SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Neden Hep Benim Başıma Geliyor?

Çok uzak bir diyarda şirin bir köy varmış. Köyün sonunda yolun kenarında küçük bir çeşme varmış. Köylülerden biri, bir gün çeşmenin yanında dinlenirken o sırada köyden ayrılmakta olan bir yabancı, köylüye bir sonraki köyün ne kadar uzaklıkta olduğunu ve o köyde yaşayanların nasıl olduklarını sormuş. Köylü, adamın sorusunu yanıtlamadan önce ayrıldığı köyün insanlarını nasıl bulduğunu sormuş. Yabancı adam, köydeki insanların hırsız ve yalancı olduklarını söylemiş. Bunun üzerine köylü, adamın sorusuna yanıt olarak bir sonraki köyde yaşayanların da aynı tarzda olduklarını söylemiş. Aradan bir iki saat geçtikten sonra başka bir yabancı adam daha köyden ayrılıyormuş. Hikâye bu ya, bu adam da köylüye aynı soruyu sormuş. Köylü, ona da aynı soruyu yöneltmiş. Bu seferki adam, köyde yaşayanların ona karşı çok dostça ve cömertçe davrandıklarını anlatmış. Köylü, adama diğer köydeki insanlarında cömert ve çok dostça olduklarını söylemiş. Bu hikâye başkaları hakkında düşündüklerimizin bizimle de bağlantısı olduğunu gösterir. Bazı şeyler istediğimiz gibi gitmediğinde bu hikâyeyi hatırlamak iyi olabilir. Değiştirme gücünün tamamen biz de olması hiç de kötü bir şey değildir. Çünkü istediğimiz değişikliği kimseye ihtiyaç duymadan kolayca yapabiliriz.

Karşınızdakinin kuyunuzu kazdığını düşünüyor ve onunla konuşmak dahi istemiyorsanız, sakinleştikten sonra kimlerin kuyusunu nasıl kazdığınıza bakın. Aranızda geçenlerden bağımsız olarak, sadece hissettikleriniz ve bazı varsayımlara dayanarak böyle bir sonuca vardığınız için aslında hem kendinizin hem de karşınızdakinin kuyusunu kazmış olursunuz. Yok canım o ne malın gözü, yaptıklarını ispat edecek bir sürü delilim var diyorsanız, kendinizde var olanı kabul etmeye henüz hazır değilsiniz demektir. Kabul etmiş olsaydınız, karşınızdakinin bunu neden ve nasıl yaptığını bilecek ve ona karşı daha anlayışlı olacaktınız. Anlayış gösterdiğiniz de ise o kişinin yaptıkları sizi bu denli etkilemeyecekti.

Önce inanırız, sonra inandığımızı anlamaya çalışırız. İyice anladığımızda onu artık biliyoruz demektir. Bu noktadan sonra inandığımız şeyi yaşamaya başlarız. Yaşamaya başladığımızda ise en başta neye nasıl inandığımızı unutuveririz. Neden bazı şeyler benim başıma geliyor? demek yerine aynı şeyleri bir daha yaşamamak için nelere inandığınıza araştırmak iyi bir başlangıç olabilir!!!

Her Daim sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

Yardım Etmenin En Güzel Yolu

Dünyasal kaygılar, öfke, kıskançlık, bağımlılıklar ve bunun gibiler bizi sürekli olarak negatif enerjilerin içinde tutuyor. Kendimiz de dahil olmak üzere sevdiklerimize ve diğerlerine yardım etmekten çok zarar veriyoruz. Aslında birbirimizden pek farkımız yok. İnsanların iyisi de kötüsü de her gün her anında öfke, bağımlılık, yanlış bakış açısı vb. gibi negatif enerjilerle savaş veriyor. Maddi durumu iyi olan da olmayan da aynı acıyı çekiyor. Bilim de sağ olsun "var olan her şeyin bir sebebi var" diyerek topu bize atıyor. Kısaca pozitif ya da negatif hayatımızda her neler olduysa ya da oluyorsa sebebi, geçmişte yaptığımız seçimlerde saklı. Biraz saksıyı çalıştırıp, şu an yaşadıklarımıza bakarak geçmişte aldığımız karar ve düşünceleri analiz edip, sonrasında da neleri yapmak, neleri değiştirmek ya da nelere son vermek istediğimizi netleştirebiliriz. Dileyen şöyle bir yol izleyebilir;

