SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Olumlu düşünmenin arkasındaki gerçekler

Kimileri olumlu düşünmeyi “Pollyannacılık” adında kendini kandırma zannederek reddetmekte, kimileri de mucizeler yaratacak bir sihirli değnek olduğunu zannederek havada sallayıp sallayıp bal kabağının Ferrari’ye dönüşmesini beklemekte. Oysa olumlu düşünmek, işe yarayan, farkındalık ve çözüm odaklı, esnek, yaratıcı ve zihnin ezberi dışında düşünce üretebilmesidir. Yarım bardak suya bakıp sadece bardağın yarısının suyla dolu olduğunu söylemen yeterli değildir. Durum o yarım bardak suyla ne yapacağına göre şekillenir. Ya da bir şeyin kötü, yanlış ya da acı verdiğini kabul etmek de olumsuz bir düşünce olmayabilir. Bunlara kabul verip bunlarla ne yapacağına, ne öğreneceğine göre olumlu ya da olumsuz yönü belirlenecektir. İnsanın kendisiyle yüzleşmesi acıdır ama bir sonraki adımda kişiyi değiştirip olgunlaştırabilir, bu da olumlu bir düşünme sistemiyle mümkündür. Bu açıdan baktığında olumlu düşünebilmenin içinde gerçekçi bir iyimserlik, işlevsellik ve esnekliğin olduğunu rahatça görebilirsin. Belki de bundan sonra olumlu düşünmek yerine zihnini etkin kullanmak, aklını işlevsel kullanmak ya da bilinçli farkındalık ile düşünmek başlıklarını kullanmak daha iyi olabilir.

Kitabın ilk sayfasından beri seni ezber düşüncelerinin dışına çıkarmaya ve bilinçli farkındalık ile düşünmeye yönlendirmeye çalışıyorum. Bunu bazen farklı bir açı göstererek, bazen hikaye anlatarak, bazen de sorular sorarak yapıyorum. Kendini tanıman, duygu ve davranışlarını yönlendirmen için hatta kalp sesini duyup, spiritüel alana açılabilmen için bile önce bilinçli farkındalık ile düşünebilmeyi kendine öğretmen iyi olur. Aksi takdirde ne denersen dene, ne yaparsan yap her an zihinsel sabotajcını karşında bulacaksın. Farkındalıklı bir bilinçle düşünebilmenin en önemli enstrümanları da Koçluk, NLP ve her şeyin kökü olan felsefedir. İnsanların çoğunun felsefeye kapalı olmasının, onu sıkıcı ya da zorlayıcı bulmasının sebebi de budur. Çünkü felsefe, insan zihnini ezber dışına çıkarır, bilinçli farkındalıkla düşünmeye davet eder. Oysa ezber düşüncelere alışmış zihin, ezberi bozmak istemez, zor gelir bilindik kalıpların dışına çıkmak. Bu yüzden kendini tekrar edip ezberlerinin arkasına sığınarak tembellik yapmayı tercih eder.

Önemli Not: Konular hoşuna gittiyse devamını tüm online kitapçılardan temin edebileceğin Kendini Hatırlayan İnsan (1 Koç 3 Bilge ve Sen) kitabımda bulabilirsin. Biz seni kitabın içinde bekliyoruz.

Yazının devamı...

Daldan dala atlayan maymun

Uzakdoğu’da zihne “daldan dala atlayan maymun” derler. Sen de farkındasın ki bu maymundan senin kafanın içinde de bir tane var. Gün boyunca geçmiş ve gelecek arasında daldan dala atlayarak kontrol dışı, delice gezen düşünceler silsilesi. Hatta şu an bazılarınızın “Arzu! Ne, bir tane mi? Bende o maymundan kaç tane var bilmiyorsun?” diyen seslerinizi duyar gibiyim. Ama sakin ol, maymun bir tane. Ancak bu maymun hiç durmadan çalışıyor. İyi haber şu ki çok çalışkan; kötü haber ise boş çalışıyor. Onun bir yöneticiye ihtiyacı var. Bu yönetici de sensin. Peki, bu maymunu yönetmek için senin neye ihtiyacın var? Önce silkelenip kendine gelmeye ve sonrasında da zihin yönetim becerilerini hızlıca öğrenmeye ihtiyacın var. Tabii son olarak da bu öğrendiklerini kaslarına geçirsen iyi olur: Zihin kası ve beden kası. Yani uygulama şart! Evet, kolay değil biliyorum ama başka seçeneğin yok. Kendi başına kalmış bir zihinle, üstelik sen farkında bile olmadan doldurulmuş bilinçaltı filtrelerinle şu ana kadar yaşamış olduğundan daha iyi bir hayat yaşaman ya da kendini aşman mümkün değil.

