SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Metabolizmamı canlandırmak için ne yapmalıyım?

Metabolizmayı canlandırmak için gıdalardan gereken oranlarda faydalanmak, yani az yağlı yiyerek metabolizmayı daha da yavaşlatmak yerine hayvani yağlardan uzak durup ölçülü oranda bitkisel yağlardan ve balıktaki gibi dengeli omega 3-6 içerikli (deniz balığı olması şartıyla) doymamış yağlardan faydalanmak doğru olacaktır. Hızlanmaya başlayan ve canlanan metabolizmaya, egzersiz yaparak ve belli kas gruplarını düzenli olarak çalıştırarak katkıda bulunmak ve bu hızı idame ettirmek uzun soluklu bir kilo kontrolü sağlayacaktır. Az önce saydıklarımla beraber hem cilde hem de sağlıklı bedene kavuşmada faydalı olan bazı anti-oksidanları ve gıda takviyelerini doktorunuza danışıp periyodik olarak tüketerek ve kendi neslinin en iyisi ve kronolojik yaşının en sağlıklısı olmak elimizde.

Alkali besinlerle beslenmenin ve alkali su tüketmenin metabolizmayı hızlandırarak kilo verme üzerine etkilerini inceleyen bilim adamının mikroskobik düzeyde çarpıcı kan analizleri var.
Bu durumda içtiğimiz suyun pH düzeyinin 7 ve üstünde olmasına özen gösterelim diye tekrar vurgulamakta fayda görüyorum. Asitli içeceklerden (kahve, çay, alkol, her tür gazlı içecekler ve meyve sularını) asgari ölçüde tüketmek ve bunları tükettiğimiz zaman daha fazla alkali su tüketmek tavsiyesiyle önlem almak, ilk önerim olacaktır. Ayrıca detoks içeceklerinin özellikle alkali olmasına özen göstermek, faydadan çok zarar getirmemesine dikkat etmek gerekir.

Yazının devamı...
Yazının devamı...

Güneş benleri çoğaltır mı?

Benler cilt renginde, ciltten biraz koyu veya kırmızı (anjiom), kahverenginden siyaha kadar değişen renklerde ciltten genellikle kabarık, bazen üzerinde kılların da olduğu selim lezyonlardır. Ben’ler özellikle cilt rengi açık olan kişilerde daha fazla görülür. Çünkü açık ten rengi güneşin ultraviyole ışınlarına karşı daha az savunmalı olup; hasara daha kolay uğramaktadır. Ayrıca çeşitli terminolojik isimlerdeki ben’lerin genetik özellikleri de unutulmamalıdır. Anne- babadan çocuğa geçen bu özellikler hangi yaşta ve hangi bölgede, nasıl bir ben’in çıkacağı hakkında genetik bilgiyi içerir. Güneşe maruz kalınan süre, güneş yanığı öyküsünün olup olmadığı, ben’ler için zemin hazırlayan faktörlerdendir.

Önemli olan benlerin selim halini korumaktır. Bunun için öncelikle dikkat edilmesi gereken güneşin olumsuz etkilerinden korunmak için güneşin en tepede olduğu (saat 9-16 arası) kızgın olan saatlerde güneşe çıkmamak ve yaz-kış ultraviyoleye karşı koruyan güneş koruyucular kullanmaktır.

Ayrıca herkesin kendi ben’inin özelliklerini iyi bilmesi ve bireysel olarak da takip etmesi gerekmektedir. Takip ederken ben’in boyutunda ve renginde kısa süre içinde bir değişiklik olup olmadığına, kaşıntı veya kanama olup olmadığına bakılabilir. Ancak senede bir veya iki defa olmak üzere; örneğin yaz giriş ve çıkışlarında 6 ayda bir, dermatoloji uzmanı tarafından dermatoskop aleti ile ben’lerin skorlanması ve analiz kayıtlarının takip edilmesi önemlidir. Bu analiz sonunda herhangi bir ben şüpheli olarak saptanırsa; o ben’in cerrahi olarak çıkarılması ve mutlaka patolojik incelemesinin yapılması gerekmektedir.

Yazının devamı...

Gözaltı morlukları/halkalarına en etkili çözüm nedir?

