SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Güzel ve Cesur Vedalaşmalar

Çocukluğumda olduğu gibi... Yolda giderken hep kafamdan konuşuyorum . Sanki güzel bir kapak açılıyor ve su gibi seri bir şekilde konuşuyorum. İşte o an bir kayıt cihazı olsa da kafamın içinde hepsini kaydetse diyorum. Sanki kitap yazıyorum kafamın içinde...

İşte az önce deniz otobüsünü beklerken kalabalığın içinde farklı farklı insanları gözlemlerken kafamın içinde yeni bir konuşma daha: Her insanın hikâyesi vardır, her yasam bir hikâyedir, anlamdır ve sen her zaman başkalarının hikâyesine de dahil olursun. Ve o hikâyede ya bir görevin ya da alacak bir dersin vardır, belki de ikisi... ;) Ve bazen sadece bir virgülle çıkarsın o hikâyeden, hayat sana dönüp noktanı koyman için hep fırsatlar sunar, anlarsan tabii ki :) O noktayı koymadan gittiğin her hikâye yarım kalmışlıktır ve sen hep kendini eksik hissedersin. Nokta koymak nedir? Bitirmek, ama sevgiyle bitirmek. Arkana dönüp baktığında sevgiyle güzel bir anlam bulabilmektir. Görev ya da ders tamamlanmıştır; peki şimdi virgüllerle kaldığı tüm yerlere gidip noktalarını koyabilir mi insan? Bunu zihnin içinden yapabilir mi? Yapar tabii ki:) Zaten hayatımızda ne olup bitiyorsa orada olmuyor mu? Farkındaysan her şeyimiz önce zihnimizin içinde oluyor, biz sadece hayat denilen ekranda yansımasını görüyoruz ve gerçek sanıyoruz. Sen nerelerde virgülde kaldın? Belki son noktayı koymak istersin artık... Belki yarım kalan bir iş, belki yarım kalan hala kafanı kurcalayan bir ilişki ya da hiç başlamadığın ama artık vedalaşman gereken bir düşünce olabilir. Fırsatın varsa eyleme geç ve noktanı koy... Fırsatın yoksa zihninde oraya git ve noktayı koy... Hatırla ki her bitiş yeni bir başlangıçtır... Güzel ve cesaretle söylenmiş bir ‘’evlada’’ yeni bir ‘’MERHABA’’ya uyanmaktır güzel insan.

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

instagram @arzu.biyiklioglu

Yazının devamı...

İlişkinizi Kaç Kişiyle Yaşıyorsunuz?

Sanmayın ki eşinizle ya da sevgilinizle yaşadığınız ilişkide iki kişisiniz. O ilişkide iki kadın ve iki erkek var, toplamda dört kişi yaşıyorsunuz ve o yüzden iki gönül bir araya gelince samanlık seyran olamıyor. O yüzden iki beden birleşip tek ruh olamıyor, o yüzden iki kalp birleşip birbirine kanat olamıyor ve o yüzden sesler çok fazla ama kimse birbirini duyamıyor…

Şimdi diyeceksiniz ki kim bu diğer kadın ve erkek. Bunlar ne kayınbaba ve anneniz, ne çocuklarınız, ne akıl hocalarınız ne de eski sevgilileriniz… Bunlar, kendinizle ve birbirinize olan algı farklılıklarının yarattığı kadın ve erkekler. Bir ilişkide erkeğin kendi ve eşiyle ilgili bir algısı var, yani onun dünyasına göre algıladığı bir kadın ve kendisi var. Aynı şekilde kadın da kendisini kendine göre algılıyor ve erkeği de yine kendi algısına göre yorumluyor. Doğal olarak kadının kendini algılayış şekliyle erkeğin kadını algılayışı farklı olunca ortaya iki kadın çıkıyor. Aynı şekilde erkeğin kendini algılayış şekliyle kadının erkeği farklı algılaması da ilişkide ikinci erkeği yaratıyor. Oldunuz mu şimdi 4 kişi :) İşte, çatışmaların ve anlaşmazlıkların çıkmasının kökü burada yatıyor. Bir ilişkide bu algılanan kadın ve erkek ne kadar farklıysa çatışmada o kadar büyük ve acılı oluyor. Çiftlerle çalıştığımda (her biriyle ayrı ayrı seans yapıyorum) evli olduklarını bilmesem kesinlikle birbirlerinden bahsettiklerini anlayamayacağım kadar farklılıklar olduğunu görebiliyorum. Tabii ilişkiyi kurtaracak olan, benim bunu algılamam değil çiftlerin bunu fark etmeleri.

