SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Zayıflamak için bedeninizle iş birliği yapın

En son ne zaman bedeninizle iletişim kurdunuz?..................................................

Bu soruyu sorduğumda pek çok kişi garip garip yüzüme bakıp, nasıl yani? Bilmem! gibi cevaplar veriyor. Aslında her gün bedenlerimizle iletişim halindeyiz, bunun için konuşmak şart değil. Her karnınıza bakıpta onu beğenmeyerek, bacaklarınıza ya da kollarınıza bakıp ne kadarda çirkin ya da yağlı olduklarını düşünüp, onları sevmediğinizi dile getirirsiniz. Ve beden bunu anlar, çünkü zihnimiz,duygularımız,ruhumuz, bedenimiz iç içedir. Ayrılmaz bir bütünüzdür.

Size farklı bir bakış açısı göstermek istiyorum :) Sizin o beğenmediğiniz, gitmesini istediğiniz göbeğiniz gidecek ve yerine yeni güzel bir göbek mi gelecek? Hayır, sahip olduğunuz göbek değişerek güzel bir göbeğe dönüşecek. Göbek aynı göbek. Ya da kalçalarınız gidecek de yerine başka kalçalar mı gelecek? Tabiiki hayır, sahip olduğunuz bu kalçalar değişerek daralacak. Peki siz ona bu kadar kötü davranırken, onu sevmediğinizi söylerken bu nasıl olacak? Bir fikriniz var mı? Tabiiki değişim gerçekleşmeyecek. Üstüne üstelik onları yağlandıran, genişleten kim ? ...........................................................................................

Bugün sakin bir ortama gidin ve bedeninizin belirli noktalarına dokunarak onunla konuşun. Yıllardan beri bedeniniz de size bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ama siz duymadınız ya da duymak istemediniz. Acaba bedeniniz size neler söyleyecek. Gözlerinizi kapayın, yavaş ve derin nefes alıp-verin, tamamen bedeninize odaklanın ve onun ne söylediğini dinleyin. Bakalım size neler söyleyecek.

Bedeninizi sevmek için zayıflamayı beklemeyin, şimdiden, bu haliyle sevin. Ondan özür dilemeniz gerekiyorsa dileyin. Ve ona artık daha iyi bakacağınıza, her gün seveceğinize söz verin. Unutmayınki size başka bir beden verilmeyecek, ancak siz bu bedeni dönüştürebilirsiniz. Bunun en güvenilir yolu onunla çatışmak değil, iş birliği yapmaktır :)

Daha önceki zayıflama ile ilgili yazdığım yazılarda da dediğim gibi sadece okuyup onaylayıcı değil, uygulayıcı olmak değişimi getirir. Hepinize iyi uygulamalar :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Eyvah modernleştik !

Ne kadar da modernleştik, hayatımız ne kadar da kolaylaştı değil mi? Her şey elimizin altıda, artık hiç bir şey için beklemek zorunda değiliz. Modern teknolojinin sunduğu bütün konfor elimizin altında. Yaşam çok kolaylaştı. Artık annelerimiz ya da anneannelerimiz gibi ısınmak için kömür kovası taşımak zorunda değiliz, ya da sevdiğimiz birisinden haber almak için saatlerce telefon bağlantısı beklemek zorunda değiliz. Aradığımız bilgiye ulaşmak için kütüphaneye kadar gitmek zorunda da değiliz. Karpuz yemek için yazı hiç de beklemek zorunda değiliz. Ya da dedelerimiz gibi işe giderken yürümek zorunda da değiliz. Hatta sevdiklerimizi görmek için bir araya gelmek zorunda bile değiliz. Modern teknolojinin getirdiği kolaylıkla saymakla bitmez.

Peki, ama niye biz hala mutsuz, sağlıksız, uyuşuk ve stres doluyuz. Hala kendi kendimizi kemiriyoruz. Hiç bir şeye yetişemiyoruz, dengelerimiz alt üst olmuş durumda. Belkide artık eskiye, doğaya dönmenin zamanı gelmiştir. Bu kadar modernlik, teknoloji genlerimize fazla gelmiştir, bize dokunmuştur, ne dersiniz?