Hem bu dünyada kendini bilmekten, hayatı değerli kılmaktan daha önemli ne işin olabilir ki? Hayata yiyip içip, evlenip çocuk sahibi olup, tüm bunlar için faturalar ödeyip, sonra da emekli olup, yaşlanıp ölmek için gelmiş olamazsın değil mi?

Bu derin ve anlamlı soruyu bir kenara not alıp kitap bittikten sonra üzerinde düşünmen daha iyi olabilir. Belki cevabı kitabı okurken bile bulmuş olabilirsin.

Önemli Not: Konular hoşuna gittiyse devamını Kendini Hatırlayan İnsan (1 Koç 3 Bilge ve Sen) kitabımda bulabilirsin. Biz seni kitabın içinde bekliyoruz.

Yazının devamı...

Kafanda bir filtre var!

Zaman zaman kendimize ya da başkalarına delirmiş gibi gelsek de kafamızda bir huniyle yaşamıyoruz ya da psikiyatrist tarafından onaylanmış bir deli değiliz. En azından şu anda bu kitabı okuyanlar değil. Ama hepimiz çoğu zaman Einstein’nın deli tanımına çok uygun hareketler yapıyoruz. Bir kez daha hatırlayalım o meşhur sözü:

“Tekrar tekrar aynı şeyi yapıp farklı bir sonuç elde etmeyi beklemek bir çeşit deliliktir.”

Bu sözü minik ölçekte örneklendirirsem, çocuğunuza yatağını dağınık bıraktığı ya da eşinizi geç kaldığı için yüz kere uyarmanız işe yaramamıştır. Ama siz istediğiniz sonucu alamamanıza rağmen hâlâ aynı davranışı yaparak onu uyarmaya ve şikayet etmeye devam edersiniz. Kilo vermek istersiniz ama aynı şekilde beslenmeye ve oturmaya devam edersiniz. Büyük ölçekte örneklendirirsem, artık hayatta mutlu olmaya, mutlu yaşamaya karar vermişsinizdir ama aynı düşünce ve davranışlarla aynı seçimleri yapmaya devam edersiniz. Mutsuz bir zihinle mutlu bir hayat yaşamayı beklemek Einstein’a göre deliliktir. Haksız da sayılmaz, hatta çok haklı. Einstein insanın işe yaramayan tekrarlarından kurtulması ve doğru yönde yaratıcı olarak harekete geçebilmesi için tatlı-sert yaparak kullandığı bu sözün bir versiyonu da NLP’nin ilkelerinden biridir. “İstediğin sonuca ulaşmak için yaptığın işe yaramıyorsa başka bir şey yap. İstediğin sonuca ulaşana kadar davranışlarını değiştir.” İşte tam bu noktada diyebilirim ki “bu kitabın da amacı senin düşünce ve davranışlarını esnetmek ve dönüştürmek için araç olmak.”

Başa dönecek olursam evet hunimiz yok ama hunili gibi davranışlar içinde olabiliyoruz. Bu konu üzerinde zaten kitap boyunca çalışacağız ama önce kafamızdaki filtreleri tanıyalım biraz.