Eğer bir ilişkiniz varsa şimdi burada önemli olan soru şu: "Bu ilişkide BİZ gerçekten kaç kişiyiz?" Bunu anlamak için yapabileceğiniz bir yöntem var ama önemli olan esas erkek ve esas kadının birlikte uygulama yapması, dürüst ve samimi olması. Her zaman dediğim gibi önce kendimizle samimiyet :)

Bu uygulamayı yapmak için birbirinize bir ya da iki gün tanıyabilirsiniz. Herkes kendisini tanımlayacak hem birey olarak hem de ilişkinin içindeki kadın veya erkek olarak. Yani tam olarak kendi benliğiyle ilgi algısını yazacak. İkinci olarak da partnerinin birey haliyle ve ilişkideki rolünde onunla ilgili algısını, olumlu olumsuz yargılarını, teşhislerini yazacak. Sonra kararlaştırılan gün ve saatte bir araya gelip kâğıtlar değiş tokuş yapılacak… Bakalım kaç kişi varmış sizin ilişkinizde :) Birbirinizle ilgili inkâr edeceğiniz, kabul etmediğiniz şaşırtıcı durumlar çıkarsa boşuna tartışmayın, hazırlıklı olun, şok da olmayın :) Sonuçta o, sizi kendi dünyasında öyle algılıyor. Siz de eşinizi, onun kendiyle ilgili düşüncelerinden farklı algılıyor olabilirsiniz. İyileşme istiyorsanız önce kabul etmelisiniz. Ve daha iyi bir birliktelik yaşamak istiyorsanız yavaş yavaş ikinci kadını ve ikinci erkeği yok etmelisiniz. Bu arada hangi erkeğin ya da hangi kadının esas erkek-esas kadın olduğu da kendini bilme yolundan geçer. Hatırlayın ki her ilişki bize kim olduğumuzu hatırlatmak için vardır, acısıyla tatlısıyla :) Kimse suçlu değil. Herkes birbirinin öğretmeni ve öğrencisidir. Her karşılaştığımız insan bizi ya bir yere götürür ya bir şey öğretir. Tabii direnç göstermeyip, izin verirsek, farkında olursak anlayabilir, işaretleri okuyabiliriz. Bazen ilişkinin bitmesi sancılı bir şekilde davam ettirilmesinden çok daha hayırlıdır. Bu çalışmayı yaparken niyetinizi "senin, benim ve bütünün hayrına OLSUN" olsun güzel insan J

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

instagram @arzu.biyiklioglu

Yazının devamı...

Yeni Yıla Koç Kafasıyla Girmek Nasıl Olur ?

Yeni yıla az kaldı, kimimiz yeni yıla nasıl gireceğini şimdiden düşünmeye, planlamaya başladı. Kimimiz de ne gerek var yeni yıla diyerek umursamaz bir hal içinde. Zaten yeni yıl dediğimiz nedir ki? Bir 365 gün daha bitiyor. 2016 yerine 2017 oluyor, rakamlar değişiyor. Dünya'nın Güneş etrafındaki turu tamamlanıyor... Aslında insanlığın koyduğu tarihe göre Dünya'nın doğum günü olarak da düşünebiliriz :) En güzel yanı şu ki tüm dünyada aynı anda çoğunlukla güzel duyguların frekansı titreşiyor. İnsanlar daha fazla gülümsüyor, eğleniyor, aileler, dostlar bir araya geliyor. Sanki sıkıntılara, olumsuzluklara, sorunlara kısa bir ara veriliyor. Dilekler, hayaller havada uçuşuyor... Her ne kadar bu herkes için geçerli olmasa da çoğunluk için böyle diyebiliriz...

