SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Optik nörit nedir?

Optik nörit; görmeyi sağlayan sinir olan optik sinirin iltihabıdır. Bu iltihap mikrop ile olabileceği gibi mikropsuz da oluşabilir. Bu hastalık her iki cinste ve herhangi bir yaşta ortaya çıkabileceği gibi; en fazla 20-40 yaş arasındaki kadınlarda görülmektedir.

Optik nöritin nedeni nelerdir?

En sık nedeni; optik sinirin inflamatuvar demiyelinizasyonu’dur. Demiyelinizasyon, miyelinin hastalıktan sıyrıldığı bir işlemdir. Optik nöritinin bir bağışıklık sisteminin vücudun dokularına saldırdığı ve bilinmeyen bir nedenden dolayı yaralanmaya neden olduğu bir otomasyon işlemi olduğuna inanılmaktadır. Bu, bir enfeksiyondan sonra ara sıra ortaya çıkabilmesine rağmen; genellikle bağışıklık saldırısının ortaya çıkması için net bir neden yoktur. Miyelin, merkezi sinir sistemindeki oligodendrositler (bir hücre tipi) tarafından üretilen bir materyaldir. Miyelin birçok sinir aksonunun etrafına sarılır. Sinir aktivitesini hızlandırmaya yardımcı olur ve sinirlerdeki elektrik iletimini izole eder. Optik nöritinli bazı hastalar, sinir sisteminde başka bir demiyelinizasyon nöbetine sahip olacak ve multipl skleroz geliştireceklerdir. Multipl skleroz, zaman içerisinde beynin ve omuriliğin farklı bölgelerinde demiyelinizasyon ataklarının meydana geldiği otoimmün bir durumdur.

Optik nöritin belirtileri nelerdir?

-Optik nörit genellikle bir gözde görülür, ancak bazen iki göz de etkilenir.

-Görme kaybı yaygındır ve genellikle birkaç gün içinde ortaya çıkar; 1 ila 2 hafta boyunca ilerlemeyi durdurur.

-Belirtiler arasında; görme bulanıklığı, merkezi görmenin bir kısmının veya tamamının kaybı, azalan renk görmesi ve görme azlığı sayılabilir.

-Kontrast ve parlama zorluğu nedeniyle geceleri görmek daha zor olabilir.

-Optik nöritin olan hastaların çoğunda, göz hareketleriyle karakteristik olarak daha kötü olan göz ağrısı vardır.

-Bazen insanlar optik nöritli olduklarında titreyen veya yanıp sönen ışıklar görürler (yaklaşık 3 kişiden 1'i). Bazı insanlar, kendilerini egzersiz yaparken veya uygularken vizyonlarının bulanıklaştığını fark eder.

Optik nörit (ON) nasıl teşhis edilir?

ON tanısı; hastanın tıbbi geçmişinin yanı sıra görsel kayba neden olabilecek diğer hastalıkların bulunmamasına dayanır. Oftalmolojik muayene, oftalmoskop adı verilen bir alet kullanılarak görülebilen optik sinirin bir parçası olan optik diskteki gözün arkasındaki anormallikleri göstermeye yardımcı olabilir. Tanıda yardımcı olan görme alanı testi, renk görme, test ve görme keskinliği testlerinde anormallikler olabilir. Bazen, ON tanısında diğer hastalıkların göz önünde bulundurulması gerekir. Ancak bunlar genellikle tarih ve muayene sırasında belirgindir. Örneğin; 50 yaş üstü bazı kişiler bir gözde ani görme kaybı yaşarlar. Bu durum göze kan akışıyla ilgili bir sorundan kaynaklanır; iltihaplanma nedeniyle değil.

Göz Hastalıkları Uzmanı

Op. Dr. Tufan Evciman

http://www.tufanevciman.com.tr/

Yazının devamı...

Göz taşı nedir? Nasıl tedavi edilir?