Göz çevresinin cildi oldukça ince, transparan ve damarlarca zengindir. Bu bölge mimiklerin etkisi altında sürekli hareket ettiği için, eşit şartlar altında kronolojik olarak en erken yaşlanan cilt bölgesidir. Göz altı morluklarının esmer tenlilerde koyuluk şeklinde, beyaz tenlilerde ise mavi-mor renkte olduğu gözlenir. Göz altı koyuluk ve ödem, fizyolojik şartlarda da bazen olabilir, uykusuzluk, beslenme bozukluğu, gözlerin yorulması gibİ. Ancak konusu geçen morluk ve ödem daha farklıdır. Yerçekimine maruz kalan cildimizin en yumuşak olduğu göz altı bölgesi, altındaki yanak yastığı (elmacık kemiğini çevreleyen) tarafından adeta balkon gibi yukarıya doğru itilerek desteklenir. Şayet biz bu bölgedeki yastığımızın kitlesel hacmini kaybedersek; üzerindeki dokularda öne doğru çıkıklık, hatta cildinde sarkma ve buruşma şeklinde görünüm ortaya çıkabilir. Göz altının mor görünmesi, bu bölgenin ödemli olmasına ilave olarak damarlarındaki artan elastikiyet kaybı, mikrodolaşımının bozulmasıyla ilişkili olarak da daha belirgin koyu ve şiş görünebilmektedir.

Aslında en etkili çözüm, cerrahi olarak o bölgenin düzeltilmesi ve yanakların balkon görevinin yeniden kazandırılması için uygulanan dolgu veya yağ enjeksiyonları ile desteklenmesidir. Ancak günümüzde mikrodolaşımı düzenlemek amacıyla ve damar epitel dokusunun onarımının sağlanmasını tetiklemek için “prp tedavisi” de gelecek vaad etmektedir. Çok hafif ödem sorunlarında ise K vitamini içeren ürünlerden, dolaşım hızlandırıcı etkileri de olabilen bitkisel maddelerden (alerjiye dikkat), renk açıcı etkileri de olabilen C vitamininden faydalanılabilir.

Yazının devamı...

Menapoz döneminde cilt yaşlanmasını nasıl yavaşlatabiliriz?

Menapoz döneminde cildimizde nelere olur? Bu dönemde hücre üretimini arttırmanın yolları nelerdir?

Menapoz dönemi yumurtalıklardan her ay atılan yumurta hücresinin tükendiği ve bu dönemde salgılanan hormonlarımızın değişikliğe uğradığı, kadınlar için doğurganlığın azalması veya bitmesi şeklinde algılanabilen bir dönemdir. Bu dönemin ayrıca duygusal açıdan da etkilerinin fazla olduğu bilinmektedir. Psikolojik boyutu kişiden kişiye farklı dozlarda yaşanırken; fizyolojik olan getirileri ise genellikle ortaktır. Bu dönemden itibaren daha da sağlıklı yaşamaya özen göstermekte fayda vardır. Sağlıklı beslenmek, spor yapmak, yoga gibi ruhumuzu da besleyen egzersizler yapmak, cildimizi düzenli bir şekilde takip etmek, meme ve kemiklerimizi daha fazla önemsemek bu dönemde alınabilecek tedbirlerden bazılarıdır. Cilt ve menapoz ilişkisine gelince, menapoz döneminde östrojen hormonunda azalma olması bu hormona duyarlı olan hücrelerde de üretimin azalmasına neden olmaktadır. Özellikle dermiste yaşayan fibroblastların kollajen ve elastik lif üretiminin ve buna bağlı hyaluronik asit üretiminin azalması, bağ dokusunun gevşemesine ve volüm kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle ciltte nemsizlik derinleşmekte, cilt kurumakta veya nemlendirici ihtiyacı artmakta buna bağlı olarak da kırışıklıklar derinleşmektedir. Özellikle bu dönemim başlarında hyaluronik asit ile nokta nokta cilt altına enjeksiyonlar, cildi nemlendirmede ve kırışıklıkların derinleşmesini önlemede başarılı olmaktadır. Ayrıca hücresel tedavilerinden PRP ve kök hücre tedavisi birlikte ya da ayrı ayrı tercih edilebilecek neştersiz yöntemlerdendir. Düzenli cilt bakımları ve uygun ürünlerle cildi korumak da çevresel faktörlere bağlı yaşlanmayı geciktirmede önemlidir.

Yazının devamı...

Cilde uygulanan C Vitaminli serumlar ne kadar etkilidir?