Geçen senelerde yazdığım yeni yıl yazısında oturup, her zamanki gibi bir kâğıt kalem alıp, yaşadığınız bir yılın size neler kattığını, farkındalıklarınızı, kazanımlarımınızı yazmanızı önermiştim. Hem özel hayatınız için hem de iş hayatınız için. Klasik yeni yıl dileklerine geçmeden önce bir öncekinde neler kazanmış olduğumuzu fark etmek bize güç verecektir. Kazanımları hatırlamak, bir yandan da kayıplardan ders alarak tecrübe kazanmak, insanı olumlu yönde geliştirir. Bunu bu günlerde tekrar yapabilirsiniz.

Şimdi diyeceksiniz ki yazının başındaki şu KOÇ KAFASI nerede? Önce size şunu sormak istiyorum: Bu yıla kadar yeni yıla hangi kafalarda girdiniz? Önce geçen seneyi hatırlayarak başlayabilirsiniz... Eğlence kafası, sarhoş kafası, sorun kafası, iş kafası, stres kafası, aşk kafası, hasta kafası, hayal kafası... Ben de diyorum ki şimdi de 2017'ye KOÇ KAFASI ile girin... Birileri sizde bu farkı gördüklerinde "bu neyin kafası? ben de istiyorum" dediklerinde KOÇ KAFASI dersiniz. :)

Peki KOÇ KAFASI nasıl olur, biraz da ona bakalım:

- Geçmişten alacağı dersi almış, gelecek odaklı planları için şimdinin eylemi içindedir.

- Çözüm odaklıdır.

- Esnektir ve seçeneklere açıktır.

- Pozitif düşüncelere meyillidir.

- Etik değerleri vardır.

- Değişime açıktır, uygulayıcıdır.

- Kendine ve hayata güvenir.

- Dış dünyasında elde etmek isteği her şeyin kaynağının içinde olduğunu bilir.

- Kendi hayatının kaptan pilotudur.

- Yargıdan uzak, hoşgörülü bir bakış açısına sahiptir.

- Şimdinin tadını ve tecrübesini alır.

- Duygusal yük ve blokajlarından arınmaya özen gösterir.

- Her zaman yeniden ve yeniden kendisiyle yüzleşmeye açıktır.

- Başkalarının arasında değil, kendi içinde kendinin en iyisi olmaya gayret eder.

- Mutluluğun gerçek kaynağının içinde olduğunu bilir.

- Kendisiyle barışıktır.

- Kendini motive eder, başkalarından onay beklemez.

- Yaşam boyu öğrenme felsefesi vardır.

- Şikâyet, öfke, suçlama, kibir gibi davranışlarla vedalaşmıştır.

- Affetmiştir.

- Kendine değer verir ve saygı duyar (Aynı ölçüde başkalarına da).

- Tüm canlıları bir ve eşit kabul eder.

- Hayatına giren iyi kötü herkesi, her olayı farkındalıkla karşılar ve bunları gelişme evresi olarak anlamlandırır.

- Başkalarıyla ya da olaylarla uğraşmaz; kendi içinde kendini iyileştirir, dönüştürür.

- Başkalarını yargılayıp akıl vermez, sadece onlara ayna tutar.

- Bilir ki yol da yolcu da kendisidir...

İşte böyle bir kafadaysanız çevrenizdekiler sizdeki farkı görecek ve size "bu neyin kafası" diye soracaklardır. Siz de KOÇ KAFASI dersiniz :)

İyi bir kafada olmak için, fazla içkiye, gereksiz antideprasan ya da sahte kahkahalara, bağımlılıklara ihtiyacımız yok. Tek ihtiyacımız kendimize inanmamız ve harekete geçmemiz. Herkes kendi yaşamının koçu olmalı...

Bir karar alıp, 2017 yılından bir şeyler beklemek yerine hem kendiniz için, hem toplumumuz hem de dünyamız için bu yılı "kendime yatırım" yılı ilan edebilirsiniz. Belki hemen bu yılbaşı değil ama gelecek yılbaşına kadar tam bir KOÇ KAFASINA sahip olabilirsiniz. Nasıl mı? Kendinizi kendinize adayarak... Kendinizi ameliyat masasına yatırarak... Öğrendiklerinizi uygulayarak ve en önemlisi kendinize inanarak.

Şimdi şöyle bir baktım da yazı biraz uzun olmuş, tamam şimdi bitiriyorum :) Daha fazlası için instagram @arzu.biyiklioglu ve

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

Yazının devamı...

Kendini Nasıl Bilebilirsin ?

