SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Olumsuz Duygularınız Size Ne demek İstiyor?

Acı , nefret, yanlızlık, gıcık olmak, endişe, can sıkıntısı... gibi pek çok duygu yoğunluğunu hissetmeyi sevmediğimiz için onlar kötü dugular olarak anlamlandırırız. Hoş olmayan bir duygu içine girdiğinizde de, bu duygunun sebebini kaynağını sorgulayarak, ya da içinde bulunduğumuz duygu durumunu tekrar tekrar dile getirerek kendinizi daha da kötü bir ruh haline sokarsınız. Çok kötüyüm, moralim bozuk, üzgünüm, yanlızım, neden böyleyim, kim yaptı, o yaptı, senin yüzünden vs. gibi konuşmalarla, o beğenmediğiniz duygu durumunu daha fazla içinize çekersiniz. Unutmayın ki '' ne ararsanız onu bulursunuz''. Niyetiniz ne, kötü durumundan çıkmak mı yoksa daha fazla kötü duygu yaratmak mı?

Eğer sürekli geçmişinize bakıp bugününüzü zehir eden sebepler arıyorsanız, ya da neden bu duruma düştüğünüze yoğunlaşıyorsanız, beyniniz size bu doğrultuda kanıtlar sunacak ve kendinizi daha kötü hissettirecektir. Oysa acilen farkına varılması gereken geçmişin sizin geleceğiniz olmadığıdır.

Hayat yolunda hiç bitmeyen bir öğrenme vardır. Bilgi herkesin içindedir. Yeterki öğrenmek isteyin. Her yer mesajlarla doludur. Duygularınız da birer öğrenme aracıdır. Duygularınızı olumlu bir şekilde kullanırsanız onların size hizmet ettiğinin farkına varırsınız. Örneğin kendinizi yanlız hissettiğiniz ve sıkıldığınız bir zaman olumsuz duygular içindesinizdir. Böyle bir duygu size acaba neyi farketmenizi işaret ediyor olabilir ? Size nasıl bir eylem çağrısı yapıyor, nasıl bir mesaj yolluyor olabilir ? Belki daha fazla sosyalleşmeniz gerektiğinin mesajını veriyordur, belkide arkadaşlarınıza daha iyi davranmanız gerektiğini söylüyordur. Herkese göre mesajın içeriği farklıdır. Birde böyle düşünseniz, olumsuz duyguları size bir şeyler öğretmeye çalışan dostlar olarak görseniz, acaba yaşam kalitenizi ne kadar arttırırsınız?

Duygular bize dışarıdan gelmez, biz onları içimizde üretiriz. Yani kaynak BİZİZ. Kaynak biz olmasaydık herkes aynı olaya, aynı kişiye karşı aynı duyguyuyu hissederdi. Bunun böyle olmadığını, herkesin olaylar ve kişiler karşısında farklı duygular beslediğini biliyorsunuz. Aynı duyguyu besleyenler de olabilir ama onlarında bu duygu durumları içinde kalış süreleri farklıdır. Kimi insan işten kovuldu diye 2 gün üzülür, kimi aylarca. Belkide kendini hasta edene kadar.

Olumsuz duygularınıza odaklandıkça, iç kaynağınız( duygu üretim merkeziniz) o duyguyu daha yoğun bir şekilde üretmeye devam eder. Kendinizi çok iyi hissettiğinizde, o gün kaç kere '' kendimi harika hissediyorum, çok iyiyim '' dersiniz. İki-üç bilemedin beş. ( belkide nazar değer korkusuyla hiç). Peki kötü duygular içindeyken bu durumu kaç kez içinizden ya da dışınızdan tekrar edersiniz? On-onbeş, yirmi belki sayılamayacak kadar çok. Sonuç; kendinizi daha kötü hissedersiniz, ta ki güzel bir olay, ya da kişi sizi etkileyene kadar. O zaman size şu soruyu sormak isterim. Sizin dışınızda bir olay veya kişi, sizin içinizdeki kaynağı olumlu ya da olumsuz şekilde kullanmanız için etkileyebiliyorsa, siz kendi kaynağınızı kendiniz istediğiniz şekilde neden kullanmıyorsunuz? Kaynağı kullanmanın en güzel yoluda kendinize doğru soruyu sorarak başlamaktır. Bu duygu bana ne demek istiyor? Neyi değiştirmem gerekiyor? Ne yaparsam bu duyguyu olumlu hale getirebilirim? Bu tip sorular sizi ileriye götürür, eyleme geçirir. Ben neden böyleyim, bana ne oldu?'' Kendimi kötü ve çaresiz hissediyorum...'' gibi konuşmalarda dibe çeker. Birisinin ya da bir olayın gelip sizin duygularınızı değiştirmesini beklemeyin. Yoksa hep kişilere ve olaylara bağımlı bir hayat yaşarsınız. Kaynak içinizde, iplerinizi kendi elinizde sıkı sıkı tutun ve dilediğiniz gibi duygu üretin. Olumlu duygu üretebilmeyi hem kendim, hem de çalıştığım pek çok danışanım başarmıştır, en güzel yanıda bir müddet sonra olumlu duygular üretmek alışkanlığınız haline geliyor :)