Vücutta taş, yalnızca böbrekte veya safra kesesinde oluşuyor sanmayın. Gözlerde oluşan yanma, batma veya kaşıntının sebebi gözünüzdeki taş olabilir. Her 10 kişiden 1’inde görülen göz taşı; düzensiz uyku, sigara ve alkol kullanımı, yetersiz su ve meyve tüketimiyle beraber gelişebiliyor.

Göz taşı nedir?

Vücudumuzda taş oluşumu böbreklerde ve safra kesesinde olabildiği gibi, gözlerimizde de olabilir. Göz taşı her yaşta görülebilmekle beraber; ilerleyen yaşlarda göz taşına daha sık rastlanmaktadır. Göz taşının tıp dilindeki adı ‘’konkresyon’’dur. Konkresyon, genellikle kalsiyum ve lökosit birikintileri içerir. Çoğunlukla düzensiz beslenenlerde, sigara ve alkol kullananlarda, şeker hastalığı olanlarda, konjonktivit gibi kronik göz enfeksiyonu olanlarda, blefarit (göz kapağı iltihabı) gibi tekrarlayan göz kapağı enfeksiyonu olanlarda; trahom hastalarında, gözyaşı fonksiyon bozukluğu olanlarda, kişinin göz kapağındaki yağ bezlerinin iyi çalışmadığı durumlarda ve kuru göz hastalığında göz taşına rastlanmaktadır.

Hastalığın bulguları nelerdir?

Gözlerde yanma, batma, kızarıklık, kaşıntı, göz içerisinde yabancı cisim hissi, gözleri sık ovalama isteği ve göz kapaklarında şişlik gibi bulgular göz taşı hastalarında sıkça karşımıza çıkan belirtilerdendir. Hastalığın teşhisi için detaylı göz muayenesi çok önemlidir. Muayene esnasında da göz kapaklarının iç kısmını detaylı bir şekilde kontrol etmek gerekmektedir. Bunun için muayene esnasında hastanın göz kapakları çevrilerek detaylı bir şekilde gözün iç kısımlarına bakılmalıdır. Muayene esnasında tespit edilen göz taşları; herhangi bir ameliyat veya cerrahi bir ameliyat gerektirmeden, özel bir aparat ile gözlerden temizlenir.

Nasıl tedavi edilir?

Gözlerinde batma, yanma, kızarıklık gibi şikâyetlerle gelen hastalara kimi zaman suni gözyaşı tedavisi uygulanmaktadır. Ancak hastalar, uzun süre suni gözyaşı kullanmasına rağmen, gözündeki şikâyetlerin geçmediğinden yakınmaktadır. Böyle hastalar detaylı bir şekilde muayene edildiğinde; gözünün iç kısımlarındaki taşlar görülmektedir. Taşları temizleyip, uygun göz damlaları ile hastanın tedavisi tamamlanmaktadır. Tedaviden sonra hastalar mevcut şikâyetlerinden tamamen kurtulmaktadır. Hasta tedavi edilmezse; batma, yanma, kızarıklık vb. şikâyetler kendi kendine düzelmez ve hastalık kronik bir hal alır. Göz taşı temizlenmediğinde; göz dokusunda oluşan kronik tahriş ile enfeksiyona zemin hazırlar. Temizlenmeyen taş aynı zamanda kornea çiziklerine de neden olabilir.

Göz Hastalıkları Uzmanı
Op. Dr. Tufan Evciman

http://www.tufanevciman.com.tr/

Yazının devamı...

Lazer ışınları göze zararlı mı?

Lazer (Light Amplification by Stimulated Emission of Radiation )ilk defa1916 yılında Albert Einstein tarafından keşfedilmiştir ve ilk çalışan lazer 1960’da T. H. Maiman tarafından yapılmıştır. Lazerin uygulama alanının genişliği; yüksek miktardaki enerjiyi, önemli kayıplar olmadan taşıyabilme özelliği, ışın frekansının hassas kontrolü ve olağanüstü yoğunluğundan kaynaklanmaktadır.

Lazer ışınları kalıcı görme kaybına neden olabilir!