Hem iyi bir insan olup hem de kötü şeyler yapmanın mümkün olabileceğini kabul etmekle başlayabilirsiniz. Hayatınızda negatif enerjilere sebep olan öfke, bağımlıklar, kıskançlık hüküm sürüyorsa aynı dertten mustarip olanları yargılayarak negatif enerjilere güç vermeyi bırakıp, kendinize şu soruyu sorabilirsiniz. Hayatımı kaosa çeviren, mutsuzluktan başka bir şey getirmeyen negatif enerjilere sebep olan düşünce/görüş/alışkanlık/ davranışları desteklemeye devam etmek istiyor muyum?

Aslında yapılması gereken son derece basit. Mesela, öfkenizin sebebi, başkalarına karşı hissettiklerinizde saklı, bağımlılıklarınızın sebebi, arzuladığınız şeylerde saklı. Hissettiklerinize bilimsel olarak yaklaşarak öfke, bağımlılıklara sebep olanları gerekiyorsa bağrınıza taş basıp onları durdurabilirsiniz. Negatif aksiyonlarınızı azaltarak, pozitif olanlara ağırlık verdiğinizde sonucun ne olacağı şimdiden belli zaten.


Yapılan bir araştırmaya göre insanlar söylediklerinizi %10-20 oranında, enerjinizi ise %80-90 oranında algılıyorlar. Buna göre enerjinizi değiştirerek hiç konuşmadan dahi insanlara yardım edebilirsiniz. Pozitif enerji oranı arttıkça, çevrenizdeki insanlar enerjinizden pozitif yönde tetiklenecekler. Yansıma yasasını biliyorsunuz. Önünüze birisi çıkıyor. Bir hareket yapıyor. Cinleriniz yükseliyor. Aynı hareketi bir başkası yaptığında aynı cinlerden eser yok. İşte negatif enerjilere sebep olanlarla vedalaştığınızda, bu tarz gariplikler derece derece ortadan kalkacaktır. İnsanlar sizinle birlikteyken artık negatif yönde tetiklenmemeye başlayacaklar. Tetiklenmeyince de başkalarının negatif enerjilerinin ortaya çıkmasını dolaylı yoldan önlemiş olacaksınız. Başkalarını negatif yönde tetiklememek hem kendinize hem de onlara yapılabilecek en güzel yardım olacaktır.

Her Daim sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

Öğrenilecek Çok Şey Var!

Öğrendiğimiz bilgiler “save” tuşunu kullanmadığımız sürece uçup gider. Tadını bildiklerimiz, “save” tuşuna bastıklarımızdır, hatırlaması kolay olur. Bu yüzden de deneyimlerden öğrendiklerimiz, kitaplardan öğrendiklerimize göre daha kalıcıdır. Bir de bazı özel insanlar vardır, onlardan öğrendiklerimiz de kalıcıdır. Bu insanlar genellikle ilham aldığımız kişilerdir. Söyledikleri gibi yaşamaları ile ünlüdürler.

Çocukların çok özel bir enerjileri vardır, onları da ilham aldığımız kişiler kategorsine dahil edebiliriz. Çocukların tecrübe yaşları küçük olsa da insan ilişkilerinde çok başarılıdırlar. Özellikle teslim olmak, geçmişi bırakmak, affetmek, kin tutmamak konularında çok başarılıdırlar. Örneğin, oyun oynarken arkadaşlarıyla kavga etmiş olsalar dahi bir sonraki oyunda kolayca yeni bir sayfa açabilirler. Akılları fikirleri güzel vakit geçirmektedir. Bir önceki oyunun öcünü almak akıllarına bile gelmez. Geçmişi geçmişte bırakmanın doğru olduğunu bilmenin ötesinde bu hali yaşarlar. Bu özellikler, çocuktan çocuğa değişmez. Tüm çocuklarda aynıdır. Bu yüzden de çocuklar, öğrenme konusunda güvenilir kaynaklardır.