Milyonlarca yıldır dalından meyve, sebze yemiş biz insanlara GDO'lu, hormonlu, katkı maddeli gıdalar dokunmuştur,

Topraktan almamız gereken dünyanın doğal manyetik alanı yerine daha çok elektro manyetik dalgalar almamız dokunmuştur,

Ozon tabakasını delerek uzak kızıl ötesi ışınları alamamak dokunmuştur,

Şehirleşmeyle gelen betonlaşma ve kirli hava dokunmuştur,

Kirlettiğimiz sular, her şeyin içine giren kimyasallar dokunmuştur,

Bedensel aktivitelerimizin azalması hatta yürüyemememiz dokunmuştur,

Ailemizle, sevdiklerimizle vakit geçirememek dokunmuştur,

Ve bütün bu konfora ulaşmak için içimizi saran para hırsı dokunmuştur...

İşte bu kadar konfor içinde, bu kadar kalitesiz, dengesiz bir yaşam. Peki dengeyi nasıl bulacağız?

Çok kolay! Eskiyi düşünün, annelerimizin, anneannelerimizin hayatlarını.

Onların hayatlarında sahip oldukları artıları alın, bugününüze koyun,

Eksileri için de;

Onlara teşekkür edin ve minnettar olun…

Yaşam Koçu ve NLP uzmanı

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Bilinçaltında neye inanıyorsunuz?

İnançlarımız kendimiz, diğer insanlar ve hayat hakkındaki yargı ve değerlendirmelerimizdir. İnançlar kendi hayat deneyimimizle ve küçük yaşlarda aile,öğretmenler gibi yakın çevre büyüklerimizin bizlere aktardığı bilgilerle oluşur. Bir kere oluştuktan sonra da bir daha onları kolay kolay sorgulama gereği duymayız. Bilinçdışı olarak hayatımızı yönlendirirler. Hatta farkında olmadan inançlarımızı desdekleyen yeni bilgi ve görüşlere açıkken karşıtı olanlara da tamamen kendimizi kapatırız. İnançlarımız doğrultusunda hareket eder, tepki verir ve beklentiler içine gireriz.

Bazı inançlar bizi güçlendirip hayatımızı kolaylaştırırken bazıları da bizi sınırlayıp güçsüzleştirir. Başarılı insanlarla başarısız insanların inandıkları şeyler farklıdır, ya da mutlu insanlarla mutsuz insanların ... Bu konuyla ilgili Hanrry Ford'un çok güzel bir sözü vardır, '' Bir insan başaracağına inanıyorsa da ,başaramayacağına inanıyorsa da haklıdır.'' İstediklerimizi değil inandıklarımızı yaşarız.

Zaman içinde hayatın hızlı akışına kapılıp, sadece isteklerimizi düşünürken aslında diplerde bir yerlerde nelere inandığımızı unuturuz. Oysa bilinçaltı unutmaz ve herzaman inançlarımız doğrultusunda bizi yönlendirir.İstediklerimiz olmadığında ya da kötü şeyler yaşadığımızda kaderi,olayları,başka kişileri ya da kendimizi suçlarız. Oysa istenmeyen sonucu yaratan bizim güçsüzleştirici inancımızdır.İnandığımız şey gerçekleşmiştir. Yapmamız gereken gerçekten nelere inandığımızı bulup onu yeni baştan yapılandırmaktır.

Bizi sınırlayan inançlar, kendi içsel kaynaklarımızı gerektiği şekilde kullanmamızı engeller, potansiyel gücümüzü düşürür. Genelde bu zehirli inançlar karşımıza ümitsizlik,yetersizlik ve değersizlik duygusuyla bize varlıklarını hissettirirler. Fiziksel ve zihinsel sağlığımızı etkileyerek hayatımızın yaşam kalitesini düşürürler.