Günümüzde eğlence, oyun, sunumlarda işaretleyici, uçaklarda yol göstermek ve daha pek çok amaç için lazer ışınları kullanılmaktadır. Amacı dışında kullanılan göze doğrultulan lazer ışınları; gözde ciddi hasarlara sebep olabilmektedir. Dünyada her gün binlerce kişi gözlerine tutulan lazer ışınları nedeniyle görme problemi yaşamaktadır. Bu durumdan dolayı hastanelere müracaat eden kişilerin önemli bir kısmında da kalıcı görme kaybı meydana gelmektedir.

Lazer ışınları oldukça tehlikelidir

Lazer ışınları; tek renk, tek frekansta olup, ışınları çok uzaklara dağılmadan iletebilir. Kırmızı, yeşil, mavi, turuncu, sarı, turkuaz ve mor renklerde lazer ışınları bulunmaktadır. Lazer ışınlarının gözlere zararı; lazer ışığının gücü ve ışığına maruz kalma süresine göre değişmektedir. Hasar gözde ışığa karşı hassasiyet, batma, yanma, sulanma, geçici körlük ve hatta kalıcı körlük oluşabilir. Bu nedenle; lazer ışığı oldukça tehlikelidir ve asla hiçbir canlının gözüne tutulmamalıdır.

Lazer ışığının cilde zararları nelerdir?

Güçlü lazer ışınlarının radyasyon değerleriyle birlikte ısı değerleri de yüksektir. Bu nedenle; bir canlının cildine tutulduğunda cilt altına kadar işler, ısınmasını ve o bölgedeki hücrelerin tahrip olmasını, hatta tamamen ölmelerine neden olur. Ciltte kızarıklık ve yanıklar oluşabilir.

Lazer pointerlar çocuklar için bir oyuncak değildir

Lazer pointerlar yetişkinler için yararlı bir araç olup, asla bir oyuncak olmadığı gibi sadece konferans ve slayt gösterilerinde kullanılmaktadır. Çocukların lazer pointerları oyun amacı ile özellikle göze direkt olarak tutmaları sonucunda lazer ışını görmeyi sağlayan görme noktasında (sarı nokta) yanık oluşturabileceği gibi maruz kalan kişinin de kör kalmasına neden olabilmektedir. Bu türdeki cihazların 18 yaşından küçük çocuklara verilmesi ve satılması yasaktır.

Göz Hastalıkları Uzmanı
Op. Dr. Tufan Evciman

http://www.tufanevciman.com.tr/

Yazının devamı...

Alerjik Konjonktivit

Konjonktiva gözü kaplayan ince bir zardır. Bir alerjen konjonktivayı tahriş ettiğinde, alerjik konjonktivit oluşur. Kaşıntı, en sık görülen şikayettir. Hastaların %75’inde vardır. Sıcak ve kuru havalarda şikayetler daha fazla, yağmurlu serin havalar da daha azdır. Diğer şikayetler göz kapağı veya konjonktivada şişme, ışığa karşı hassasiyet, gözde yabancı cisim hissi, sulu akıntı ve pembeleşmedir.

Alerjik konjonktivitin sebepleri
Alerjik konjonktivitin nedeni, vücudun bağışıklık sisteminin bir alerjene karşı alerjik reaksiyonudur. Allerjik konjonktivit, saman nezlesi, astım ve egzama gibi başka alerjik hastalık belirtileri olan kişilerde daha yaygındır.

En sık alerjik konjonktivite sebep olan alerjenler, ağaç polenleri, ot, kedi, köpek gib hayvanları tüy ve salgıları, parfüm, makyaj malzemeleri, cilt ilaçları, hava kirliliği, duman, akarlar, kontakt lens ve lens solüsyonlarıdır.

Mevsimsel konjonktivit nedir?
Mevsimsel konjonktivit vakalarının çoğu polen mevsimi olan ilkbaharda ortaya çıkar. Mevsimsel alerjik konjonktivit ve kronik alerjik konjonktivit de şikayetleri azaltmak için soğuk kompresler, suni göz yaşı damlaları, alerjenlerden uzak durma güneşte şapka ve gözlük takma yer alır.