Şimdi gülümseyin ve '' bugün kendimi iyi hissetmeyi seçiyorum, KAYNAK BENDE, GÜÇ BENDE'' diye bağırın. ( ortam müsait değilse zihninizden de bağırabilirsiniz).

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

NLP İLE HAYATINIZI DEĞİŞTİREBİLİRSİNİZ

NLP (zihin programlaması ) kırk yıl önce Richard Bandler ve John Grinder tarafından başlatılan zihni etkin kullanma teknikleri aslında hepimizin hergün farkında olmadan yaptığı bir şeydir. Arkadaşınızla konuşurken şöyle bir eski günlere gittiğinizde, sizi üzen acı bir olayı anlatmaya başladığınızda birden aynı acı yoğunluğunu hissettiğinizde ya da tatlı bir anınızı hatırladığınızda birden gözleriniz parlayıp mutluluğu tekrar içinizde hissettiğinizde NLP yi kullanıyorsunuz demektir. Birgün birisiyle kötü bir durum yaşayıp öfkelendiğinizde ve gün boyunca onu tekrar tekrar düşünüp olayı bir filim gibi zihninizde gördükçe ve aynı öfkeyi hissettikçe yine NLP yi kullanıyorsunuzdur. Birisinin çok beğendiğiniz bir yanı varsa konuşma şekli, yürüyüşü vaya bir işi yapış şekli gibi, zamanla onu daha dikkatli gözlemler ve belli ölçüde onu kopyalarsınız, hatta bunu farkında olmadan olumsuz yönler için bile yaparsınız. Bunlar sadece bir kaç örnek, doğduğumuzdan beri biz zihnimizi bir şekilde programlarız ( 0-6 yaş arasında ailenin bu programlamada etkisi çok büyüktür ) NLP içimizdedir.

NLP nin farkı, farkında olarak yapılması ve sadece olumlu programlamalar içermesidir . Tabiki çabuk sonuç veren profesyonel teknikler kullanılarak. Pek çok kişi zihnin nasıl çalıştığını tam olarak bilmediği için farkında olmadan kendi kendine (bilinçaltına) yanlış komutlar verir. Daha sonrada bu komutların olumsuz etkileriyle yaşamlarını daha da zorlaştırırlar. Bunun en çok rastlanan örneğide depresyondur. Kişiler acılı olaylarını defalarca düşünerek, zihinlerinde canlandırarak kendilerine aynı duyguyu defalarca yaşatırlar. Bilinçaltlarını kendi yazdıkları korku filimleriyle doldururlar ve sonuç olarak kendilerini depresyon içinde bulurlar. Kişi kendini depresif olmaya programlamıştır. Olumsuz yönde kendi kendine NLP yapmıştır.

Günümüzde pek çok ülkede kişiler ve kurumlar NLP' nin olumlu programlamasından yararlanarak hızlı bir şekilde yaşam kalitelerini attırmaktadır. Kişiler NLP teknikleriyle olumsuz zihin programlarından kurtulup arzu ettiği yeni programı oluşturabilirler. Fobilerinden , kötü alışkanlıklarından, olumsuz duygularından kurtulabilirler, daha iyi iletişim kurabilirler. Duygu yönetimini öğrenerek düşüncelerini ve bedenlerini kontrol edebilirler. Öğrenmek istediklerini çok daha hızlı öğrenebilir, sınırlarını aşıp içindeki potansiyeli en üst seviyeye çıkarabilirler. Çocuk sahibi kişiler ya da çocuk sahibi olmayı planlıyanlar çocuklarına çok daha iyi bir gelecek sunarlar . Çünkü NLP'yi bilen bir ebeveyn çocuğunun gelişiminde inanılmaz farklar yaratır, çok daha iyi iletişim kurar, çocuğunun becerilerini, başarısını, mutluluğunu arttırır, zihnini etkin kullanmasını öğreterek ona en güzel hediyeyi verir . Tabiki SEVGİSİNDEN sonra...