Eğer ümitsizlik hissediyorsak ne yaparsak yapalım arzu ettiğimiz şeye ulaşamayacağımıza, kontrolün elimizde olmadığına inanıyoruz demektir. Eğer yetersizlik duygusunu hissediyorsak yapmak, gerçekleştirmek istediklerimiz konusunda yeteri kadar beceriye sahip olmadığımıza inanıyoruz demektir. Değersizlik duygusunu yaşıyorsak da, isteklerimizin mümkün olduğunu bilir ancak kendimizin bunu haketmediğine inanıyoruz demektir.

Hayatın zor olduğuna inanıyorsanız, emin olunki zor bir hayatınız olacaktır, çalıştığınız şirkette terfi etmenin zor olduğuna inanıyorsanız, emin olunki terfi edemeyeceksiniz, kilonun ailenizde genetik olduğuna inanıyorsanız hiç bir zaman ideal bir vücuda sahip olmayacaksınız, karşı cinsin güvenilmez olduğuna inanıyorsanız hiç bir zaman güvenilir bir partner bulamayacaksınız, kendinizin şuan olduğunuz kadar olduğuna inanıyorsanız, bundan daha iyi bir hayat yaşayamayacaksınız...

Sınırlayıcı, güçsüzleştirici inançlar virüs gibidirler. Kişinin gelişim ve değişim sürecini çok hızlı bir şekilde sabote ederler.Nasıl biyolojik anlamda virüsler hücrelerin içine girerek hücreleri esir alırlar ve bağışıklık geliştirilmediği takdirde hücrenin sahibi gibi davranarak üreyip çoğalıyorsa düşünce virüsleri de aynı bu şekilde çoğalarak önce zihnimizi sonra da hücrelerimizi ve haytımızı etkileri altına alırlar.

İnançlarımızın davranışlarımızı kontrol eden yönlendiren etkisi dışında, hücrelerimizi de kontrol eden bir yapısı vardır. Hastalığının tedavi edilemez olduğuna inanan bir kişi, kendi yaşamsal faaliyetlerini bu inanca göre düzenleyerek bu inancı yansıtan bilinç dışı kararlar alacaktır. İnanç ne kadar güçlüyse acı son o kadar çabuk gelecektir. Hastalığının tedavi edilebilinir olduğuna inanan diğer bir kimsenin aldığı kararlar çok daha farklı olacaktır ve tüm hücreleride bu inancı gerçekleştirmek için çalışacaktır.

Beklentilerimizi etkileyen kuvvetli inançlar inanılmaz durumlar yaratabilmektedir. Oldukça dramatik sayılabilecek fizyolojik sonuçlar ürettiği tıbben de kabul edilmiştir. Kendisi doğum yapmayıp evlat edinen bazı kadınlarda çocuklarını beslemek konusundaki inançları onların süt bezlerini çalıştırarak evlatlarını emzirebilmelerini sağlamıştır.

İnançların haytımızda bu kadar büyük etkisi olduğu gerçeğinin farkına varıp diplerde nelere inandığımızı, hangi inançlarımızın bizi sınırladığını, güçsüzleştirdiğini bulup bilinç sevyesine çıkartmak zorundayız. Tabiki onları ihtiyacımız olan, bizi güçlendirecek şekilde yeniden yapılandırmalıyız. Aksi takdirde en iyi hayatımız yaşadıklarımız kadar olacaktır.

Hemen şimdi hayatınızla ilgili yapmak,elde etmek ya da kurtulmak istediğiniz bir şeyle ilgili sizi güçsüzleştiren inancınızı bulun.

..................la ilgili gerçekten neye inanıyorum ?

..................la ilgili gerçekten neye inanmıyorum ?

....................la ilgili neye inanmaya ihtiyacım var ?

İyi egzersizler, sağlık ve sevgiyle ilerleyin...