Biz yetişkinler çocukların aksine geçmişi geride bırakmaz aksine ona sıkıca tutunuruz. Geçmişi zihnimizde tekrar tekrar canlandırarak açılmış yarayı sürekli kanırtarak iyileşmesini engelleriz. Şüphecilik, ben haklıyım, en iyisini ben bilirim tarzı, tek bir şeyle sonuçlanır. O da mutsuzluk. Çocukların yöntemi ise her zaman mutlulukla sonuçlanır. Peki çocuklar, bu özelliklerinden nasıl vazgeçerler?

Tabii ki biz yetişkinler sayesinde…Oyun oynayan çocuklar örneğine geri dönecek olursak; Ebeveynlerden biri oyun sırasında çocuğunun haksızlığa uğradığı düşünür ve diğer çocuğa diş biler. Aynı durum birkaç kez daha tekrarladığında, diğer çocuk tütü kaka olur. Bu durumda ya çocuk arkadaşından uzaklaştırılır ya da diğer çocuğun ailesi düşman statüsüne alınır. Çocuğun tarafında ise durum çok farklıdır. İntikam peşinde koşulmaz. Çünkü geçmişi geride bırakma, kin tutmadan, affedip ilerlemek gibi birçok güçlü silaha sahiptir. İlerleyen zamanlarda, doğduğundan beri tüm ihtiyaçlarını karşılayan, her türlü şartta sevip koklayan ebeveyninin kararına uymaktan başka çaresi kalmaz. Her zaman yaptığı gibi geçmişi kolayca bırakarak kullandığı güçlü silahlarını rafa kaldırır.

Guru google’da küçük bir araştırma yaptığınızda; dünyadaki dengesizlik ve kaosun sebebinin insanların birbirine verdiği sözel, fiziksel, zihinsel zararlar olduğundan bahsedildiğini keşfedersiniz. Bu çok doğru bir bilgidir. Diğerleriyle dengede olmadığımız sürece mutsuzluk kaçınılmaz olacaktır. Mutlu olmak için diğerleri için bir şeyler yapmak ve onların bir şeyler istemesine izin vermek gerekir. “Ben, ben, “Ben daha iyisini bilirim” e dayalı negatif düşünce ve fikirlerin sonucunda yaratılacak şey, tatminsiz bir zihindir. Tatminsiz zihin, bağımlılıkla sonuçlanır. Bağımlıklar da kıskançlık ve öfkeye sebep olur. Bilime inanıyorsanız negatif düşünce ve fikirlerin pozitif olmayacağını bugüne kadar fark etmiş olmalısınız. Yine de emin değilim diyorsanız, kendi deneyimlerinize baktığınızda zaten gerçek ortaya çıkacaktır.

Sonuç olarak çocuklar bugün doğan güneşin akşam olduğunda yok olup ertesi gün tekrar doğacağını bilerek endişe etmeden kolayca geçmişi geride bırakabilirler. Biz yetişkinler ise her gün güneşin doğduğunu akşam batacağını ve ertesi gün doğacağını bildiğimiz halde güneşi sıkıca tuttuğumuzu varsayıp bir daha hiç batmayacağına göre hayatımızı şekillendiririz. İşin kötüsü çoğumuz bu fikri destekler hatta inanır…

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

Kendin Ol!

Bazen hak ettiklerini düşünerek çevremizdeki insanlara kötü davranırız. Sizce şimşekleri üstümüze çekmek pahasına, kendimiz olmak adına mı böyle davranıyoruz. Bence hayır. Bazen de çevremizdeki insanlar mutlu olsun, bizi sevsinler diye hiçbir zaman olmayı istemeyeceğimiz kişi haline geliyoruz. Başkalarının sevdiği ya da en çok tercih ettiği kişi olmaya çalışmak çoğunlukla negatifle sonuçlanıyor. Bence kendin olmak, negatiften çok pozitif özellikler taşımalı. Peki, ne yaparsak kendimiz oluruz?

