SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Başlamak Her Şeydir

Bir bitkinin çiçeği toprak, su ve güneş olmadan açamaz. Bu durumda çiçeğin içinde güneşten, buluttan, sudan, topraktan bir parça vardır dersek yalan olmaz. Bu gerçeği göz ardı ettiğimizde tüm sorumluluk çiçeğe kalır ki, tek başına yapamayacağı bir şeyi ondan istemek yanlış olur. Bu bakış açısını negatif duygular için de kullanabiliriz. Örneğin, acı hiç bir şey olmadan pat diye ortaya çıkmaz. Bu durumda tek başına acıyla savaşmak yerine onu var eden faktörlerle savaşmak bilgece olacaktır. Basit gibi görünse de bunu başarmak kolay değildir.

Gün içinde zihnimizden binlerce düşünce geçer, bu düşüncelere verdiğimiz güç sayesinde farkında olmadan acıyı deneyimleriz. Bu yüzden de negatif duygulara sebep olan düşünceleri sıkıca takip etmek gerekir. Negatif duyguları fark ettikçe onlarla yüzleşmek kolaylaşacaktır ki ortaya çıkış sebeplerini araştırarak düşünce ve duyguların rahatlıkla üstesinden gelebiliriz. İsterseniz nefretle ilgili küçük bir analiz yapabiliriz.

Baştaki çiçek örneğinde olduğu gibi evrendeki her şey birbiri ile bağlantılıdır Nefret, öyle tek başına ortaya çıkmaz. Nefretin ortaya çıkmasında bağımlılıkların rolü büyüktür. Üzerinde biraz düşündüğünüzde nefretin iyi geldiğini gösteren bir kanıta rastlayamazsınız. İyi gelmeyen bir şeyi bırakmamak için güzel bir sebep bulmak zordur!! Nefretin tam tersi olan şefkat duygusunu analiz ettiğinizde ise onun bir sürü faydası olduğunu görürsünüz. Şefkat yarattığınızda özgüveniniz artar. Şüphe ve korkular azalır. Şefkat iç gücünüzü kuvvetlendirir. Hadi kendinize biraz daha zaman yaratın ve bu analizi biraz daha genişletin. Aynı analizi negatif duygulara sebep olan diğer konular için de yapabilirsiniz.

Örneğin; bir sürü dostunuz olsun istiyorsunuz diyelim. Bu durumda başkalarına negatif hisler besliyorsanız onların sizinle dostluk kurmalarını beklemek gerçekçi olmaz. Bu yüzden de karşınızdaki kişi negatif ya da pozitifte davransa da ilk önce siz arkadaşça davranmalısınız. Tabii bunu yapmak kolay olmayacaktır. Fakat başlamak her şeydir!!

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

sibel.kavunoglu@gmail.com

Kaynak: Budist öğreti 4 Yüce Gerçek

Yazının devamı...

Analitik Zihne Sahip Olmak Nasıl Bir Şey?

Analitik bir zihin, analiz çalışmaları yapılırken, program yazarken, süreç çalışması yaparken çok iyidir. Bu tarz zihne sahip olanlar yapılanlara ve söylenenlere bakarak sonucun nasıl olacağını kolaylıkla belirleyebilirler. Zamanla bu konuda öyle başarılı olurlar ki aynı görselleştirmeyi hem kendilerinin hem de başkalarının özel hayatları için de yapmaya başlarlar. Örneğin, karşılaştıkları insanların söyledikleri ve yaptıkları, hedefleriyle uyuşmuyorsa gerçeği onlara şak diye söyleyiverirler. Eğer aralarında gerçekle yüzleşmeye hazır olmayanlar varsa, analitik zihne sahip olan dostlarıyla hemen yollarını ayırabilirler.İşin doğrusu insanlar yanlış seçimler yapmış gibi görünseler de en derinden bu durumun farkındadırlar. Aslında herkesin kendi işine bakması en iyisidir.

Sahip olduğumuz yetenekler birilerini yargılamak için değil de başkalarına faydalı olmak için yaratılmıştır. İsterseniz faydalı olmakla ilgili analitik zihninizle neler yapabileceğinizi sonuçtan bağlantılara giderek bulalım.