Arzu Bıyıklıoğlu NLP uzmanı

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Mutluluğunuzu elinizden kim kaptı?

Mutluluğunuzu elinizden mi aldılar? Belkide bir gün birisi geri getirip size verecektir, '' al bu da senin payına düşen mutluluk'' diyecektir. Şimdi arkanıza yaslanın ve bekleyin. Yapacak hiç bir şey yok. ......................

Acaba kim, nasıl almış olabilir mutluluğunuzu? ve kim, nasıl, neden geri getirip versin mutluluğunuzu? Bu sorulara uygun cevaplarınız varsa lütfen bana da söyleyin...........

Dünyada acaba yeteri kadar mutluluk mu yok, insan sayısı arttıkça mutluluk yetmiyor ve herkes başkasının mutluluğunu mu kapmaya çalışıyor ?...............................................

MUTLULUK nedir? Vücudumuzda salgılanan sertonin hormonu, kimyasal bir tepkime. Bu hormonu salgıladığımızda kendimizi mutlu hissederiz. Peki nasıl oluyorda birisi veya bir olay açma- kapama düğmesine basıyor ve bizde mutluluk çeşmesi akıyor veya kesiliyor? Evet bir düğme var ama bu düğme bizim içimizde. O zaman bu düğmeyi kapandıkça biz kendimiz tekrar açabilirmiyiz? Evet açabiliriz :)

Mutluluk düğmesiniz açıp, bu güzel ve faydalı hormonu sağlamak için hayal gücümüzden faydalanabiliriz. Beynimizin daha önce hayal ve gerçeği ayırt edemediğinde bahsetmiştik. Eğer güzel, mutlu olduğumuz bir anı düşlersek veya güzel bir hayal kurarsak beynimiz bütün fizyolojimizi etkilecek ve gerekli kimyasalları salgılayacaktır. Böylelikle mutluluk damarlarımızda, tüm hücrelerimizde dolaşacaktır.

Ya da her şeyin, herkesin içinde siyah gibi beyazında olbileceği, negatif gibi pozitifinde olabileceği inancından yola çıkarak güzellikleri görmeyi alışkanlık haline getirebiliriz. Kendimize '' bunun içindeki saklı güzellik ne acaba? '' diye sorarak odağımızı güzeli görmeye çevirebiliriz ve bu zamanla bir çeşit düşünme alışkanlığına dönüşür.

Bana seanslarımda çok sık sorulan sorulardan biri şudur ; '' peki hep mutlu olmak gibi bir şey var mı?'' Her zaman aynı cevabı veririm '' emin olunk ki bunu istemezsiniz :) en büyük depresyonu o zaman yaşarsınız, hayatta hiç bir şeyin tadı olmaz'' . Çirkin olmadan güzeli, acı olmadan zevki, karanlık olmadan aydınlığı tanıyamayız, değerini de bilemeyiz. Hayatta her şey olumlu olsa çok sıkıcı olurdu, hiç bir amacımız, tadımız, tuzumuz olmazdı. Hayat dengeler üzerine kurulmuştur. Biz de kendi iç dengemizi kurduğumuz kadar mutlu oluyoruz. Dengemizi bozuncada mutluluğumuzu kapmışlar gibi tepki gösteriyoruz. Bir gün birisinin getirip geri vermesini bekliyoruz. Hayatınıza girecek bir kadından ( ya da erketen), bir işten, paradan, etrafımızdaki imsanların değişmesinden...... Yok öyle bir şey, herkes kendi mutluluk musluğunu açarak, kendi mutluluğuyla yıkanacak.

Güzel bir şeyler düşünüp mutluluk duşu almaya ne dersiniz ?

Sevgi ve sağlıkla yıkanın :)

NLP uzmanı ve Yaşam koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Kısır döngüden çıkış !

