SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Kendi kanınızla gençleşin!

Anti-aging prensibi; kişinin kendi ihtiyaçları doğrultusunda doğru yöntemlerin kombine edilmesine dayanır. Şöyle ki; dinamik yani kasa bağlı olarak cildin hareketi ile oluşan kırışıklıklarda elbette ki botulinum toksin uygulaması en doğru çözümü sunmaktadır. Çünkü bu tedavi ile çalışan kaslar gevşetilir ve geçici olarak çalışmaları yavaşlatılır ve uygulanan bölgede cildinin gerginliği geri kazanılmış olur.

Örneğin cilt altı dermis dediğimiz bölgenin hyaluronik asit rezervi yaşla birlikte azalmaktadır; bu bölgeye çeşitli dozlarda hyaluronik asit enjekte edilebilir. Bu tip enjeksiyonları dolgu enjeksiyonu adı altında toplamak tam doğru değildir. Bu yöntemle hedef, ya kaybedileni yerine koymak ya da boşlukları doldurmaktır. Yüzü şişiren yöntemler ise cerrahi olarak uygulanan fazla yağ enjeksiyonlarıdır. Yağ enjeksiyonları da bilinçli ellerde çok başarılı olup; günümüzde kök hücre teknolojisi ile beraber fazla şişmeden hem de hücresel canlanmayla beraber uygulanabilmektedir.

Vitamin iğneleri ya da mezoterapi ile yapılan cilt uygulamalarında hedef, çalışan hücrelere direk olarak ihtiyacı olan maddeleri vermektir. Bu sayede hücreler bu vitamin, mineral ve aminoasitleri kullanarak üretime geçmekte ve kollajen, elastik lif ve hyaluronik asit sentezlemektedir.

Ayrıca daha önce de bahsettiğim gibi hafif hasar yaratan yöntemler de hücreleri uyarmak ve çalışmaya teşvik etmek için uygun yöntemlerdir. Bu nedenle IPL, lazer ve kimyasal peeling yöntemleriyle beraber PRP tedavisi rahatlıkla uygulanabilir. Böylece sonuçlar çok daha iyi olabilmektedir.

Yazının devamı...

Saçlarımız neden dökülür?

Her gün kaç saç telinin döküleceği, kişinin toplam terminal saç sayısı, saçlarının yaşam döngüsünün ortalama süresi, genetik özelliklerimiz, metabolik özelliklerimiz ve yanı sıra, saçlarının maruz kaldığı fiziksel etkiler (şampuanlama, fırçalama) gibi faktörlere bağlıdır. Kopan ve kırılan saç telleri de dikkate alınmalıdır, çünkü bunlar görünürde dökülen saç sayısını arttırmaktadırlar. Aslında, döküldüğü sanılan saçların çoğu bazı sebeplerden ötürü kırılmış olan saç telleri olabilmektedir.

Bazen özellikle vücudun stres altındayken gösterdiği tepkiler dışında, saçlarda aşırı dökülme tariflenir. Bu durum kadınlarda erkeklere göre daha sık görülebilir veya kadınların saçlarına olan ilgisi yüzünden daha fazla göze çarpabilir.

Kadınlarda saç dökülmesi aylık periodları ile ilişkili olarak, adetten hemen önceki günlerde, menapoz dönemlerinde, hamilelik bitiminden 4-6 ay sonrasında görülebilir. Bu tip hormonlara bağlı dökülmeler de fizyolojik sınırlar içindedir. Mevsim döngülerinde, ateşli hastalıklar sırasında, psikolojik stres durumlarında, tiroid (guatr) hastalıklarında, çeşitli ilaçların kullanımına bağlı olarak, demir eksikliğine veya vitamin ya da folik asit eksikliğine bağlı olan kansızlık durumlarında da saç dökülmesi görülebilir.

Özel bir dökülme tipi olan erkek tipi saç dökülmesi kadınlarda da görülebilir. Saçların genelinde bir dökülme olmadan sadece tepesinde görülen saçlarda seyrelme durumudur. Bu durumda kadın hastalıkları açısından tarama yapılır. Bazen “polikistik over” denilen kistik yumurtalık sorunu ile birliktelik gözlenebilir. Bazen de prolaktin (süt hormonu) ile ilişkilendirilir. Neticede hormonal bir hastalık söz konusu olması halinde bu tip saç dökülmesinden söz edilmektedir.