Hepimiz sevilmeyi isteriz. Sevildiğinizi hissettiğinizde ne olur? Şimdi

şöyle bir gözlerinizi kapatın ve o anları hatırlayın. Nasıl hissediyorsunuz? İşte size birkaç örnek;

- Öyle değil mi?-

Bir de bunun tersine bakalım. Neleri yapmıyorsunuz?

- Öyle değil mi?

Şimdi analitik zihniniz, bağlantılardan sonuca gittiğinde size neler söylüyor?

Şimdi analitik zihninize başka bir soru daha; peki tüm bunları yapmamak için ne tür bağlantılar kurmalısınız?

Her daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Birini Seç ve Diğeriyle Savaş

“şeklinde endişeleniriz. Bu tür endişeler kendini koruma içgüdüsünden kaynaklanır. Çare olarak ta güçlü ve çevresi geniş olan insanlarla dost olmak, ‘lere takılmak,lardan uzaklaşmak, zenginmiş gibi yapmak, gerekirse boş boş konuşmak..... gibi aktivitelere yöneliriz. Bu aktiviteler de çok mutlu etmezler. Bunun üzerine sloganına sıkı sıkıya sarılırız. Taraf seçme, belli bir yere ait olmak hali kasıp kavurur. İçimizden bir ses der.

Kadim bilgilere başvurduğumuzda ise sloganı çıkar karşımıza... Orta yolda kalmaya çalışsak ta bir müddet sonra herhangi bir tarafı savunurken buluruz kendimizi..

Şu aralar içimdeki ses şöyle diyor. “” Fakat bunu yapmak o kadar kolay olmuyor. Çoğunlukla önüme iki engel çıkıyor. Birisi, zihnimin her şeye anlam verme tutkusu, diğeri ise fikirlerimi paylaşmaya olan tutkum. Bu ikisi olduğu sürece sahip olduğum sevgiyi korumayı beceremiyorum. Fakat olsun en azından böyle bir ipucundan haberim var. Şu anki durumum düne göre daha rahatlatıcı... Çünkü niyetime yaklaşmak için bir ümidin peşinden koşuyorum. Öbür gün başka bir ümit belirecek, diğer bir gün başkası... Ta ki zihnim olanlara anlam vermeyene dek....Ta ki konuşulacak bir şey kalmayana dek....

Kendinizi korumayı bırakıp sahip olduğunuz sevgiyi korumaya ne dersiniz? Hatta bugünden itibaren her geçen gününüzü gözden geçirin, sahip olduğunuz sevgiyi koruma notu verin kendinize....

Son olarak Halil Cibran’ın “ ermiş” isimli kitabında “Aşk Üstüne” yazdıklarını paylaşmak istiyorum.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

Armut Piş Ağzıma Düş

“Armut Piş, Ağzıma Düş”sloganını çok seviyoruz. Her şey hazır önümüze gelsin istiyoruz. Acı çekmeden, terlemeden oluversin istiyoruz. sloganı ne kadar cazip görünürse görünsün, sebep olduğu çok önemli bir şey var; o da Tembellik insanı yaşam enerjisinden uzaklaştırıyor. Ne kadar çok hareket o kadar da enerji demek. Hareket etmeye başladığınızda çekim yasası görevini yapmaya başlıyor ve diğerleri ile bağlantınızı kuvvetlendiriyor. Yaşam enerjisi olduğu sürece kişi yaratıcılığını daha iyi ifade ediyor, keyfi yerine geliyor, sahip olduğu potansiyeli daha çok fark eder hale geliyor. gibi görünen mümkün oluyor.

Bu güzel enerjiden faydalanmayı kim istemez ki!! Bunun için yapılacak tek şey var, O da “” sloganını bırakmak.

Bir ara ben de “ anlarından birini yaşıyordum. Bir kitap yazmaya karar vermiştim. Konusu üzerinde halihazırda çalıştığım bir konuydu ve deneyimlerimi bu kitaba sığdırmak istiyordum. Fakat kitap içeriğinin bir anda kendiliğinden şekillenmesini bekliyordum. Kısaca anı yaşıyordum. Bu sloganı bırakmam gerektiğine inanan tarafım, yeni bir kitaba başladığımı çevremdekilere duyurmam için itekliyor ve böylece zorunlu olarak hareket geçmem için beni zorluyordu. Diğer tarafım ise dur bekle gelecek diyordu. Bu iki aykırı görüş ile birlikte bir senem geçti. Artık hiç bir özrümün kalmadığı bir anda oturup kitabımı yazmaya başladım. Başlar başlamaz içimden enteresan bilgiler gelmeye ve değişik kaynaklarla karşılaşmaya başladım. Artık hızlı bir şekilde not alıyordum. İki ay gibi kısa bir sürede kitabın taslağı bitmişti. Her şey bir kere başlamakla ilgiliydi. Başlamadan armut dahi pişmiyordu.

