SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Erkekler hangi bölgelerden zevk alır?

Cinsellik yaşamın vazgeçilmezidir. Buna rağmen, birçok çift kendi aralarında zevk aldıkları alanları konuşmaktan uzaktırlar. Dolayısıyla cinsellik esnasında deneme-yanılma yoluyla bu bölgeler keşfedilmektedir. Utangaçlık, suçlanma korkusu ve cesaretsizlik bu keşfetmeyi zorlaştırmaktadır. Dünyada her insandan bir tane olduğu gibi, her çiftten de bir tane vardır. Bu nedenle çiftler, ancak konuşarak bu alanları keşfederler.

Erkeklerin zevk aldığı 10 bölge:

1. Penis: Uyarılama sertleşme ile sonuçlanır.

2. Testis ve skrotum: Penisin hemen altında yer alır. Okşanması cinsel uyarılmaya neden olur.

3. Perine: Penis köküyle, anüs arasındaki bölgedir. Dokunulması cinsel uyarı oluşturur.

4. Penis ucu: Uyarılması cinsel isteği artırır. Ancak aşırı duyarlı olduğundan, aşırı uyarılma, zaman zaman acı oluşturabilir.

5. Kasık: Bu bölge de diğer bölgeler gibi erotik duyguları artırır.

6. Boyun ve ense: Özellikle öpmeyle, uyarılması yoğun olmaktadır.

7. Dudaklar: Öpüşme, cinsel uyarının en önemli bileşenidir.

8. Kulak memeleri: Öpmeyle uyarılan bir bölgedir.

9. Popo: Bir cinsel bölge olarak dokunulması, uyarılmaya neden olabilir.

10. Göğüs uçları: Dokunulması cinsel uyarıya neden olur.

Buradaki bölgeler dışında, birçok alan cinsel uyarıya sağlayabilmektedir. Ancak bunun mutlaka çiftlerin kendi aralarında konuşmasıyla öğrenilmesi mümkündür. Ayrıca bu bölgelerin hepsinden erkeklerin, zevk alacağı anlamına gelmez. Kimisi bu bölgelerin birinden veya birkaçından rahatsız olabilir veya gıdıklanabilir.

Yazının devamı...

Erkeklerde 50 yaş sonrası cinsellik

Cinsellik alanı, çoğu zaman etraftan duyduğumuz doğru-yanlış bilgilerle doludur. Cinsel bilgi edinme genelde; ergenlik döneminde yaşıtlarla konuşma veya internet bilgilerinden olmaktadır. Burası da gerçekçi olmayan bilgiler içermektedir.

Erkeklerde cinsel yaşam ergenlikle başlar ve tüm yaşam boyu devam eder. Bazı durumlar sekteye uğrasa da, genelde sorun olmaz. Ancak insanlarda yaş dönümleri; kendini gözden geçirme dönemleridir. Tıpkı diğer sağlık sorunları için check-up yapıldığı gibi, insan da kendi bedenindeki değişiklikler anlamaya çalışır. Ancak bilgi yetersizliği ve çevreden duyduğu doğru-yanlış bilgiler kafasını karıştırır. 50 yaş üzeri erkeklerde sertleşme sorunları, erken boşalma ve cinsel isteksizlik görülebilir. Ancak bunların birçoğu, çözümü mümkün durumlardır.

Yaşla birlikte oluşan cinsel sorunların çözümleri:

1. Cinsellik beyinin bir işlevidir. Yaşla birlikte sıklık azalsa da (bazen hiç azalmaz), yaşam boyu devam eder.

2. Yaşla birlikte sağlık sorunları artar. Bazı ilaçlar sertleşme sorununa neden olabilir. (tansiyon, şeker, depresyon ilaçları) İlaç kullanıyorsanız, bu sorunu hekiminizle paylaşın. İlaç değişikliği sorunu çözer.

3. Bazı alışkanlıklar (alkol, sigara ve uyuşturucu gibi), cinsel isteksizlik veya sertleşme sorunu yapabilir. Bu alışkanlıklardan vazgeçin.

