boşalma sürecidir. Duyguların tekrar yoluna girmesini sağladığımız zaman boşalmaya ve bedenden dışarı akmaya başlar. Tamamlanmamış enerji akışı tamamlanır. Tüm duygular enerji üretir.

Bu duygu boşaltma seanslarında kişiler duygularını salarlar, boşaltılırlar ve temizlenirler. Kendileri bile şaşırırlar bu kadar çok yoğun duygunun yıllardır içlerinde olduğuna.

Sigara olsun, aşırı yemek olsun, ya da kontrol edemediğiniz öfke, sıkıntı, kaygı, üzüntü gibi duygularınız olsun sadece davranışı değiştirmek çare değildir. Davranışın suni olarak değiştirilmesi sizi değiştirmez. Zaten uzun yıllar bu soruna sahipseniz bu amaçla çok şey yapmış ama kalıcı bir sonuç alamamışsınızdır.

Eski bir deyiş şöyle der. "Özgürleşmeden ne kadar kısıtlanmış olduğunuzu anlayamazsınız."

Seanslar dönüşüm yaratır. Bu bir süreçtir ve seanslardan sonra da dönüşüm devam eder. Seanstan çıkmış bir kişi yeni duyguları ve berrak zihni ile yaşama farklı bakmaya başlar. Kişilerin seans esnasında duygularını yaşamaları, boşaltmaları ve bu rahatlamanın etkisiyle değişmelerini izlemek büyük keyiftir.

Her birey farklıdır ve bu nedenle her seans farklıdır. Her seans birey için belirgin anlayışlar, içgörüler, dersler içerir. Seans bittikten sonra, kişi bilinçli durumuna döndükten sonra değişimi gözlerinde görmek mümkündür. Zihin hala yaşananları işlemekle meşguldür. Yeni anlayış, yeni bakış açısı yerleşmeye devam etmektedir. "Çok ilginç, bu olayların bu kadar duygu biriktirdiğinin farkında değildim" sözlerini çok sık işitiriz.

Çoğu zaman seanslar bir film gibidir. Ama önemli fark artık gerçek duygularınızı hissediyorsunuzdur. Geçmişi şimdi olarak tekrar yaşarsınız. Ama bu farklı bir yaşayıştır. Bu sefer çözülmemişleri çözersiniz. Duyguları temizler, deneyimi iyileştirirsiniz. Çünkü artık erişkin aklınızı, o deneyimi çözmek için kullanırsınız. İçinizde hala duygularını ifade edemeyen çocuğun, duygularını ifade etmesine olanak sağlarsınız, onu iyileştirirken kendinizi iyileştirirsiniz.

Seansın sonunda size bu kadar sorunu hangi olay ve duyguların yarattığını anlarsınız. Yaşamınızı geçmişin ne kadar etkilemekte olduğunu fark edersiniz.

Böyle bir regresyon seansı, gerçeği bulmanızı, duyguların kökeninin anlamanızı sağlar.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

NLP Uzmanı, Eğitmeni & Profesyonel Yaşam ve İlişki Koçu

Regresyon Hipnoterapisti

nilgunaktas@hotmail.com

Kaynak : Dr.Bülent Uran

Yazının devamı...

Kadın; güzellik, zerafet, renk, güç, bereket ve asalettir

Her yaşam kendine özel bir çaba ve emekle gelişir.

Yaşamın her alanında başarıyla yer alan kadınlar, doğumdan ölüme kadar, hayatın her alanında varlıklarını güçlü bir şekilde hissettiriyor.

Kadının kendi yaşamını güzelleştirmek ve iyileştirmek kendi elinde.

Kadının gücünü görmesi için, kendi farkındalığını derinden hissetmesi gerekir. Ancak o zaman diğerlerine kendini fark ettirebilir.

Öncelikle kadının bedenini tanıması bedenine özen göstermesi gerekir. Bu nedenle bedeninizin size söylediklerine kulak vermeniz gerekir. Beslenmenize dikkat edip; spor, yoga ve meditasyon gibi çalışmalarla bedeninizi destekleyin. Bedeninizin varlığını, ritmini hissetmek ve bu yolla içsel bir bağ kurmak yaşamı algılayışınızı etkileyecektir.