Yeni bir şeyler yapmak, yeni bir sanat dalıyla uğraşmak, kitap yazmak istiyorsanız hadi hemen başlayın. Başladığınızda bilinçaltınızdan onunla ilgili bilgiler gelmeye başlıyor, çekim yasalı ilgili insanlarla sizi karşılaştırıyor. Bir anda her şeye sahip olamıyorsanız, fakat siz yaklaştıkça onlar size yaklaşıyor. Siz verdikçe alıyorsunuz. Sizin anlayacağınız alma-verme yasası sürekli gündemde...

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

En Çok Kimden Korkarsınız?

Geçenlerde Bebek’te Cafe Nero’da oturmuş, yeni kitabım üzerine çalışırken yan masada erkek arkadaşıyla birlikte oturan bayanın şeklinde konuştuğunu duydum. Bayanın sezgileri bayağı güçlü olmalı ki arkası dönük oturduğu halde onları dinlediğimi fark etti ve oturdukları masayı ileriye doğru iterek benden uzaklaştı. Artık konuştuklarını duyamıyordum. Kadının söyledikleri aklıma takılmıştı. İnsanın kendi kendisinden korkmasına sebep ne olabilir? diye düşünmeye başladım.

Bir insanın kendi kendisinden korkmasının bir sebebi, hayata, insanlara karşı verdiği tepkiler olabilirdi. Genelde süreç şöyle gerçekleşir; bir şeyler olur, dayanamaz, tepki veririz. Sonra da verdiğimiz tepkiden rahatsız oluruz. Bir daha aynı şeyin olmaması için yemin etmiş olsak da aynı tepkiyi vermeye devam ederiz. Tepkinin sebebi eksik bilgiye sahip olmaktır. İsterseniz bu konuyu biraz daha analiz edelim.

Dışarıyı algılamamıza yarayan beş duyumuzdan göz’ü örnek alalım. Göz, önce nesneye bakar, o sırada nesneden yayılan ışık kornea’ya oradan da göz sinirleri aracılığıyla beyine ulaşır. Beyin, nesnenin ne olduğunu göz sinirlerine bildirir. Bu süreç, geçmişte öğrendiğimiz bilgilere göre dışarıyı algıladığımızı göstermektedir. Örneğin, küçük bir çocuk elmanın elma olduğunu birisi ona öğretene kadar bilemez. Aynı mekanizma diğer duyu organlarımız için de geçerlidir. Dışarısı hep içeride var olana göre yorumlanacaktır. Aslında “ denildiğinde çok doğru söylenmektedir. Kafamızdan geçenlerin doğruyu yansıttığını düşündüğümüz sürece nesne, kendisi olmaktan çıkmaktadır. Bu da eksik bilgiyle hareket ettiğimizin kanıtıdır. Eksik bilgiyle çevreyi yorumladığımızda hem kendimizi hem de diğerlerini üzer hem de hem kendimizden hem de diğerlerinden korkmaya başlarız. Bunun için neler yapılabilir?

Yanıt çok basittir. Tepki vermeye son vermeliyiz. İki üniversite bitirmiş, doktora yapmış, birkaç dil bilseniz dahi her zaman eksik bilgiye sahipsiniz. Çevremizi algılarken her zaman bilmediğimiz bir şeylerin olduğu gerçeğini unutmamalıyız. Tepkisellik ortaya çıktığında bir kenara çekilip eksik bilgiyi tamamladıktan sonra hayatımıza devam etmek en akıllıca hareket olacaktır. Belki şimdi bazılarınız diyor olabilir. Tabii ki demeyeceksiniz. Tepki vermeden önce bir kaç nefeslik değerlendirme anı yaratabilmek için meditasyon tekniğinde kendinizi geliştirebilirsiniz. Günün birinde o kadın gibi kendinizde korkar hale gelmek istemiyorsanız bence başka çareniz yok. Söylemesi benden yapması sizden..

