Her kadın için 40 yaşı çok özeldir. Kadın kırkına kadar başkası kırkından sonra kendi için yaşamaya başlar. Ne gariptir değil mi? Hayatının en güzel günlerini, coşkusunu, sevgilerini hep başkası için yaşarsın, kırkına gelince kendini fark edersin. Kırk yaş kadın için dönüm noktasıdır.
Doğurganlığının, hayatta kendini tanımadığı her kimliğin, her şeyin en üst noktası ve sonun başlangıcıdır.
Geç kalmışlığın, yaşanmamışlığın yüzüne vurulduğu kırk yaşında çok az insan yeniden yaşamaya başlar hayatı. Hem de en baştan başlamadan, yaptığı toylukları, hataları yapmadan, tüm bilgeliğiyle yaşamaya başlar. Kimi bunu aklından bile geçiremez. Cesareti olmadığından değil onca sene kendini türlü bahanelerle zayıf, çelimsiz bıraktığı için ama bir kere cesaret edip bir kere küçücük bir ilk adım atıldı mı gerisi gelir. Artık kaybedilecek o kadar az şey vardır ki?
Onca yıllık kurumsal hayatın vermiş olduğu kurumsal kimlik içerisinde kendimi sıkışmış, başkasının istediği gibi ve başkasının istediği kadar yaşarken buldum. Hal bu ki daha dün tüm ihtişamıyla 40’ıncı yaşımı kutlamıştık tüm eş dost. Üzerimde biriken yılların yorgunluğu kurumsal kimlik ve kendimi topluma beğendirme çabası kendim olmamı o kadar o kadar zorlaştırıyordu ki…
Doğum günümden sonraki ilk cumartesi sabahı karar verdim tüm hayatımı değiştirmeye. Sabah yatağımdan kalkıp kalkmamak arasında kıvranırken tüm hayata bakış açımın bu kıvranmada saklı olduğunu anladım.
O gün benim hayatımın ilk doğum günüydü.
Şimdiye kadar benim için karar verilen her şeyden öte sadece kendi istediğim hayatı yaşamaya başlamaya karar verdim.
İnsan kırk senenin kararsızlığından, çelişkilerinden hemen kurtulamıyor. Hayal kurmayı bile unutuyor. Öyle bakmayın benim hala bir hayalim vardı. Kıyıda köşede kimseye söylemediğim, beğenilmez, yadırganırım dite kıyım kıyım sakladığım gençliğimden kalan.
Bir Kafe açmak… Sizin de “tüm hayali bu muymuş” dediğinizi duyar gibiyim. İşte tam da bu yüzden kimseye söylemedim yıllarca.
O cumartesi sabahı her zamankinden farklı olarak hiç bilmediğim bir yere gidip hiç kimse olarak hayalimi tasarlamaya gittim. Büyük bir zevkle, servisten tutun, sıcak içeceklere, dekoruna kadar her şeyi not aldım. İnanın bana yıllarca yaşamış olduğum hayata bakınca ne kadar doğru bir şey yaptığımı anlıyorum.
O günün ertesi hafta bütün planımı kafamda oturttum ve Cuma günü istifamı verdim. Yirmi yıllık kariyerimi yerle bir ettiğimi, kafe açmanın ne kadar hoş gözüktüğünü ama sonunda herkesin geri döndüğünü, başarı şansımın sıfır olduğunu kaç kez dinledim bilmiyorum.
Sonuçta istediğim buydu ve bunu yapmaya karar vermiştim.
Hemen kollarımı sıvadım ve kafemin yerini araştırdım. Aklıma ilk gelen yer Karadağ oldu. Hem Türkiye’den hem de buradaki mahalle baskısından uzak kalmak istedim.
Bütün eşyalarımı, paramı ve yanıma alacaklarımı toparladım ve Karadağ’a geldim. Beğendiğim ve devredilen kafeyi kiraladım. Menümü hazırladım, kanuni işlerimi düzenledim ve kafemin kapısını misafirlerim için açtım.
İlk günkü heyecanımı görmeliydiniz. O günün en buruk anısı ise yanımda kimsenin olmamasıydı. “Olsun” dedim. Sonuçta verdiğim kararı onlara sormadan vermiştim ve yanımda olmamaları kadar doğal bir şey olamazdı.
Burada öğrendiğim en büyük şey insanın her türlü şarta alıştığı ve aslında insanın şartların kendisinin oluşturduğuydu.
İşin sırrı, sihri tamamen kabuğunu kırmaya cesaret etmek… İşte bütün mesele bu.
Dört yıldır kafemi tek başıma ve hayal ettiğim gibi işletiyorum. Birçok güzel insanla tanıştım. Arada Türkiye’ye tatile gidiyorum. Eski arkadaşlarımı ziyaret ediyorum.
Çok ilginçtir; o gün neden istifa ettiğimi sorgulayan hatta şiddetli karşı çıkan herkes, şimdi ne kadar doğru bir iş yaptığımı söyleyip duruyor.
Herkes benden nasıl yaptığım veya nasıl yapacakları ile ilgili tavsiye bekliyor. Onlara hayatın kendileri için olduğunu, onların hayat için olmadığını söyleyince bu kadar kolay mı diyorlar? Aslında bu kadar kolay…
Her şeyi konuştuktan sonra onların da yapabileceğini ama bırakamayacakları koca bir hayat olduğu yalanını söyleyip kendilerini kandırmalarını sessizce izliyorum. İnsan eğer başlayabilirse, her yol kısa her yol ulaşılabilir.
Özay Şendir
Garipçeli Lütfi Reis'in başarısı...
4 Temmuz 2025
Cem Kılıç
Çocuk işçiliği ile mücadele
4 Temmuz 2025
Abbas Güçlü
Eğitimin dünü, bugünü, yarını
4 Temmuz 2025
Zafer Şahin
AK Parti’nin tek rakibi 3 harfliler
4 Temmuz 2025
Mehmet Tez
Yılın müzik olayı: Oasis bugün birleşiyor (bir aksilik olmazsa…)
4 Temmuz 2025