Bence hikayelerimizi bıraktığımızda, başkaları için yaşamayı, mazeretler üretmeyi, insanları düzeltme ya da eleştirme çabasını bıraktığımızda, kendimiz oluruz. İçimizde karşımızdakilere karşı korku, endişe olduğu sürece kendimiz olmak mümkün olmaz. Kendimize yakıştırdığımız her etiket bir hikâyeden ibaret. “ dediğimiz şey sürekli değişmesine rağmen hikâyeyi yaşamaya devam ediyor ve o hikâyeye kendimizi adapte etmeye çalışıyoruz. Böyle olunca da insanları kırıyor. Hiç tercih etmediğimiz hayatımızdaki bazı insanlarla yollarımızı ayırıyoruz. Peki, kendimiz olmak için neler yapılabilir?

- İçinizde bir yerlerde var olan neşe ve coşkuyu açığa çıkartabilirsiniz

- Sezgilerinize odaklanıp onları anlamaya başlayabilirsiniz.

- Düşüncelerinizi takip edebilirsiniz. Hayatınızı şekillendiren negatif düşüncelerin sayısının ne olduğunu tahmin bile edemezsiniz. Takıldığınız herhangi bir düşünceye inanmaya başladığınızda ona uygun hareketler yapıyorsunuz. Ne yaptığınız nasıl bir insan olduğunuzu belirliyor. Düşünceler her zaman gelip geçecekler. Onlara tutunmak yerine sadece izlemeyi öğrenmek de fayda var. Aksi takdirde kendiniz olmak başka bir mevsime kalacak.

Aranızda kendisi olmayı içselleştirmek isteyenler varsa aşağıdaki soruları yanıtlayabilir;

- Diğer insanların hakkımda ne düşündükleri önemli olmasaydı nasıl davranırdım ya da ne yapardım?

- Kendimi etiketlemediğimde yani gerçek olmayan hikayelerle kendime anlam vermediğimde hayatım nasıl olurdu?

1915-1973 yılları arasında yaşamış olan İngiliz filozofu Alan Watts’ın kendiniz olmakla ilgili güzel bir sözüyle yazıma son veriyorum.

“” Kendiniz olarak uyanmak, olmayı hayal ettiğiniz kişiyi bırakmayı gerektirir””

İsteyenler için bu sözün orijinali ise şöyle; Waking up to who you are requires letting go of who you imagine yourself to be.” ~

Bundan sonrasında TOP sizde!!!

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

Teslim Olmayı Seçmeye Hazır mısınız?

Her şeyi oluruna bırak, evrene güven, hiçbir şey tesadüf değil”.….. Bu sözcüklerin hepsi teslim olmakla ilgilidir. Yaşamınızda kaos olduğunda, güvende hissetmediğinizde, hayal kırıklıkları yaşadığınızda mutlaka teslim olamadığınız bir şeyler var demektir. Böyle zamanlarda geçmişin kötü hayaletleri ile geleceğin güçlü baskısı, endişe ve korku olarak yaşamınıza girer. Teslim olmak zorlaşır. Kendinizi iyice savunmasız hissettiğinizde ise çıkış yolu olarak psikiyatriste gider, spritüal çalışmalara katılar ya da sakinleştirici hap arayışına girersiniz. Bu yollar dışında başka bir yol daha vardır. Bu yol, Evliya Çelebi misali dünyayı dolaşmaktır. Bu yolun işe yaraması iki şarta bağlıdır. Birincisi tek başına seyahate çıkmak, ikincisi seyahat edeceğiniz ülkeye Türkiye çıkışlı bir turun olmamasıdır.

Fırsat buldukça bu çıkış yolunu kullanırım. Benim gibi bildiğinden şaşmayan inatçı bir zihne sahipseniz teslim olabilmek için en uygun çıkış yolu budur. Bundan üç sene önce, İspanyolca dışında başka dilin konuşulmadığı Güney Amerika kıtasını ziyarete gittim. Oradayken derdimi anlatmaya çalıştığım zamanlarda, kendimi sessiz sinema oyununun içinde buluyordum. Çünkü seyahat öncesi yapılan uyarılara rağmen İspanyolca öğrenmemiştim. İşte bu sayede Peru’dan, Ekvatora geçerken teslim olmayı öğrendim.