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Neden Sezgilerinize Odaklanmalısınız?

Sezgiler hakkında fazla bilgim olmadığı zamanlarda onlarla bağlantıya geçebilmek zihnimi bırakmam gerektiği söyleniyordu. Her konuda sürekli zihnine başvuran bir kişi için bunu yapmak çok zordu. Zihnimi kullanmadığımda şüphe ve endişenin artacağını düşünüyordum ki bu düşünceyi yaratanın da zihnin kendisi olabileceği aklıma gelmiyordu. İçimdeki araştırmacı taraf hareketlenince çekim yasası görevini yapmaya başladı, çok şükür ki Vianna Stibal tarafından keşfedilen Theta Healing tekniğini karşıma çıkardı. Önce Theta Healing Basic ile İleri Seviyesi sonrasında ise ( eğitimine katıldım. Özellikle Gökkuşağı çocukları eğitiminin içeriği bayağı uçuk kaçıktı. Bu uçuk kaçık şeyler sezgilerimle bağlantıya geçmeme yardım etti. Bir şeylerden şüphe duymadan ilerlemek, şifayı izlemek gerçekten çok keyifliydi. Çocuk ruhu denilen şeyin açığa çıkması ise işin bonusuydu.

En önemlisi de, durup dururken neden birden hiddetlendiğimin, önceden deneyimlemediğim konular hakkında nasıl bilgi sahibi olduğumun, bazı şeyleri diğerlerine göre daha çabuk kavramamın sebeplerini keşfettim. Aranızda bu konu ile ilgilenenler için Vianna’nın Gök Kuşağı çocukları eğitimi ders notlarındaki bazı bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum.

Sezgilerin tarihçesine bakacak olursak, daha ilkel bir yaşamda, çevremizi içgüdüsel olarak sürekli okumamız’ gerekiyordu. Tehlikeden korunmak için bu gerekliydi. Şimdilerde ise saldırılar ve doğal yırtıcı hayvanların olmamasından ötürü, çoğumuz içgüdüsel becerilerini geliştirmeyi unuttuk. Bence sezgilerimize diğer insanlardan aldığımız öfke, kızgınlık, depresyon gibi bize ait olmayan duyguları fark etmek ve daha fazla kendimiz olmak için ihtiyacımız var.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

İnsanlarla Aranızı Nasıl Düzeltirsiniz?

Bazen ilişkilerimizle ilgili başımıza öyle şeyler gelir ki tepki vermeden yolumuza devam etmek zorlaşır. Tepki vermeden yolumuza devam etmeyi başarmanın yolu, buz dağının hem görünen hem de görünmeyen tarafını hatırlamaktan geçer. Buz dağının görünmeyen tarafından neyi kastettiğimi anlatmak için herkesin pek çok kez deneyimlediği bir olayı örnek vermek istiyorum.

Diyelim ki; sevdiğiniz bir kişi size haksızlık yaptı ya da kötü davrandı. Ne yaparsınız?

1- “Eyvallah” derim, ileride benzer davranışlara devam etse bile “eyvallah “ demeye devam ederim. Sonuçta onu çok seviyorum.

2. Onunla yüzleşip neler hissettiğimi anlatırım

3- Onunla yüzleşip haddini bildirdikten sonra da dostluğumu bitiririm.

4- Ses çıkarmadan onunla olan dostluğumu bitiririm.

Yukarıdaki maddelerden bazılarında tepki vermeden yolumuza devam etmiş gibi görünsek de sonuç tatmin edici olmayabilir. Ben bu dörtlüyü değişik zamanlarda değişik kişilere uyguladım. Birinci madde içlerinden en acılı olandı. Beni negatif enerjinin içine çekmekten başka hiç bir işe yaramadı. Kim Zarar gördü? İkinci maddeyi seçtiğimde, hissettiklerimi açıkça ifade etmek çok güzeldi. Fakat o yine de bildiğini yaptı. Kim zarar gördü? ”. Üçüncü ve dördüncü maddeyi seçtiğimde ne oldu? Başta kendimi rahatlamış hissetsem de sonrasında hiç de iyi olmadı. Kim zarar gördü?