C vitamini suda çözünen, güçlü antioksidan özellikleri olan, fazla içilse bile idrarla atılan zararsız bir vitamindir. Tabii su az içilirse hem yararı azalabilir, hem de idrar yolları ve böbrekte tortu oluşumuna yol açabilir. Ciltte yaşlanma etkilerini geciktirme, hücresel koruma, bağışıklık sistemini destekleme, tüm serbest radikallerle mücadele etme gibi çok önemli fonksiyonları bulunmaktadır. Cildin fabrika hücrelerinin ürettiği kollajen ve elastik liflerin yapımında da C vitamini kilit bir rol üstlenmiştir. Cilt üzerine uygulanan C vitamini ile ilgili bilimsel çalışmalar, pH düzeyi 3-5 arası olan ve %10 ve üzeri C vitamini (askorbik asit) serumların emiliminin iyi olduğunu göstermektedir. Bu serumların, hücreleri ışık hasarına karşı koruduğunu ayrıca hasarı onarabildiğini, kollajen liflerin yapımının artmasını sağladığını öğrenmekteyiz.C vitamini suda çözünen, güçlü antioksidan özellikleri olan, fazla içilse bile idrarla atılan zararsız bir vitamindir. Tabii su az içilirse hem yararı azalabilir, hem de idrar yolları ve böbrekte tortu oluşumuna yol açabilir. Ciltte yaşlanma etkilerini geciktirme, hücresel koruma, bağışıklık sistemini destekleme, tüm serbest radikallerle mücadele etme gibi çok önemli fonksiyonları bulunmaktadır. Cildin fabrika hücrelerinin ürettiği kollajen ve elastik liflerin yapımında da C vitamini kilit bir rol üstlenmiştir. Cilt üzerine uygulanan C vitamini ile ilgili bilimsel çalışmalar, pH düzeyi 3-5 arası olan ve %10 ve üzeri C vitamini (askorbik asit) serumların emiliminin iyi olduğunu göstermektedir. Bu serumların, hücreleri ışık hasarına karşı koruduğunu ayrıca hasarı onarabildiğini, kollajen liflerin yapımının artmasını sağladığını öğrenmekteyiz.

Yazının devamı...

Cildimize hangi yaşta nasıl bakmalıyız?

20’li yaşlarda cildi korumak ve dengeli beslenmek, iyi uyumak ve güneşten korunmak temeldir. Bu yaşlarda cildin tipine göre temizlik ve hafif bir nemlendirici yeterlidir.

30’lu yaşlarda biraz önce saydıklarıma ek olarak daha fazla nem, ince çizgileri önleyen hafif dozda glikolik asit içerikli veya retinol içerikli ürünlere başlamak yerinde olur.

40’lı yaşlarda yine aynı yaklaşıma ek olarak peptid veya daha yüksek oranda glikolik asit içerikli, özellikle vitaminlerden zengin ürünler nemlendirici olarak tercih edilebilir. İhtiyaca göre nem maskeleri uygulanabilir.

50’li yaşlarda; menapoz dönemine ait hormonal değişiklikler yüzünden daha yoğun içerikli biraz daha yağlı ürünler tercih edilebilir.

Hepsinde ortak nokta; kronolojik yaşa göre değil cildin durumuna göre yaklaşmaktır. Gerekiyorsa kremlerin yanına gıda takviyeleri ilave edilebilir. Cildin anti-aging’ini sağlayan vitaminler kür halinde kullanılabilir. Cildin ihtiyacına göre kremler ve vitaminler dışında uygulanabilecek birçok yöntem ve cihazdan da faydalanılabilir.

Cildin anti-aging ürünlere olan ihtiyacını belirlerken kronolojik yaşı dışında genetik yapısına göre ve cildin gösterdiği yaşa göre durumu değerlendirilir.

Genelleme yapılacak olursa bu tip ürünlere 25 yaşından sonra başlanabilir. Ancak her yaş grubunun kullanabileceği ürünler farklıdır. 40 yaş sonrası veya menapoz döneminde kullanılan ürünler 25-35 yaş arası dönemde kulanılmamalıdır. Bu yaşlarda kullanılırsa fazla yağlı gelebilir, göz çevresinde yağ butonları oluşabilir ve cildin gözeneklerinde tıkanmaya yol açabilir ya da tam tersi peeling etkisi yoğun olan ürünler kullanılıyorsa aşırı kuruluk ya da tahriş olabilir.

20’li yaşlarda kullanılması gereken ürünlerden en önemlisi, dış etkenlerden kaynaklanan cilt yaşlanmasıyla mücadele edebilen kremlerdir. Özellikle antioksidan içerikli ve ultraviyoleyi bloke eden ürünler tercih edilebilir. Bu amaçla kışın en az 15, yazın ise 30 ve üstü koruma faktörlü ürünlerin kullanılması gerekmektedir. Ayrıca 20’li yaşlarda sürülen bir nemlendiriciden, cildin sebum düzeyini dengelemesi ve koruyucu bir bariyer görevi yapması da beklenmelidir.