İnsanoğlu tarih boyunca saç dökülmesinin nedenlerini araştırmıştır. Saç dökülmesi hem erkeklerde, hem de kadınlarda görülebilir; ancak erkeklerde erkek tipi saç dökülmesi oranının yüksekliği saç dökülme problemi açısından daha fazla göze çarpmaktadır. 25 yaşındaki erkeklerin %25’inin saçı biraz da olsa dökülmeye başlamıştır. Bu oran 50 yaşındaki erkekler arasında %50’ye çıkar.

Yazının devamı...

Cildimizi sonbahara nasıl hazırlamalıyız?

Cildimizi sonbahar, kış ve daha ışıksız – soğuk günlere hazırlamak için adım adım yapılması önerilebilecek temel işlemlerden cildi ölü deriden arındırmak en önemlisi olacaktır. Hem yüz, hem de vücut için geçerli olan peelinglerin sadece çeşidini iyi belirlemek gerekir. Vücut için kahverengi şekerden oluşan hafif yağlı ama arındırıcı mekanik peelingler, yanı sıra sırttaki siyah noktaların temizliği yapılabilir. Yüz için ise fitik asit, glikolik asit, laktik asit peelingler ile yumuşak bir arınma yapılabilir, ancak lekeler varsa daha ileri peelingler uygulanabilir.

Cilt hastalıkları uzmanı tarafından, peeling sonrası arınmış ve temizlenmiş cilde reçete edilen ev bakım ürünleri ile bu etkinin uzun solukluluğu sağlanabilir. Bu ürünler arasında özellikle akşamları retinoik asit içerikli ürünler ve beraberinde leke önleyici ürünler, gündüzleri ise C vitamini içerikli ürünler ve güneş koruyucular olmazsa olmazlardır.

Sırada ise cildin dolaşımını düzenlemek ve canlandırmak olabilir. Bunun için IPL, Led terapi önerilebilir. Vitamin ve hyaluronik asit enjeksiyonları ile cilt derinlemesine nemlendirilir ve beslenir. Kurumuş, güneşin etkisiyle gerçek rengini kaybetmiş ciltlerde her yaşa uygun farklı kokteyller kullanılmaktadır. Günümüzde her zaman genç ve canlı ciltlere sahip olmak için kendimiz de daha fazla bilinçlenmeli ve cildimizi dinlemeliyiz.

Estetik dermatolojide yüzün bölgesine göre ve sorununa göre uygulama yapmak prensiptir. Örneğin bütün yaz kaşlarını çatmış veya göz çevresini kırıştırmış olan kişilere kadın veya erkek kas gevşetici bir ilaç olan botulinum toksin enjeksiyonu uygun olacaktır veya yüzün orta hattında çökmeler veya derin nem kayıpları varsa hyaluronik asit dolgular ve vitamin enjeksiyonları uygundur. Yüzün alt bölümünün düzeltilmesi çoğunlukla estetik cerrahların uyguladığı germe işlemlerine ihtiyaç duyar ancak cildi sarkmadan yakalamışsak o zaman bir umudumuz bu bölgenin ışıklarla uyarılıp vitamin ve büyüme faktörlü ürünlerle hücrelerini tetiklemek mümkün.

Elbette ağızdan alınacak olan gıdaların kalitesi ve içerdiği besin durumu cildin sağlığı için çok önemlidir. Benim önerim sabah-akşamüstü C vitamini almak, kış aylarında A,E, selenyumu birlikte tüketmek, karaciğeri koruyan gıdalardan enginar, kereviz tüketmek, bol bol nar, portakal yemek daha doğrusu mevsiminde sebze ve meyve tüketmek.

Yazının devamı...

Göz kapakları neden şişer?