Nasıl tedavi edilir?
Tedavisinde antihistamin ve mast hücre stabilizatörleri damla veya hapları kullanılabilir. Kortikosteroidler başka bir seçenektir, ancak katarakt, glokom gibi yan etkileri olabildiğinden kortikosteroidler daha ağır şikayetleri olan hastalarda kullanılmalıdır.


Göz Hastalıkları Uzmanı
Op. Dr. Tufan Evciman

www.tufanevciman.com.tr

Yazının devamı...

Retina Dekolmanı Nedir, Nasıl Tedavi Edilir?

Retina gözün iç ve arka bölümünü kaplayan, ışığı hassas hücrelerin oluşturduğu tabakadır. Sinir tabakası denir. ‘Retina dekolmanı’ retinanın en dış katı olan retina pigment epiteli ile fotoreseptör (ışığa hassas) katları arasında sıvı birikerek, nörosensöriyel retinanın yani sinir-duyu katmanının retina pigment epitelinden ayrılmasıdır. Ayrışmış retina bölgesinde görme fonksiyonunun kaybı, tam görme kaybına kadar ilerleyebilir.

RD belirtileri nelerdir?

Retina dekolmanı gelişen hastalar başlangıçta ışık çakmaları, oval-yuvarlak şekiller ve örümcek ağı şeklinde görüntüler görme, siyah veya kırmızı renkte yağan noktalar ve nihayet dekole yani ayrılmış retina bölgesine uyan görme alanı kaybı tarif ederler. Dekolmanın tipine, yerine ve süresine göre belirtilerin şiddeti farklılaşabilir.

RD’nin tipleri nelerdir?

Retina dekolmanının üç tipi vardır: regmatojen (yırtıklı) retina dekolmanı, traksiyonel (çekintili) Retina dekolmanı ve eksudatif (seröz) retina dekolmanı.

I. Yırtıklı retina dekolmanı:

En sık karşılaşılan retina dekolmanıdır. Bu tip dekolmanların oluşmunda rol oynayan durumlar; vitereus jelinin sıvılaşması, arka vitreus ayrışması, edinsel veya sonradan oluşan vitreoretinal dejeneresanslar ve sıvılaşmış vitreusun retina altına geçmesini sağlayan retina yırtıklarıdır.

Vitreus, hacmi yaklaşık 4 ml ve ağırlığı da yaklaşık 4 gr olan bir jöledir ve göz hacminin 4/5’ini kaplar. Vitreusun %98’i sudur, lifsel çatkısı Tip II kollajenden oluşur. Vitreus, kendisine komşu olan tüm yapılara yaslanmaktadır ancak vitreus tabanında çok sıkı bir yapışıklık gösterir, optik sinir çevresinde, sarı nokta diye bilinen foveal ve parafoveal alanda, büyük retina damarları boyunca ve lens arka yüzünde de zayıf yapışıklıklar gösterir.

Yaşlanmayla, vitreus jeli bozuşarak sıvılaşır (likefaksiyon), kolajen lifler ağında büzüşme ve çökelme ile jel hacmi küçülür ve mini gölcükler oluşur Yoğunlaşmış vitreus, gözün yuvarlak hareketleri ile retinayla yapışıklık yerlerinde çekintiye neden olur ve bu çekme gücü de retina yırtıklarına yol açabilir. Işık çakması ve uçuşan cisimler gören hastalarda oluşan retina dekolmanlarında yaklaşık %15 oranında retina yırtığı vardır ve böyle şikayete neden olan gözlerde retina yırtıklarının retina dekolmanına yol açma oranı %33-55’tir.Yırtıklı retina dekolmanlarının %60’ında hastalar dekolman oluşmadan önce vitreus çekintisine bağlı ışık çakmaları, optik sinir önünde ayrılan vitreus korteksine bağlı oval-yuvarlak opaziteler ve kollajen liflerin görüntüsüne bağlı örümcek ağı gibi şekiller, yırtılan retina bölgesinden dökülen RPE hücrelerine veya yırtılan damarlardan kaynaklanan kan hücrelerine bağlı çok sayıda siyah veya kırmızı noktalar görürler. Ayrılmış retina alanına uyan görme alanı kaybı gelişir. Olguların %40’ı hastada hiçbir belirti olmaksızın, dekolmana bağlı görme alanı kaybı ile ortaya çıkar. Retina muayenesinde dekole retina yüzeyinin dışbükey ve kırışık olduğu görülür, olguların %97’sinde retinadaki yırtık bulunur. Retina altı sıvısı yerçekimiyle pek yer değiştirmez. Retina altı sıvısının kısmen direne olması nedeniyle göz içi basıncında en az 5 mmHg’lık düşme meydana gelir.