4. Yaş dönümlerinde, depresyona eğilim artar. Depresyon birçok cinsel soruna neden olabilir. Bu durumlarda, yardım almaktan çekinmeyin.

5. Arkadaşlarınızdan aldığınız önerilerle, sertleşme sorunu için ilaç kullanmayın. Bir hekimden yardım alın. Bu ilaçlar yan etki yapabilir.

6. Sertleşme sorunun çoğu zaman nedeni, psikolojiktir. Lütfen; bir üroloğa ve psikiyatriste gitmeden, ilaç kullanmaya başlamayın.

7. Bu yaşlarda; sorumlulukların artışı, işkoliklik ve yeterince dinlenememe veya eşle çatışmalar cinsel isteksizlik yapabilir. Bu konulara dikkat edin.

8. Zaman zaman cinsellikte kısa süreli sorunlar yaşanabilir, endişelenmeyin. Sürekli yüksek performansta olamazsınız. Acele etmezseniz, çoğu sorun, kendiliğinden geçmektedir.

9. Mümkün olduğunca kısa süreli de olsa, egzersiz yapın. Sağlıklı kişinin cinsel yaşantısı da sağlıklı olacaktır.

10. 50 yaş üzerinde cinsel isteksizlik, erken boşalma veya sertleşme sorunu yaşıyorsanız, mutlaka üroloğa ya da cinsel tedavi yapan bir psikiyatrist veya klinik psikoloğa başvurun. Yardım almaktan utanmayın ve çekinmeyin.

Cinsel sorunlar da diğer sağlık sorunlarından farklı değildir. Bu konuda yardım almak sorunları kısa sürede atlatmanızı sağlayacaktır.

Yazının devamı...

Corona virüsün psikolojik tarafı

2020 yılı deprem, Corona virüs gibi dünyayı sarsan felaketlerle başladı. 31 Aralık 2019 tarihinde Çin’de 11 milyon nüfuslu Wuhan şehrinden bildirilen ilk hastadan bu yana; dünyada, bugün itibari ile dünyada 2594 insanın hayatına mal oldu. İnsanların hayatını yaşam şeklini oldukça etkiledi. Dünyadaki tüm felaketler insanları aşırı derecede sarsar. Kaldı ki; bu hastalık gibi, sürekli ölü sayısı verilen hastalıklar insanları dehşete düşürür. Hastalığın yayılmaması için; seyahatler ertelendi, fuar, spor müsabakaları ertelendi. Aşırı tedbirli insanlar, tedbir maksatlı marketleri boşalttılar. Esasen insanları hastalıktan korunmak için; temizlik, el yıkama, maske takma ve öpüşmeme gibi öneriler her yerde önerilmektedir

Bu hastalıkla mücadelenin iki olumlu sonucu oldu: Birinci sonuç, insanlar hijyen ve hastalıkla ilgili kurallara daha fazla uydu. İkinci sonuç, ülkeler olağanüstü tedbirler almaya başladı. Bütün bunlar hastalığın beklenenden daha az yayılmasını sağladı. Ancak olumsuz sonuç insanlar aşırı endişeli bir duruma geldi. Aslında olumsuz psikolojik sonuçlar doğurdu:

1. İnsanlar; sosyal medyada doğru ya da yanlış tüm bilgilerden aşırı derecede etkilendi. Korku ve kaygı aşırı arttı.

2. Ülkelerin bu rakamları doğru açıklamadığı yönünde bilgiler fısıltıyla yayıldı. Ancak bütün ülkeler; havaalanı ve sınır kapılarında ateş ölçümü yaparak oldukça dikkatli davrandı.

3. Hastalıkla ilgili aşırı takip, sürekli olup bitenle ilgili endişeli insanlar arttı.

4. Çekik gözlü birçok insan suçlandı ve kötü muameleye maruz kaldı.