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Kendinizi iyi hissetmek sizin elinizde

Büyüdükçe kendinizden uzaklaşır, dışarıya bağımlı hale gelirsiniz, işin daha da kötüsü bunun farkında bile olamamanızdır. Gülmek, neşeli olmak, pozitif olmak... kısacası kendinizi iyi hissetmek için bir olaya, bir kişiye, bir söze ihtiyaç duyarsınız. Oysa bir çocuk düşünün, o nasılda eğlenir kendi kendine. Yüzünde hep tatlı bir gülümseme, eğlendiren bir merak, bedeninde coşan bir enerji, dolaşır ortalıkta. Zamanla ebeveyn ve çevre müdahalesiyle kırılır kolu-kanadı. Öyle gülme, böyle yapma, dur fazla zıplama ...diyerek ayıplar dünyasına itilir. Zamanla öğrenir durduk yere gülünüp, mutlu olunmayacağını. Çünkü mutlu olmanın, neşelenmenin, gülmenin bir yeri, zamanı vardır. Kendini iyi hissetmek için bir sebebin olmalı. İşte böyle bir yetişkin olduğunuda içinizdeki yaşama coşkusunu kaybediverirsiniz. Artık alaylar ya da kişiler size kendinizi ya iyi hissettirir ya da kötü. Sanki kontrol siz de değilde onlardaymış gibi. Ve bildiğiniz iyi bir sebebiniz yoksa kendinizi iyi hissetmenize de gerek yoktur. Beklemeye başlarsınız. Aaaah aaaah şu iş olsada bir sevinsem, vaaah vaah şu kız bir evlensede huzura kavuşsam, ooof ooof şu adam bana iyi davransa da yüzüm gülse...( devamını siz doldura bilirsiniz)

Daha önceki duygularla ilgili yazımda da söylediğim gibi asıl duygu üretim merkezi içinizde. Kaynak sizsiniz ve güç sizde. Yeniden başa dönüp çocuklar gibi sebepsiz yere kendinizi iyi hissetmeyi öğrenmelisiniz. İyi hissetmek için gerçekten de bir sebeb arıyorsanız, en iyi sebep, az sonra kendinizi gerçekten de iyi hissediyor alacağınızdır.

Uzun süre aynı duygu durumu içinde kalmak zamanla sizi kontrol etmeye başlar. Çünkü bilinçaltınız bunu bir istek olarak görmeye başlar ve içerden size destek olamak ister. Ayrıca her duygu bedenimizdeki hücreler tarafından kodlanır. Yani siz üzgün bir duygu durumu içindeyken tüm kaslarınız, hücreleriniz belli bir şekil alır ve o enerjiyi yayar. Duygu durumunuz uzun süre aynı kalırsa kaslarınız, hücreleriniz bedensel duruşu benimser. V e siz nötr bir durumdayken, kaslarınız bu duruşa geçerek sizde tekrar üzüntü duygusunun harekete geçmesiniz sağlayabilir. Ve olumsuz kısır döngüler başlar.

Biz farkında olsak da olmasak da beynimiz sürekli öğreniyor. Bir şarkının sizde yıllar önce acıklı bir anısı varsa, ne zaman o şarkıyı duysanız hemen aynı acı beyniniz tarafından size hatırlatılmasının sebebi budur. Beyin şöyle der '' ...şarkısı=bu şarkıda üzülmeyi öğrenmiştik, şimdi üzülünecek=üzüntü duygusunun kimyasalı bedene salgılansın= kaslar ve hücrelerde üzüntü şeklini alsın... Sistem böyle çalışıyor.

Şimdi kendinize iyi hissetmek üzere yeni öğretiler yapmak ister misiniz. Zamanla ve tekrarla beyniniz bunu da öğrenecektir. Yeni kendini iyi hissetme sebeplerine bir kaç örnek vereceğim, siz de kendinize özel sebepler bulabilirsiniz. Önemli olan her gün ( en az 21 gün) tekrar yaparak zihninize ve bedeninize bu güzel duyguyu sık sık akıtarak onu bağımlı yapmak. Güzel duygulara bağımlı olduğunuzda, nötr zamanlarınızda zihniniz ve bedeniniz sizi iyi olmaya davet edecektir. Bunu kendimle ve danışanlarımla defalarca deneyimledim, gerçekten işe yarıyor.