Dünya karşımızda olduğu gibi duruyor ve bizler beş duyumuzun kapılarını açıp dünya bilgisini içimize alıyoruz. Daha bu ilk aşamada her birimiz farklı bilgi alımı yapıyoruz. Örneğin, bazılarımız görsel bilgi alım konusunda daha baskın olurken bazılarımız işitsel bilgi alım konusunda daha baskın olabiliyor. Bu her duyumuz için geçerli. Bir insan olarak belli frekans aralığındaki sesleri, renkleri, mesafeleri görebilmek, duyabilmek, hissedebilmek gibi eşiklerimiz var. Sonuç olarak, hem bireysel fark yaratacak hem de hepimiz için geçerli olan evrensel algı sınırlarımız var. Kısaca kırmızıyı hepimiz aynı tonda görmüyor, sesi aynı tonda duymuyoruz. Böylelikle dış dünyadan daha ilk taze bilgi alışımızda bile birbirimizden farklı duyumsamalar içinde oluyoruz. Sonrasında beş duyumuzdan gelen bu bilgiler çoğu çocukluğumuzda oluşmuş olan kişisel algı filtrelerimizden süzülüyor. Bu filtreler; değerlerimiz, inançlarımız, tecrübelerimiz, anılarımız, tutumlarımız ve meta programlarımızdır. Ve herkes kendi filtrelerine göre bu bilgileri siliyor, çarpıtıyor ya da genelliyor. Sonuç olarak, hepimizin beyninde içsel haritalar oluşuyor (ve sonrasında bu haritaları referans alarak kullanmaya devam ediyoruz). Sonra da resimler, tatlar, hisler, kokular, sesler ve içsel konuşmalarımızla oluşan bu haritalarımıza uygun duygular içine giriyoruz ve bu doğal olarak fizyolojimizi de değiştiriyor. Çünkü duygularımızı bedenimizde hissediyoruz.

Önemli Not: Konular hoşuna gittiyse devamını Kendini Hatırlayan İnsan (1 Koç 3 Bilge ve Sen) kitabımda bulabilirsin. Biz seni kitabın içinde bekliyoruz.

Yazının devamı...

Harita arazinin kendisi değildir

Bilmediğin bir yere gitmen gerekiyor ve sana yardımcı olması için Google Map’ten ya da klasik bir haritadan destek aldığını düşün. Haritayı inceleyip yola çıkıyorsun ve hedefine ulaşıyorsun. Tüm yolculuk boyunca geçtiğin yollar haritada çizilmiş olanla aynı mıydı? O haritada gökyüzünü, sen yoldayken yağan yağmuru, beton ya da çakıllı yolları, kasisleri, trafik ışıklarını, mis gibi kokan ıhlamur ağaçlarını ya da dağların eteklerindeki kaya parçalarını görmüş müydün? Tabii ki görmedin, çünkü harita, üzerinden geçtiğin bölgenin kendisi değil, sadece ufaltılmış bir temsiliydi.

Anlambilimi (General Semantics) kurucusu düşünür Alfred Korzybski, gerçek dünya ile bizlerin yarattığı içsel dünya modelleri arasındaki farkı şu şekilde dile getirir: “Harita bölgenin kendisi değildir.”

Hepimiz edindiğimiz deneyimlerimiz sonucunda zihnimizde algısal temsillerimizi oluşturuyor, kullandığımız dil ile de bu içsel haritalarımıza bağlı olarak kendi dünya görüşümüzü belirliyoruz. Bu demek oluyor ki her birimiz dışarıdaki dünya ile ne deneyimliyorsak her birinin zihnimizin içinde bir temsilini yaratıyoruz. Yani her birimiz kendi iç dünyamızda kendi gerçekliğimizi yaşıyoruz. Bu, Atlar Ülkesi’ndeki at gözlükleri gibi bizlerde de kendi kişisel zihin gözlüklerimize sahibiz demek oluyor.