5. Hastalık endişesi taşıyan kişilerin ruh sağlığı olumsuz yönde etkilendi.

6. Herkes aşırı bir alarm durumuna geldi.

7. İnsanlar evden çıkamayacaklarını düşünerek marketlerden stok yapmaya başladı.

Hastalıktan psikolojik olarak etkilenmemek için; sadece güvenilir kaynaklar takip edilmeli, sosyal medyadan uzak durulmalı, önerilen tedbirler uygulanmalı ve devletlerin tedbirlerine daha fazla güvenilmelidir.

Psikiyatrist/Psikoterapist

Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney

http://ridvanuney.com/

Yazının devamı...

Kadınlarda cinsel korkular

Cinsel işlev bozuklukları arasında en yaygın olan durumlar, cinsel korkulardır. Cinsel korkular, kişinin cinsellik alanında hissettiği ileri düzeydeki korku halleridir. Ne yazık ki bu korkular genelde gerçekliğe aykırıdır. Buna rağmen ikna ile ortadan kalkması oldukça zordur. Çoğunlukla cinsel korkuların fobilerin arkasında kişilerin etraftan duydukları abartılı, gerçeklerden uzak cinsellikle ilgili bilgiler yatmaktadır. Bu bilgileri edinen kadınlar, cinsellik esnasında ya da öncesinde yüksek düzeyde kaygı duyarlar. Bazı kişilerde; cinsel korkuların arkasında cinsellikle ilgili yaşanmış şiddetli kötü anılar mevcuttur.

Kadınlarda en yaygın cinsel korkular şunlardır:

1. Vajinismus

Cinsel birleşme esnasında bacakları kapatma, itme gibi davranışlarla ile beraber cinsel birleşmeye izin verememe durumudur. Yani kadın birleşmeden korkar. Bu her cinsel birleşme durumunda tekrarlar. Elli kadından birinde bu sorun görülür. Bunun nedeni genelde cinsel birleşme ile ilgili kadınların etraflarından duydukları yalan yanlış bilgilerdir. Bunun sonucunda; kadının çok acı çekeceği, şiddetli kanama olacağı, birkaç gün oturamayacağı gibi, abartılı gerçeği yansıtmayan korkular vardır. Bu yanlış bilgiler sorunun başlamasında en önemli etkendir.

2. Kendini göstermek, isteklerini belli etmek

Birçok kadın cinsellik esnasında tutuk davranırlar. Bunun nedeni; cinsellikte isteklerini belirttiği ya da farklı isteklerde bulunması, erkek tarafından hafif kadın olarak algılanma korkusudur. Yanlış ve kötü anlaşılmamak için birçok kadın isteğini belirtmekten kaçınırlar.

3. Eşiyle cinselliği konuşmak

Kadınların büyük bir kısmı; küçüklükten itibaren cinsellikle ilgili ayıp, yanlış gibi konuşmalarla cinsellikle ilgili konuşmalardan uzak tutulmuşlardır. Oysaki cinsellikte kendini ifade etmek önemlidir. Hatta eşle cinselliği konuşmak; hem cinsel isteği hem de doyumu artırır. Bununla birlikte, isteklerini söylemek ve de karşı tarafın isteklerini öğrenmek cinsellikteki hazzı artırır. Cinsellik gibi hayatın önemli bir alanını ihmal etmek uygun değildir.

4. Orgazm olamamak

Birçok kadın orgazm olamamaktan yakınırlar. Bu durumun birçok nedeni vardır. Bunlar: eşin sadece kendisini düşünmesi, yeterince ön sevişme olmaması, eşin erken boşalması gibi. Orgazm olamayan kadın süreçte hiçbir zaman orgazm olamayacağını düşünür, bu da korku oluşturur.

5. Mastürbasyon

Küçük yaştan itibaren kız çocuklarına, cinsel organlarıyla oynarlarsa, kızlık zarını kaybedecekleri korkusu aşılanır. Bu nedenle erkeklerin mastürbasyonu normal görünürken, kızlara korku nedeniyle uzak dururlar. Oysa erkek için de, kadın için de mastürbasyon normal bir durumdur.