Aynanınıza gülen bir yüz yapıştırın ve '' GÜLÜMSE HAYAT, GÜLÜMSE KENDİNE'' yazın ve gülümsemeye başlayın, etrafınızda ki herkese gülümseyin. Kocaman bir ağızla, gülümsemek size kendinizi iyi hissettirecektir.

Salonun ortasın zıplayın havaya '' OLEY YAŞASIN '' diye bağırın.( Sokakta yaparsanız çok daha iyi hissedersiniz, çünkü başka insanları da güldürürsünüz.)

''Duygu kaynağı benim içimde ve şimdi bana kendimi iyi hissettiren bir duygu üretmeyi seçiyorum, GÜÇ BENDE'' diye bağırın.

Bunlar size komik ve saçma geliyorsa , özellikle denemenizi isterim. Tecrübelerime göre en çok saçma bulanlar bunları yaparken eğleniyorlar :)

Eğer bunlar kendinizi iyi hissetmenize yardımcı olmuyorsa pes etmeyin, bir müddet profesyonel destek alarak kendinize özel yöntemler geliştirin ve bir an önce güzel duygu bağımlısı olun.

Haydi ŞİMDİ nin gücünü kullanın ve hemen deneyin :)

İyi eğlenceler!

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Erteleme alışkanlığından nasıl kurtulunur ?

Şimdi başlamanın nesi kötü ? ( okumaya devam etmeden önce lütfen cevap verin )...........................................................................................................................

Verdiğiniz cevaba gerçekten inanıyor musunuz? Eğer gerçekten inanmıyorsanız, kendinize hemen başlarsanız olabilecek iyi bir şey bulun. Hemen şimdi başlamam bana ne kazandırır, ne gibi iyi bir şey yapmış olurum?.................................................................................

Nereye kadar ertelemek istiyorsunuz? O günün bugünden farkı ne?...............................peki o zaman, ertelemenin sebebi yeni bir erteleme bahanesi için zaman kazanmak olabilir mi? Hani o muhteşem ertelenmiş gün geldiğinde başlamamak için yeni bir maazeretin oluşmasına şans vermek gibi :) Kar yağabilir, elektrikler kesilebilir, başınız ağrıyabilir, bir toplantı çıkabilir, hatta komşunun kedisi hasta olabilir :)

Harekete geçmek için yeteri kadar sebebiniz var mı? Mutlaka vardır ma farkında mısınız? Hemen şimdi kağıt kalemi alın ve başlayın yazmaya. En az 10 tane sebep yazın kendinize. '' Ben bunu yaparsam neler kazanacağım?'' Bu işi yapma nedenlerim neler? Eğer erteliyorsanız beyniniz size neden ertelemeniz gerektiği ile ilgili mazeretler sunuyordur. Bunu değiştirmek için odağınız '' ben bunu yapmak istiyorum çünkü.................................

Beyninize hedefinizi gösterin, neyi, ne zaman tamamlanmış olarak, hangi şartlarda, hangi kriterlerde istiyorsunuz belirtin.

İş gözünüze büyük gözüküyorsa parçalara bölün. Bebek adımlarla başlayın. En kolayını seçin ve hemen başlayıp bitirin. Bir kitap okumak istiyorsanız ve bu kitap 300 sayfa ise hedefiniz bugün 30 sayfa okumak olsun. Otuz sayfaya başlamak her zaman 300 sayfaya başlamaktan daha kolaydır. Kendinizde değiştirmek istediğiniz 4-5 alışkanlık, davranış vs. varsa önce birini seçin ve ondan başlayın. Bir şeyi tamamladığınızda diğerine başlamak için daha çok motivasyonunuz olacaktır.

O günkü performansınız içinkendinize yan etkisi olmayan, hoşlandığınız bir şeyi ödül olarak verin.