Eski düşünürlerden, filozoflardan, âlimlerden, kutsal kitaplardan bize iletilen en önemli ortak mesajlardan biridir, " kendini bil" mesajı. Peki tam olarak ne demek istediler? Tamam kendimi bileyim de NASIL? İşte bu soruların cevaplarını merak edenler için bu yazım J

Araştırmalarımdan tespit edebildiğim 4 anlam var;

1) Ahlak çerçevesinde ölçülü olmak; bu maddede Sokrates’in şu sözü aklıma geldi: "İnsanın aretesi (erdemi) bilgidir. Ahlaki değerler tüm insanlar için birdir. Bu birliğe insanın kendisini tanıması, yeterlilik kazanması ve bilgilenmesi sonuncunda ulaşılması olanaklı kılınır. Bu aşamalar tamamlanınca içses onu doğruya iyiye ve güzele yöneltir."

2) Aklın nasıl çalıştığını ve nasıl bilgi ürettiğinin üzerinde durmak. Yani aklını kullanmak. Burada da Kant’ın bir sözü aklıma geliyor: "İnsan ne zaman başkalarının aklının kılavuzluğundan kurtulur ve kendi aklını kullanmaya başlar ise aydınlanmaya başlar."

3) Kendilik bilinci çerçevesinde kültürü ya da toplumu bilmek. Kendilik bilinci, kişinin ne olduğu, neler yaptığı, hangi amaçlar doğrultusunda çalıştığıyla doğrudan ilgilidir. Ve bu süreçte içine doğmuş olduğu kültürün, toplumun değerleriyle hesaplaşması, hangi değerleriyle yürüyeceğini kendi bilinciyle seçmesidir.

4) Genel olarak "İNSAN"ı tanımak. İnsan nedir? İnsanın tarihsel ve evrimsel gelişimi ve kültürler arası farklılıklar, benzerlikler bilinir ise insanlık hakkında elde edilen bilgiler ışığında farklı bir kendini bilme boyutuna geçebiliriz.

Evet, şimdi siz kendinizi bilme yolculuğunda hangi maddeyle ilerliyorsunuz? Ve bundan sonraki adımınız ne olacak? Yolculuk uzun, yani kimse ortaya "ben bildim, ben kendimi bildim" diye fırlamasın JSokrates ne demiş: "Öğrendikçe hiçbir şey bilmediğimi fark ediyorum". Hayat yolunu ya kuzu kuzu gideceğiz bir çobanla (ve çobanlarla) ya da öğrene öğrene, aklımızı kullanıp sorgulaya düşüne. Her halükârda yolumuz açık olsun J

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

instagram @arzu.biyiklioglu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Dikkat ! Suyunuz Isınıyor Olabilir

Çok sevdiğim bir kurbağa hikâyesi vardır, belki bilirsiniz.

Bir kurbağayı soğuk suya koyduğunuzda öylece durur ve kabın altını yavaş yavaş ısıya maruz bırakırsanız kurbağa suyun sıcaklığına yavaş yavaş alışır, suyun ısısı kurbağayı yaşatmayacak duruma geldiğinde hadi geçmiş olsun artık. THE END…

Oysa kaynar suya atsaydınız direkt o can havliyle hemen sıçrayıp kurtulma şansı vardı; çünkü aradaki ısı farkını çok iyi anlayacak, "bu durum benim doğama aykırı" diyerek kendini kurtaracaktı. Şimdi benzer durum bizim hayatlarımızda da kendini gösteriyor. Yavaş yavaş sinsice oluşan alışkanlıklardan tutun da ufak tefek şiddetlere, yasaklamalara, hoş olmayan değişikliklere maruz kalışlarımız var.

Sesimizi çıkarmadığımız, göz yumduğumuz olumsuz değişikler zamanla alışkanlık oluşturuyor ya da ısınan sudaki kurbağa gibi duyarsızlaşıyoruz. Durum artık dayanılmaz bir hale geldiğinde de felç olmuş gibi elimiz kolumuz bağlı THE END'imizi seyrediyoruz.

Şimdi, düşünün bakalım hayatınızın hangi alanında suyu ısınan kurbağa modundasınız? İşhayatınızda mı, ev hayatınızda mı, yemek ya da internet konusunda mı? Ya da nerede?