Sizi belirleyen özellikleri, güçlü ve zayıf yönlerinizi tanıyın. Kendinizi ancak “kendinizi tanırsanız” sevebilirsiniz. Kendinize dair gerçekleri görüp kabul etmek, içinizde oluşacak duyguyla sizi huzurlu ve mutlu bir geleceğe taşıyabilir.

Gelişmek ve gelişimle renklenen bir yaşam sürmek için “keşke” ve “ama” kelimelerini yaşamınızdan uzak tutun. Yaşam ileri giden bir süreçtir, geçmişi görüp ders çıkartmak iyidir fakat bu iki kelimenin alt anlamlarının da oluşturduğu baskının sıkışmışlığıyla geçmişe takılı kalmayın.

Dişil özelliklerinizle iş dünyasında var olmanız sizi hem kendinize hem de yaşama yabancılaşmaktan koruyacaktır. Ancak iş dünyasının sizden beklediği “erkek gibi hissetme ve davranma” kalıbına girmemeye özen gösterin.

Kadınların gücü annesinden gelir ve kadınlar yeni oluşumlara, ilişkilere, büyümeye bu güçle yönelirler. Annenizden alabildiklerinizi büyük bir şükranla ve yeterlilik duygusuyla kabul edin.

Kadınların birbirine verdiği destek ve yakınlık gerçekten çok kıymetlidir. Benzer duygularla benzer olayları yaşayan kişilerin bir arada olması destek ve güvenle yalnızlık hissini giderir.

İhtiyacınız olduğunda aile bireylerinizin özellikle de hayat arkadaşınızın desteğini istemekten, ihtiyacınızı dile getirmekten ve size gereken desteği almaktan çekinmeyin. Partnerinin desteğini alabilen kadın yaşamın getirdiği zorlukları daha kolay bir biçimde göğüsleyebilir ve ilişkisinden aldığı güçle özünden uzaklaşmadan yaşam mücadelesini sürdürebilir.

Sevilmeyi değil sevmeyi yaşamınızda öncül kılın. Ancak herkesten önce kendinizi sevin. Sevgi sadece severken oluşur. Kendisini sevebilen başkalarını da sevebilir. Her kim olursa ve nasıl özelliklere sahip olursa olsun, karşınızdakinin sizin gibi olmasını, size benzemesini beklemeden sevin ve kabul edin.

Kadın, hem güzellik, hem zarafet, hem renk, hem güç, hem bereket, hem de asalettir.

Kadın olduğunun farkında olarak yaşayabilenlerin her ân'ı güzelliklerle dolsun.

Tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

NLP Uzmanı & Profesyonel Yaşam ve İlişki Koçu

Regresyon Hipnoterapisti

www.aysenilgunaktas.com

http://www.facebook.com/ANilgunAktas

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

İlişkilerinizin aynasında kendinizi keşfetmek, geliştirmek ve dönüştürmek ister misiniz ?

İlişkilerimiz birlik bilincine ulaşmanın en etkin yollarından biridir. Çünkü her an, herkesle ilişki halindeyiz.

Sık sık okur veya duyarız, ilişkilerle ilgili taktikleri veya ne yaparsak mutlu ilişkilere sahip olabileceğimizi.

Olumlu, mutlu ve doyumlu ilişkiler yaratmak aslında taktiklerden çok daha fazlasıdır.

Her birimiz birbirimizin aynası olduğunu kabul etmekle işe başlayabiliriz.

Diğer tüm insanların yansımasında kendimizi görmeyi öğrenmemiz gerekiyor.

Şu an yaşadığınız ilişkileri düşünün. Aile içi ilişkileriniz, iş yerindeki ilişkileriniz, arkadaşlarınızla olan ilişkileriniz, duygusal ilişkileriniz.

Her biri de bize ruhani deneyimler kazandırır bu ilişkilerin.

Aşık olduğunuz bir anı düşünün, kendinizi sonsuz ve muhteşem bir boşluğun içinde bulursunuz. Adeta bulutların üzerinde gibisinizdir. Bu mutluluk sarhoşu durumun sonsuza dek sürmesini arzu edersiniz.

Bu ruhani bir deneyimdir.

Duygusal ilişkilerimizde farkındalığın geniş hallerini keşfederiz aslında.

Nefret ettiğimiz veya aşık olduğumuz kişiler bizim "aynamızdır".

Genellikle etkilendiğiniz kişiler kimler ?