6. Beğenilmeme korkusu, karanlıkta cinsellik

Kadınlar bazen kendi bedenini beğenmeme ya da cinsellikten utanma nedeniyle tamamen karanlıkta sevişirler. Hatta eşi buna zorlarlar. Oysa eşin kendini beğenip beğenmediğini sormak bu korkuyu ortadan kaldırır.

7. Meniden korkma

İnsanlar ilk cinsel bilgileri çevreden alırlar. Bu bilgilerin birçoğu gerçeği yansıtmamaktadır. Kadınların bir kısmı meninin kirli ve mide bulandırıcı olduğu bilgisiyle yetişir. Oysa meni sterildir. Ancak kendini ve yatağı kirleteceği korkusuyla meniye dokunmaktan korkarlar. Hatta bir kısmı yatağı kirleteceği korkusuyla, cinsellikten önce yatağa farklı bir çarşaf ya da bez sererler.

8. Erkek cinsel organından korkma

Bir kısım kadın erkek cinsel organın zarar vereceği korkusuyla, ona dokunmaktan korkabilirler. Hatta bu nedenle eşinin çıplak yatmasına karşıdırlar. Bunu bir sonucu olarak bu kadınlar cinsellik yaşamaktan korkar ve kaçınırlar.

9. İlk gece korkusu

Daha çok vajinusmuslarda olmasına rağmen; bizim gibi kapalı toplumlarda sıkça görülür. Bunun nedeni geleneklerden kaynaklanmaktadır. Çarşaf gösterme gibi kalkmaya yüz tutmuş gelenekler, hala bu korkunun oluşmasında büyük rol oynar. İlk gece korkusunda ilk cinsel birleşme ve bunun hakkındaki bilinmezlik ya da yanlış bilgiler rol oynar. Bugün günümüzde cinsel bilgilere ulaşmak (medya internet, kitap yoluyla) daha kolay olsa da, birçok kişi cinsellikle ilgili bilgileri çevrelerindeki kişilerin anlattıkları deneyimlerden öğrenmektedirler. Bu anlatılan deneyimler genelde gerçeklikte uzak ve korkutucudur. Bu yanlış bilgiler; aşırı ağrı, aşırı kanama, aşırı acı hatta cinsellik esnasında kenetlenme gibi bilgilerdir.

10. Kızlık zarını kaybetme korkusu

Kız çocukları kızlık zarını kaybetme korkusuyla büyütülmektedir. Eğer kızlık zarını kaybederse evlenemeyeceğini düşünerek aşırı korku yaşarlar. Bu nedenle yüksekten atlama, bisiklet sürme, mastürbasyon yapma gibi davranışlardan korku nedeniyle sakınırlar.

Bu korkular, kadınları cinsellikten uzaklaştırırlar. Eğer bu sorunlar cinselliği bozacak ölçüde olursa, mutlaka bir profesyonelden yani psikiyatrist ya da klinik psikologdan yardım almalıdırlar.

Psikiyatrist/Psikoterapist

Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney

http://ridvanuney.com/

Yazının devamı...

Uçuş korkusu nasıl yenilir?

Uçuş korkusunun; uçakla seyahat etme mecburiyeti oluştuğunda ya da böyle bir durumla karşılaşacak olma beklentisi ile başlayan aşırı, belirgin ve sürekli bir korku hali olduğunu kaydeden Psikiyatrist/Psikoterapist Yrd.Doç.Dr. Üney, “Kişi bu durumla her karşılaştığında aşırı bir endişe hali başlar ve bu durum değişmez. Hatta kişi bu nedenle panik atak geçirebilir. Aynı zamanda kişi bu durumun mantıksız olduğunu bilse de korkusunu engelleyemez. Uçak seyahati yapmaz, mecbur kalırsa da karayoluyla (çok daha uzun, yorucu ve riskli olmasına rağmen) gider. En çok 20 ila 40 yaşları arasında görülür. Toplumda her 10 kişiden birinde uçak korkusu görülür. Yani sık görülen korkulardandır” diye konuştu.