Kara yoluyla yapılan sınır geçişleri genellikle tehlikeli olduğundan geziye gitmeden önce Peru, Ekvatır sınırı için Tibet gezimde tanıştığım İspanyol arkadaşıma danıştığımda sorun olmayacağını söylemişti. Fakat sınıra geldiğimde durumun çok farklı olduğunu anladım. Karanlık görünüşlü yedi sekiz adam kolumdan çekerek arabalarına binmem konusunda ısrar ediyorlardı. Yapılacak bir şey yoktu. Buraya kadar bayağı yol kat etmiştim. Geriye dönemezdim. O an orada ne olacaksa olacaktı, teslim olmaktan başka çarem yoktu. Çaresizlik içinde etrafıma bakınırken, benim gibi otobüsten yeni inmiş Perulu bir aile gözüme ilişti. Onlara doğru yürüyerek İngilizce bilip bilmediklerini sordum. Evet, çok şükür ki ailenin kızı İngilizce yanıt verdi. İçim çok rahatlamıştı. Sınırı geçerken hangi yolun güvenli olduğunu sordum. Ailesiyle bir süre konuştuktan sonra anne ve babasını işaret ederek onlarla birlikte gitmemi söyledi. İçimden ne kadar şanslıyım onlar da benim gibi diğer tarafa geçiyorlar diye düşündüm. Taksi ile bir saat kadar gittikten sonra sınıra ulaştık. Burası gerçekten güvenli bir sınır kapısıydı. Fakat o sırada Perulu ailenin geri dönmeye hazırlandıklarını fark ettim. Anladım ki o kadar yolu benim için gelmişlerdi. Evren, en çaresiz olduğum anda karşıma en uygun olan aileyi çıkartmıştı. O gün istasyonda teslim olmak yerine endişeyi seçseydim Perulu aileyi fark edemeyecektim. Tüm bunlar bir an için bile olsa teslim olduğum için gerçekleşmişti.

Savunmasız olduğunuz anlarda teslim olmayı seçtiğinizde size destek verecek iyi insanların mutlaka orada olacağından emin olun. Bu tür anlarda ortaya çıkan ihtiyaç hissi o kadar güçlüdür ki yardım etme içgüdüsü yüksek olan iyi insanları harekete geçirir. Orada ne yapılması gerekiyorsa o olur. Evren güçlü bir ihtiyaç hissine hemen karşılık verir. Tek şart o an endişe yerine teslim olmayı seçmektir.

Her daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

BİD: Güney Amerikayı keşfetmek isteyenler blogumu takip edebilir. http://sibelgeziyorsa.blogspot.com.tr/2012/11/yine-bana-yol-gorundu.html

Yazının devamı...

Bir Başkasının Ayakkabısını Giymek

Bir başkasını ayakkabısı giymek deyimi, başkası hakkında yorum yapmadan kendimizi onun yerine koymak anlamına gelir. İnsanlarla olan ilişkilerimizde genellikle empati kurmak yerine fikir yürütmeyi seçeriz. Mesela, etrafı neden kirlettikleri, neden çalışmadıkları, neden saygılı olmadıkları hakkında negatif yorumlar yaparız. Prensiplerimize aykırı bir durum olduğunda da negatif geri bildirimde bulunuruz. Bazen bizimle aynı fikirde olmazlar. O zaman manipüle eder, güç gösterisinde bulunuruz. Dünya nüfusunun 7,3 milyar olduğunu düşünürsek aynı fikirde ve tarzda insanı bulmak çok kolay olmayacaktır. Zor olanı istemek mutluluk getirmez. Aksine karmaşa getirir. İnsanlarla birlikte yaşamaya devam ettiğimiz sürece arada bir de olsa onların ayakkabılarını giymeyi gündemimize almakta fayda vardır. Aranızda bir başkasının ayakkabısını giymeyi denemek isteyenler varsa aşağıdaki çalışmayı deneyebilir.

Tanıdığınız bir insanı hayal edin. Bu insan sizi rahatsız eden bir insan olsun. Her defasında neler yaptığını ya da neler söylediğini en ince detayları ile hatırlayın. Bilgiler iyice netleştiğinde, kendinizi onun yerine koymaya başlayın. Ve şu soruları sorun:

- Bunu yaparken nasıl hissediyorum?

- O anda neler düşünüyorum? Aklımdan neler geçiyor?

Sonra öngörülerinizi bir kâğıda yazın. Bitirdikten sonra yazdıklarınızı okuyun. Hem yazarken ve hem de okurken neler hissettiğinize bakın. Ve aşağıdaki soruları yanıtlayın.