Sürekli bu tip kişilerle birlikte olmak isteriz, çünkü bilinçaltı düzeyde, kendimizi daha fazla görmek ister ve aslında bu özelliklerden "daha fazlası" olduğumuzu karşımızdakine göstermek isteriz !

Bir kişiye çekildiğinizde ve ondan etkilendiğinizde kendinize sorun; ben bu insandan neden etkilendim ? Güzellik mi ? Zerafet mi ? Zeka mı ? Yoksa güç mü ?

Sizi etkileyen her ne ise, sizin içinizde canlandığını bilin.

Aynı şey nefret ettiğiniz, yargıladığınız insanlar için de geçerlidir.

Benliğinizde fark edemediğiniz negatif özellikleri yansıtır o insan. Bunları anlamanız ve kabul etmeniz için bir fırsattır nefret ettiğiniz, yargıladığınız kişiler.

Evrenin doğası zıt değerlerin bir arada yer almasıdır.

Eğer içinizde bir "korkak" yoksa "cesur" olamazsınız.

İçinizde bir "cimri" yoksa "cömert" olamazsınız.

"Şeytani" kapasiteye sahip değilseniz "erdemli" olamazsınız.

Ancak benliğimizin "aydınlık" ve "karanlık" yanlarını kabul ettiğimizde benliğimizi ve ilişkilerimizi geliştirebiliriz.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

NLP Uzmanı & Profesyonel Yaşam ve İlişki Koçu

Regresyon Hipnoterapisti

www.aysenilgunaktas.com

http://www.facebook.com/ANilgunAktas

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

Sınırlayıcı inançlarınızdan kurtulabilirsiniz

Eğer yaşamımızda bir şeyleri gerçekten değiştirmek istiyorsak, inançlarımızın farkına varmalıyız.

Bu üzerinde düşünmemizi, çalışmamızı ve hatta belki ısrarcı olmamızı gerektirebilir.

İnançlarımıza dair bir farkındalık geliştirmeye başladığımızda, aslında bir inancımızın diğerine bağlı olduğunu fark ederiz.

Peki, tespit ettiğimiz ve değişmesini istediğimiz inançlarımızı nasıl değiştirebiliriz?

İnançlar doğduğumuz andan itibaren kendimize yaptığımız hipnozlar aracılığı ile hayatımıza girer.

O zaman yine aynı teknik ile – doğal hipnoz - bu inançlarımızı değiştirebiliriz!

Dikkatimizi arzu ettiğimiz bir ifadeye yoğunlaştırarak sık sık tekrarlamak (sesli olursa daha iyi) ve zihnimizde bu ifadeyi görselleştirerek tekrarlamak sınırlayıcı inancımızı değiştirme gücüne sahiptir.

Burada tekrar çok önemlidir. Tekrar biyolojik, zihinsel ve psişik kalıpları harekete geçirir.

Bu tekrarları ve görsel eşleştirmeleri gece yatmadan hemen önce ve sabah uyanır uyanmaz yapmak yeni inançlarımıza giden yolu hızlandırır.

Diğer bir yöntem, değişmesini istediğiniz inancınızı, zihninizde görüntülediğiniz kocaman bir beyaz tahtaya yazıp, üzerine kocaman bir X işareti yapmaktır. Daha sonra bu görüntüyü tahtadan silin.

Sonrasında yeni inancınızı tahtaya kırmızı renkli bir kalemle yazarak, yine görsel eşleştirmelerle duygularınızı harekete geçirin. Mutluluk, coşku, sevgi, heyecan ve neşe hissetmek inancın yerleşmesinde oldukça etkili duygluardır.

Başka bir teknik;

Şimdi bir yolda yürürken görün kendinizi ve bir yolun ayrımına geldiniz.

Sol taraftaki yol oldukça karanlık ve bunaltıcı. Bu yolun altındaki bahçelerde beyaz bir tahta var.

Tahtanın üzerinde elemek istediğiniz sınırlayıcı inançlarınız yazılı. (Değersizlik, kıtlık bilinci, tembellik v.s.)

Sağınızdaki yol, heyecanla, güzel vaatlerle dolu canlı ve parlak. Orada ılık pırıl pırıl bir bahar yaşanıyor. Her yer cıvıl cıvıl, kuşlar ötüyor.

Bu yol, sınırlayıcı inançlarınızdan kurtulduğumuz zaman yürüyeceğiniz yol.