Göz kapaklarının şişme nedeni araştırılırken öncelikle altta yatan bir hastalık olup olmadığına bakılır. Endokrin problemleri, böbrek problemleri, vücutta ödem yapan tiroid hastalıkları (hipo tiroit, haşimato tiroiti gibi), metabolik sorunlar (diyabet, insülin direnci gibi), üst solunum hastalıkları (sinüzit, vs.) ve alerjik hastalıklar göz kapaklarının şişmesine neden olabilir.

Yukarıda saydığım organik nedenler elendikten sonra çevresel faktörler araştırılır. Göz kapakları yüksek yastıkla yatmadığımızda bile şişebilir çünkü çok ince bir yapıya sahiptir.

Yatış pozisyonumuz da en az yastık yüksekliğimiz kadar önemli bir nedendir. Özellikle yüz üstü uyumayı tercih ediyorsak sabah kalktığımızda göz kapaklarımız şişmiş olabilir.

Masaj sırasında da yüz üstü pozisyonda olduğumuzdan göz kapaklarımız şişebilir. Çünkü vücutta ödem yapan atık kan, masajla ayak parmak ucundan kalbe doğru yönlendirilir. Dolayısıyla masajın sonunda yüzümüzde toplanan ödemin de kafa derisi ve alın bölgesine yapılacak parmak hareketleriyle kalbe yönlendirilmesi gerekir. Aksi takdirde yataktan kalktıktan yaklaşık bir saat sonra göz kapaklarındaki ve yüzdeki şişlik inmeye başlar. Çünkü dokular arasındaki su yer çekimi aracılığıyla aşağıda çekilmiş olur.

Buradan şu sonuca varabiliriz; ödemli bir vücutla yüz üstü bir şekilde uykuya geçildiğinde sabah göz kapaklarının şişmesi yüksek bir olasılık haline gelir.

Yenilen içilen gıdalar (Çok tuzlu yemek, alkol almak gibi), geç yatmak, az ya da fazla uyumak, göz kapaklarına sürülen bazı kozmetikler ya da kremler de göz kapaklarının şişmesine neden olabilir.

Göz kapaklarındaki şişkinlik nasıl giderilebilir?

Öncelikle göz kapaklarının şişmesine neden olan organik bir hastalık var ise onun tedavi edilmesi gerekir. Tiroid problemi var ise kontrol altına alınması gibi…Tuzlu yiyeceklerden uzak durmak, tuz kontrolü yapmak yani çok su içmek ve gerekirse doktorun tavsiyesiyle tuz atabilen ilaçlar kullanmak da tedavi seçenekleri arasında yer alabilir. Vücuttan fazla suyu atmaya yönelik ilaçları doktor kontrolü dışında kullanmak vücudun tuz ve su dengesini yani elektrolitini bozabilir. Bu da zihinsel işlevlerin yerine getirilememesi, hareket edilememesi gibi çok ciddi problemlere yol açabilir.

Eğer alt yapıda bir problem yok ise yastığımızı yükseltmek, herhangi bir kozmetik ürünü sürerek yatmamak, bol su içmek ancak su içme işini gündüz yapıp, vücudumuz arınmış bir şekilde gece yatağa yatmak, masaj yapmak faydalı olabilir. Ancak göz kapaklarına masaj yapmak aynı zamanda çok tehlikelidir. Çünkü göz kapaklarımızda solunumu bile durdurabilecek bir sistem vardır. Uzun süre basılı tutulduğunda kişinin bayılması bile söz konusudur. Ancak parmaklarımızla içten dışa doğru nazik bir şekilde ödemi dağıtmaya yönelik kısa süreli, küçük masajlar yapabiliriz. Ilık-soğuk arası su ile göz kapaklarını yıkamak dolaşımı hızlandıracağından şişlikleri giderebilir.

Çok iyi nefes almak, sinüsleri sürekli açık tutmak da gözlerimizin hem üstüne hem de altına daha fazla oksijen gitmesini sağlayacağından daha ışıltılı ve enerjik bakışlara sahip olmamıza yardımcı olur.

Yazının devamı...