Karşı kıyıya geçmek için nehirin durulmasını beklerseniz, nehir durulduğunda kayık orada olmayabilir. Bu sefer kayığın gelmesini beklersiniz. Kayık geldiğinde kürekler orada olmayabilir, yine bekleyecek bir şeyiniz vardır, küreğin gelmesini beklersiniz. Olmaz ya, hani olurda bütün engeller kalkıp, şartlar tamamen olgunlaşırsa bir gün, yinede bir şey yapamazsınız artık. Çünkü o kadar çok beklemeye alışmışsınızdır ki bu seferde karşıya geçecek gücü bulamazsınız kendinizde. Zaten geçseniz de bir anlamı olmaz. Bir şey başarmış, bir zafer kazanmış sayılmazsınız. Hiç bir engel yokken karşıya geçmek, bir aktiviteden başka anlam taşımaz. Niyetiniz aktivite yapmaksa bunu yerinizde zıplayarakta yapabilirsiniz. Yok ben ''kendi zaferimi kazanıp yaşam standartımı yükseltmek istiyorum'' diyorsanız, o zaman o nehire şimdi atlamalısınız. Hiç beklemeden şimdi. Sihir ' şimdi ' dedir. Ne geçmişte nede gelecekte.

İçinizden birkaç kere ŞİMDİ, ŞİMDİ diye tekrar edip bağırın. İç sesinizi duyun. Ne hissettiniz ? Tedirgin olup, bir adım geri çekilmek mi istediniz ? Yoksa heycanlanıp, ileri doğru bir hamle mi yapmak istediniz ? Eğer tedirgin olduysanız nehir kenarlarında daha çok bekleyeceksiniz demektir. Heycanlandıysanız, aklınızdan şimdi yapılacak bir kaç şey geçmiştir bile. Belki can yeleğinizi taktınız, belkide ayaklarınızı suya soktunuz. Devam edin arkası gelecektir, nehrin karşısına geçip zafer kazanacaksınız, kulvar atlayıp yaşam standartınızı bir üst seviyeye taşıyacaksınız

Şimdi de nehirin kıyısında engellere takılıp harekete geçemeyenler için küçük bir sorgulama yapalım. Engele takılmak , onu mazeret olarak görmek kişiye ne sağlar ?
Ertelemeyi sağlar
Ertelemek o kişiye ne sağlar ? Eylemsizlik
Eylemsizlik ne sağlar ?
Mevcut durumu korumayı
Mevcut durumu korumak ne sağlar ?
Kişiye bildiği, tanıdığı ortamda kalmayı Ama memnun değisiniz, mutsuzsunuz , aslında daha iyi bir yere gitmek , karşı tarafa geçmek istiyorsunuz.
Ama yolda engeller var !
Ve kısır döngü böylece başlar. İşte pek çok kişi için yaşam bu şekilde kendini tekrarlayarak sürüp gider.

Peki nasıl kırılacak bu kısır döngü ? Tabiki ' şimdi' nin sihirini başlatarak. Hiç bir şeyin değişmesini beklemeden suya atlayarak. Elimizde ne varsa onları en iyi şekilde kullanarak. Kayık yoksa yüzerek, kürek yoksa kollarımızı kullanarak, ya da bir köprü yaparak geçeceğiz karşıya. Şimdi yapmamak, ertelemek değil engele teslim olmaktır. Teslim olmak eylemsiz kalmaktır. Eylemsiz kalmakta mevcut durumu korumaktır, mevcut durumu korumakta mücadele etmemek, risk almamaktır. Bütün bu zincirleme reaksiyonu bozacak tek şey şimdi başlamaktır. Küçükte olsa bir adım atarak başlamaktır.

Siz neyi engel görüyorsunuz şimdi karşı kıyıya geçmemek için ?...

Engeller aşılmak içindir ve şimdide aşılır. Kişinin önünde duran en büyük engel kendisidir, bugün kendinize bir iyilik yapın ve şimdi çekilin kendi önünüzden. Yolunuz açık olsun, zaferiniz kutlu osun...

Sevgiyle ilerleyin...

NLP ve Yaşam Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Arkaya bakma alışkanlığından kurtulun

Bir daha geri dönmemek üzere bir yerden ayrılıyorsan, '' sakın arkana bakma '' derler.

Bir amaç için yola çıktıysan,vaz geçmemen, zoru görünce kaçmaman için, '' gemileri yak, köprüleri yık'' derler.