Yaşadığımız dünyayı nasıl yorumlayıp nasıl tepki verdiğimizi, deneyim ve davranışlarımızı nasıl anlamlandırdığımızı belirleyen gerçeğin kendisinden çok bizim gerçek hakkındaki kendi zihinsel haritalarımızdır. Ama hiçbir harita, arazinin tam olarak kendisi değildir. Gerçeğe çok yakın haritalar olabileceği gibi gerçekliğin çok çarptırılmış haritaları da olabilir. Dünya, olduğu gibidir ama biz dünyayı kendi gözlüklerimiz gibi ve kendi gözlüklerimiz kadar algılarız.

Shakespeare’in Hamlet’te belirttiği gibi “İyi ya da kötü diye bir şey yoktur bunları oluşturan sahip olduğumuz düşüncelerdir.”

Dış dünyayı önce beş duyumuzla duyumsar ve kendi zihinsel filtrelerimizden geçiririz. Bu filtrelerimizin çoğu çocukluk dönemimizde oluşmuştur. Yani gözlük numarası ve rengi çoktan belirlenmiştir. Dış dünyadan duyularımızla aldığımız bilgi, filtre sistemimizden hızlıca geçtikten sonra ona bir anlam ve duygu yükleriz. Ve son olarak sözlü ya da sözsüz davranışsal bir tepki açığa çıkarırız. Konuşma dilimizi kullanmasak bile beden dilimizi mutlaka kullanırız. Bu tepki karşısında dünya ve insanlar da bize karşılık verir. Zihin göz- lüklerinin farkında ve bilincinde olmayan insan, hayattan ve insanlardan aldığı geribildirimlerden memnun olmayınca şikayet eder. Oysa sorun gözlüktedir.

Önemli Not: Konular hoşuna gittiyse devamını Kendini Hatırlayan İnsan (1 Koç 3 Bilge ve Sen) kitabımda bulabilirsin. Biz seni kitabın içinde bekliyoruz ?

Yazının devamı...

Kıskançlık ve haset enerjisi

Önemli bilgi! Bir insan hangi konuda kıskançlık ya da hasetlik yapıyorsa bunun enerji dilindeki anlamı ”benden kaç, uzaklaş” demektir. Eğer başkasının çok para kazanmasını ya da iyi bir mevkide olmasını kıskanıyorsanız çok para kazanmaya veya mevki sahibi olmaya ”benden git, uzaklaş” diyorsunuz. Burada dikkatle bakılmasının iyi olacağı bir konu da kıskanıp kıskanmadığınızın gerçekten farkına varabilmenizdir. Eğer o kişiyi sahip olduğu imkanlardan ve fırsatlardan dolayı yargılıyorsanız, onun hak etmediğine inanıyorsanız büyük bir ihtimalle kıskanıyorsunuzdur. Bir şeyler ters gidiyorsa, canınızı sıkıyorsa, kendinizde bir direnç hissediyorsanız samimi bir şekilde kendi içinizdeki gerçekliğe bakıp yüzleşebilme cesaretini göstermediğiniz sürece hiçbir şey değişmez. Üstelik daha da kötüye gider. Çünkü hayatta hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Her an bir değişim vardır olumlu ya da olumsuz.

Eğer sizi başkaları kıskanıyorsa ve siz bundan çok rahatsızlık duyuyorsanız kıskanma sebebi olan durumu kaybedebilirsiniz. Çünkü korku enerjisine girersiniz. Kıskanılma durumunda sahip olduğunuz durumun varlığına yönelip şükür, minnet ve değer bilme haline geçerseniz çok daha yüksek koruyucu ve kapsayıcı bir enerji alanı yaratırsınız. Eğer kıskanan için de kıskandığı şeye sahip olmasını sevgiyle dilerseniz bu çok daha güzel bir enerji yaratır. Zamanla o kişinin sizi kıskanma durumu bile ortadan kalkar.

Evet son yıllarda her düşüncenin ve duygunun bir enerji olduğunu öğrendik ama bu yetmez. Hangi enerjileri saldığımızın farkına varıp, onları nasıl doğru bir şekilde değiştirip yönlendirebileceğimizi de bilmemiz ve uygulamamız gerekir. Nasıl ki bilenle bilmeyen bir olmaz, bilenle de yapan bir olmaz. Olumlu bir değişim ve dönüşüm için uygulama şart.