Yrd.Doç.Dr. Rıdvan Üney, uçuş fobisinin belirtilerini şöyle açıkladı:

1. Uçak korkusu bir kısım insanda bilet alırken ya da havaalanına gelmesiyle başlar. Birçok kişide ise uçağa binmesiyle başlar.

2. Terleme, titreme

3. Nefeste daralma, göğüste sıkışma hissi

4. Kalp çarpıntısı

5. Yüzde kızarma

6. Vücutta uyuşukluk

7. Baş dönmesi

8. Aşırı endişe

9. Ölüm korkusu

10. Sürekli kötü bir şey olacak hissi

11. Olan biten en ufak değişiklikte aşırı tepki verme".

Yrd.Doç.Dr. Üney, uçak korkusu olanlarda; uçağın düşmesinden, ölmekten, kapalı ve dar bir alanda olmaktan ya da uçakta bir terör eylemi olması ile ilgili korku olduğunu belirterek, “Ülkemizdeki istatistiklere göre karayolunda kaza geçirme olasılığınız binde 3 iken, havayolunda bu ihtimal 11 milyonda bir. Bu istatistiğe rağmen karayolunda seyahat etmek, kişiler için daha emniyetli gibi gözükür. Sanki uçakta olup biteni kontrol altına almanın daha zor olabileceğine dair kişide bir inanç oluşur. Bu durumun en önemli nedenleri havayolunda hız ve yol ile ilgili bilginin olmaması etkilidir. Başka bir neden ise, karayolu seyahatinde aracı kullananı görebilmemiz, tepkilerine göre tedbir alabileceğimizle ilgili düşüncelerimizdir. Oysa uçakta kokpit kapalıdır ve biz pilotların nasıl kullandıklarını, nasıl kişiler olduğunu bilemeyiz. Kokpitte oluşabilecek bir korku ve panik halini görmememiz de biz endişe oluşturuyor olabilir” ifadelerini kullandı.

Yrd.Doç.Dr. Üney, ilk uçuşta birçok kişinin kaygılanabilmesinin doğal olduğunu söyleyerek, “Ancak kaygılı bir kişi ilk uçuşunda türbülans (havada sarsıntı) yaşarsa, bu kaygısı uçak fobisine dönüşebilir. Uçak fobisi yaşayan kişiler; genellikle daha titiz, ayrıntıcı ve kaygılı kişilerdir. Yaygın endişe bozukluğu, takıntı hastalığı (Obsesif kompulsif bozukluk), panik bozukluğu, kapalı yerde duramama (Klostrofobi) gibi bazı psikiyatrik problemlerde de uçak fobisi görülebilmektedir. Birçok kişi bilmediği durumdan çekinir veya korkar. Kişinin kendisinde uçuş fobisi olup olmadığını anlaması, çoğunlukla ilk uçuş denemesinde olur. Ancak bazılarında, mecburi uçak seyahati durumunda uçak fobisi nedeniyle seyahatini geciktirir veya karayolunu tercih eder” açıklamalarında bulundu.

Psikiyatrist/Psikoterapist Yrd.Doç.Dr. Rıdvan Üney, uçuş fobisiyle baş edebilmenin yolları hakkında şu önerilerde bulundu:

1. Uçuş tarihinden önce havaalanını ziyaret edin. Gözlem yapın. Birçok kişi havaalanına gitmeden uçak fobisi yaşayabilir. Böyle durumlarda uçuş gününden önce havaalanına gidip, insanları gözlemlemek ve onların ne denli rahat olduklarını görmek kişinin korkularını yatıştırır.

2. Uçak iniş kalkışını seyredin. İmkânınız varsa uçakların iniş kalkışını seyredin. Bu durum tehlike algınızı yatıştıracaktır. Seyretmek durumu sıradanlaştırır ve önemsizleştirir.