Yol ayrımında durup bakarken, bilinçli olarak sağ yolu seçin.

Bu karar değişme sürecinizi başlatır.

Sol tarafınızdaki yolda beyaz tahtada yazılı inançlarınızın artık size ait olmadıklarını ve sizin gerçekliğinize çok uzak olduklarını fark edin ve bunu içselleştirin.

Sonra soldaki bu yolun yavaş yavaş eriyerek yok olduğunu görün….

Bu sahnenin kaybolması, temsil ettiği olasılıkları ve sınırlayıcı inançları sonlandırır.

Şimdi hızla ve kararlı olarak sağa doğru yürüyün.

Bu sağdaki yol sizin yeni inançlarınızla yürüyeceğiniz geleceğinizi temsil ediyor.

Uzaktan geleceğinizi görün, heyecanı, mutluluğu, neşeyi, sevincinizi, tüm pozitif duyguları hissedin.

Arzu ettiğiniz yeni bir yaşamdaki sizi görün, ona fiziksel gerçeklik katın. Kalbinizin attığını, gülümsediğinizi ve mutluluktan titrediğinizi fark edin.

Sahneyi bitirmek için, sevinç içinde havaya fırlarken hayal edin kendinizi.

İstediğinizi yarattığınızı bilin, eminsiniz.

Artık yaratım başladı.

Şimdi şu anda, geleceğe yönlendirdiğiniz duygularınızın olaya yansıyacağını ve sonuçlanacağını bilin.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

NLP Uzmanı & Profesyonel Yaşam ve İlişki Koçu

www.aysenilgunaktas.com

http://www.facebook.com/ANilgunAktas

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

İstediğiniz ilişkiye sahip olmayabilirsiniz ama mutlaka ihtiyacınız olan ilişkiye sahipsiniz!

Yakın ilişkilerimiz (duygusal, aile, arkadaşlık v.s) bize kendimizi tanımak ve dönüştürüp, değiştirmek için müthiş birer fırsattır.

Her türlü ilişkimiz bize aynalık yapar.

İlişkilerin bize aynalık yapması ne demek ?

Yakın ilişkilerimizde şikâyet ettiğimiz her şey bize bizi göstermekle yükümlüdür. Yaydığımız enerjiyi görmemiz açısından önemli birer fırsattır.

Konuyla ilgili çok sevdiğim ve önemsediğim bir söz var.

Ne kadar doğru değil mi?

Evet, kesinlikle mutsuz olma nedenlerimizi anlamak için, bu duygusal ve yakın ilişkilere ihtiyacımız var.

Kendimizi daha yakından görmemiz için ve yaydığımız enerjiyi bir an önce değiştirmemiz için bu ilişkilere ihtiyacımız var. İşte yakın ilişkilerimiz bize bu olanakları cömertçe sunuyor.

İlişkiler bizi geliştirmek içindir. Bu yüzden bir ilişki yaşarken farkındalığımızı en üst düzeye çıkarmalıyız. İlişkide yaşadıklarımızı, sıkıntılarımızı, üzüntülerimizi ve korkularımızı fark etmeliyiz. Asla direnç gösterip, görmemezlikten, duymamazlıktan gelmemeli ve yaşadıklarımıza direnç göstermemeliyiz.

Zira bu tutumlar bizi geliştirmez, tam tersi geriletir !

Bu yüzden her türlü duygusal ve yakın ilişkileri çok önemseyelim. Tam bir bumerang etkisidir. Ne vermişseniz, size aynen geri döner.

Genellikle yaşadığımız her türlü ilişkide sıklıkla yaptığımız bir şey vardır. Bol bol yakınmak! Kendimizle yüzleşmekten daha kolaydır çünkü bunu yapmak.

Oysa ihtiyacımız olan tek şey, yaşadığımız ilişkiyi anlamaya çalışmak olmalı.

Acaba kendimize içinde bulunduğumuz ilişkiyle ilgili doğru sorular soruyor muyuz?

Gelin birlikte bu soruları sorup, içinde bulunduğumuz titreşimi anlamak için doğru cevapları bulmaya çalışalım.

* Ben neden böyle bir ilişki içerisindeyim?

* Ben bu ilişkide (ve önce yaşadığım ilişkilerde) neden devamlı böyle hissediyorum?