2021 yılı hepimiz için bilmenin ötesine geçip uygulamalar yaptığımız ve güzel dönüşümlerimizin olduğu bir yıl olsun. Dönüşüm uygulamaya aşıktır. O zaman aşk olsun!

NOT: Ocak ayı Koçluk ve NLP uygulama grupları için bilgi almak isterseniz 05325404864 nolu hattan WhatsApp mesajıyla bize ulaşabilirsiniz.

ICF PCC NLP Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

@arzubiyikliogluofficial

Yazının devamı...

Gerçekten özgüvenin var mı?

Çoğu zaman özgüvenle egolu olma hali karıştırılır. İstersen bugün net, iyi tanımlanmış özgüvenli olma haline bir bakalım. Ve sen kendin hakkında karar ver :)

-İşler yolunda gitmediğinde de kendini iyi hissedebiliyorsan

-Bilmediğini fark ettiğin zaman öğrenmeye pozitif bir merakla yaklaşabiliyorsan

-Hata yaptığında hatanı kabul edip hatandan öğrenebilmeye kendini açıyorsan

-Yeri geldiğinde samimi bir şekilde özür dileyip hatanı telafi etmek için istekli bir şekilde çabalaya biliyorsan

-Sadece kendinin bir üst halini gerçekleştirmek için kişisel hedefler koyabiliyorsan

-Yapıcı özeleştiri yapabiliyorsan

-Duygularının ve düşüncelerinin sorumluluğunu üstlenebiliyorsan

-Sana uymayan fikirleri yargılamadan kabul edip, kendi yolunu kendin çizerken başkalarının da bunu yapmasına izi verebiliyorsan

-Diğerkam olabiliyorsan

-Kendini ve başkalarının iyi yanlarına odaklanıp takdir edebiliyorsan ÖZGÜVENİN tamdır.

Özgüvenimiz bizim kendimizden beklenti düzeyimizi oluşturup, performansımızı etikler. Beklenti ve performans benlik algımızla doğru orantılıdır. Beklentilerimiz olumlu ya da olumsuz olsun fark etmeden gerçekleşirler. Çok çaba harcayarak performansı yükseltmek zorlu bir iştir ve kesin sonuç vermeyebilir. Ama benlik algımızı değiştirirsek performansımız doğal alarak çabasızca yükselir. Bu çok daha doğru ve kolay bir yoldur.

Ayrıca özgüven hayatımızın ilişkiler alanında yüksek olabilirken iş alanında düşük olabilir. Ya da tam tersi olabilir. O yüzden kendi hakkında değerlendirme yaparken iş, sosyal ilişkiler, karşı cinsle olan ilişkiler gibi alanlarda ayrı ayrı puanlama yapmanda fayda var. Yukarıdaki 10 maddeye 1 puan vererek 10 üzerinden özgüven değerlendirmeni yapabilirsin. Bana da sonucu söylersen sevinirim ? Ve her zaman şunu da hatırla lütfen, özgüven belirli zaman ve durumlara göre düşebilir. Ancak istersek her zaman özgüvenimizi yeniden inşa edebiliriz. Yardıma ihtiyacın varsa :) ben buradayım.

NOT; 7 Ocak’ta online NLP İle Dil İllüzyonları ve Bilinçaltını Yönlendirme Eğitimi, 11 Ocak ‘’Kendi Evrenime Yolculuk’’ WhatsApp grubu başlıyor. Bilgi ve kayıt için bana 05325404864 nolu telefondan ulaşabilirsin.

ICF PCC NLP Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

@arzubiyikliogluofficial

Yazının devamı...

NLP serisi: Metaforların bilinçaltına etkisi

Metaforlar, çocukluktan kalma bir öyküden, yıllar önce izlenen bir filimden, çevremizde duyduğumuz konuşmalardan ya da kendi hayal gücümüzden süzülüp dilimize yansıyan anlamlandırma şekillerimizdir. Kullandığımız benzetmelerle hem kendi hem de karşı tarafın bilinçaltına çok kolay girebiliriz. Metafor yöntemi ürün satışlarında sıkça kullanılır ve doğru kullanıldığı takdirde satışları istenen sonuca götürür. Aynı şekilde kitleleri, kişileri motive edip harekete geçirebilir. Ya da korkutup sindirebilir.