Bizim şu zavallı deney kurbağasını zamanında bir dost gelip uyarsaydı "bak canım iyi hoş rahatı buldun, şimdilik ılık su da oturuyorsun, sesini çıkarmıyorsun da birazdan çorba kıvamında titreşeceksin, hazır vakit varken bir kuvvet sıçra, kaç kendini kurtar" deseydi şu an göl kenarında doğanın tadını çıkarıyor olacaktı. Hayatta hiçbir şey tesadüf değil. Siz şimdi bu yazıyı okuduysanız ben de sizi bir DOST olarak uyarmış olayım JDikkat suyunuz ısınıyor.

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

instagram @arzu.biyiklioglu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Nasıl Mükemmel Olabilirsin ?

Detaylarda boğulup, hâlâ neyin eksik olduğunu düşünmek ya da daha neyi ekleyebilirim, daha neyi öğrenebilirim diye bitmez tükenmez bir arayışın peşinde koşmak... Sonu olmayan bir iyileştirme süreci. Ne zaman biter? Asla bitmez sonu yoktur mükemmel olmanın. Hep daha iyi, daha farklısı vardır, olmaya devam edecektir.

Mükemmel olan eklenecek bir şey kalmadığında değil, artık çıkaracak bir şey kalmadığında olmuştur. :)

Başlamak için mükemmel olmana gerek yok ama mükemmel olmak istiyorsan başlaman gerekiyor. :)

Mükemmelliğin peşinden koşup bir türlü harekete geçemiyorsanız mükemmellik illüzyonunun içindesinizdir. Kendi içinde dönüp duran, kendini tekrar eden bir film gibi. Sürekli zihniniz neyin eksik olduğuyla meşgul olur. Bir türlü tatmin olmazsınız. Her şey o kadar tam olsun ki kimse size bir şey söyleyemesin istersiniz. Ama bu maalesef mümkün değil. Beğenenlerin yanında beğenmeyenler, sevenlerin yanında sevmeyenler, övenlerin yanında eleştirenler hep olacak. İnsanın kendisi de dahil buna. Bugün yaptığınız ve beğendiğiniz bir şeyi bir yıl sonra beğenmeyebilirsiniz. Mükemmel olmaya çalışmaktan deneyimlemeyi kaçırabilirsiniz, hata yaptığınızda çok uzun zaman hatanın analizini yapmaktan öğrenmeye, çözüme geçemeyebilirsiniz. Mutlu olmak için çooook bekleyebilirsiniz.

Belki de mükemmel olmanın tanımını yeni baştan yazsanız işler biraz daha kolay olabilir. "Mesela mükemmel olmak eldeki malzemeyle (bilgiyle) elinden gelenin en iyisini yapmak." Nasıl? Bu harekete geçmek, kendinden memnun olmak için daha davetkâr bir tanım olabilir mi?

Ya da siz mükemmel olmayı yeni bir çerçeveye oturtsanız ne olurdu? Sizi harekete geçirecek, kendinizi daha iyi hissettirecek bir bakış açısıyla yol almak hayatınızı kolaylaştırmaz mı? Evet dediğinizi duyar gibiyim. :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

instagram @arzu.biyiklioglu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Herşeyi Kontrol Etme İsteği

“Aşırı hız insanı yoldan, aşırı kontrol de insanı kontrolden çıkartır.” Bazı insanların kendilerini, başkalarını ve hatta olayları sürekli kontrol etme otomatiği vardır. Her şeye müdahale edip, neyin nasıl yapılacağını, nasıl olması gerektiğini dikte edip dururlar. Kişileri, olayları kontrol etmeye çalışmaları aslında ne kadar dirençli olduklarını gösterir. Direnç sertliktir, sertlik de zora geldiğinde ani kırılmalar, büyük acılar getirir. Zihninizde kontrolcülük programı varsa kontrol edebileceğiniz şeylerle, edemeyeceklerinizin arasındaki farkı çok iyi bilmeniz size yardımcı olur. Mesela başkalarının düşüncelerini kontrol edemezsiniz ama kendinizinkileri edebilirsiniz. Doğa olaylarını kontrol edemezsiniz ama tedbir alabilirsiniz...

Bir insan neden herşeyi kontrol etmek ister?

- Kendini güvende hissetmek için.

- Korkusunu yönetebilmek için.

- Mükemmeliyetçi olduğu için.