Karşı kıyıya geçmek için ince bir köprüde, bir ipte yürüyorsan '' sakın aşağı bakma, hep ileri bak'' derler.

Çünkü bunları diyenler, arkaya bakmanın geçmişe odaklanmak olduğnu ve seni geri çekeceğini bilirler.

Çünkü bunları diyenler, geri dönüş yolunu görürsen zoru görünce hemen vazgeçilebileceğini bilirler.

Çünkü aşağı bakarsan, aşağısının girdap gibi seni kucağına çekeceğini bilirler.

Evet şimdi, eğer yeni bir yola çıkmak için hazırlanıyorsanız, ya da bir değişim yolculuğuna çıktıysanız; nereye bakacağınız konusunda ve hangi geri dönüş yollarını yakacağınız, yıkacağınız konusunda bir egzersiz yapalım.

Kağıt kalemler hazır mı? ( Her halde beni takip edenlerin artık kendilerine ait bir defteri vardır :)

Örneğin kilo vermek için yola çıktıysanız, her kilo verdiğinizde kıyafetlerinizi daraltmak ya da hemen birisine hediye edip, ya da onları saklamaktan vazgeçmek. ( gemiyi-köprüyü yakın)

Hastalıklardan kurtulma kararı, daha sağlıklı olma yoluna çıktıysanız, zorunlu olduğunuz ilaçlar dışında olanları ve gereksiz tedbir araç-gereçlerini yok edin.

Aklınızda hep ulaşacağınız yeri hayal edin, gözünüz hep ileride olsun.

Geçmişteki üzüntüleri, haksızlıkları, acıları bir daha- bir daha düşünerek geçmiş girdabının kucağına bakmayın.

Çevrenizdekileri tekrar tekrar acınızı, sorununuzu, mutsuzluğunuzu anlatmayın. İnanın bana; sizi dinleyenlerin % 80 i dinlemiyor, diğer % 20 si de sizin mutsuzluğunuzdan mutlu oluyor.

Daha iyi, hakkettiğiniz gibi bir sevgili istiyorsanız, eski sevgilinize dönüp durmayın ve dönmemek için gereken her ne ise onu yapın. İmkansız kılın geri dönüşü. Geçmiş bir alışkanlıktan ibarettir. Sizi oraya çeker, sürükler, bunun için önlem alın. Değiştirmek istediğiniz geçmiş çok faydalı bir şey olsaydı, şu an zaten çok mutlu olurdunuz, bir arayış içinde olmazdınız.

İçten içe, gerçekleştirmek istediğiniz şey olmazsa yenilgi karşısında ne yapacaksınız onun pazarlığını yapmayın. Başka hangi yolu deneyebilirsiniz onu düşünün.

Geriye dönüş yollarınızı tıkayın. Yolu dönülmez kılın. Bunun için resimleri mi yakmanız gerekiyor, eşyaları mı atmanız gerekiyor? Telefon numarasını mı silmeniz gerekiyor, başka bir çevreye mi girmeniz gerekiyor? Siz çok daha iyi bilirsiniz ne yapmanız gerektiğini.

Her yere ileriye bakmayı, hedefinizi , güzellikleri hatırlatacak işaretler koyun. Yani tam donanımlı bir şekilde yola çıkın. Arkaya bakmadan, aşağı bakmadan, dönüş yollarını tıkayarak yola çıkın. Yolunuz açık olsun. Yüreğinizin ışığı yolunuzu aydınlatsın. Sevgi ve sağlıkla ilerleyin :)

NLP ve Yaşam Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

ZAYIFLAMAYI İSTEMEYİN ! SADECE SEÇİN !

Fazla kilo sorunu olan herkes kilo vermek ister. Kilo vermeyi seçmedikçe bu yeterli olmaz.Çünkü; '' zayıflamak istiyorum'' cümlesinde bir eylem yoktur, sadece istersiniz. Oysa kilo vermek ya da vermemek bir seçimin sonucudur.

Bugünkü hayatımıza baktığımızda sahip olduğumuz, ya da olmadığımız her şey seçimlerimizin sonucudur. Şimdiye kadar başkalarının etkisinde kalarak bir şeyler yapmış olmamız ya da yapmamış olmanız, bundan sonrada böyle olacak anlamına gelmez. Artık büyüdünüz :) başkalarının akılına ihtiyacınız yok.