-

Bu çalışmanın ikinci bölümü biraz zorlayıcı olabilir. O insana yardımı olacak kalpten bir şey yapmayı planlayın ve onu uygulamaya koyun. Kendi kendinize kaldığınızda ise şu soruları yanıtlayın.

-

- ?

Çalışmayı tamamladıktan sonra kendinize şu soruyu sorun.

-

Bu çalışmayı birden fazla kişi için yaptığınızda hoşgörü biriktirmeye başlarsınız. Hoş görü, diğerlerini anlamaya başladığımızda ortaya çıkar. Belli bir seviyeye geldiğinde zihin bu halin sürekli olmasını isteyecek, daha büyük adımlar atmanız için yeni fikirler üretecektir.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

Özgür İradenizi Çeki Düzen Vermeye Hazır Mısınız?

Özgür irade, kişinin eylemlerini arzu, niyet ve amaçlarına göre kontrol altında tutabilme ve belirleme gücü olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre hayatınızda her ne olduysa ya da olmaya devam ediyorsa hepsinde de özgür iradenin parmağı var. Yahu, bu nasıl özgür irade, benim lehime çalışması gerekmiyor mu? Neden kendimi endişe ve korku içinde buluyorum, diyorsanız, bence hemen ona sırt çevirmeyin. Hatta ona güvenmeye devam edin. Çünkü hangi durumlar içine soktuysa sizi oradan çıkartacak olan da odur. Nasıl mı? Çok basit bir örnekle anlatayım.

Sürekli alışveriş yaptığınız bakkal amcanın bozuk ürünler sattığını anladığınızda ne yaparsınız? Bir daha oradan alışveriş yapmamaya karar verirsiniz. İşte bakkal amca örneğinde olduğu gibi mutlu olmadığınız eylemlerinizle vedalaştığınızda hiçbir sorun kalmayacaktır. Yok, olmaz ben onları çok seviyorum diyorsunuz, bu sizin bileceğiniz şey. Kimse özgür iradenize karışamaz. Onlarla yaşamaya devam edebilirsiniz. Her şeye rağmen sizi mutsuzluğa iten eylemleriniz hakkında çok güvenilir kaynaktan alınmış bilgilere göz atmak isterseniz, özgür iradenize başvurun ve bu yazıyı okumaya devam edin.

Mutsuzluğa iten eylemler kısaca şunlar; mesela bazılarımız şan, şöhret peşinde koşmayı çok seviyor, aramızda başkaları tarafından takdir edilmeyi bekleyenler var, kendi işine bakmak yerine sürekli başkaları hakkında konuşanlar hatta onları yargılayanlar var. Bir de sürekli kayıp, kazanç muhasebesi yaparak yaşayanlar ya da sürekli keyif peşinde koşmayı tercih edenler var. Aslında bu eylemleri seçenlerin amacı çok masumca. Herkes gibi hayattan daha çok keyif almak istiyorlar. Fakat üzülerek söylüyorum ki, rotalarını bir an evvel değiştirmeleri gerekiyor. Dünyada iyi bir şeyler olsun, kardeşlik kazansın diyorsak, sosyal medyada renkli tablolar üzerinde güzel sözleri paylaşarak bunu gerçekleştiremeyiz. Bir an evvel özgür irademize çekin düzen vermeliyiz.

Bunun için de özgür irademizin nelere odaklanmış olduğunu fark etmenize yardımcı olacak basit bir meditasyon çalışmasını paylaşıyorum.

Şimdi son zamanlarda arkadaşınız ya da aileden birisinin kendisi için bir şey yapmanızı istediği herhangi bir anıyı hatırlayın. Çok küçük bir olay bile olabilir. Memnuniyetle onun bu istediğini gerçekleştirmiş olun. Gerçekleştirmiş olduğunuz o anı sanki şu an yaşıyormuş gibi hatırlayın. Şimdi sırasıyla aşağıdaki durumlara bakın.

- Zihninize bakın ve o an fiziksel olarak neler hissettiğinizi düşünün.

- Zihninize bakın ve zihniniz kendinizle ilgili neler hissettirdi?