Yapacağınız işlerin güzel yanlarına odaklanın. Ne kadar sıkıcı da gözükse her işin olumlu, güzel bir yanı vardır. Onları düşünün ve işi daha eğlenceli bir hale nasıl getirebilirim diye sorun kendinize. Örneğin 30 sayfa kitap okuduğunuzda o gün konuşacak farklı bir konunuz olur veya siz birisinin yeni bir şey öğrenmesine vesile olabilirsiniz, çocuğunuza güzel bir örnek olabilirsiniz, hayatınız için çok önemli bir şeyin farkına varabilirsiniz.........

Şimdi gözlerinizi kapatın ve kendinizi ertelediğiniz işe başlamış ve sonrada bitirmiş olarak görün. Yüzünüzde başlayıp bitirmenin tatlı gülümsemesini ve yüreğinizde bitirmenin heyecanıni hissedin....

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin :)

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Beyninizin muhteşem güçlerini biliyor musunuz ?

Beynimiz mükemmel yapısıyla bilim adamlarını hala hayrettler içinde bırakacak kadar kompleks bir yapıya sahipken, biz sahip olduğumuz gücün ne kadarının farkındayız acaba ?

Yapılan araştırmalarda, beyne benzer bir makinanın yapılması için en az 300 tirilyon dolara ve 1 tirilyon wattlık elektirik enerjisine ihtiyaç olduğu tespit edilmiş. İçinde bulunduğumuz teknoloji çağının hiç bir ürünü insan beyninin potansiyel gücüne yaklaşamıyor bile. Dünyanın en hızlı bilgisayarı 7 ton ağırlığındaki '' Creyy'' bilgisayarı bile saniyede 1 milyar hızla işlem yaparken bizim 1 buçuk kilo ağırlığındaki beynimiz saniyede 1 katrilyon hızla işlem yapmaktadır. Teorik olarak bir beynin içinde bir İstanbul kurmaya yetecek potansiyelde atom enerjisi vardır.

Beynimizin bir gramında dünyadaki tüm telekominikasyon sisteminden daha fazla bağlantı vardır ( prof. dr.Rassell). Ayaklarımızdan gelen bir uyarının beyne ulaşması saniyenin yüzde birinde gerçekleşir.

Beyin bilinçli ya da bilinçsiz, vücudun bütün hareketlerini kontrol eden denetim merkezidir. Duygu, bellek, düşünce ve konuşmadan sorumludur. Bilinçdışı olarak adlandırılan sağ beyin, ana rahminden ölene kadar bütün anıları depolar, hiç bir bilgiyi silmez. Bünyesinde mükemmel bir sağlık planı barındırır. Tüm sağlık çözümlerini bilir. Kişiyi koruma amaçlı semptomlar yaratır. Olaylar ve duygular arasında bağlantı kurar. Hayal ve gerçeği birbirinden ayırmaz. Kabul ettiği her fikri gerçekleştirme eğilimindedir. Bilgiden çok hayal gücüne önem verir . Emirlere uymayı sever, sık tekrarlana davranış ve düşünceleri otomatiğe bağlar. İnandığımız herşeyi bir emir olarak kabul edip tüm hücrelerede bu mesajı taşıyarak onu gerçekleştirmek için çalışır. Ve gerçekleştirir de, bu yüzden içinizdeki gücün farkına varın! Neye inandığınıza , neyi en çok düşündüğünüze ve neyi en çok tekrarladığınıza dikkat edin. Çünkü içinizde evrenin en büyük gücü ( yaratandan sonra) size her saniye hizmet etmek için bekliyor. Yanlış mesajlar yanlış sonuçlar doğurur, bilinç altınıza farkında olarak gerçekten istediğiniz mesajları yollayın. Bilinçalı doğru-yanlış, iyi-kötü , olumlu-olumsuz bilmez. Siz ona ne iletirseniz , bilinçaltı onu iyi bilir ve gerçekleştirmek için çalışır. Sadık bir hizmetkardır.