Şu an fazla kilonuz varsa ve bundan memnun değilseniz, önce bunu sizin yarattığınız gerçeğini kabul etmeniz önemli bir adımdır. Gereğinden fazla yemeği seçtiniz, yanlış şeyler yemeyi tercih ettiniz, yeteri kadar hareket etmemeyi seçtiniz. Bunun sonucunda da fazla kilolarınız oldu. Yeni seçimler yapmanız size farklı sonuçlar getirecektir. Kendi seçimlerinizin sonuçlarını yaşadığınızı kabul ederseniz, farklı seçimlerin de size farklı sonuçlar getireceğine inanırsınız.

Pasta , çikolata yemek yerine kuru meyve yemeği seçebilirsiniz. Sıkılığınızda ya da kızdığınızda abur-cubur atıştırmak yerine duş almayı, meditasyon yapmayı, ya da yürümeyi tercih edebilirsiniz. Çok çeşiitli, karışık yemek yerine her öğün tek bir çeşit yemeği seçebilirsiniz. Kilo larınıza kızmak yerine, onlarla barışmayı seçebilirsiniz. Oturmak yerine dans etmeyi ya da yürümeyi seçebilirsiniz. Tepkilerinizi içinize atmak yerine dozunda dışarı akıtabilirsiniz. Başkaları istiyor diye değil, sadece kendiniz istiyorsunuz diye kilo vermeyi seçebilirsiniz.

Gerçekten kilo vermeyi seçtiğinizde kendinizi iyi hissedeceksiniz. Bugün ağzınıza ne götüreceğinizi, ne kadar götüreceğinizi siz belirleyeceksiniz. Bunun farkına vardığınızda işiniz kolaylaşacaktır.

İsterseniz farkındalık kazanmak için bugün bir deneme yapın. Her ne yamek için elinize alırsanız kendinize şu soruyu sorun; '' Şu an ben bu ....(tatlıyı )......(kuru meyveyi).... yemeği seçiyorum ve yarın-öbür gün bu seçimimin sonuçlarını yaşayacağım, istersem bu seçimimi değiştirerek alacağım sonucu da değiştirebilirim.''

Evet seçim sizin, SİZ NEYİ SEÇİYORSUNUZ?

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

YENİDEN DOĞMAK İSTER MİSİNİZ ?

Kartallar kuşlar arsında en uzun yaşayanlardandır. 70 yaşına kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak isteyen kartalın 40 yaşlarında çok ciddi ve zor bir karar vermesi gerekir. Çünkü bu yaşlarda kartalın gagası uzunlaşıp göğsüne doğru kıvrılır, pençeleri sertleşir, kanatları ağırlaşır ve tüyleri kartlaşır. Avlanması, uçması sorun olmaya başlar, çünkü güçten düşer. Dolayısıyla kartal ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve sancılı sürecini göğüsleyecektir.

Değişip, yeniden doğuşu seçen kartal dağın tepesinde kayalıklarda bir yuvaya çekilir. Gagasını sert kayaya vura vura söker ve bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıkınca , yeni gagasıyla pençelerini söker. Yeni penceleri çıkıncada onlarla kartlaşmış tüylerini yolar. Bu değişim süreci aşağı yukarı beş ay sürer. Ama kartal sonunda kendisine en az 20 yıl daha bağışlayan yeniden doğuşunu gerçekleştirir ve zafer uçuşuna hazır olur.

Kartalların hayata yeniden doğmak için verdikleri mücadele ne kadar da biz insanlarınkine benziyor değil mi ? Biz de yeni bir hayata kanat açmak istediğimizde, aynı kartallarınki gibi sancılı bir değişim sürecinde buluruz kendimizi.

Kimimiz daha yolun başında, kendinde yeterli sabrı ve cesareti bulamadığı için geri döner. Yola aynı, eski alet çantasıyla devam etmeye karar verir. Acılarından, işe yaramayan inançlarından, kötü alışkanlıklarından vazgeçemez. Kaderini kabul edip, olacakların başına gelmesini bekler. Ve bir gün çaresiz son çırpınışlarıyla mutsuz ve hayallerini gerçekleştirememiş bir şekilde ayrılır bu dünyadan.