* İlişkilerimde ne tür bir enerji yayıyorum, hangi duyguları sıkça hissediyorum?

* İlişkinin bu hale gelmesinde benim rolüm ne oldu?

* Hangi bilinçaltı negatif inanç kalıbımın etkisinde şekillendiriyorum ilişkilerimi?

* Henüz küçük bir çocukken ebeveynlerimden sorgusuzca öğrendiğim ilişki kalıplarım neler?

* Davranışlarımla ve enerjimle insanlara verdiğim mesaj ne?

Şu önemli bilgiyi hiçbir zaman unutmayalım.

Yaydığımız titreşimi ve enerjiyi algılayarak bizimle iletişim kurarlar. Ağzımızdan ne çıkarsa çıksın, ne söylemiş olursak olalım, yaydığımız enerji ve titreşimleri sözcüklerle değiştirmemiz im-kan-sız-dır!

Enerjimizi ve titreşimimizi daha olumlu ve bizi mutlu edecek duruma getirip, korku ve endişelerimizden arındığımızda, ancak arzu ettiğimiz ilişkileri yaşayabileceğiz.

İçinde bulunduğumuz her türlü ilişkiyi, kendimizi tanıyıp değerlendirme açısından fazlasıyla ciddiye alalım ve ilişkilerimizi kendimizi değiştirip, dönüştürme adına bir fırsat olarak görelim.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

NLP Uzmanı & Profesyonel Yaşam ve İlişki Koçu

www.aysenilgunaktas.com

http://www.facebook.com/ANilgunAktas

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

Mutluluk deneyi yapmaya ne dersiniz ?

Mutlu ve huzurlu olmak, bir çoğumuzun yaşamdaki en büyük amacı değil mi ?

Aslında mutlu ve huzurlu olmak adına hepimizin kendine has geliştirdiği bazı yöntemler var.

Ya da değişik yöntemler geliştirenler, hala bir arayış içinde olanlar da var.

Martin Seligman adlı bir araştırmacı konunun önemini düşünüp, insanların mutluluğunu artırmak için "Mutluluk Deneyi" adında bir yöntem geliştirmiş.

Şimdi bu yöntemi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Martin Seligman'ın bir çok araştırmasında kanıtladığı çok basit bir mutluluk arttırma yöntemidir.

Her günün en keyifli 3 an'ını yazılı hale getirdiğinizde mutluluk seviyenizin yükseldiği ve depresif semptomların azaldığı gözlemlenmektedir.



Ciddi derecede depresyonlu – hastalıkları en üst düzeyde olan – depresyonlu bir grup insana tek bir mutluluk arttırma çalışması verildi.

Normalde yatakten dahi çıkmakta zorlanan bu insanlara internete girip basit bir egzersiz yapmaları istendi.

Yapılacak şey, her gün gerçekleşen 3 iyi olayı hatırlamak ve bunu yazıya dökmekti.

•“Arkadaşım "................." bir merhaba demek için aradı güzel bir süprizdi ve mutlu oldum.

•"................." nin önerdiği kitaptan bir bölüm okudum ve şu şu bölümü çok hoşuma gitti, mutlu oldum.

•“Bugün güneş sonunda yüzünü gösterdi”

Bu egzersizi uygulayan hastaların durumları “ağır” depresyondan “hafifle orta düzey arası” depresyona dönüştü ve %94’ü rahatlama hissetti. Seligman, Levy – 2002 – Uni. Of Penn

En az 7 gün boyunca, (önerilen 20-21 gün boyunca) HER GÜN, 3 mutlu AN'ınızı yazın ve mutluluğunuzun ne kadar arttığına tanık olun.

Mutluluk deneyinin herhangi bir riski yoktur.

Uyarı:

Kendi başına bir tedavi yöntemi değildir. Sadece var olan mutluluk seviyenizi arttırdığı bilimsel olarak kanıtlanmış bir yöntemdir.

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

NLP Uzmanı & Profesyonel Yaşam ve İlişki Koçu

www.aysenilgunaktas.com

http://www.facebook.com/ANilgunAktas

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

Biitmekte olan veya enerjisi düşmüş bir ilişkiyi canlandırmak mümkün mü?

Duygusal ilişkilerimiz olmazsa olmazlarımız. Neredeyse hayatımızın büyük bir bölümünü işgal ediyor.