Yırtıklı RD oluşumunda rol oynayan çevresel retina dejeneresansları:

1) Lattice dejeneresans (kafes tarzı dejeneresans): Retina dekomanına en çok neden olan dejeneresanstır. Toplumda görülme sıklığı %8’dir ve bu kişiler yaşamları süresince %1-2 oranında retina dekomanı geliştirme riskine sahiptirler. Lattice degeneresans en fazla yüksek numaralı miyoplar da görülür, bu yüzden yüksek numaralı miyopların belli aralıklarla göz kontrolü yaptırmaları çok önemlidir.

2) Kistik retina püskülleri: Retina dekolmanlarının yaklaşık %10’undan sorumludur. Sıklıkla tek taraflıdır ve belirti vermez.

3) Bastırmaksızın beyaz dejeneresans

4) Retinoskizis

II. Çekintili retina dekolmanı:

Retina yüzeyindeki veya vitreus içindeki membranlar tarafından nörosensöriyel retinanın çekilmesi sonucunda oluşurlar. Retina yüzeyi, diğer retina dekolmanlarından farklı olarak, gözün ön segmentine göre konkav bir yapılaşma gösterir. Retina yırtığı yoktur, ancak çekintinin artması ile yırtıklı dekolmana dönüşebilir. Dekole retina alanı hareketsizdir ve nadiren uzak çevreye kadar uzanır.

Çekintili retina dekolmanının en sık nedeni proliferatif diyabetik retinopati, proliferatif vitreoretinopati, delici göz yaralanmaları ve prematüre retinopatisidir.

III. Seröz retina dekolmanı:

Enflamatuar veya tümöral bir retina veya damarsal hastalık sonucunda Retina pigment epitelinin hasarına ve kan-retina bariyerlerinin bozulmasına bağlı olarak retina altı alana sıvı birikmesiyle nörosensöriyel retinanın retina pigment epitelinden ayrılmasıdır.

Retina yüzeyi düzdür, yırtıklı retina dekolmanı gibi kırışıklık göstermez. Retina yırtığı yoktur. Karakteristik özelliği retina altı sıvısının yerçekimine göre yer değiştirmesidir. Sıklıkla iki taraflıdır.

Daha çok harada hastalığı, arka sklerit, kollajen-damarsal hastalıklar, sempatik oftalmi, malin hipertansiyon, gebelik ve toksemi, malin melanom, koroid hemenjiomu ve metastatik tümörlerde görülür. Hastalarda vitritis varsa uçuşan cisimler görebilirler.

Retina dekolmanı nasıl tedavi edilir?

Regmatojen (yırtıklı) retina dekolmanlarında cerrahi yöntemler uygulanır. Bunlar dıştan kalıcı veya geçici bir materyelle skleraya bası, lazer, krio veya diyatermi kullanılarak yırtığın kapatılması, göz içi tamponad (pnömatik retinopeksi) ve vitrektomi ameliyatlarıdır.

Traksiyonel (çekintili) retina dekolmanlarında tedavi yine cerrahidir. Vitrektomi ve membranektomi, göz içi tamponadlar (hava, silikon yağı ve genleşebilen gazlar gibi), sklera basısı ve endolaser uygulamasını kapsar.