Oysa yüreğinde cesareti toplayp, daha yükseklere, yeni bir hayata kanat açmak isteyenler, acılı da olsa, zor da olasa değişim için kartal gibi kararlılıkla çekilir kendi içdünyasına. Kartalın artık işine yaramayan gagasını, pençesini, tüylerini söktüğü gibi sabırla söküp atar işe yaramayan inançlarını, eski alışkanlıklarını ve acılarını. Yenilerine yer açar, olması gerektiği gibi, ihtiyacı olduğu gibi donatır kendisini. Sancılı ve uzun olsa da dayanır bu değişim sürecine. Bilir çünkü zafer yakında gerçekleşecek, yeniden doğuş başlayacaktır. Ve bir gün beklenen an gelir, değişim gerçekleşir. Artık zafer uçuşuna hazırdır, yenilenmiş bir şekilde, daha güçlü, daha keyifli kanat açar yeni bir hayata.
Değişim hepimiz için kaçınılmazdır. İyi veya kötü, zaten bir şekilde değişiyoruz. Zaman, olaylar, kişiler biz farkında olmasakta bizi bir şekilde değişime itiyor. Madem değişebiliyoruz, neden bunu kendi kararımızla, istediğimiz şekilde yapmayalım ki? Neden farkına vardıkça alet çantamızdan işe yaramayanı çıkarıp yerine yenisini koymayalım ki?

Tek yapmamız gereken, kartallar kadar yürekli olmak, yeni bir hayatı ölmeden istemek, sabırlı olup, emek vermek.

800 Yıl önce Mevlananın bize yaptığı çağrı gibi '' Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa yazık. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden ölmeli.''

Sevgiyle kalın...

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Başarının sırrı pestil

Amacınız, hedefiniz, başarmak istediğiniz her ne ise onu PESTİL haline getirirseniz başarı kaçınılmaz sonunuz olur. Peki nedir bu PESTİL ?

P : Hedefi pozitif ifade edilmeli : Örneğin sigarayı bırakmak değil, sağlıklı yaşamak ya da depresyondan kurtulmak değil, olumlu düşünmek ( fazla kilolardan kurtulmak değil sağlıklı incelmek........)

E: Ekolojik olmalı : Fiziksel durumunuza, sosyal durumunuza, ilişkilerinize veya her hangi bir şekilde çevrenize zarar verici bir yan etkisinin olmaması.

S: Sana bağlı olmalı : Hedefinizi gerçekleştirebilmek sizin elinizde olmalı. Seçimler ve uygulamaların, izlenecek yolun, çabanın size ait olması. Tamamen başarmak için yapılacakların sorumluluğu size ait olamalı . Zayıflamak için haplara, otlara, depresyondan çıkmak için ilaçlara ya da karşınızdaki kişinin değişmesine, işe girmek için bir tanıdığa veya mutlu olmak için iyi bir habere bağlanmamalısınız. Çünkü her şey size bağlı :)

T: Tatmin edici olmalı : Hedefinize ulaştığınızda sonuç sizi motive edecek kadar tatmin edici olmalı. Ona ulaştığınızı düşlediğinizde, hayali sizi heyecanlandırmalı. Hedefinize ulaşma nedenleriniz ne kadar güçlüyse sonuçta o kadar motive edicidir.

İ: İmkanı olmalı : Hedefiniz ulaşılması, gerçekleşmesi mümkün bir şey olmalı. NLP '' başkası yaptıysa ben de yapabilirim'' düşüncesiyle bütünleşmeyi faydalı bulur. Pek çok sınır birisinin ilk kez bir şeyi yapabilmesiyle kırılmıştır. Eğer sizin de gerçekleştirmek istediğiniz şeyi birisi daha önce yapmışsa mümkündür :) imkanı vardır :)

L: Limitleri belli olmalı : Hedefinizin tüm ayrıntıları önceden belirlenmiş olmalı. Hangi zaman diliminde, kiminle, nerede, hangi kriter ve özelliklerde ulaşmak istiyorsunuz belirlemelisiniz. Bu hem beyninize net hedefi gösterecek hem de odaklanmanızı sağlayacaktır.

Şimdi kendi PESTİL' inizi oluşturun. KOCAMAN harflerle yazın, bir tablo yapın ve göz önünde bir yere asın, ve o meşhuuuuuur ilk adımı atmış olmanın keyfini çıkartırken gülümseyerek, ikinci adımınızı planlayabilirsiniz :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin :)

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.