Yaz Aylarında Saç Bakımı

Yaz aylarında güneşin etkisiyle kuruyan saçlarımız özel ilgi ister. Çünkü UV ışınları cildin kolajen yapısını hasara uğrattığı gibi saçın keratin yapısına da zarar verir. Böylece saçlı derinin beslenmesi de azalır. Saçlarımızı güneş ışınlarından ve aşırı kuruluktan korumanın çeşitli yolları vardır:
UV ışınlarına karşı filtre görevi gören bazı seramid içerikli krem veya serum formunda saç ürünleri vardır ki bunlar saç şaftını kaplayarak saçları güneşe karşı korurlar. Bu ürünler UV önleyici olarak bilinirler. Yazın sık sık yıkanan saçların mümkün olduğunca havlu ile nemi alınarak oda sıcaklığında kurutulması, fön makinesi kullanımının en aza indirilmesi de UV ışınları nedeniyle hassaslaşan saçların daha da kurumasını önleyecektir. Saçları UV ışınlarından korumak için şapka takılması iyi bir çözüm gibi görünmekle birlikte sürtünmeden dolayı saçlı deride saç kaybına neden olabilir. Bu durumda yapılacak en güzel şey belli saatlerde güneşe çıkmamak olacaktır.
Deniz ve havuz suyuna karşı da bone takmak iyi bir çözüm gibi görünse de hem alnı çok sıktığı hem estetik görünmediği hem de sürtünmeden dolayı saç kaybına neden olabileceği için pek tercih edilmez. Klora karşı bone dışında pek önlem alınamıyor olsa da deniz suyuna karşı su geçirmez (waterproof) özelliği olan saç korucu serumlar kullanılabilir.
Ayrıca bu dönemde kuruyan saçın taranmasını kolaylaştırmak için saç bakım kremleri kullanmak da önemlidir.
Yaz aylarında saç bakımı deyince akla elbette saç bakım ürünleri gelir. Ancak üstten sürülen ev bakım ürünlerinin deri altına nüfuz edebilmeleri için saçlı deriye çok iyi masaj yapılarak yedirilmeleri gerekir. Ayrıca derinin kompozisyonu ile sürülen ürünün içeriğinin de uyumlu olması gerekir. Her saç tipine özel saç bakım ürünü olmasına karşın vitamin içerikleri açısından belli bir standartları vardır. Bu nedenle yaz aylarında saç bakımında dışarıdan saça sürülen ürünler tek başına yeterli olmayabilir. Burada devreye beslenme girer. Mevsiminde meyve ve sebze tüketimi saçlarımızın beslenmesine büyük fayda sağlayacaktır. Özellikle A, E vitaminlerinden zengin sebze ve meyvelerin bol bol tüketilmesi saçlarımızın güçlenmesini sağlayacaktır. UV ışınlarıyla mücadelede çok önemli bir yeri olan, hücresel yenilenmeyi sağlayan A vitamininden zengin domates, karpuz, mürdüm eriği ve böğürtleni bol bol yemeliyiz. Aynı özelliklere sahip E vitamininden zengin şeftaliyi de beslenme listemize katabiliriz.
Bu dönemde ağızdan alınması gereken vitamin takviyelerine A vitaminini katmayız çünkü biraz önce saydığımız sebze ve meyvelerden bol miktarda tedarik edebiliriz. Ayrıca ekstra A vitamini ciltte lekelenmeye neden olabilir.
Klinik ortamda yapılabilecek saç bakımlarında ise mezoterapi ve PRP uygulamaları en başta yer almaktadır. Her iki uygulama da yaz ayları boyunca ve yaz bitiminde güvenle yapılabilir. Mezoterapi, saçlı deriye 2-4 mm derinlikte olmak üzere, saç folikülünün şaftı boyunca (saçın çıktığı gözeneğe), seri iğneleme tekniği ile uygun kokteyllerin verilmesidir. Haftada bir 4-6 seans olarak başlandıktan sonra 15 gün ara ile 2-3 seans ve sonrasında en az 3 ay ayda bir önerilmektedir. Tedavi kürü tamamlandıktan sonra seanslara ara verilebilir devam da edilebilir. Saç mezoterapisinde amaç mevcut saçın sağlığını korumak ve daha volümlü saçları hedeflemektir.
Platelet Rich Plazma kelimelerinin baş harflerinden alınan PRP; günümüzde cilt gençleştirme yöntemlerinden hücresel tedavide gelinen en iyi noktalardan biridir. Platelet trombosit demek olup; trombositler kanımızda var olan hücrelerdir. Trombositlerden salınan büyüme faktörleri hücrelerin onarım mekanizmasını devreye sokarak yaraların iyileşmesini sağlamaktadır.Saçlı deride çok hafif hasar yaratır gibi yaparak cildi uyarıp; yara iyileşme mekanizmasını devreye sokmak; deriyi gençleştirmek için bir tetiktir. Çünkü hücreler uyarı sonrası harekete geçer; yara iyileşmesini taklit edercesine üretim başlar, dolaşım artar, dokunun uyarılan bölgesi temizlenir, arınır; saçın sağlığı eskisinden daha iyi olacak şekilde geri kazanılır.