30’lu yaşlardan itibaren kullanılabilen anti-aging ürünlerden beklenen ise, glikolik asit içeren peeling etkili kremlerle cildi arındırması, C vitamini ve bitkisel içeriklerle cildi canlandırması, yağlı ve E vitamini içerikli ürünlerle (özellikle premenapoz ve menapoz dönemlerinde) yoğun nemlendirme sağlaması, retinol içeriği ile ince çizgilerin açılmasına yardımcı olması, DMAE, nöropeptidler, büyüme faktörleri, lipoik kompleks ve peptidler ile cildin kasılabilir liflerinin etkilenmesinin sağlanması, kollajenlerin uyarılmasıdır.

Mimiklerini fazla kullanan insanların cildinde bazı çizgiler erken ortaya çıkabilir. Bu dinamik çizgilerin oluşmasını önlemek için 25 yaş ve üstüne botox uygulanmaktadır. Ancak 25’in altındaki yaşlarda meyve asitli göz çevresi kremleri, kaz ayağı oluşan yerlere lifting etkili ürünler başlanabilir ve en önemlisi bu çizgilerin yerleşmemesi için mimikleri eğitmek, mümkünse az mimik yapmak önerilebilir.

Bazen bu yaşlarda bile cildin genetik yapısına bağlı olarak elastikiyetinde erken kayıp olabilir ve yerçekimine karşı koymakta zorlanılabilir. Bu durum da özellikle nasolabial bölgelerde (burun ile yanak arasındaki oluk) bir çökme şeklinde olabilir, bu da kişiyi yorgun ve sağlıksız gösterebilir, böyle durumlarda 25 yaş civarı bile olsa hyaluronik asit ile dolgu uygulaması yapılabilir. Çünkü hyaluronik asit vücudumuzun alışık olduğu bir maddedir ve dolgu uygulamalarının sayesinde kırışıklıklar yerleşmeden önlenmiş olmaktadır.

Özetle hangi yaşta olursanız olun;

Yazının devamı...

Gençlik sırrı vitaminler

Vitaminlerin cildin sağlığını korumada önemli bir yeri vardır. Öyle ki bazı vitaminler, hamile kalmaya karar verildiği anda alınmalıdır. Çünkü hücrelerin üretim aşamalarında onlara çok ihtiyaç vardır. Hamile kalmak isteyenlere sipina bifida hastalığını veya yarık-damak-dudak hastalığını önlemesi için folik asit önerilir. Şayey folik asit takviyesi yapılmazsa, her gün hiç aksatmadan çiğ olarak 2 kilo brokoli yemek gerektiği bilinmektedir.

Bu genel örnekten sonra, kendi mesleki alanımdan da güzel örnekler verebilirim. Bazı B vitaminlerinin aft, uçuk, beriberi hastalığını önlediği, C vitaminlerinin kollajen sentezi sırasında kullanıldığı, cilt ve mukozalarda koruyucu bir antioksidan olduğu, benzer şekilde çinko takviyesiyle ciltte yaraların hızla iyileştiği, izlerin temizlendiği, A vitamini ile akne tedavisine destek olunduğu bilinmektedir. Sağlıklı bir erişkinin, her gün kanserojen maddelere maruz kaldığını ve bu serbest radikallerle mücadeleleri sırasında kanserojen maddeleri kendisinin de ürettiğini düşünecek olursak dışarıdan destek almak gerekir.

En büyük desteğimiz elbette doğru beslenmek olacaktır. Ancak toprak, su, hava bu kadar kirliyken, besinler bu kirli ortamlarda yetişirken ve hormonluyken onların vitamin içeriklerine ne kadar güvenebiliriz? Bizler eski toprak değiliz, oğullarım ve ben her gün multivitamin ve echinezya şurup alıyoruz. Ama bilinmelidir ki bazı vitaminlerin fazlası atılamaz, depo edilir işte o vitaminlere ara vermek gerekir.

Bildirilen son çalışma Archives International Med.’da postmenapozal dönemdeki kadınlarda multivitamin kullananlarla kullanmayanlar arasında, bu vitaminlerin kronik hastalıkları önlemede ya da kanseri önlemede ya çok az etkili ya da fark olmadığı saptanmıştır. Bu demek değildir ki vitaminler bir işe yaramıyor. Bu tip hastalıkların oluş nedenleri sadece serbest radikaller değildir ki vitaminler önlesin. Sigara, alkol, stres, genetik özellikler, ailevi yatkınlık, bazı viral enfeksiyonlar kanser oluş nedenleri arasındadır.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.