- İnsanla olan bu tarz bir ilişkiniz nasıl etkilendiğini düşünüyorsunuz.

- İnsanın bu tarz bir etkileşim sonrasında nasıl etkilendiğini hayal edin.

Şimdi yukarıdaki her adımda neler deneyimlediğinizi üç ya da dört cümleyle ifade edin hatta bir kâğıda yazın.

Tüm bu yazdıklarınızdan sonra bakın bakalım bu olaya kimin özgür iradesi sebep oldu?

Aşağıdaki kaygılardan hangisi daha etkindi?

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

Bu Bayram, Bir Numara Olmaya Var Mısınız?

Bir numara olma hikâyesi, annelerimizin bir numarası olduğumuzu anladığımız anda başladı. Bebekken, ufak bir gülümsemeyle insanları etkileyebilecek güce sahiptik. Tanıdık, tanımadık herkesin bir numarası olmak çok keyifliydi. Yetişkin olmaya başladığımızda ise işler değişti. Etrafta bir sürü bir numara olduğunu fark ettik. Var olan kaynağımızı bir kenara bırakarak başkalarının kaynaklarından faydalanmayı seçtik. Artık, bir numara olmak istediğimiz de çevredeki bir numaraları izleyip, onları taklit ediyoruz. Çaba harcamadan daha önce denenmişi denemek maalesef uzun süreli başarıyı getirmiyor.

Nereye giderse gitsin bir sürü takipçisi olan, doğuştan bir numara olan insanlar var. Hiç çaba harcamadan, insanları peşlerinden sürüklüyorlar. Örneğin Tarkan, Madonna, Jennifer Lopez gibi. Tarkan kısa boylu, çelimsiz ama bir o kadar da süper star. Taklitleri çok oldu. Hepsi de geldi, geçti. Tarkan’ın modası geçti mi? Hayır. Her seferinde, herkesin bir numarası. Çok özel bir ışığı var. İnsanları öyle coşturuyor ki ne endişe bırakıyor ne de korku. Peki onu bir numara yapan nedir?

Tarkan’ı bir numara yapan şey; onu seyretmeye gelen herkese, kendisini bir numara hissettirmesi. Öyle bir coşku veriyor ki, konser salonundaki birbirini tanımayan onca insan birbirine kenetleniyor ve bir numara oluyorlar. Seyircilerin kendilerini bir numara hissetmesi, otomatik olarak Tarkan’ı 1 NUMARA yapıyor.

Bir de taklidi yapılmayan bir numaralar var. Bu sınıfa girenler daha çok dünya çapında bir numaralar. Örneğin, Atatürk, Mevlâna, Yunus Emre gibi. İçlerindeki görünmez cevherin ışığı o kadar parlaktı ki, diğerlerinin var olan ışığı harekete geçirdiler.

Kurtuluş savaşında Anadolu’da yaşayan bir sürü insan Atatürk’le karşılaşmamış olsalar dahi yollara düştüler. Atatürk, olmayacak şeyler yaparak, diğerlerinin de olmayacak şeyler yapmasına aracılık etti. Diğerlerini bir numara yaparak kendisi 1NUMARA oldu.

Mevlâna, Yunus Emre, aşkın, insan olmanın peşinde koşarak, aşkın yolunu gösterdiler. O yolda ilerlemeyi seçenler, kendilerini bir numara hissettiler. Bu şekilde Mevlâna, Yunus Emre’de doğal olarak 1NUMARA oldular.

Bir numara olanların ortak özelliği, bizleri bir numara yapmak için ellerinden geleni yapmalarıdır. Doğal yoldan 1NUMARA olanlar, başkalarının bir numara olmasına aracılık ederek bir numara olurlar.

Sizde onların yaptığını yapabilir misiniz? Bence yapabilirsiniz. Bu bayram sıra sizde.. Bbu bayram kimleri bir numara yapmak istersiniz? Hadi kendinizi biraz parlatmak ve bir numara olmak için başkaları için neler yapabilirsiniz?

Bence piramit falan hikâye, herkesin aynı Anda Işık Olabileceği Bir Evrene Sahibiz.

Kurban Bayramınız Kutlu Olsun,

Bayramınız 1NUMARA geçsin

Sibel KAVUNOĞLU

www.nefes.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.