3. Öncelikle kısa seyahatler seçin. İlk uçuş için bir saati aşmayan seyahatler tercih edilmelidir. Korkuyla yüzleşmek ve sürenin kısalığı kişinin kendine olan güvenini artıracaktır.

4. Gece uykusuz kalmanız olumsuzluk oluşturmaz. Uçuş öncesi uykusuz olmanız sakıncalı değildir. Hatta seyahat sırasında uykunuz gelir ve uyuyabilirsiniz. Bu da rahat seyahat etmenizi sağlayabilir.

5. Uçuş ekibini gözlemleyin. Uçuş esansında kabinde bulunan ekibin rahat tutumları gerçekçidir. Dolayısıyla bu durum yolculuğun emniyetli bir şekilde geçtiğini gösterir. Kaygılarınızı azaltır.

6. Müzik dinleyin ya da film seyredin. Seyahat esansında müzik dinlemek veya film seyretmek hem ilginizi dağıtır hem de iyi zaman geçirmenizi sağlar.

7. Kaygınız çoksa uçuş ekibinden yardım isteyin. Kaygılı olduğunuzu uçuş ekibine söylediğinizde sizi rahatlatacak bilgileri verirler. Aynı zamanda teskin edici tutumları yardımcı olacaktır.

8. Pilotla görüşebilirsiniz. Uçağa binerken pilotla görüşüp uçak ve seyahatin nasıl geçeceği konusunda bilgi alabilirsiniz. Bu konuda birçok pilot yardımcı olacaktır.

9. Türbülansın az olduğu rotayı seçin. İlk uçuş denemesi yapacaksanız, uçakta sarsıntının az olacağı bir seyahati tercih edin. Bu konuda internette bolca bilgi bulabilirsiniz.

10. Nefes egzersizi yapın. Seyahat esnasında korkunuz artarsa nefes egzersizi yapın. Nefes egzersizi; on kere burnunuzdan yavaşça nefes alıp, bir süre nefesi tutup, yavaşça nefesinizi boşaltmak şeklindedir.

11. Koltuk seçimine dikkat edin. Genelde uçaklarda diz mesafesi dardır. Bu nedenle ilk uçuşunuzda acil çıkış kapısının olduğu koltukları tercih edin. Bununla birlikte koridor tarafında oturmak da daha rahat hissettirir".

Psikiyatris/Psikoterapist

Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney

http://ridvanuney.com/

Yazının devamı...

Erkeklerde cinsel korkular

Cinsellik zaman zaman kaygıları da barındıran bir durumdur. Şu unutulmamalıdır ki her ne kadar cinselliğin mekanik bir yönü olsa bile, birçok şey beynimizde şekillenir. Cinsel istek, uyarılma ve orgazm beynimizde oluşur. Bunun bir sonucu olarak aklımızdaki sorular cinselliği olumsuz yönde etkileyebilecektir. Erkekler cinsellikte bir problem yaşadıklarında, bunun kalıcı bir soruna dönüşeceğini ve kendisini yaşam boyu etkileyeceğini düşünürler. Bu da cinsel yaşamı olumsuz yönde etkiler. Ayrıca cinsellikle ilgili yanlış bilgilerimiz bizi daha fazla endişeye sevk eder.

Erkelerde cinselliği etkileyen 10 korku

1. Erken boşalma

Birçok erkek; cinsellik esnasında çabucak boşalır. Bu da cinselliği boşaltma konusunda korku yaratır. Hatta bazı erkekler giriş dahi yapamadan boşalırlar. Bu korku nedeniyle cinsellikten kaçınabilirler.

2. Sertleşme problemleri

Erkekler bir kez cinsellikte sertleşme sorunu yaşadıklarında, tekrar yaşar mıyım korkusuna kapılırlar. Cinsellik esnasında sürekli penislerinin sertliğine odaklanırlar. Bu da alınan hazzı azaltır. Bunun neticesinde; sertleşme sorununu gerçekten oluşturur.