- Doğru bildiği tek yol olduğu için.

Kişinin bunlara benzer sebepleri vardır. Sizin sebebiniz nedir?

Bir gün mutlaka başkalarını ve pek çok olayı kontrol edemediğinizi görmeye başlarsınız ama bu aşamada daha fazla kontrol etmeye yönelirseniz her şey daha da kötüye gider. En sonunda tamamen kontrolü kaybedebilirsiniz. İhtiyacınız olan direncinizi kırmak, esnek olmak ve akışı seyretmektir. Yolda giderken karşınıza yolu kesen büyük bir kaya çıkarsa kayayı kontrol edemezsiniz. Direnip kaya yokmuş gibi gidip gidip kayaya çarparsanız ne olur? Ya da kayaya “çekil buradan, senin yerin burası değil, orası olmalı” deseniz kaya çekilir mi önünüzden? Tabii ki hayır. Ya kayanın etrafından dolaşacaksınız, ya bir tünel açacaksınız, ya üstünden geçeceksiniz, belki de geri dönmek sizin için daha hayırlıdır. Kaya sizi kötü bir şeyden korumak için orada olabilir, sizin gücünüzü artırmak için orada olabilir, isteğinizi test etmek için orada olabilir, size bir şey öğretmek için orada olabilir. Ama siz sürekli kayaya müdahale etmeye çalışırsanız bunların hiçbirini göremezsiniz. O kayanın size anlatmak istediği önemli bir şey vardır. Daha rahat, esnek ve farkındalıklı olursanız bunu mutlaka anlarsınız.

Esnek bir hafta olması dileğimle...

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

instagram @arzu.biyiklioglu

Yazının devamı...

Siz hangi kadınları seviyorsunuz ?

KADINLARI SEVİYORUM

Öyle kadınlar var ki; başları dimdik, yürekleri şefkat dolu, içindeki yaratıcı gücün farkında. İşte ben o kadınları seviyorum.

Bazı kadınlar var ki; beyim bilir değil beynim bilir, kalbim bilir diyebilen ve seçimlerini kendi yapıp her türlü sorumluluğu da alabilen. İşte ben o kadınları seviyorum.

Öyle kadınlar var ki; erkeği rakip değil yol arkadaşı olarak görebilen, farklılıklarıyla sevebilen. İşte ben o kadınları seviyorum.

Bazı kadınlar var ki; bütün erkekleri aynı kefeye koymadan, onurlandırılması gerekeni onurlandıran, bağışlanması gerekeni de bağışlayabilen. İşte ben o kadınları seviyorum.

Öyle kadınlar var ki; başına, ayağına, diline, koluna neyi, kimi taktığının farkında olan. İşte ben o kadınları seviyorum.

Bazı kadınlar var ki; erkeğin aklına, kalbine bakan, kabukların arkasındaki naif ruhuna âşık olan. İşte ben o kadınları seviyorum.

Öyle kadınlar var ki; elinde aklında binbir hüner, durmadan sevgiyle üreten, sadece kendi varlığıyla hayata karışıp akabilen. İşte ben o kadınları seviyorum.

Bazı kadınlar var ki, tüm bu meziyetlerini uluorta cesurca kullanabilen. İşte ben onları daha çok seviyorum.

Eğer bir erkek böyle bir kadına rastlamamışsa henüz içindeki kadını iyileştirmemiştir. Ya da böyle bir kadın ona korkutucu geliyor olabilir. Oysa korktuğu kendi dişi yanıdır. Eğer bu dünyaya iki cins geldiyse insan, demek ki beraber yürüyeceğiz bu yolu, ahenk ve denge içinde. Böyle güzel kadınları görmek için, onları çoğaltmak için erkekler bilinçaltlarındaki kadını iyileştirmeli. Kadınları onurlandırmalı… Ve böyle kadınlar varlıklarını daha çok göstererek diğer kadınlara da içlerindeki potansiyeli kullanabileceklerini, değerli ve güçlü olduklarını hatırlatabilmeli.

Son söz de Hacı Bektaş Veli’den olsun J

‘’ Erkek dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde.

Hak’kın yarattığı her şey yerli yerinde.

Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok.

Noksanlıkta, eksiklik, senin görüşlerinde.’’

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

instagram @arzu.biyiklioglu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.