Eksudatif (seröz) retina dekolmanlarının tedavisinde nedene yönelik uygulamalar, kortikosteroid ve radyasyon tedavisi, laser ve krioterapi yapılır.

Yırtıklı retina dekolmanlarında ameliyattan sonra anatomik başarı oranı %90 dolayındadır. Ancak, bu hastaların sadece %35-60’ında 0.4 ve daha iyi bir görme keskinliği elde edilebilmektedir. Görsel sonucu olumsuz etkileyen en önemli faktör, arka kutup denilen merkezdeki sarı nokta bölgesinin dekole olmasıdır. Arka kutup dekolmanının süresi, yüksekliği, retina dekolmanının genişliği, hastanın yaşı, daha önce bir göz yaralanması veya katarakt ameliyatı geçirmiş olması da cerrahi başarıyı önemli ölçüde etkiler. RD cerrahisinin komplikasyonları ve nüks olup olmaması da sonucu etkileyen diğer faktörlerdir.

Çekintili dekolmanında cerrahi başarı oranları daha düşük ve onu etkileyen faktörler daha karmaşıktır.

Seröz retina dekolmanında görsel sonuç nedene, erken ve doğru tanıya ve uygulanan tedaviye göre değişir.

Koruyucu tedavi nedir?

Yırtıklı RD koruyucu tedavisi 1934’te başlamıştır, retina yırtıklarının veya yırtık oluşumuna yol açabilecek defekt ve dejeneresansların lazer fotokoagülasyon spotları ile çevrelenmesi veya ekvatora ya da ekvator önüne çepeçevre baraj yapılmasıdır. Doğru karar ve uygulama ile RD insidensinin anlamlı olarak azaldığı birçok araştırmacı tarafından gösterilmiştir.

Önceki bölümde sıraladığımız dekolmana hazırlayıcı lezyonlar; başta atnalı yırtıklar ve retina diyalizleri olmak üzere, kapaklı retina delikleri, yuvarlak atrofik delikler, kafes tarzı dejeneresanslar, kistik retina püskülleri, bastırmaksızın beyaz dejeneresanslar, çekintili periferik pigment kümeleri ve delikli retinoskizisler, akut AVD belirtileri ve risk faktörleri açısından değerlendirilerek gerektiğinde koruyucu tedaviye alınmalıdırlar.

Göz Hastalıkları Uzmanı
Op. Dr. Tufan Evciman

www.tufanevciman.com.tr

Yazının devamı...

Retina Dekolmanı

Retina (ağ tabaka) gözün iç ve arka bölümünü kaplayan, görüntü uyaranlarını görme siniri aracılığıyla beyne ileten tabakadır.

Retina dekolmanı, retinanın en dış katı olan retina pigment epiteli ile fotoreseptör (ışığa hassas) nörosensöriyel retinanın birbirinden ayrılmasıdır. Ayrışmış retina bölgesinde görme fonksiyonunun kaybı, tam görme kaybına kadar ilerleyebilir.

Yırtıklı, traksiyonel (çekintili), seröz olmak üzere üç tip retina dekolmanı vardır.

Yırtıklı retina dekolmanı:

En sık karşılaşılan retina dekolmanıdır. Retinanın önünde bulunan vitreus jelinin yaş, travma, hastalık sonucu sıvılaşması sonucu vitre önce hacmini kaybeder ve küçülür, daha sonra göz hareketleri ile öne doğru gelir. Vitre öne gelirken retina ve vitreus arasında normalde olmaması gereken fakat geçirilmiş hastalık veya doğumsal olarak olabilen yapışıklık retinayı da öne çeker ve bu çekme esnasında retinanın o bölümü yırtılır. Bu duruma yırtıklı retina dekolmanı denir. Yırtıklı retina dekolmanlarının %60’ında hastalar dekolman oluşmadan önce ışık çakmaları, oval-yuvarlak opasiteler, örümcek ağı gibi şekiller, çok sayıda siyah veya kırmızı noktalar görürler. Ayrılmış retina alanına uyan görme alanı kaybı gelişir. Hastaların %40’ında bu belirtiler olmadan, dekolmana bağlı görme gelişir. Dekolman çoğunlukla üst dış retina tabakasında olduğu için hastalar genellikle burunlarının önünü göremez.