Yazının devamı...

Hangi cilt tipine nasıl güneş koruyucu kullanılmalı?

Son yıllarda güneş koruma kremlerinin çeşitliliğinde büyük bir artış var. Hemen hemen çoğu hem ultraviyole A hem de B ’ye karşı etkili, bazıları ınfrarede karşı da etkili ürünler. İçerisindeki mineral bazlı (çinko oksit), filtre etkili bariyer görevi iyi olan (mexoryl XL vs) birçok madde bulunmaktadır. Çocuklarda da güvenle kullanılabilen bu ürünleri seçerken cildimizin tipine uygun olan koruma faktörü en az 15-30 ve üstü olan ürünleri seçmeliyiz.

Bu tip ciltlerin nemsizlik dışında bazen kızarıklık oluşması veya kılcal damar oluşumuna yatkınlık gibi durumları söz konusudur. Bu nedenle bizim için özel bir yeri vardır. Kullanılan günlük ürünlerin dahi özenle seçilmesi yazı ve kışı ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Yaz aylarında terlemeyle birlikte ciltte su ve mineral kaybı ortaya çıkabilmekte ancak bu durumu yaz aylarında hafifçe artan yağlılık ile dengeleyebilmektedir.
Ter ve yağ bezlerinin kanallarının ortak olması su kaybını dengelemek adına doğal bir savunma sistemidir. Bu doğal koruma sisteminin bozulmaması için aşırı cilt temizlikleri, kuru ve hasas olan ciltlere tavsiye edilmez. Ancak haftada bir enzim peelinglerle veya haftada bir veya iki defa hafif glikolik asitli ya da salisilik asitli toniklerle veya maskelerle bakım yaparak ölü deri birikimi ve yaz mevsiminin getirdiği ciltte siyah nokta oluşumunun da önlenmesine faydası olur. Bu tip ciltlerin günlük temizliğinde yaz kış sütler tercih edilebilir. Ancak yaz aylarında toniklerle takviye temizlik de yapılabilir. Akşamları kışa göre biraz daha su bazlı ürünlerle nemlendirme, gündüz ise çinko oksit ve titanyum dioksit oranı yüksek olan C vitamini içermeyen (yazın kullanmak gündüz için uygun olmayabilir) 30 korumalı güneş kremleri kullanılabilir.

Daha önce de bahsettiğim gibi yaz aylarında terle birlikte yağ (sebum) salgısının artması kuru ciltlerin tam tersi prosedürlerle bakımı gerekli kılar. Özellikle bu tip ciltlerin siyah noktalarının, artması veya kapalı komedon denilen beyaz noktaların artması cildin gözeneklerden nefes almasını engelleyebilir ve kullanılan ürünlerle de daha da tıkanmasına-dolmasına sebep olur. Bu nedenle cildi jel veya köpük şeklindeki suyla temizleyen ürünlerle temizlemeli, uygun olan bir tonikle de her akşam arındırmalıyız. Ayrıca haftada bir veya iki defa akşamları antioksidan içerikli hafif soyucu ve nemlendirici etkileri olan peeling maskelerle canlandırabiliriz. Güneş koruyucuların karma ciltlere uygun olan daha likit özellikli ürünleri gündüz tercih edilebilir. Ancak bilinmelidir ki her güneş koruyucu özelliği gereği mutlaka bir miktar yağ içerir. Bu nedenle akşamları iyi bir cilt temizliği ile bu ürünlerin de yarattığı yağlılık azaltılmalıdır. Akşam cildin nemlendirilme ihtiyacı olan durumlarda su bazlı hafif vitaminli ürünler kullanılabilir.