Metafor bazen bir sözcük, bazen bir deyim ya da öykü olabilir. Kendinizin, yöneticinizin, iş arkadaşınızın ya da eşinizin metaforlarına dikkat ederek duygu ve düşüncelerin nereye odaklandığını kolaylıkla anlayabilirsiniz.

Şirkette ateş hattında gibiyiz.

Hedeflere nişan almalıyız.

Rekabet arenasında savaşı biz kazanmalıyız.

Bu metaforlarda savaşçı, askeri bir zihniyet var. Bu metaforlar bazı kişileri harekete geçirirken bazı kişilerde de büyük bir stres yaratıp güçsüzleştirebilir.

Bu proje sizin için devede kulak.

Bu projeyi bitirdiğimizde Everest’e bayrak dikmiş olacağız.

Biz bu şirketin omurgasıyız.

Bu metaforlar çoğunlukla çalışanların daha güçlü ve daha dik durmalarını sağlayıp artı bir motivasyon yaratabilir. Metaforlar direkt bilinçaltıyla etkileşim kurduğu için konuya uygun, alınılması istenen mesaja uygun bir hikaye anlatımı da çok fazla işe yarar.

Üzgün birisini gördüğünüzde ‘’ gemilerin mi battı? ‘’ ya da ‘’ kara bulutlar çökmüş üstüne ‘’ dediğinizde o kişiyi çok daha fazla olumsuz duygu içine gömebilirsiniz. Y a da birisi size ‘’ kara bulutlar üstümde geziyor” dediğinde, siz ona “o zaman bulutları kenara çekip yeniden güneşin üstünde parlaması için neler yapabiliriz’’ diye bir cevap verdiğinizde o kişinin bilinçaltına pozitif bir mesaj vermiş olursunuz.

Metaforlar, peri masalları, halk hikayeleri, atasözleri ve alegorilerle nesilden nesle geçmiştir. Metaforlar, bilincin direncini kırıp, bilinçaltının derinliklerine seslenirler. Bilinçaltı, metaforu kişiye özgün, onun deneyimlerine ve gereksinimlerine uygun bir biçimde yorumlar ve tekrar bilinç düzeyine gönderir. İşte bu yüzden NLP seanslarında bilinçaltına yeni bir tohum ekmek istediğimizde kişilerin kendilerine has metaforlarından kurgulamalar yapıyoruz. İşte bu yüzden tüm liderler ve usta konuşmacılar aynı zamanda çok usta bir hikaye anlatıcısıdır. Kitleleri bilinçaltı seviyesinde etkileyerek harekete geçirmenin yöntemini bilirler.

Bugünlük de bu kadar. Bir hayaliniz ya da bir hedefiniz varsa, ona ulaşmanızı kolaylaştıracak bir hikaye yazarak bunu bilinçaltınıza iletebilirsiniz. Ya da var olan bir sorununuz için hangi negatif metaforu kullanıyorsunuz fark edin. Ve onu pozitif bir metaforla çözüme yönlendirin. Bazen sırf bu yöntem bile harikalar yaratabiliyor, denemeye değer.

Sana güzel metaforlarla dolu bir gün diliyorum. Şu an akşam (ben bu yazıyı yazarken akşam) benim metaforum. Birazdan yeni bir yazı yazmam için yeni fikirler Ay ışığı gibi zihnimde belirsin.

Kendine iyi bak…

Bu arada 2020’den kazançlı çıkıp 2021’e daha iyi bir enerjiyle girmek istersen 20 ve 22 Aralık akşamı yapacağımız grup çalışmasına seni de bekleriz. Bilgi ve kayıt için 05325404864

ICF PCC Profesyonel Koç

NLP Eğitmeni

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

@arzubiyikliogluofficial

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.