3. Performans kaygısı

Çoğunlukla erkeklerde cinsellikte performans önemlidir. Erkekler hayatları boyunca cinselliğe hep ve her zaman hazır olmaları bilgisiyle yetişirler. Bu nedenle riske bile giremezler. Korku nedeniyle genç erkekler bile, cinsellikten önce ilaç kullanırlar. Hatta çok yakın zamanda cinsel gücü artıran ilaçları içeren içecekler çok favori iken, yasaklandı.

4. Penis boyutu korkusu

Erkekler genel olarak penis boyutlarından memnun değillerdir. Özellikle genç erkekler bu konuda daha hassastırlar. Ülkemizde ortalama penis boyu (sertleşmiş) yaklaşık 13 cm’dir. Sertleşmiş penisin boyu 7,5 cm’den küçükse, bu boyut mikro penis (küçük penis) olarak adlandırılabilir. Ancak yapılan bilimsel araştırmalarda; büyük penisin, cinsel eşte doyumu çok etkilemediği görülmüştür.

5. Eşcinsel olma korkusu

Birçok erkek; özellikle ergenlik döneminde eşcinsel olup olmadığını sorgular. Bu durum çoğunlukla, obsesyon denilen takıntı durumu ile ilişkilidir. Eşcinsel erkekler bu konuda kendilerinden emindirler.

6. Birden fazla cinsel birleşme yaşayamama korkusu

Ergenlik döneminden itibaren, güçlü erkek bir defasında birden çok cinsel birleşme yaşaması gerektiğini öğrenir. Erkeklerin yaşam boyu bunun peşinde zaman harcarlar. Oysa bir gecede sadece bir kez boşalma sağlıklı bir durumdur. Yani problem olarak değerlendirilemez.

7. Mastürbasyon

Birçok erkek fazla mastürbasyon yapmanın, kendisini cinsellikten soğutacağından korkmaktadır. Aksine mastürbasyon yapmanın cinselliğe herhangi bir zararı olmadığı gibi katkısı bile olduğu söylenebilir.

8. Vajinaya dokunamama korkusu

Bazı erkekler vajinaya dokunmaktan kaçınırlar. Bu durumdan tiksinirler. Bu durum çoğunlukla takıntı hastalarında görülür. Tedavi gerektiren bir durumdur.

9. Cinsel istekte azalma

Zaman zaman insanlar zihinlerinin çok meşgul olduğu zamanlarda, bazı ilaçları kullanırken ya da depresyon gibi durumlarda cinsellikten uzaklaşırlar. Cinsel isteksizlik gelişir. Bu da “cinsel hayatım bitiyor mu?” korkusunu beraberinde getirir. Böyle durumlarda endişelenmeden, ilaç kullanıyorsa doktoruna başvurması uygundur. Diğer durumlar için klinik psikolog ya da psikiyatriste başvurmaları uygun olmaktadır.

10. Ameliyat sonucu cinselliğim gidecek mi korkusu

Özellikle kalp ameliyatı ya da anjiyo geçirenlerde cinselliğinin gideceğine dair korkular vardır. Bu kişiler, cinsel gücü artıran ilaçları da kullanamayacaklarından dolayı, daha da korkmaktadırlar. Oysa bu operasyonların cinsel güce etkisi yoktur.

Psikiyatrist

Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney

 

Yazının devamı...

Antidepresan kullanımında dikkat edilmesi gerekenler

Antidepresan Kullanımına Dikkat

İlaçlar arasında en çok tartışılan grup antidepresanlardır.

Peki, bu antidepresanlar nelerdir? Etkileri nelerdir? Yan etkileri neleredir?

Halka arasında tüm psikiyatri ilaçlarına antidepresan denir. Antidepresan ilaçlar ilk olarak depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar olarak kullanılmaya başlandı. Bugün pek çok psikiyatrik bozuklukta bu ilaçlar kullanılmaktadır. Depresyon, kaygı bozukluğu, takıntı hastalığı, panik bozukluk, sosyal fobi, uyku sorunları ve bunlar gibi birçok psikiyatrik durumda psikiyatri hekimlerince hastalara önerilmektedir. Esasen bu ilaçlar, tansiyon ilaçları ve şeker ilaçlarından pek de farklı değillerdir.