Benzer durumlar olduğunda zarar görmeden yolunuza devam edebilmeniz için, olay gerçekleştiğinde herhangi bir adım atmadan önce bir iki dakikalığına bilgece düşünme anı yaratın ve kendinize şunları hatırlatın;

Dilerseniz, bu bilgece düşüncenin yanına başka bir bilgece düşünce daha ekleyelim.

Nötr hisler beslediğiniz bir kişiyi gözünüzün önüne getirin. Şimdi bu kişinin çok acı çektiğini hayal edin. İçinizden nasıl bir his yükselir?

Aynı şekilde, bir kişi size zarar vermek istediğinde, tepki göstermeden önce, o kişinin acı çektiği için size böyle davrandığını kendinize hatırlattığınızda, içinizden şefkat hissinin yükselmesine neden olursunuz. Şefkat hissi yükselince de tepki vermeden yolunuza devam edersiniz. Çünkü şimdiye kadar içinden şefkat duygusu yükselmiş bir insanın tepki verdiği görülmemiştir. Buradaki şefkat hissinin, şefkatli davranmak ya da onları affetmek ile ilgisi yoktur. Affetmek ve şefkatli davranmak kendinizin bileceği bir iştir. Burada yapılan tek şey, tepki vermemek için kişinin acı çektiği hatırlatılarak şefkat hissinin yükselmesine izin vermektir....

Sonuç olarak insanlarla aranızı düzeltmenin yolu bir kaç bilge düşünce anı yaratmaktan geçer.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Not: Şefkat hissetmek başta zor gelebilir. Şefkat hissetmenin pratiğini yapacağınız Tonglen meditasyonunun kayında ulaşabilirsiniz.

Yazının devamı...

Akışına Bırakmak mı? Tersine Gitmek mi?

Hemen hemen herkes sevginin gücünü bilir. Fakat konu, sevgi yapmaya geldiğinde dünyada var olan kötülükler mazeret olarak kullanılır. Geçmişte sevgiyi gerçekleştirenlerin farklı bir gezegenden geldiğine inananlarımız bile var. Hatta onların olabileceklerini söyleyerek sevgiyi yapacak genlere sahip olmadığımızı da kabul etmiş oluyorlar.

Ben henüz tam olarak başaramamış olsam da sevginin yapılabileceğine inanıyorum. Bunun için de önce inanmak sonrasında da kontrolü elden bırakmak gerekiyor. Nedense çevremizdeki her şeyi, herkesi kontrol etmek istiyoruz. İnsanların kendi koyduğumuz kurallar dahilinde bizi sevmelerini istiyoruz. Bu da çevremizdeki insanları nesne yerine koymak anlamına geliyor. Bu yakıştırmayı ilk defa Osho’nun bir kitabında okuduğumda çok şaşırmıştım. Bir insanın başka insanı nesne olarak görmesi inandırıcı gelmemişti. Nesnenin anlamı üzerine biraz çalıştığımda bu yakıştırmanın yanlış olmadığını anladım. Çünkü aynı uygulamayı bizzat kendim yapıyordum. Çevremdeki insanların bana istediğim gibi davranmalarını, beni istediğim zaman takdir etmelerini ve sevmelerini, hatta benim istediğim zaman da, onlara yardım etmeme izin vermelerini istiyordum. Bu farkındalık canımı acıtmıştı. Zaten bu acı sayesinde de tüm yaşamım değişti.

Bence çoğumuz gerçek sevginin ne anlama geldiğini biliyoruz. Geçmişte bazı insanların bunu nasıl başardığını da biliyoruz. Sadece onların seçtiği yoldan gitmek isteyen yok. İşin doğrusu sevgi yapmak için uzaylı olmaya gerek yok. Yol açık, berrak, kendimize akıntıya bıraktığımızda nereye geleceğimiz belli fakat tersine gidiyoruz. Sanırım sadece nehrin sonunda güzel bir şeylerin beklediğini düşünmek işe yaramıyor. Çünkü ne kendimize ne de geçmişte sevgi yaratanlara ne de diğerlerine güvenmiyoruz. Şimdiye kadar nehrin tersine gitmek arzu ettiğiniz huzuru vermediyse bence nehrin akış yönüne doğru gitmeyi denemek güzel olabilir.

Kendimizi nehrin akışına bırakma konusuna bir sonraki yazımda devam edeceğim.

Her daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

sibel.kavunoglu@gmail.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.