Siz bilinçaltınıza ne mesajlar yolluyorsunuz ? Farkında mısınız ?

Arzu Bıyıklıoğlu NLP uzmanı ve yaşam koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

HAYATINIZI DEĞİŞTİRMENİN GÜVENİLİR VE HIZLI YOLU

Bazı insanlar hayatlarında bir şeylerin değişmesini isterken, bazılarıda hayatlarında bir şeyler değiştirmek isterler. İkisinin arasındaki en büyük fark cümlelerin yapısından da anlaşılabileceği gibi; birinci durumda kişinin edilgen konumda olması, ikinci durumda ise etken konumda bulunmasıdır. İki istek arasında çok büyük fark vardır. Bu sebepten dolayı sonuçlarda çok farklı olacaktır.

Dışarıdan beklenen bir değişimin gerçekleşmesi çok zordur, gerçekleştiği durumlarda da hesaplanmamış pek çok yan etki hayatınızda kötü dalgalanmalar yapar. Örneğin hiç bir çaba harcamadan, bir şekilde bir şey olsada hemen zayıflasam diye bir değişim beklerseniz ağır bir hastalıktan dolayı aniden otuz kilo kaybedebilirsiniz. Özellikle başkalarını da dahil ettiğimiz değişikliklerde ise, sonuç hemen hemen sıfıra yakındır. Hayatımızdaki tüm değişikliklerden kendimiz sorumluyuzdur. Bugüne kadar da olumlu veya olumsuz pek çok değişimi farkında olmadan yapmışızdır. ( NLP olumlu değişimleri hızlı bir şekilde yapmanıza ve etken olmanıza yardımcı olur)

Değişmesini istediğiniz her ne varsa hayatınızda sadece ve sadece onu önce kendi zihninizde değiştirerek yapabilirsiniz. Herhangi bir değişim arzulandığında ve içselleştirildiğinde değişim yolculuğu başlamıştır. Bu yolculukta emin ve hızlı adımlarla gidebilmek için kendinize bazı değişim destek soruları sorabilirsiniz.( NLP kendinizi doğru şekilde sorgulamanıza yardımcı olur). Tabiiki öncelikle istediğimiz değişimi olumlu bir kalıpta ifade edebilmelisiniz. Neyi değiştirmek istediğiniz değil, onun yerine ne koymak istediğiniz, neye ulaşmak istediğiniz önemlidir. Zayıflama örneğinden devam edersek, değişim aburcubur yememekle değil sağlıklı beslenmekle ve hareket etmekle gerçekleşir. Ayrıca düşünceniz nerdeyse odağınız oradadır. Gözünüz kurtulmak istediğiniz şeydeyken hedefinize ulşamazsınız. Odağınız, ulaşmak istediğinize giden düşünce ve davranışlarda olmalıdır.

Değişimin sonucunda elde etmek istediğiniz şey, sizin hedefinizdir. Ve hedefinizi kesin, net bir şekilde zihin gözünüzle görebilmelisiniz. Ondan sonra değişim yolculuğuna ilk adımınızı atarsınız ve kendinize aşağıdaki soruları sorarak yolda kalmayı garantilersiniz.

1) Nereye doğru ilerliyorum ? ( arzu ettiğim durum tam olarak ne, ona ulaşmış olmak bana ne hissettiriyor )

2) Neden bu değişime doğru ilerliyorum ? ( hangi değerlerimi takip ediyorum )

3) Oraya nasıl ulaşacağım ? ( bu yolculukta ihtiyacım olan stratejik planlama)

4) Eğer yolculukta bir şey yanlış giderse nasıl başa çıkarım? ( kriz yönetimi planı)

İşte bütün bu soruları net bir şekilde cevapladığınızda '' değişim yolculuğunuz'' çok daha keyifli ve arzu edilen sonuçta olacaktır. Şimdi kendinize vakit ayırın ve bu soruların cevaplarını defterinize yazın. ( Yoksa sizin hala bir kişisel gelişim defteriniz yok mu? o zaman önce defterinizi alın :)

NOT: mesaj kutuma not bırakırken lütfen mail adresinizi doğru yazıp yazmadığınızı kontrol edin ve sorularınızı kendinizle ilgili daha ayrıntılı bilgi vererek, daha açık ve net sorun :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin :)

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

Gerçekten ne istediğinizin farkında mısınız?