Yırtıklı retina dekolmanı oluşumunda, retina dejeneresansları önemli bir rol oynar. En sık görülen dejeneresan lattistir. Yırtıklı dekolmanların %30’undan sorumludur. Daha sonra kistik retina püskülleri, bastırmaksızın beyaz dejeneresans ve retinoskizis gelir. Koruyucu tedavi önemlidir. Yırtıklarının veya yırtık oluşumuna yol açabilecek dejeneresansların lazer fotokoagülasyon spotları ile çevrelenmesi çok önemlidir. Erken dönemde lazer fotokoagülasyon yapılarak pek çok dekolmanın gelişmesi önlenebilir.

Traksiyonel (çekintili) retina dekolmanı:

Retina yüzeyindeki veya vitreus içindeki membranlar tarafından nörosensöriyel retinanın çekilmesi sonucunda oluşurlar. Retina yüzeyi, diğer retina dekolmanlarından farklı olarak, gözün ön segmentine göre konkav bir yapılaşma gösterir. Retina yırtığı yoktur, ancak çekintinin artması ile yırtıklı dekolmana dönüşebilir. Dekole retina alanı hareketsizdir ve nadiren uzak çevreye kadar uzanır.

Çekintili retina dekolmanınının en sık nedeni proliferatif diyabetik retinopati, proliferatif vitreoretinopati, delici göz yaralanmaları ve prematüre retinopatisidir.

Seröz retina dekolmanı:

Enflamasyon, tümör veya damarsal bir hastalık sonucunda retina pigment epitelin altına sıvı birikmesi ile olur. Retina yüzeyi düzdür, Retina yırtığı yoktur. Karakteristik özelliği retina altı sıvısının yerçekimine göre yer değiştirmesidir. Sıklıkla iki taraflıdır. Daha çok harada hastalığı, arka sklerit, kolajen-damarsal hastalıklar, sempatik oftalmi, malin hipertansiyon, gebelik ve toksemi, malin melanom, koroid hemanjiomu ve metastatik tümörlerde görülür.

Yırtıklı retina dekolmanında tedavi ameliyattır. Bunlar dıştan kalıcı veya geçici bir materyalle skleraya bası, lazer, krio veya diyatermi kullanılarak yırtığın kapatılması, göz içi tamponad (pnömatik retinopeksi) ve vitrektomi ameliyatlarıdır.

Traksiyonel (çekintili) retina dekolmanlarında tedavi yine cerrahidir. Vitrektomi ve membranektomi, göz içi tamponadlar (hava, silikon yağı ve genleşebilen gazlar gibi), sklera basısı ve endolaser uygulamasını kapsar.

Eksudatif (seröz) retina dekolmanlarının tedavisinde nedene yönelik uygulamalar, kortikosteroid ve radyasyon tedavisi, lazer ve krioterapi yapılabilir.

Yırtıklı retina dekolmanlarında ameliyattan sonra anatomik başarı oranı %90 dolayındadır. Ancak, bu hastaların sadece %35-60’ında 0.4 ve daha iyi bir görme keskinliği elde edilebilmektedir. Görsel sonucu olumsuz etkileyen en önemli faktör, arka kutup denilen merkezdeki sarı nokta bölgesinin dekole olmasıdır. Arka kutup dekolmanının süresi, yüksekliği, retina dekolmanının genişliği, hastanın yaşı, daha önce bir göz yaralanması veya katarakt ameliyatı geçirmiş olması da cerrahi başarıyı önemli ölçüde etkiler.

Çekintili dekolmanında cerrahi başarı oranları daha düşük, onu etkileyen faktörler daha karmaşıktır.

Seröz retina dekolmanında görsel sonuç nedene, erken ve doğru tanıya ve uygulanan tedaviye göre değişir.


Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Tufan Evciman

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.