Olgun ciltlerin özelliği kollajen ve elastik liflerin yıpranmış olması, fabrika hücreler olan fibroblastların, kronolojik-genetik-hormonal yaşlanma mekanizmalarına uyan şekilde üretimlerini azaltmış olmaları en önemli özelliğidir. Bu tip ciltlere önerimiz, C vitamini, E vitamini, hyaluronik asit, retinol, peptidler veya bitkisel antioksidanlardan geceleri zengin kremlerle onarımı desteklemek, gündüz ise yine antioksidan özellikli güneş koruyucular kullanmalarıdır. Ayrıca bu tip ciltlerin daha fazla neme ve daha fazla vitamin ve minerale olan ihtiyaçları yaz aylarında daha da fazladır. Haftada bir veya iki defa uygulanan bakımlar dışında profesyonel yardımlara da ara vermeden devam etmek hatta bu dönemde daha önce danışmadıysa bir cilt hastalıkları uzmanından destek almalarını tavsiye ederim, çünkü en önemli yaşlandırıcı dış faktör olan güneş, olgun ciltleri çok daha hızlı etkiler. Olgun ciltlerin savunma hücrelerinin desteklenmesi ultraviyole ile savaşmada temel bakım olmalıdır. Bu amaçla coenzyme Q10, E vitamini, üzüm çekirdeği yağı vs. gibi yüksek antioksidan özellikli koruyucu ve nemlendiricilerden faydalanılabilir.

Yazının devamı...

Güneş lekeleri nasıl oluşur, nasıl tedavi edilir?

Güneş lekeleri nasıl oluşur, nasıl tanıyabiliriz? Diğer lekeler ve benlerden nasıl ayırırız?

Güneş lekelerinin bir kısmı sadece güneşlenme sonrasında görülür ve mutlaka güneşe maruz kalan yerlerdedir. Kenarları yıldızsı uzantılar gösteren bu lekeler sütlü kahverengi renktedir ve 0.5-2 cm arasında değişen çeşitli büyüklüktedir. Kalıcı olan bu lekelere lentigo solaris yani güneş (solar) lekesi denir. Çiller ise güneşle ortaya çıkar ancak kalıcı değildir ve kışın tekrar kaybolur. Bir kısım lekeler ise yine güneş gören yerlerdedir ancak altta yatan başka bir sebep de bulunabilir. Bunlar genellikle bayanlarda görülen ve hormonal olarak oluşmuş olan lekelerdir. Benlerin ise güneşe maruz kalındıkça sayıları artabilir veya renkleri koyulaşabilir, boyutları büyüyebilir. Ancak güneş görmeyen yerlerde de görülebilirler. Deriden daha kabarık veya deri düzeyinde olabilirler. Bu durumda bu tip benlerin veya oluşumların Dermatoloji Uzmanı tarafından dermatoskop cihazıyla taranmaları ve takip edilmeleri gerekir.

Güneş lekelerinin tedavisi nasıl olur?

Çok yeni ve yüzeyel olan lekeler cildin üst tabakasının mekanik olarak soyulmasıyla (mikrodermabrazyon yöntemi) veya kimyasal peeling ile tedavi edilebilir. Ancak eski veya daha derin lekelerin tedavisi daha zordur ve zaman alır. En çok tercih edilen tedavi yöntemi IPL lazer veya soyucu lazer tedavileri ve derin kimyasal peeling yöntemleridir.

Cildi beyazlatan, lekeleri açan kremler etkili midir?

Bu kremler yeni ve yüzeyel lezyonlarda başarılı olabilir. Bazen diğer tedavilere destek olarak da kullanılabilmektedir. Kremlerin hangisinin uygun olduğuna mevcut lekenin derecesine ve kremin içeriğine göre karar verilir.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.