Bu ilaçlarla ilgili en önemli bilgi, arkadaş önerisiyle kullanılmaması gerekliliğidir. Bazı kişiler arada sırada bir tane içerek iyileştiklerini düşünmektedirler. Bu tamamen yanılgıdır.

Antidepresan ilaçlar oldukça yaygın kullanılmaktadır. Bu günümüzde pek çok ülkede benzer şekildedir. Antidepresan ilaçlar diğer ilaçlar gibi yan etki yapabilmektedir. Yan etki oluştuğunda kişiler, kendilerine ilaç yazan hekime başvurarak ondan yardım istemelidirler. Psikiyatrik tedavilerin en önemli kısmı işbirliğidir. Dolayısıyla sorun olduğunda hekimle işbirliği yapmak gerekir.

Antideprersan ilaç kullananlar belki diğerlerine göre biraz daha hassas olduklarından dolayı, ilaç prospektüsünü okumaktadırlar. Buradaki bir sürü olası yan etkiyi görüp kullanmaktan vaz geçebilirler. Böyle kaygı yaşayanlar, bu konuda bilgilenmek için mutlaka hekimleriyle görüşmelidirler. Bu korkuyla ilaç kullanmamak, kişinin sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir.

Antidepresan ilaçların olası en sık yan etkileri; kilo alımı, iştahsızlık, mide bulantısı, uyku hali, sersemlik, cinsel isteksizlik, kabızlık ve ishaldir. Bunun yanı sıra aşırı bir neşe hali olmuşsa yine hekiminizle görüşünüz. Bu gibi durumlarda hekime başvurarak ilaç değişimi sağlanabilir.

Antidepresanlarla ilgili gerçekçi uyarılar.

1. Antiddpresan ilaçları ancak hekim yazdığında kullanmak gerekir.

2. Antideprersanlar ilk kullanımda etki etmez çoğu zaman en erken 2-3 hafta sonra etkisi başlar.

3. Antideprersanlar çoğu zaman tedavilerde en az altı ay kullanılmak durumundadır.

4. İlaca başladıktan sonra mutlaka belirli aralıklarla psikiyatri kontrolüne gidilmeldir.

5. İlaca başlarken de ilacı bırakırken de psikiyatriste danışarak hareket etmek gerekir.

6. Diğer ilaçlarla birlikte kullanıldığında öncesinde mutlaka hekime sorulmalıdır.

7. Uykusuzluk durumlarında yakınlarımızın önerileriyle antidepresan kullanmak işe yaramaz.

8. Çoğu antidepresan sabah tok karnına alınır.

9. Her psikiyatrik soruna, her antidepresan iyi gelmez.

10. Antidepresan ilaçların çok az bir kısmının bağımlılık yapma riski vardır. Bağımlılık yapan psikiyatri ilaçları, ancak özel yeşil reçeteyle satılabilir.

11. Antidepresan ilaçların çok az bir kısmı uyku yapar.

12. Antidepresan ilaçlar “kafa yapma hapları” değildirler.

13. Antidepresan ilaçlar psikiyatrik bir sağlık sorunu olanlarda dünyanın her yerinde kullanılmaktadır.

14. Antidepresan ilaçlar insanların kişiliklerini değiştirmez.

15. Antidepresan ilaçlar insanları robotlaştırmaz. Birçok kişinin antidepresan kullandığını fark edemezsiniz.

16. Antidepresan kullanan kişiler tehlikeli değillerdir.

17. Antidepresan ilaçlar tedavi edici ilaçlardır. Sorunları geçiştiren ilaçlar değildir.

18. Antidepresan ilaçlar plasebo değillerdir. Yani işe yaramayan ilaç değillerdir.

Hem bedensel hem de ruhsal olarak sağlıklı günler dilerim.

Psikiyatrist/Psikoterapist

Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney

http://ridvanuney.com/

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.