Âşık olmak, sevmek, sevilmek, anlaşılmak ve sevgiyi paylaşmak hemen hemen hepimizin ihtiyacı olan bizi besleyen, enerji veren temel duygular.

Hepimiz duygusal bir ilişki içinde olmak, sevilmek, sevmek, değer görmek, anlaşılmak, paylaşmak ve mutlu olmak istiyoruz.

Ancak bazen duygusal ilişkilerimiz yürümüyor ve ilişkiyi noktalamak zorunda kalıyoruz.

Yaşadığımız ilişkiden bize kalanları düşündüğümüzde ise, sadece bir yıpranmışlık hissi, büyük bir üzüntü, hüsran ve acı görüyoruz.

Peki, yıpranmış, bitmekte olan veya enerjisi düşmüş bir ilişkiyi canlandırmak mümkün müdür?

Evet, kesinlikle, mümkündür.

Nasıl mı?

Çok basit.

Çünkü biz ancak kendimizi değiştirip, dönüştürdüğümüz zaman, karşımızdaki insanı değiştirebiliriz.

Hadi gelin birlikte bakalım, nasıl değişeceğiz ve partnerimizi nasıl etkileyip değiştireceğiz?

Öncelikle şu bilgiyi hiç unutmayalım,

Bize düşen de bu fırsatı çok iyi kullanmak.

Çin'li bilge, Lao Tzu'nun çok sevdiğim bir sözü vardır.

Dışımızda geliştirdiğimiz her türlü duygusal ve diğer ilişkiler bize bir eksikliğimizi göstermek üzere gelirler.

Diyelim ki, eşinizden / sevgilinizden yeterince saygı ve sevgi görmediğinizi söylüyorsunuz.

Gayet eminim ki, bunu söyleyen kişi, tüm ilişkilerinde gerçekten de saygı ve sevgi görmemiştir.

Peki, neden milyonlarca insan eşinden/sevgilisinden saygı, sevgi ve değer görüyor da, bu kişi görmüyor acaba?

Cevap, basit.

Çünkü bu kişi maalesef karşısındaki insanlara layıkıyla sevgi ve saygı veremiyordur. Sadece verdiğini sanıyordur !

Hemen şu akıllı soruyu sormak lazım bu durumda.

Çünkü hayat bir yansımadır sevgili okurlar.

Siz ne verirseniz aynısını bire bir ve istisnasız size yansıtır.

Evet, özeleştiri çok önemli, mutlaka bu soruyu sorun kendinize ve lütfen çok iyi düşünün.

İlk etapta danışanlarım bu çalışmayı yaparken hemen reddederler.

Tam tersi ben çok saygılı ve sevgili bir insanım, hiç kimseye saygısızlık yapmam ve sevgimi gösteririm, olur cevapları çoğunlukla.

Sonrasında yaptığımız çalışmada öyle ilginç şeyler çıkar ki ortaya !

Danışanımın, günaydın diyen güvenlik görevlisine cevap vermeden geçtiği ortaya çıkar.

Markette ufak bir hata yapan kasiyer kıza, bağırıp, aşağıladığı ortay açıkar.

Sabah telefondan onu yanlışlıkla arayan insanı azarladığı ortaya çıkar.

İş yerinde hata yapan elemanına herkesin içinde bağırdığı ortaya çıkar.

Bulduğumuz tüm bu örnekleri içtenlikle hatırladığımızda ve kabul ettiğimizde önemli bir dönüşüm içine girmişiz demektir.

Farkındalık artmaya başladıkça, enerjimiz de değişir.

Sonrasında saygısızlık ve sevgisizlik yaptığımız insanları hayalimizde canlandırıp onlardan özür dilemek, enerjimizi iyice yükseltir.

Değişimimiz ve dönüşümümüz artık iyice hızlanmıştır.

Ne zaman, gerçekten hayatımızdaki herkese saygılı ve sevgili davranırsak, işte o zaman sevgilimiz / eşimiz de bize saygılı ve sevgili davranmaya başlayacaktır.

Aslında formül ne kadar kolay değil mi?

Sevgi ve saygılarımla,

A.Nilgün Aktaş

NLP Uzmanı & Profesyonel Yaşam ve İlişki Koçu

www.aysenilgunaktas.com

http://www.facebook.com/ANilgunAktas

nilgunaktas@hotmail.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.