Ne istiyorsun? Aslında ben işimden ayrılmak istiyorum, bana göre değil. Peki ne istiyorsun? Bilmem, sevgilimden de pek memnun değilim ondan da ayrılmak istiyorum aslında. Tamam da sen ne istiyorsun? Tabii ki böyle yaşamak istemiyorum artık, kavgadan, kötülükten uzak, para sıkıntısı olmayan, rahatsız edilmediğim, sorunların olmadığı bir hayat istiyorum. Tamam kardeşim ben senin ne istemediğini gayet iyi anladım da sen ne istiyorsun, ben onu soruyorum? !!!??? İşte çoğu insanın beyni böyle ters odaklı çalışıyor. Hayatta ne istediğinden çok ne istemediğine odaklanıyor. Öyle olunca da zihin sen ne istiyorsun sorusunu bile anlamıyor. Odak sürekli kurtulmak istenen şeylerde olunca da, kişinin hayatına kurtulmak istediği kişiler ve olaylar daha da çok giriyor. Sonra bir de'' Niye benim başıma hep aynı şeyler geilyor?'' diye yakınıp aynı durumu bir kez daha hayatına davet ediyor. İşinizden memnun değilseniz ve odağınız o işten kurtulmaktaysa, ya işsiz kalırsınız ya da daha uzuuuuun yıllar aynı işi yapmaya devam edersiniz. Oysa asıl isteğiniz, sevdiğiniz yeni bir iş elde etmekse, o zaman başka bir dille konuşmalısınız ki odağınız yerini şaşırmasın.'' ZEVKLE ÇALIŞACAĞIM, İYİ PARA KAZANACAĞIM... BİR İŞ İSTİYORUM'' diye kurgulanan bir istek cümlesi, odağınızı doğru yere yöneltecek ve evrene doğru mesajı gönderecektir. Hayatımızdan çıkmasını istediğiniz şeylerden kurtulmayı dilemek, odağı problemde tutar. Sürekli hastalıktan kurtulmaya odaklanarak hayatınıza daha çok hastalık çağırırsınız. Oysa yapmanız grereken sağlıklı olmaya odaklanmanızdır. Ulaşılmak istenen yeri görmek, düşünmek, arzulamak sizi yolda tutar. Kurtulmak istediğinizi görmek, düşünmek, nefret etmekte sizi yolda tutar. Hangi yolda kalmak istiyorsunuz? Tabii ki güzelliklerde... (eğer şikayet ederek ilgi toplamak ve mutlu olmak gibi bir zevkiniz varsa eski yola devam etmenizi tavsiye ederim) Bugün güzel bir alıştırma yapmaya ne dersiniz? Hemen bir kağıt kalem çıkarıp neler istediklerinizi yazın. Hayatınızın tüm önemli alanları için en az üç istek yazın. Kariyer, para, aile, eş, sosyal, sağlık, kişisel gelişim... Sonrada bu isteklerinizin sahip olduğunuz kadarına şükredin, teşekkür edin. Bu çalışmayı yaparken olumlu ifadeler kullandığınızdan emin olun. Beni mutlu edecek, yaratıcılığımı kullanabileceğim, ekip çalışmasının olduğu, hafta içi çalışacağım bir iş istiyorum.( siz dahada detaylandırabilirsiniz) Ben, bugün ihtiyaçlarımı karşılayabildiğim bir işin olduğu için şükrediyorum... İyi İSTEMELER size... Sevgiyle isteyin, sevgiyle ilerleyin.

. NLP uzmanı ve Yaşam Koçu Arzu Bıyıklıoğlu

www.arzubiyiklioglu.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.